• [saniyorum ki, ben buraya simdi entry diye roman yazicam, adina da bi psikologun isyani koyucam. badilerim, en azindan siz usenmeyip isyanima kulak verin.]

    psikoloji, en sevdigim bilim, ayni zamanda ugrasim, son 9 senemi birlikte gecirdigim bilim. hem cok ilgimi ceken, inanilmaz insanlarla tanismami saglayan, ayni zamanda da ama beni sinir eden. aslinda hep vardin, ama hadi bilim olarak 1800lerin sonundan beri varsin, ama kendini insanlara hala bu kadar mi yanlis tanitir, ne oldugunu ifade edemezsin. (ha tabii, bunda psikoloji ile uzaktan yakindan alakasi olmayan insanlarin da payi buyuk.)

    bi psikolog olarak, ailemden, arkadaslarimdan, tum cevremden en cok duydugum laf: "sen psikologsun, sen anlarsin" - "hayir abi, ben anlayamam, komsunun cok parasi varmis, niye yine depresyondaymis, kiz arkadasin seni niye terk etmis, kardesinin ici niye sikiliyomus, senden daha iyi anlayamam, anca ortalama empati yetenegi olan bi insanin anladigi kadar anlarim, sorunlarini da cözemem. anca zaten internette de okuyabilecekleri yuzeysel 3-5 öneri yapabilirim. o insanlari psikolog olarak tanimadiysam, onlar beni psikologlari olarak tanimadiysa, ben komsunun kiziysam, komsunun kizi olarak da kalirim. o insanlarla kurdugum iliski uzerinden hic bi sonuca varmam / varmak istemem. ve yine hayir, insanlari surekli analiz etmiyorum (istesem de edemem zaten de), surekli etrafi gozetleyip manyak gibi "o bunu bundan yapti kesin", "bence bu da ona o yuzden tuzlugu uzatiyo su an" gibi seyler de dusunmuyorum, cünkü:

    psikoloji okurken, "bak kizim / oglum, bu elimde gordugun, yalnizca psikologlarin sahip olabilecegi gizli bi katalog, bir davranisin sebebini mi merak ettin, acip bakiyosun, sana biri depresif mi geldi, hemen 34. sayfayi acip, napilmasi gerekiyormus, bakiyorsun" diye ogretilmiyo. objektif veri nasil toplanir, bu verilerden nasil hipotezler kurulur, bu hipotezler nasil test edilir, o testlerden sonra bile sifir hipotezi reddedilebilir mi, hata payi ne kadar, bunlari dusun diye ögretiliyor. "ahahah, o kirmizidan korkan hasta var ya, onun babasina kucukken kirmizi araba carpmis, ondan o renkten korkusu" diye ogretilmiyor, supheci olmak ogretiliyor, "hersey multifaktoriyeldir, hicbir seyin absolut tek bir sebebi yoktur, tabula rasa olmadigimiz icin dogustan gelen faktorler vardir, tetikleyici faktorler vardir, sürekliligi saglayan faktörler vardir" ögretiliyor. insanlari yaftalamak degil, bir birey olarak anlamak ogretiliyor. "kocasi öldü, o yuzden depresyonda" demeden önce, her kocasi ölen depresyona mi giriyor, depresyonu ayni mi yasiyor, ölüme ayni tepkiyi mi veriyor, bi dur düsün bakalim, bu kadini digerlerinden farkli kilan ne, neden "o", depresyonu "böyle" yasiyor, deniyor. hipotezlerini karsindaki bireyi bütünlügü icinde görerek kur bakalim, deniyor. bu yuzden de ben komsu cocuguna bunu yapamam, cunku o benim icin komsu cocugu, onun hakkinda kafamda olusmus halihazirda semalar var, onun hakkinda objektif veri toplamam cok zor. ayni sebepten dolayi da, kiz arkadasin seni niye terk etmis, en iyi sen ve o bilirsiniz. ayni sekilde "benim psikologum cok iyi, anksiyetemin sebebini hemen buldu" diyen arkadaslari da burdan, psikologlari hakkinda bi kez daha dusunmeye davet ediyorum.

    dahasi, butun bunlar hakkinda en ufak bi fikri olmadan psikolojiden cok iyi "anlayan(!)" insanlarimiz var. mesela ekonometri, kimya, atiyorum matematik muhendisligi falan okuduysaniz, bi allahin kulu da cikip karsiniza "ayyyy, ben ekonometriye cok merakliyimdir", "aaaa, kimyaya bayilirim" falan demez, ama psikoloji okuduysaniz, sictiginizin resmidir. herkes psikolojiden anlar, meraklidir, bu konu hakkinda cok okur. bi de uzerine 3-5 tane psikoz, sizoid, kleptomani falan gibi terim de ogrenmislerse, resmen siz bosuna okumussunuz. o daha iyi bilir. o kelimeleri kullanmanin amacinin ne oldugunu bile bilmez. yeter ki isimleri latince/ yunanca ve yeteri kadar karizmatik olsun. "ha, bi de x ten korkanlar varmis, onlara da y fobik deniyomus, dimi?" - evet, deniyordur, olabilir, ben bi psikolog olarak -evet, evet, uzmanligim da klinik hem de- bilmek zorunda diilim abi o abidik gubidik kelimeyi. "bebek bezi fetisi" diye bile bisi varmis, kesin onun da latince bi ismi vardir, ben de belki 5 sene önce sinava girerken ezberleyip, meslek hayatimda bi kez olsun kullanmadigim icin unutmusumdur. in treatment izleyenler arasinda da goruyoruz bu örnekleri, daha 1. seanstan sonra "ehuehueh abi kiz borderline ya" diyor. ama hayatinda hic merak edip "borderline teshisi" nasil konulur, hangi kriterler baz alinir, hangi semptomlarin ne zamandir var olmasi gerek, acip okumus mu? hayir. uzerine "teshis neden konur? ne zaman teshis koymanin faydasi vardir?" düsünmüs mü? hayir. "ama kizin hem terk edilme korkusu var, hem de kendini kesiyo" diyo. onun icin yeter de artar bunlar borderline demeye. sadece bildigini belli edicek, cunku hepimizin icinde bi freud bi adler kesfedilmeyi bekliyo. herkes yapabilir aslinda, sadece salaklar gidip senelerce bunun okulunu okuyor.

    beni "psikolocik hasta" etmis bir diger grup ise, entel camiamizin anarsistleri: "insanlari tek tip yapmaya calisiyorsunuz, sizin normal dediginiz ne ki, toplumu uyandirmasin diye, isinize gelmeyen insanlara hasta diyorsunuz!!!!"cular var. simdi burda anlatmiycam, o normlar nasi belirleniyor, merak eden zaten acip okur. acip okumus adam da, yukardaki cümleyi kurmaz zaten. (tabii ki bu isin cok buyuk bi felsefi yani var, o konuya deginmiycem simdi. ben burda pis pis genellemelerimi yaparken, harbiden okumadan, dusunmeden, psikoloji dendigi anda bodoslama bu argümanla gelenleri kastediyorum) bana gelen insan, zaten bi sikayeti oldugu icin geliyor veya getiriliyor, benim de psikolog olarak birincil onceligim her zaman "hastanin yasam kalitesini yukseltmek". ha, bunun icin once semptomu mu azaltirim, olayin kaynagini mi bulmaya calisirim, psikanalist yöntemle mi calisirim, ilac yardimi mi alirim, bu hastanin durumuna ve tabii ki psikologuna bagli. ama zaten ben kimseye tutup da "abi bence sen sizofrensin, seni simdi hastaneye yatiricaz" demiyorum.

    iste sirf bu örnekler yuzunden, belki cok keyifli sohbet edebilecegim insanlara bile kapiyorum kendimi. masada, psikoloji, psikolog kelimelerini duydugum anda tuvalete gidesim, masaya dönmeyesim, kendimi alkole vurasim, batsin bu dunya diye bagirasim geliyo. yani panpalar, kisaca ya ben bu isi cok yanlis ögrendim bi yerlerden, psikolog olmasi gereken en son insanim ya da bu koduumun bilimi sayesinde bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanin en güzel örneklerini yasiyoruz.

    [sonuna kadar okuyan herkese tesekkuru bir borc bilirim.]
  • son on iki yildir ne zaman donup baksam, bos birakmayip son anda isaretledigim bir matematik sorusuna minnettar birakiyor beni. zira o soruyu sallamasam su anda ekonomist, ve kendimi biraz taniyorsam ziyadesiyle mutsuzdum. yarinin kar tatili olmasini firsat bilerek oturup sozlukteki psikolojiye dair kisisel literaturumu cikardim (ey can sikintisi, sen nelere kadirsin!). fena mi oldu ayol? en tumevarim haliyle, benim penceremden psikoloji bunlarin toplamindan da guzel bir sey (gestalt'e selam ederim):

    cognitive psychology/ bilissel psikoloji
    (bkz: metatheory/@procastinator)
    (bkz: şema/@procastinator)
    (bkz: priming/@procastinator)
    (bkz: heuristic/@procastinator)
    (bkz: algoritma/@procastinator)
    (bkz: homofobi/@procastinator)
    (bkz: cognitive unconscious/@procastinator)
    (bkz: gestalt/@procastinator)
    (bkz: inattentional blindness/@procastinator)
    (bkz: biseksüel/@procastinator)
    (bkz: adalet/@procastinator)

    (special edition): memory development/ hafiza gelisimi
    (bkz: autobiographical memory/@procastinator)
    (bkz: source monitoring/@procastinator)
    (bkz: flashbulb memory/@procastinator)
    (bkz: episodik hafıza/@procastinator)
    (bkz: semantik hafiza/@procastinator)
    (bkz: narrative self/@procastinator)
    (bkz: reminiscence bump/@procastinator)
    (bkz: life script/@procastinator)
    (bkz: memorabilia/@procastinator)
    (bkz: bebegin agzindan cikan her sesi anlamaya calismak/@procastinator)
    (bkz: working memory/@procastinator)
    (bkz: familiarity/@procastinator)

    developmental psychology/ gelisim psikolojisi
    (bkz: benmerkezcilik/@procastinator)
    (bkz: self-compassion/@procastinator)
    (bkz: prenatal/@procastinator)
    (bkz: bosanmanin cocuklar uzerindeki olumlu etkileri/@procastinator)
    (bkz: bosanmanin cocuk uzerindeki etkileri/@procastinator)
    (bkz: the zone of proximal development/@procastinator)
    (bkz: baglanma kurami/@procastinator)
    (bkz: keder cukuru/@procastinator)
    (bkz: gelisim psikolojisi/@procastinator)
    (bkz: teratogen/@procastinator)
    (bkz: bebeklerin muzik zevki/@procastinator)
    (bkz: rooting reflex/@procastinator)
    (bkz: fetal alkol sendromu/@procastinator)
    (bkz: sex characteristics/@procastinator)
    (bkz: perceived invulnerability/@procastinator)
    (bkz: imaginary audience/@procastinator)
    (bkz: personal fable/@procastinator)
    (bkz: phylogeny/@procastinator)
    (bkz: niche picking/@procastinator)
    (bkz: scaffolding/@procastinator)
    (bkz: toddler/@procastinator)
    (bkz: case study of genie/@procastinator)
    (bkz: imprinting/@procastinator)
    (bkz: köpek/@procastinator)
    (bkz: motor gelişim/@procastinator)
    (bkz: palmar reflex/@procastinator)
    (bkz: gross motor development/@procastinator)
    (bkz: fine motor development/@procastinator)
    (bkz: dynamic systems theory/@procastinator)
    (bkz: parentification/@procastinator)
    (bkz: cyber bullying/@procastinator)
    (bkz: maternal gatekeeping/@procastinator)
    (bkz: mom shaming/@procastinator)
    (bkz: annelik/@procastinator)

    (special edition): psycholinguistics
    (bkz: nikaragua isaret dili/@procastinator)
    (bkz: mentalese/@procastinator)
    (bkz: gecmis zaman/@procastinator)
    (bkz: proposition/@procastinator)
    (bkz: sozdizimi/@procastinator)
    (bkz: semantik/@procastinator)
    (bkz: isaret dili bilen maymunlar/@procastinator)

    social psychology/ sosyal psikoloji
    (bkz: zimbardo deneyi/@procastinator)
    (bkz: milgram deneyi/@procastinator)
    (bkz: ingroup/@procastinator)
    (bkz: outgroup/@procastinator)
    (bkz: secondary control/@procastinator)
    (bkz: self fulfilling prophecy/@procastinator)
    (bkz: possible selves/@procastinator)
    (bkz: expected selves/@procastinator)
    (bkz: feared selves/@procastinator)
    (bkz: balanced integration differentiation model/@procastinator)
    (bkz: individualizm/@procastinator)
    (bkz: ic/@procastinator)
    (bkz: abu ghraib/@procastinator)
    (bkz: obedience/@procastinator)
    (bkz: onur kültürü/@procastinator)
    (bkz: kadına karşı şiddet/@procastinator)
    (bkz: the power of the situation/@procastinator)
    (bkz: blaming the victim/@procastinator)
    (bkz: yardım etmek/@procastinator)

    neuroscience/ noropsikoloji
    (bkz: split brain/@procastinator)
    (bkz: phantom limb syndrome/@procastinator)
    (bkz: amygdala/@procastinator)
    (bkz: ayna noronlari/@procastinator)
    (bkz: cerebrum/@procastinator)
    (bkz: prosopagnosia/@procastinator)
    (bkz: peygamber/@procastinator)
    (bkz: hipofiz bezi/@procastinator)
    (bkz: retikuler formasyon/@procastinator)
    (bkz: goz/@procastinator)
    (bkz: optik sinir/@procastinator)
    (bkz: contralateral/@procastinator)
    (bkz: ipsilateral/@procastinator)
    (bkz: nöron/@procastinator)
    (bkz: miyelin kılıfı/@procastinator)
    (bkz: glia/@procastinator)

    clinical psychology/ klinik psikoloji
    (bkz: sizofreni/@procastinator)
    (bkz: dysthymic disorder/@procastinator)
    (bkz: cognitive behaviour therapy/@procastinator)
    (bkz: transferans/@procastinator)
    (bkz: savunma mekanizmalari/@procastinator)
    (bkz: psikoterapi/@procastinator)
    (bkz: rational emotive behavior therapy/@procastinator)
    (bkz: gestalt terapisi/@procastinator)
    (bkz: antisosyal kişilik bozukluğu/@procastinator)
    (bkz: ebeveynine benzeyen eş arayışındaki insan/@procastinator)
    (bkz: labelling/@procastinator)
    (bkz: resilience/@procastinator)

    evolutionary psychology/ evrimsel psikoloji
    (bkz: evolutionary psychology/@procastinator)
    (bkz: survival value/@procastinator)
    (bkz: darwinian/@procastinator)
    (bkz: evrim teorisi/@procastinator)
    (bkz: makak/@procastinator)
    (bkz: kadın orgazmı/@procastinator)

    behavioral psychology/ davranissal psikoloji
    (bkz: klasik kosullanma/@procastinator)

    istatistik
    (bkz: structural equation modeling/@procastinator)
    (bkz: standart sapma/@procastinator)
    (bkz: merkezi egilim olculeri/@procastinator)
    (bkz: regresyon/@procastinator)
    (bkz: bimodal distribution/@procastinator)
    (bkz: unimodal distribution/@procastinator)
    (bkz: lisrel/@procastinator)

    psikoloji tarihi
    (bkz: william james/@procastinator)
    (bkz: mary calkins/@procastinator)
    (bkz: margaret floy washburn/@procastinator)
    (bkz: lev vigotski/@procastinator)
    (bkz: muzaffer serif basoglu/@procastinator)
    (bkz: jean piaget/@procastinator)
    (bkz: carol gilligan/@procastinator)
    (bkz: steven pinker/@procastinator)
    (bkz: vilayanur s ramachandran/@procastinator)
    (bkz: elizabeth loftus/@procastinator)
    (bkz: ayhan aksu koc/@procastinator)
    (bkz: ersin asliturk/@procastinator)
    (bkz: gunduz vassaf/@procastinator)
    (bkz: feeble minded/@procastinator)
    (bkz: alfred binet/@procastinator)
    (bkz: qi wang/@procastinator)
    (bkz: michael tomasello/@procastinator)
    (bkz: antivivisection/@procastinator)

    kitap ve calismalar:
    (bkz: psychology of social norms/@procastinator)
    (bkz: six psychological studies/@procastinator)
    (bkz: in a different voice/@procastinator)
    (bkz: gender play/@procastinator)
    (bkz: publication manual of the apa/@procastinator)
    (bkz: the testicles of eels/@procastinator)

    master- doktora- yeterlik-ogretmenlik:
    (bkz: yuksek lisans tezi/@procastinator)
    (bkz: gelisim psikolojisi yeterlik sinavi/@procastinator)
    (bkz: doktora/@procastinator)
    (bkz: doktora yeterlik sinavi/@procastinator)
    (bkz: bugun tezin icin ne yaptin/@procastinator)
    (bkz: ogretmenlik/@procastinator)
    (bkz: yeni baslayanlar icin ogretmenlik/@procastinator)
    (bkz: psikologa sorulacak sorular/@procastinator)

    kurum ve konferanslar:
    (bkz: american association of university professors/@procastinator)
    (bkz: society for research in child development/@procastinator)
    (bkz: american psychologist/@procastinator)
    (bkz: eshhs/@procastinator)
    (bkz: dil ve konuşma bozuklukları uzmanları derneği/@procastinator)
  • 12 senedir psikologum, az once psikolojinin p'sini kaldirinca sikoloji oldugunu fark ettim. nasil nezih, naif bir camiada yetistiysek, hic mi geyigi donmez bunun kardesim?
  • ozellikle universite tercih zamanlari olmak uzere siklikla ozel mesaj yoluyla "psikoloji okursam ama klinik psikolog olarak calismak istemiyorsam ne tur meslekler yapabilirim, ne tur projelerde calisabilirim" benzeri sorular geliyor. hatta son zamanlarda instagram'ima ve linkedin hesabima bile bu tur mesajlar gelmeye basladi. insanlar psikolojiye ilgi duyuyorlar ama her zaman klinik bir yerde calisip terapi yapmak istemiyorlar. bu entry'de kendi "egitim ve kariyer" macerami iyisiyle-kotusuyle sansursuz bir sekilde anlatip psikoloji diplomasiyla terapistlik haric ne tur isler yapabileceginiz ve ne tur projelerde calisabileceginiz konusunda bazi ipuclari, fikir veya bilgiler vermeye calisacagim. niyet ettim niyet eyledim...

    entry'e baslarken her zamanki uyarimi yapayim: bahsedecegim tecrubeler yurtdisinda gectigi icin turkiye'de ayni yollardan gecilmeyebilir ve bazi uygulama ve sekiller farkli olabilir. bu entry'i kullanmadan once mutlaka doktorunuza danisin.

    anadolu lisesini 7 yil olarak okuyan son nesillerden biriyim. aslinda lisede sayisal bolumdeydim ve o zamanlar sinif arkadaslarim gibi benim de en buyuk hayalim bir muhendis olmak, belki bir silikon vadisi sirketinde calismak ve kismetse o gunlerde deli gibi oynadigimiz age of empires veya red alert gibi bir oyun ortaya cikartmakti. talih bu ya, liseyi bitirdikten sonra universite okumak icin solugu silikon vadisinin dibindeki san francisco'da aldim ama bu kez ne yapmayi istedigim konusunda fikrim degismisti.

    abd'deki universite sistemini bilenler bilir, ilk 2 sene buyuk olcude tarih, psikoloji, sosyoloji, biyoloji gibi genel bilim ve genel kultur dersleri alirsiniz ve 3. seneye kadar bolum secme zorunlulugunuz yok. bu yuzden ilk 2 sene bir suru farkli daldan ders alip hangi bolumu sececeginize bu sekilde karar verebiliyorsunuz. ben de bunu yapmayi planliyordum ama daha ilk senemin ilk doneminde aldigim psikoloji dersi beni kendine baglamisti ve "ben bunu okumaliyim" dedirtmisti.

    cocuklugu ansiklopedi okumayla gecen ve her turlu bilimden zevk alan biri olarak beni psikolojiye ceken sey neydi? onu da aciklayayim da icimde kalmasin. diger bilim dallarinda deneyler belli bir sablona oturmustur. tarihteki cesitli psikolojik deneylerde goruldugu uzre psikolojide deney yaparken oldukca yaratici olabilirsiniz ve deneyin seklini siz belirlersiniz. zimbardo deneyi, milgram deneyi, sherif deneyi derken bu alan ilgimi cekti psikoloji okumaya karar verdim.

    tamam psikoloji okuyacaktim da diplomayi aldiktan sonra ne yapacaktim? ben de psikoloji okuyan bir cok kisi gibi bir klinikte calismak ve butun gun insanlarin dertlerini dinlemek istemiyordum. yanlis anlasilmasin, bunu yapanlara saygim sonsuz ama bu benim icin uygun bir meslek degil. dusunsene, hemen hemen her meslekte musterilerinin bir kisminin psikolojik sorunlari olabilir ama sana gelen musterilerinin neredeyse tamaminin psikolojik sorunu oldugu tek meslek budur (bir de psikiyatrist tabi ki). yani o gun bakkala gelen musterinin psikolojisi bozuk olabilir de olmayabilir de ama psikiyatrik klinige gelen birinin psikolojisi buyuk ihtimalle bozuktur. bu da bende olmadigindan emin oldugum bir yetenek ve donanim gerektiriyor.

    bu sirada bu bilimi daha iyi ogrenebilmek icin 2'si kendi okulumda olmak uzere 3 hocanin yaninda asistanliga basladim ve cesitli deneylerde gorev aldim. mesela bu deneylerden biri irkcilik hakkindaydi. bu sirada google'da calisan ve hobi olarak ders anlatan bir hocanin dersine girdim. hocanin alani endustriyel-orgutsel psikolojiydi, yani kisacak isyeri psikolojisi. bu oldukca ilginc gelmisti ve bu konuyu biraz daha arastirmaya karar verdim. mezun olduktan sonra da master+doktora ikilisini yapmak uzere bu konuyu sectim. bu arada yurtdisinda master/doktora yapabilmek icin en onemli kriterlerden biri lisans egitiminiz suresince bir hocanin yaninda asistanlik yaparak arastirma ve deney yontemleri konusunda az da olsa tecrube sahibi olmaniz geliyor.

    peki bu isyeri psikologlari ne ise yariyor? neyle beslenip nereye siciyorlar? iste entry'nin geri kalaninda calistigim mesleklerden ornekler vererek, ustelik sirket isimlerini bile ifsa ederek bunlari anlatacagim. yazinin bundan sonraki bolumunde endustriyel-orgutsel psikoloji yerine kisaca i/o (industrial/organizational) ifadesini kullanacagim.

    doktora doneminde michigan'da kucuk bir kasabada okuyordum ve etrafta pek buyuk bir sirket yoktu. normalde i/o bolumunde master veya doktora yapan ogrencilerin buyuk sirketlerde veya danismanlik sirketlerinde staj yapmasi ve tecrube kazanmasi bekleniyor. bizim yakinimizda bu tur bir sirket olmadigi icin okudugum okulda mevcut olan mba programi kendi danismanlik sirketini kurmustu. bu sirketteki hocalardan birinden ders aldigim icin bazi baglantilarim vardi ve bu sirketle beraber tecrube kazanmak icin yerel sirketlere ucretsiz olarak danismanlik yapmaya basladim. bu da benim "stajim" olacakti. en basta mobilyaci zinciri gibi ufak sirketlere danismanlik yaparken daha sonra michigan'in en buyuk sirketlerinden olan ford'a proje yapmaya baslamistik. o donemde proje yaptigimiz sirketler arasinda yine merkezi michigan'da olan domino's pizza ve dunya'nin en buyuk kimya sirketlerinden dow chemical vardi.

    aslinda bu sirketler icin yaptigimiz projeler gayet basitti. ornegin sirketlerden biri ise eleman alirken kullandigi kisilik ve zeka testlerini gozden gecirmemizi istedi. biz de bazi istatistiksel analizler yaparak bu testlerin ise yarayip yaramadigini ortaya cikartmaya calistik. ornegin bir zeka testinin ise yariyor olabilmesi icin o zeka testinden yuksek not alip ise alinan kisilerin ise alindiktan sonra testte dusuk not alanlara gore daha yuksek performans gostermesi gerekir, yani zeka ile performans arasinda korelasyon olmasi gerekir. iste projelerimizden birinde bunun olup olmadigina bakiyorduk. yapilan testlerden yuksek puan alanlarin daha kisa sure icinde terfi kazandigini gordugumuzde testin ise yaradigini gormustuk. yine i/o'nun uzmanlik alanina giren sirket ici takim calismalari ve sirket ici liderlik gelisimi gibi bazi konularda calismalarimiz oldu. bazi sinif arkadaslarim buradan elde ettikleri verileri doktora tezlerinde kullanma sansi edindiler.

    okuldan aldigim asistanlik ve burslari saymazsak burada bedavaya calismistim ama burada ogrendiklerim ve yaptigim projeler sayesinde daha is hayatina atilmadan cv kabarmaya baslamisti. bundan sonra teksas'ta ufak bir sirkete gectim. sirketin adi peopleanswers seklindeydi ve 50 kadar calisani vardi. bu ufak bir danismanlik sirketiydi ve buyuk sirketlere eleman alimi oncesi yapilan testler ve mulakatlar konusunda danismanlik hizmeti veriyordu. yine musterilerimiz cesit cesitti. musterilerimizden biri 4-5 restoranttan olusan bir aile sirketiyken en buyuk musterilerimizden birisi adidas'ti. bir sirkette calisip baska sirketlere danismanlik hizmeti vermeye "dis danismanlik" adi veriliyor. yani ilk iki isim de dis danismanlik seklindeydi.

    bunun iyi ve kotu taraflarini anlatayim. once iyi taraflar: 1) her ay farkli bir proje uzerinde calistiginiz icin bayma ihtimali dusuk, 2) her hafta farkli bir musteriyle calistiginiz icin surekli yeni yerler gorup yeni yuzlerle tanisiyorsunuz, 3) surekli farkli sektorlerl calistiginiz icin cesitli sektorlerle ilgili bilgi kazaniyorsunuz zira yukarda bahsettigim gibi musterilerimiz arasinda restorant da vardi kurumsal sirketler de vardi, 4) bedavaya dunyayi geziyorsunuz, 5) projeler arasi tatil yapma sansi var.

    bir de kotu taraflari anlatayim: 1) her yeni musteriye gidiste sanki ise alim mulakatina gidilmis gibi oluyor ve bu stresli (dur bu son cumle olmadi, sanki eskortluk yapiyormusum gibi oldu), 2) bazi musteriler manyak cikabiliyor, 3) surekli kendinizi guncellemeniz ve bilgilerinizi tazelemeniz gerekiyor, 4) surekli seyahat etmek en basta guzel olsa da yorucu olmaya basliyor, 5) surekli kiralik katil gibi baskalari icin calistiginiz icin kendinizi bir yere bagli hissetmiyorsunuz.

    burada yaptigim bazi projelere gelince buyuk olcude ise alimlarda yapilan testleri hazirladim, bu testleri duzenledim, testlerin yasal olarak uygun olup olmadigini inceledim (bu konu cok uzun), mulakat sorulari hazirladim, mulakat sorulari konusunda sunumlar yaptim, sirket ici anketler konusunda bazi calismalar yaptim. mesela giyim magaza zinciri olan bir musterimiz yaptigimiz zeka ve kisilik testlerini satin aldi ve bu testleri kullanmaya basladi. sirket bir kisi testte ne skor alirsa alsin onlari mulakata cagirip ise aliyordu. 2 sene sonra bize gelip "testten yuksek puan alanlari da dusuk puan alanlari da ise aldik ama sonunda yuksek puan alanlarin %80'i hala bizimle beraberken dusuk puan alanlarin yarisi isten ayrildi. testiniz gercekten ise yariyormus" dedi. adamlar sirf testin ise yarayip yaramadigini anlamak icin 2 sene boyunca deney yapmislar.

    bu sekilde danismanlik yapinca musterileriniz buyuk sirketlerin insan kaynaklari departmani oluyor. bazen insan kaynaklarinin vp'siyle muhattap oluyorsunuz bazen de alt duzey mudurlerle muhattap oluyorsunuz. karsinizdaki kisi cogu zaman teknik konularda cok bilgili olmadigi icin yaptiginiz isin onemli bir kismi da egitim-ogretim seklinde oluyor. yani is sorumluluklariniz arasinda insan kaynaklarini egitmek ve cesitli konularda seminerler vermek de geliyor. neyse bizim sirket 50 kisiyken bir anda buyudu ve 200 kisiye ulasti. musterilerimiz olan sirket sayisi da bir anda 100'den 500'e firladi. bu da birilerinin dikkatini cekmis olacak ki henuz start-up seviyesinde olan sirketimizi infor adinda cok uluslu bir sirket 200 milyon dolara satin aldi. tabi bu paradan benim payima dusen sifir dolar oldu ama sirketimizin sahibi ihya oldu.

    bundan sonra ben de "ulan 4 yildir buradayim, bari yeni bir seyler bakayim" dedim ve birkac yere is basvurusunda bulundum. her turk gibi ben de is makinalarini izlemeyi sevdigim icin dunya'nin en buyuk is makinasi sirketi caterpillar (cat) bana ulastiginda epeyce sevinmistim. caterpillar'in o donemde 130 bin calisani, 55 milyar dolar cirosu vardi ve sirket dunya'daki 200'e yakin ulkede is yapiyordu. buna ragmen sirketin bunyesinde hic isyeri psikologu yoktu. benimle beraber ise bir kisiyi daha alacaklardi ve koskoca sirkette isyeri psikologu gerektiren tum islere ikimiz bakacaktik. soyle soyleyeyim, normalde bu tur buyuklukteki sirketlerde psikologlardan olusan 10-15 kisilik takimlar oluyor. yani o buyuklukte bir sirkette hic psikolog olmamasi oldukca sasirticiydi. aslinda caterpillar'da calismayi kabul etmemin en buyuk sebebi buyuk sehir yasantisindan kacmakti. caterpillar'in ana ussu etrafi tarlalarla cevrili 150 bin nufuslu bir kasabadaydi ve ben bu kasabanin da 20 km disinda kalan bir koyde yasamaya baslamistim. neyse, konuya donelim.

    yukarda "dis danismanlik" diye bir terimden bahsettim ya. simdi yeni bir terim tanitacagim: "ic danismanlik". bunun anlami sudur: bir sirketin bunyesinde calisarak sadece o sirkete danismanlik yapmak. yani tek musteriniz o sirket oluyor. genelde devlet kurumlari ve uluslararasi kurumsal sirketler bu modeli coklukla kullanmaktadir. peki adamlar beni niye ise aldilar? tam o sene sirket tarihinde ilk kez ise eleman alirken cesitli kisilik ve zeka testleri kullanmak istiyordu. bu konuda benim daha once calistigima benzer (ama farkli) bir danismanlik sirketiyle anlasilmisti ama sirket icinde kimse bu konuda uzman olmadigi icin danismanlarin projesini organize etmek ve sirketin geri kalanina projeyi bilale anlatir gibi anlatmak gerekiyordu.

    bazen bana ozelden soranlar oluyor: "entry'lerinde bazen uzun uzun anlattigin konulari bilal'e anlatir gibi basit bir sekilde anlatmayi nereden ogrendin" diye. iste bunu bu meslekte ogrendim. bir yandan sirketin yukarda bahsettigim projesine yardimci olurken bir yandan da sirket ici anketler ve benzeri bazi konularda da projeler yurutuyordum. en son 30 farkli dile tercume edilip sirketin tum calisanlarina verilen bir anketi iki kisi yonetmeye baslamistik.

    simdi de ic danismanligin iyi ve kotu taraflarini anlatayim. once iyi taraflari: 1) benim gibi insan kaynaklari departmaninda calisiyorsaniz calisma saatleriniz cok rahat olacaktir, 2) cok uluslu bir sirkette calisiyorsaniz yine dunya'yi gezersiniz ama dis danismanliktaki kadar yogun bir gezi trafiginiz olmaz. dis danismanlikta kusana ve bikana kadar gezersiniz ama ic danismanlikta bu biraz daha tadinda birakilmistir. 3) ic danismanlikta musterileriniz hep ayni kisiler olacagi icin hem onlar size asina olur hem siz onlara asina olursunuz. boylece surekli yeni insanlar tanima derdinden kurtulursunuz. 4) ic danisman oldugunuzda sirketin kulturu, guclu ve zayif yonlerini iyice ogrenme sansiniz olur ve bunu her projede yeniden ogrenme gibi bir derdiniz olmaz. 5) bir sure sonra sirket icinde yukselip danismanliktan yoneticilige yukselme sansiniz olacaktir. 6) ozellikle kurumsal bir firmada calisiyorsaniz tatilleriniz ve izinleriniz cok daha duzenli olur. 7) haftasonlari asiri acil bir durum olmadigi surece calismazsiniz ki benim basima hic gelmedi.

    simdi kotu yanlarina gelelim. 1) sirkette biri size takarsa dis danismanlikta oldugu gibi proje degistirip ondan kurtulamiyorsunuz ama bu tum mesleklerde var. 2) bir sirkette ve sektorde uzmanlasirsiniz ama diger sirket ve sektorler hakkinda pek bilgi sahibi olamazsiniz. 3) bazen disardan gelen kiyakli danismanlarla beraber calismaniz gerekir. kiyakli diyorum cunku bazen ceo veya hr vp'sinin ise aldigi ve sirket icindeki danismanlardan bile daha cok guvendigi danismanlar oluyor ve onlarla ortak calismaniz gerekebiliyor. 4) bazi sirketlerde kriz zamanlari ilk isten cikartilanlar ic danismanlar olabiliyor. 5) ozellikle kurumsal sirketlerde bol bol burokrasi ve sirket ici rekabet ortamiyla mucadele etmeniz gerekebiliyor. benim gibi bu tur seyleri ve kariyer hedeflerini siklemeyen biriyseniz bu sizi pek rahatsiz etmez.

    caterpillar'da 1 sene kaldiktan sonra bu kez intel'e gectim. durust olmak gerekirse intel bana is teklifi yaptiginda caterpillar'da aldigim paranin cok az daha ustunu teklif etmisti ve aradaki fark 3 bin km uzaga tasinmaya degmeyecek gibiydi ama isin ucunda oregon gibi abd'deki en sevdigim eyalete tasinma sansi oldugu icin bu teklifi havada kabul ettim. bana "oregon'a tasinacaksin maasin yari yariya dusecek" deseler yine kabul ederdim. burada yine ufak bir koye tasindim ve koy hayatini devam ettirme karari aldim. caterpillar'in koyu ile intel'in koyu biraz farkli. caterpillar'in koyu interstellar filmindeki gibi misir tarlalariyla doluydu ve intel'in koyu ormanlarla dolu.

    neyse, konuya donelim. su anki isim hayatimda yaptigim isler arasinda en sevdigim meslek. bunun sebebini aciklamak gerekirse intel'de uzerinde calistigim projelerden bahsedeyim. sirkete ilk geldigimde benim pozisyonumun her ne kadar ozel sektorde olsa da akademik bir pozisyon oldugu soylendi. buna gore ayni bir akademisyen gibi kendi projelerimi uretecektim ve akademik arastirmalar yapip bulgulari yoneticilerle paylasacaktim. sirketin halihazirda beraber calistigi bir cok akademisyen vardi ve onlardan da yardim alacaktim. arastirmak istedigim konulari da kendim sececektim. ilk arastirma konularimdan biri tatil zamanlarinin calisanlarin moraline olan etkisi oldu. ikinci projem sirkette calisan cesitli etnik gruplara yapilan ve 17 bin kisinin katilim gosterdigi bir anketti. burada sirket icindeki beyazlarin, siyahilerin, latinlerin, asyalilarin, kadinlarin ve cesitli azinlik gruplarin sirketteki deneyimleri arasinda farklilik olup olmadigini arastirdik.

    bir baska arastirmada calisma saatleriyle verimlilik ve isten duyulan memnuniyet arasindaki iliskiye baktik. yine baska bir arastirmada sirketten hisse alan calisanlarla hisse almayanlari ve hisse alanlar icinde de hisse miktarini karsilastirdik ve hisse alimiyla is memnuniyeti arasinda iliski olup olmadigini saptamaya calistik. mesela bir baska arastirmada surekli mudur degistiren veya surekli takim degistiren kisilerin is memnuniyeti seviyelerine baktik. su anda devam eden bir projede 120 bin calisan 12 bin mudure 20 farkli kategoride puan veriyor ve bu puanlari performans, maas gibi bir cok veriyle karsilastiriyoruz. gelecek ay baslayacak bir projede bir takimda izole olanara bakacagiz. mesela 7 erkek 1 kadindan olusan bir takimda kadin calisan izole olabiliyor veya 7 beyaz 1 siyahiden olusan bir takimda siyahi olan izole olabiliyor. iste bunun psikolojik etkilerini arastiracagiz. daha bunun gibi bir cok projemiz var.

    gelecek seneyle ilgili en cok iple cektigim projelerden biri evden calisan (home office) kisilerle her gun ofise gidip gelenlerin is memnuniyeti ve verimlilik acisindan karsilastirilmasi. aslinda bu biraz daha komplike cunku intel'de bazi calisanlarin hicbir zaman evden calismasina izin verilmezken bazilari haftada 1 gun, bazilari haftada 2 gun, bazilari da butun hafta boyunca evden calisabiliyor. yani en basta bu 4 kategori arasinda fark olup olmadigina baktiktan sonra hangi kategorinin en iyisi oldugunu belirlememiz gerekecek. sirketin avukatlari izin verirse bu arastirmalarin sonuclarini cesitli konferans ve makalelerde yayinlamayi da dusunuyoruz. gecen sene takimimizin diversity (cesitlilik) uzerine yaptigi bir calisma wall street journal'de yer bulmustu.

    iste psikoloji diplomasiyla yapilabilen bazi isler bunlardir. bunun disinda calistigim sirketin pazarlama/marketing bolumunde de cok sayida psikolog calisiyor. bir psikologun diplomasiyla yapabilecegi o kadar farkli is var ki cevremde psikoloji diplomasi olup da klilik ortamlarda terapistlik yapanlarin orani %10 filan. tabi yukarda bahsettigim isleri yapabilmek icin daha cok master/doktora gerekebiliyor ama bunun faydalari da cokca olacaktir.

    bunun disinda psikolojide diplomasi olup cesitli alanlarda calisan insanlar taniyorum. fikir vermesi acisindan ornek vermek gerekirse bir tanidigim hapishanede calisiyor ve suclularin psikolojik olarak rehabilitasyonu ve onlari suca iten seyleri arastiriyor. bir baska tanidigim psikolog da cocuklarin cesitli dilleri ogrenmesi konusunda arastirmalar yapiyor. ozellikle universite veya arastirma kurumlarinda calisirsaniz yapabileceginiz arastirma cesitleri neredeyse sinirsiz. zaten yillar once alan olarak psikolojiyi secmemin en buyuk sebebi de buydu.

    (bu basliktaki) bir sonraki entry'imde psikoloji diplomasiyla yapilabilecek bazi ilginc isleri ve calisilabilecek bazi ilginc projeleri daha ayrintili bir sekilde anlatmaya calisacagim. becerebilecek miyim? gorecegiz.
  • binlerce kitabın anlatmakta zorlandığını, mevlana şu sözlerle özetlemiştir:

    "kardeşim sen düşünceden ibaretsin,
    geriye kalan et ve kemiksin.
    gül düşünür gülistan olursun,
    diken düşünür dikenlik olursun!"
  • bireyin bilissel sureclerini ve davranislarini inceleyen bilim dali.
    kendilerini gercekte oldugundan daha karma$ik zanneden insanlar tarafindan sevilmez.
  • bu alanda fareler ve dusler vardir. psikologlar fareler ve duslere bayilir. bir arkadasim butun somestr boyunca bir fareye kucuk dugmelere basması yonunde egitim vermis, ardindan ayni calismayi ev arkadasi icin tekrarlamistir. fare cok daha cabuk ogrenmistir. ev arkadasi ise bugun doktordur. (bkz: yurdum insani) (bkz: turkiye gercegi) eger fareleri veya dusleri ama daha cok farelerle ilgili dusleri seviyorsaniz psikoloji size uygun bir bolumdur.
  • bu bilimin en garip tarafı, belirli normlar ve ideal kalıplar oluşturup, o kalıplara uymayanların psikiyatri servisinde tedavi edilmesi gerektiğine karar veriyor olması. bu hakikaten çok garip bir yaklaşım. her farklılık tedavi edilmeli midir gerçekten? tek bir doğru mu vardır doğada, hep iki kere iki dört müdür? bir van gogh tablosuna baktığınızda ne düşünüyorsunuz? massive attack'ten 3d'nin normal bir insan olduğunu düşünen var mı? octavarium sizce mantıklı kafanın yazacağı bir parça mı?

    kapitalist düzen, insana bir yol çiziyor. yolda asıl amaç yaşamak için çalışmak değil, insan doğasının tam tersine çalışmak için yaşamak, yani makineleşmek. insan psikolojisi belirli zamanlarda o yoldan çıkmak isteyebiliyor, sıkılıyorsun, bunalıyorsun, bırakmak istiyorsun. dizilerde, reklamlarda, televizyonlarda hep mutlu insanlar var, sen o mutluluğa erişmek için hep çalışırken daha da mutsuz hissediyorsun. geçici, kısa, maddi zevkler peşinde koşuyorsun ve bir gün yanlış yolda gittiğinin farkına varır gibi oluyorsun. yoldan çıkıyorsun.

    düzen bu noktada seni kara koyun ilan ediyor. yoldan çıkmaya niyetlendiğin anda herkes üzerine çullanıyor, 'neden böyle ki, bi psikoloğa görün istersen?' psikoloğa gidiyorsun, ilgisiz ve isteksiz, alabildiğine plastik, suni bir muhabbet, iki analiz, arkasından psikiyatr servisi, ve ver elini antidepresan şekerler.

    ufak haplardan almayan kaldı mı? peki gerçekten kaçımızın bunlara ihtiyacı var? travma geçirenleri, gerçekten major depresyon altında olanları bunun dışında bırakıyorum, toplumda hakikaten bu kadar insanın depresyon ilacı kullanıyor olması mantıklı mı?

    yapabileceğiniz en mantıklı şey içine kapanık olarak hayatınıza devam etmek, yoldan çıktığınızı mümkün olduğunca gizlemek. zira psikoloji bilimi hepimizi ruh hastası ilan etti. şerit değiştirdiğiniz fark edilirse ufak haplardan alacaksın ve seni sen yapan tüm özelliklerin kaybolacak. gülümseme, yaratıcılık, farklılık... efendisinin dediğini harfiyen uygulayan bir makina kalacak geriye.

    van gogh, tedavi edilseydi tamamen, mucize şekerlemelerle 21. yüzyılın ideal insanına evrilseydi, o tabloları çizebilir miydi?
  • daha önce hakkında çok şeyler yazdım, özellikle üniversite tercihi yapmayı düşünenler için: (bkz: üniversite tercihi yapacaklara tavsiyeler/@silverleaf) ve (bkz: psikoloji/@silverleaf) (belki az daha ayrıntılandırmak açısından: (bkz: #41930845) ve (bkz: #42132197)

    şimdi tüm bunlara kısa bir ek yapmak istiyorum. psikoloji'yi ingilizce okumakla alakalı bir şeyler.

    bu bölümü 1 sene ingilizce okuduktan sonra türkçe'ye geçmiş bir insan olarak, yeni okulda ilk derste anladığım ilk şey şuydu: "ben hiçbir şey öğrenememişim."ciddi bir şekilde panik yapmıştım çünkü hoca bir şeyler soruyordu ve konuşamıyordum, bildiğiniz konuşamıyordum. burada bir parantez açayım. konumuz, psikoloji'yi ingilizce okumayı savunanların "ama literatür dili ingilizce" argümanları. baştan söyleyeyim, amacım bir kavga vs başlatmak değil. sadece çok problemli bir durumdayız. sorunlar şunlar:

    1. sen o literatürü okumadıktan sonra o literatür dilini biliyor olmanın hiçbir anlamı yok.
    2. sen o literatürü anlayamadıktan sonra o dili biliyor zaten sayılmazsın.
    3. bizzat psikolojik araştırmalar, bir dili anadil seviyesinde algılamak için küçük yaşlardan itibaren başlamak kaydıyla en az 7 sene o dilde eğitim görmen gerektiğini söylüyor.

    yani türkiye şartlarında çıkıp "ben bunu ingilizce okuyorum ve bunları tamamıyla anlıyorum" diyebilecek babayiğidin harcı %1'i geçmez. onlar da kreşten beri sağlam bir ingilizceyle büyümüşlerdir vesselam.

    ingilizce okumaya düşman değilim. ama psikoloji bir iletişim dilidir. bir anlaşma bilimidir aslında. anlamak ve anlaşılmak üzerine kurulu olan bir bilimdeysen, dersleri terim ezberleyerek geçebilirsin ama psikolog olarak yetkinliğini ben sorgularım. herkes sorgular. çünkü ne olursa olsun, ben böyle bir bilimin anadilde okunması taraftarıyım.

    çünkü ingilizce okuduğun zaman, örneğin, freud'un ne dediğini ezberlersin. ego nedir, id nedir, superego nedir bunları açıklayabilirsin ama freud'un bir metnini tam olarak anlayamazsın. sadece kavramlar üzerinden gidebilirsin içeriğin bomboş olur. kavramları net bir şekilde söyleyebilirsin ama bunlar hakkında konuşma kabiliyetin olmaz. (en azından benim olmamış. şimdi net bir şekilde görebiliyorum.)

    aynı zamanda ingilizce olduğu zaman o kavramları ezberleme telaşı insana bambaşka bir yük getiriyor. (ki şunu tartışalım: kavramları ezberlemek bazen kavramları gerçek anlamda bilmekten çok daha önemli oluyor bu eğitim sisteminde.)

    tabii burada türkçe'deki çeviri kıtlığı, çevirilerin kalitesizliği, çevirilerin bariz yetersizliği ve belki de -bazen- yanlılığı sorunları çok büyük. başta da dediğim gibi literatür dili ingilizcedir burada.

    çünkü kendi argümanıma şöyle cevap veriyorum bu sefer: ingilizce okurken, ingilizce kitap okumaya fırsat kalmıyor. onunla mücadele ederken insan bıkıyor, bunalıyor, zaten çoğunlukla vakti kalmıyor. yine başta yazdığım gibi o literatürü okuyamadıktan sonra o literatür dilini bilmenin hiçbir anlamı yok.

    aslında bu tartışmaya çok açık bir konu ve belki de çoğu sosyal bilim için geçerli, ben tarlaya tohum atayım konusu git gide açılır diye umuyorum. ne tarafından çekseniz elinizde kalıyor biraz. o yüzden ucu açık bırakarak şunu söyleyeyim: bölümü türkçe okuyup, fakat ne yapıp edip ingilizce'yi de çok iyi bir şekilde bilecek seviyeye gelinmeli. bölümü türkçe okumak anlamak ve anlatabilmek için önemli, ingilizce bilmek ise kendini geliştirmek, daha iyi anlamak daha iyi anlatabilmek için.

    daha önce de dediğim gibi bu konu da sonsuz bir ouroboros. yine de konuşulmadık şey kalmasın isterim.
  • bugün kafayı kendisiyle bozduğum bilim.

    eğer ilgileniyorsanız bu bilim dalıyla, aşağıda bir kaç yazarın konuyla illgili kitaplarının pdfi bulunmaktadır. isteyenler indirebilir.

    kaynak: psikoloji üzerine kitaplar

    abraham maslow - insan olmanın psikolojisi
    alfred adler - bireysel psikoloji
    anna freud - ben ve savunma mekanizmaları
    bert kaplan - akıl hastalarının iç dünyası
    carl gustav jung - dörtarketip
    carl gustav jung - keşfedilmemiş benlik
    d. krech & r.s. crutchfield & e.l. ballachey - cemiyet içinde fert
    doğan cücelioğlu - insan ve davranışı
    duane p. schultz - modern psikoloji tarihi
    elliot aronson robin m. akert - sosyal psikoloji
    engin geçtan - psikodinamik psikiyatri ve normaldışı davranışlar
    engin geçtan - insan olmak
    engin geçtan - zamane
    erich fromm - ozgurlukten kacis
    erich fromm - sahip olmak ya da olmak
    erich fromm - sevginin ve şiddetin kaynağı
    erich fromm - sevme sanatı
    erol gungor - degerler psikolojisi
    erol göka - bir bilim olarak psikiyatri
    erol göka - türk grup davranışı
    fancher - ruh biliminin öncüleri
    frank j. bruno - psikoloji tarihi
    g.w.allport - din psikolojisi
    gustave le bon - kitleler psikolojisz
    hayrani altıntaş - insan ve psikoloji
    ırvin d. yalom - askin celladi ve diger psikoterapi oykuleri
    ırvin d. yalom - her gün biraz daha yakın
    ırvin d. yalom - ölüm korkusunu yenmek
    karen horney - kadın psikolojisi
    karen horney - kendi kendine pisikanaliz
    karen horney - çağımızın tedirgin insanı
    kerim yavuz - psikanalizde ilk dini gelişmelerin değeri
    michel foucault - deliligin tarihi
    michel foucault - psikoloji ve ruhsal hastalık
    muzaffer şerif - sosyal kuralların psikolojisi
    nevzat tarhan - mutluluk psikolojisi
    psikoloji ve din - carl gustav jung
    rollo may - kendini arayan ınsan
    rollo may - yaratma cesareti
    rollo may - aşk ve irade
    saffet murat tura - günümüzde psikoterapi
    sigmond freund - psikanaliz
    sigmund freud - cinsel yasaklar ve normaldışı davranışlar
    sigmund freud - dinin kökenleri
    tahir özakkaş - bütüncül psikoterapi
    victor frankl - duyulmayan anlam çığlığı
    viktor emil frankl - insanın anlam arayışı
    çiğdem kağıtçıbaşı - sosyal psikolojiye giriş
    özcan köknel - korkular

    edit: dersaadet vapurlari kadrolu isportacisi nickli yazar arkadaş mesaj atmış. özcan köknel'in çok karışık anlattığını ve iyi bir terapist olmadığı yönünde söylentilerin olduğunu dile getiriyor. bir de ali nihat babaoğlu'nun, 50 soruda psikiyatri isimli kitabını tavsiye ediyor. bu listedeki kitapların birçoğu için, altyapı sağlıyormuş. söylediklerini paylaşmak istedim.

    iyi okumalar :)
hesabın var mı? giriş yap