• hastanın gerçeklik algısını kaybedip kaybetmemesidir.

    kaybederse psikoz, kaybetmezse nevrozdur.

    ateşin üzerinden atlıyorsa nevruz'dur, ona karışmıyoruz, bırakın atlasın.
  • açık ve net farktır:

    nevrozda kişi, iki kere ikinin dört ettiğini bilir ve buna çok üzülür.

    psikozda ise kişi, iki kere ikinin beş ettiğini sanır ve buna çok sevinir.

    toplu psikoz hallerinde faşizmin en dibine doğru hep beraber yol alırken ortamda demokrasinin yaşandığı sanılır ve buna da hep beraber çok sevinilir.
  • önceden yaptığım bilimsel açıklamaları bir kenara bırakarak bir şeyler diyeceğim bu konu hakkında. nevrozla psikoz arası fark, gece-gündüz farkıdır. hem kelimenin tam anlamıyla öyledir, hem o kadar farklıdır.

    bakırköy'de şizofren ablalar vardı, gündüzleri gider görürdük kendilerini. hiç de deli gibi değillerdi. hatta gayet normallerdi. "sen neden buradasın ki iyisin sen iyi duruyorsun yani yatmana gerek olmayabilir" falan dediğimiz zaman "sen bi de beni gece gör.." derlerdi. geceleri gelirlermiş. gelirlermiş dediğim bu görüntüler, sesler falan. gece gelirmiş. öyleymiş. gece korkunçtu onlar için.

    bizim köyün depresyon güzelleri, "e çok kötü değilsin" diyenlere ne diyor peki? "sen bi de beni sabahları gör.." o yüzden insan uyumuyor mesela. sabah olursa? çok kötü sabah. yeni güne başlıyorsun mesela, çok lazım sanki yeni gün. bir boka yarayacak sanki yeni gün. bir yere gittiği yok. mal gibi uyanıyorsun. geri de uyuyamıyorsun ki genelde uykunda ağlayarak uyandığından sebep.

    onların korktuğu halüsinasyonları var, bizim gerçek olmadığını anladığımız zaman ağlamaya başladığımız rüyalarımız.

    "nevrotiğin acısı psikotikten az değildir" demişti çok saygıdeğer bir insan. doğru demiş. az değil.
  • psikozda, gerçeklikten kopuş ve kendi gerçekliğini yaratma durumu söz konusudur. nevrozda ise kişinin gerçeklikle bağının sağlam olduğunu gözlemleriz. daha da temelde, savunma düzenekleriyle kendisini belli eden farktır. nevrozda kişi, bastırmayı kullanırken, psikotik kişi splitting(yarılma) adı verilen savunma düzeneğini kullanmaktadır. nevrotik birinin, bunu yaptığını gözlemlemek mümkün değildir. aynı şekilde, psikotik birinin dürtülerini bastırdığını gözlemlemek de mümkün değildir. zira o yüzden deli dediklerimizin eylemleri bize çok manasız gelmektedir, çünkü sembolizasyon sürecinden geçmiş değillerdir. eklemek de gerekir ki, psikoz ve nevrozun tam arasında, fark'tan daha kritik bir kavram bulunmaktadır. tam o arada, o ince çizginin üzerinde, sınırda durduklarından sebep, tahmin edeceğiniz gibi, kendilerine borderline denmektedir.
  • psikoz; kisi asla hastaligini kabul etmez. tedaviye olumlu yaklasmaz.
    (bkz: sizofren)
    nevroz; kisi hastaligini kabul eder ve her seyin farkindadir. tedaviye olumlu yaklasir.
    (bkz: depresyon)
  • nevrotik her durumda sosyal hayatını sürdürebilir psikotik ise günlük yaşamını sürdürmekte zorlanır.
    nevrotik orumcekten korkar psikotik kendini orumcek sanar gibi bir ornek verebiliriz.
  • nevrozlarda özellikle obsesyon nevrozlarda yogun bir kastrasyon korkusu vardir.
    psikozlarda ise persekutif endise yani zarar gorme endişesi vardir. devamli dis dünyadan zarar göreceğini düşünür.
    psikozlarda süper ego yani ust benlik gelişimi saglanamamistir. nevrozlarda ise id yani alt benlikle alakalı sorunlar vardır.
    freud herkeste psikotik ve nevrotik bir cekirdek olduğunu söyler. ama bunun gelişimi farklı koşullara bağlıdır.
    psikotik olmak icin cevresel koşullar, genetik, ust benliğin gelismemesi gerekir.
    ps: ust benlik gelisimi ebeveynden miras alınır. sağlıklı odipal karmasa cozumlemesi sonrasi ebeveynin üst benligi icsellestirilir. bunlar ensest yasaklar, baskılar vs. dir.
    psikozlarda anneyle iliski önemlidir. annenin ilgisizligi, guvensizligu hastaligi tetikleyebilir. askerlikte bir nebze iyileşme gösteren psikotik hastalar vardir. çünkü askerde uyulmasi gereken kurallar bellidir. gelismemis ust benlik görevini dışardan katı kurallarla belirler.
    psikozdan nevroza geçiş de yoktur.
    nevrozlara psikanalitik tedavi uygulanabilir. ama psikozlara uygulanmasi zor hatta neredeyse imkansızdir.cunku dış gerçekliği olmadığı icin söylediklerinin doğruluğunu bilemeyiz. daldan dala atlayaran farkli konular anlatirlar.
    psikozlar yüzyüze iliskilerinde zayıftır. çünkü karsidakinin ne istediğini anlamakta zorlanirlar.

    yani hepimizde hasta bir taraf var. ama gelişimi farkli ve cok degisik kosullara bağlı. patolojik olması icin ruhsal aygittaki bu çekirdeğin büyümesi gerekiyor.
    edit: her paranoid sizofreni olmak zorunda degil. normal hayatina devam eden paranoyaklar da var. ki bunlar en tehlikeleri.
    1990li yillarda ( tarih yanlış olabilir) almanya'da emekli bir asker yürüyüşe çıktığı sırada kendisine çarpan kaykayli çocuğu başından vurarak öldürür. sorulduğunda da çocuğun kendisine zarar vermek uzere gorevlendirilmis bir ajan olduğunu söyler.
    yani paranoyaklar kendilerine uyan meslekleri de secerlerse hiç farkedilmeden-ta ki büyük bir olay olana kadar- yasamlarini sürdürebilirler. askerlik, polislik gibi meslekler.
  • emre aydın nevrozdur
    amy winehouse psikozdur.
  • aradaki ayrım için, gerçekliğin kaybedilmesi kısmen doğru fakat eksik bir açıklamadır. kimi nevrozlarda hatta çoğunda kişinin gerçeklikle bağı gevşemiştir.

    nevroz, egonun id ile yaşadığı bir çatışmayken --- kabaca, benlik (ego) içgüdüsel bir itkinin (id) dayattığı bir isteğin doyurulmasına karşı direnç gösterir ve bu isteği kabul etmezse bastırma mekanizmasını devreye sokar ve eğer bu bastırma mekanizması başarısızlığa uğrarsa ham nevroz oluşur. bu durumda, egonun savaşımı devam edecek ve bu bastırılmaya çalışılan içgüdü ego savunmasının etkin olmadığı bir noktada isteklerinin yerine, bir 'yerine geçen' koyacaktır buna da ''belirti'' denir. belirtilerin ortaya çıkmasıyla birlikte nevroz tam anlamıyla oluşmuş demektir--- psikoz, (idin hizmetindeki) egonun dış dünya ile bağını geri çekmesidir. iki durumda da hastanın gerçek ile olan ilişkisi zayıflar. ortadaki gerçeklik esas sorunun kaynağıdır. nevrozda, idin isteklerine ego belirli çatışmalı süreçler sonunda boyun eğmez. genel olarak, gerçeğe bağlı kalmakla birlikte ''hastalık oluşturucu gerçekliği'' görmezden gelerek devam eder. ondan kaçınır. fakat psikozda durum farklıdır. burada , mevcut gerçeklik, yadsınır ve yeni bir gerçeklik inşa edilir. dolayısıyla gerek nevroz gerekse de psikoz, idin dış dünyaya karşı isyanın, kendisini gerçekliğin gereklerine uydurma isteksizliğinin ( ya da yetersizliğinden) dışavurumudur.

    bir örnekle daha belirgin hale getirmeye çalışayım. eniştesine aşık olan bir kadını ele alalım. ablası ölüm döşeğindeyken aklına gelen ''o (enişte) şimdi serbest ve benimle evlenebilir.'' düşüncesi onu dehşete düşürüyorsa bu (içgüdüsel) isteği bastırmaya uğrayıp, bu istek unutmaya terk edildiğinde nevrotik bir tepki vermiş olur çünkü, ortaya çıkmış olan içgüdüsel istemi bastırarak gerçeklikte meydana gelmiş olan değişim değerini alıp götürmüştür. aynı durumda psikotik tepki ise, ablasının ölümünü yadsıması sanki hala hayattaymış gibi davranması olurdu.
hesabın var mı? giriş yap