• posta pulu, 1840 yılında, rowland hill isimli bir ingiliz aristokrat tarafından ingiltere'de ortaya icat edilmiş ve kısa sürede, tüm dünyaya yayılmış. posta pulunun mucidi ise, bu eşsiz buluşundan ötürü kraliçe tarafından "sir" ünvanıyla onurlandırılmış. türkiye'de ise ilk posta pulu 1 ocak 1863 tarihinde basılmış. çıkaran kişi de aslen bir gazeteci olan, dönemin posta amire nazır'i agah efendi. üzerlerinde sultan abdulaziz'in tuğrası bulunan iki adet pul, mavi ve pembe renklere sahipler. çıkartıldıkları tarihte, ederleri iki ve beş kuruş olan bu pulların bugünkü katalog değerleri bir milyar iki yüz milyon lira. bu pullari sahip koleksiyoncular tabii ki çok az sayıda ve diğer pul koleksiyoncuları, onlara "saygıdeğer kişilik" diyorlar.

    pulların çıkışından hemen sonra pulları biriktiren tipler türemiş ve şimdi, pul koleksiyonculuğu, dunyanın en popüler koleksiyonculuğu. ayrıca bu işin meraklıları, dünyanın her yerinde kurdukları dernekler ve kulüpler aracılığıyla buluşuyor, değiş-tokuş yapıyor, sergiler, müzayedeler düzenliyorlar.

    pul koleksiyonculuğuna filateli deniyor. yunanca'da sevgi anlamına gelen philos ve vergi anlamına gelen telein kelimelerinin birleştirilmesinden meydana gelen bir sözcük. koleksiyonculara ise filatelist adı veriliyor.

    daha bir sürü detayı var ama vaktim yok, çayım soğuyor. yalnız, bir kaç tane de pul koleksiyonculuğuna dair detay vereyim bitirmeden:

    - koleksiyona konulacak pulların sağlam olması en önemli şart. yırtık, buruşuk, dantelleri zedelenmiş, lekeli, kirli pullar adamdan sayılmıyor; illa ki pul koleksiyona konulmak isteniyorsa, bakımı yapılmalı, pırlantaya çevirilmeli.

    - eğer pul damgalıysa, pulun damgası temiz ve okunaklı olmalı. koyu, kirli, bulaşık damgalı pullar kusurlu olarak nitelenmekte.

    - pul albümleri üst üste değil dikey olarak dizilmeli.

    - albümler, ayda en az bir defa sayfa sayfa açılarak havalandırılmalı, nemi, tozu temizlenmeli.

    - pullar yerleştirilirken aralarında en az 5 mm. aralık bırakılmalı.

    - pulların temizliği açısından ve özellikle, üzerlerinde/arkalarında parmak izi bırakmamak için, maşa kullanılmalı.

    - damgalı pulları zarflarından ayırmak için, pulun yapışık olduğu kağıt zarf ılık su dolu bir kaba konulur ve birbirlerinden ayrılmaları beklenir. daha sonra maşa ile tutularak, zamklı kısmı üste gelecek şekilde kurutulmaya bırakılır. pul iyice kurumadan kalın bir kitap arasına konularak düzgün bir şekilde kalması sağlanır.

    son olarak; pul koleksiyonu, eskiden eve kadın/kız götürmek için uğraşılan bir mevzuydu. ben de 22 yaşına kadar pul koleksiyonu yaptım ama sonradan gördüm ki, bu kadın milleti gittiği evde skileceğini anlayınca, pul koleksiyonu falan tanımıyor koşa koşa gidiyor, misyonere yatıyor. işte o zamanlar yıllarımı verdiğim puldan da tiskindim, hayatımı verdiğim kadın insanından da. yılan oyunu olan bir nokiya 3210 alıp dağa çıktım.
  • 15 sene önce sardığım bir olaydı. kırtasiyeci metin abi'ye getirtiyordum ki içine kapanık bir çocuktum, hatrı sayılır bir hareketti. harçlığımdan artırıyordum (beslenme çantası vardı o zamanlar, harçlık dediğim sakız parası), bozuklukları dökülürken alıyordu birkaçını, "tamam yeter bu kadarı" diyordu, seviniyordum. zaten paramız yoktu pek, pul için para istesem lüks olurdu. üç renk albüm almıştım. kırmızı, yeşil ve mavi. eskiden okulda yardım toplamak için pul satarlardı. onları kaçırmıyordum mesela. ikişer tane alıyordum. kalkmıyordu ilkokulda ama en azından egomun hoşuna gidiyordu. sınıf zaten bir öküz karması gibiydi. pul koleksiyonunu boşver; pul nedir, koleksiyon ne demektir bilmiyorlardı. yapabildikleri tek şey domates suyuna ekmek banmak ve yumurta yedikten sonra osurmaktı. vandallıkları yüzünden pullarımı göstermiyordum zaten. çocukluk yıllarında 1 yaş bile fark ediyor. herkes 7 yaşındaydı, bense çirkin ördek yavrusu gibi 6. yırtıp fırlatırlarsa dövmem zor olurdu. o yüzden duymamazlıktan geliyordum. ayşe şimşek diye bir kız vardı. ona gösteriyordum. ilkokul boyunca bana çok sahip çıktı kendisi. beslenme saatinde peçetemi yaymayı beceremezdim, gelip hallederdi hemen. annesi çarşaflıydı, ortam şimdiki gibi değildi, annesinden korkuyordu çocuklar, "bunun annesi öcü" diye aşağılıyorlardı hayvanlar. ağlattıklarını hatırlarım. ben o tip dangalaklılarla büyümediğim için annesinin ilgisine hayır demiyordum. börek verirdi bana, teşekkür eder yerdim. yakamı düzeltirdi filan. öyle bir danışıklı dostluk vardı ayşe'yle aramızda. umarım ölmemiştir keyfi yerindedir. pullarımı bir ona gösterirdim arkadaşlarımdan. arkadaşlarımdan başka annemle babam kalıyordu ya zaten, neyse.

    yanımda taşıyordum albümümü bir yere giderken. anneannemlere gittiğimizde annem "göstersene anneannene pullarını" demişti de, "anneannem ne anlar" diye düşünerek istemeden göstermiştim. kavanoz dibi gözlüklerini takıp bakmıştı. sonra "gel" deyip seke seke odasına götürmüştü beni, içlerinin nelerle dolu olduğunu bilmediğimiz onlarca çantasından birini alıp içini boşaltmıştı. mektuplarının üstünden söküp sakladığı gerçekten eski pulları çıkarıp vererek ters köşeye yatırmıştı. çok şaşırmıştım. ilk defa sarılmıştım anneannemin boynuna. elime aldığım andan itibaren bir kaybetme, çaldırma korkusu sarmıştı bünyemi. olay ciddileşmişti sanki, gerçekten bir koleksiyoncu gibi hissediyordum. hem aileden birisi de var... bu bir gelenek bizde... huzur içinde yat anane.

    yıllar geçti. ne oldu bilmiyorum, albümler dolaba kalktı. taşınırken ya da eşyalarımı gerekli - gereksiz diye ayırırken karşıma çıkıp durdular. kimi zaman açıp uzun uzun baktım, kimi zaman elimin tozlanmasına neden olduğu için kızıp attım. birisine bahsettiğimde de o saniye "sana pul koleksiyonumu gösteriym mi?" saçmalığının tadını vermesinden ötürü hayal kırıklığı olmaya başladı. senelerce özenerek bir şey yapıyorsunuz ve turşusunu kuramayacağınızdan mütevellit paylaşmaya kalktığınız kişinin verdiği tepki "eheuheueh" oluyor. paylaşmayı sevsem de, böyle şeyleri sadece kendim için yaptığıma seviniyorum, yoksa daha depresif olabilirdi sonuçları. duruma alıştıktan sonra kız arkadaşlarım başta olmak üzere gizlemeye başladım varlığını. bir ara atmayı bile düşündüm. daha doğrusu yakmayı. yakma konusunda bir takıntım var elime çakmak geçmemeli. sonra "yakmayayım ileride para eder satarım hihihiii" diye düşündüm. yalandı tabii, kıyamadım. şimdi ben de "ehehehe" deyip geçiyorum, "sen ne anlarsın..." dercesine. o ilkokul eliti havam duruyor mevzu pul koleksiyonu olunca. sen ne anlarsın diye düşünüyorum ama, ben ne anlıyorum onu da pek bilmiyorum. yine de pul koleksiyonumu seviyorum. sadece ben baksam da seviyorum. sanırım bir sebebi olmadığı için gerçekten seviyorum.
  • hastasiyim....ilerde cerceveletip ascam duvarlarima
    pullu oda yapcam kendime
  • uzun vadede paraya tahvil edilebilen hobidir. yarım asırlık bir koleksiyoncudan edindiğim bilgiye göre, para değerinin belirlenmesi ve alıcısının bulunması için pulların nadirattan sayılan yani yalnızca çok özel günler için ve az sayıda basılanlardan olması gerekmiş. mesela olimpiyatlara ev sahipliği yapılması veya ingiltere kraliçesinin tahta çıkışının 98. yıl dönümü gibi.. (bu kadar yıl olmadı tabii)
  • ortaokul lise yillarinda yapmayan erkegin essek, universiteye gelince birakmayanin essolessek diye bilindigi aktivite. internetin olmadigi gunlerde "pul kulturdur, pul tarihtir" tezini dogrulayan, ufak yasta genel kultur yapmayi saglayan da bir isti oysa.
    mektubun yazilmadigi, merak edilen herseyin google edildigi, kur yapmanin bile (bkz: gel sana pul koleksiyonumu gostereyim) internet uzerinden gerceklestirildigi bi devirde, devam etmek insanda arzuhalci hissi yaratir.
  • dedemden bana miras kalan tek şey.az önce bir fiyat araştırması yaptım.benim elimdeki özelliklere sahip bir pul koleksiyonu 17000 liradan falan başlıyor.50000 liraya kadar çıkıyor.ve evet aynen sizin aklınıza geldiği gibi bende satmayı düşünüyorum.

    edit :satıyorum ama alan yok.kime satıcaz olm bunları ? :)

    edit : hala satamadık.
  • babamın gençliğinden kalan ve abi kardeş olarak bizim de lise yıllarının sonuna kadar devam ettirdiğimiz hadise.

    biraz takıntı barındırır. birşey atmaya kıyamayacak hale filan gelirsiniz, para koleksiyonu, bilet koleksiyonu filan da yaparsınız hafiften.
  • 10 ya$indan beri yaptigim, insanin farkinda olmadan sayesinde binlerce $ey ogrendigi, kendini kaybettigi, guna$iri ptt yollarini a$indirdigi, trade i$levi orgazmik bir zevk veren koleksiyon ce$idi .. degi$im vb olaylarina da acik bir insandim zamaninda ama kalmadi yapan cidden .
  • cocukken babamin cocuklugunda edindigi pul defterini bana gosterdiginde cok hosuma gidip benim de bir donem yapmaya calisip cogunlukla eve gelen mektuplardaki pullari biriktirebildigim seklinde gelisen bir hobiydi. o zamanlar bir de kizlar arasinda pecete koleksiyonu,silgi koleksiyonugibi koleksiyonlar daha makbuldu. ben de daha kolay buldugum pecete koleksiyonunu yapmaya baslamistim. hala arada tasarimiyla olsun konusuyla olsun begendigim bir pul piyasaya surulurse hic utanmadan cekinmeden alirim. ayriyetten bu hobiyi carpik kisilik gostergesi olarak goren kisileri de hic anlamam. wiki ne diyor:" it is one of the world's most popular hobbies, with the number of collectors in the united states alone estimated to be over 20 million". ulkemizde her ne kadar populer bir hobi sekli olmasada dunyada bu hobiyi hayatinin belirli donemlerinde benimsemis unlu kisiler de var.(bkz: ikinci elizabeth)(bkz: freddie mercury)(bkz: john lennon)http://postalmuseum.si.edu/lennon/page_index.html
  • bu işi ciddi olarak yapanlara imrenmişimdir. elinde sağlam bir arşivi olanlar için her anlamda kıymetli bir birikim olsa gerek. mektuplara olan ilgim, koleksiyoner boyutunda olmasa da ister istemez pullara da geçmiştir hep.

    esas değinmek istediğim konuysa 90'lı yılların (muhtemelen daha öncesinin de) ingilizce derslerinde "ne tür hobilerin var?" sorusunun sahte popüler cevabıydı pul koleksiyonu. hatta daha ileri götüreyim hobi denince ilk akla gelen eylemdi. türk halkının hobi edinmek konusundaki başarısızlığının sebeplerinden birisi bu olabilir. çünkü hatırı sayılır bir kesim bunu ilk önce ingilizce derslerinde duydu ve hobi edinmek de neydi ki?! çocuklukta şakası yapılan bir konuda da ilerleyen yıllarda çoğunluk ciddi olmayı sanırım pek başaramadı.

    hala "hobilerin var mı?" sorusuna "var, pul koleksiyonu ehehehe" diyen birilerinin yaşadığına inanıyorum.
hesabın var mı? giriş yap