• filmin en büyük özelliklerinden biri, sık sık flashback'lerle hikayeler arası geçişler olması ve montajının aslında gerçek zaman akışında olmaması olduğunu artık herkesler biliyo ama sanırsam trt'dekiler bilmiyo. çünkü geçen bu film trt'de yayınlandı ve bi saatte bitti. heryerini kesmişler, ve sanırsam adamlar ellerindeki filmin kendilerine montajlanmadan geldiğini düşünürek filmi kuşa çevirmişler :):) orjinalini herkes seyretmiştir ama trt'nin versiyonu ultra-mega-orjinal!
    dip not: filmin müzikleri ayrı bi mevzuu....
  • film bittikten sonra kıllandım ve ilk sahneye geri döndüm. evet, tahminimde yanılmamıştım. tam bir tarantino hareketi, güzel bir ayrıntı:
    john travolta'yı (vincent) çişe giderken arkasından görebilirsiniz.
  • --- spoiler ---

    tarantino, jimmie ve lance karakterlerinden hangisi oynayacagini secemiyormus. en sonunda jimmie'yi secmis cunku mia'nin asiri doz sahnesinde kameranin arkasinda olmak istemis.

    tarantio, jules karakterini ozellikle samuel l. jackson icin yazmis & eklemis. yanliz oyuncu secimleri sirasinda paul calderon baya guzel oynayinca yapimcilari bir dusundurmus. samuel baba bunu duyunca direk los angeles ucagina atlayip secimlere katilip rolu almis. paul calderon'a da ufak bir rol (paul) verilmis.

    honey bunny ve pumpkin rolleri & karakterleri ozellikle amanda plummer ve tim roth icin yazilmis. the wolf karakteri de harvey keitel icin yazilmis.

    vincent rolu aslinda michael madsen icin yazilmis. ama baska cekimlerle cakistigi icin oynayamamis. bu sefer daniel day-lewis vincent rolunu cok istiyormus ama tarantino john travolta'ya iyilik olsun diye vermis rolu.

    en basta uma thurman mia rolunu istememis. tarantino onu o kadar cok istiyormus ki ikna etmek icin senaryoyu telefonda bile okumus.

    mia'nin tv show pilotunda ki karakterlerin hepsi kill bill'de karsimiza cikiyor.

    vincent'in kullandigi 1964 model chevelle malibu aslinda tarantino'nun arabasiymis. hatta cekimler sirasinda calinmis.

    tarantino'nun ayak fetisi bu filmde de goruluyor. mia karakteri nerdeyse surekli ciplak ayakli gorunuyor. ayni sekilde taksici esmarelda karakteri de oyle.

    filmde oldukca hollanda muhabbeti geciyor. ozellikle de cogu karakter amsterdam hakkinda konusuyor. bunun sebebi tarantino'nun senaryoyu amsterdam'da bir otel odasinda ve kahve dukkaninda yazmis olmasi.

    filmde, karakter isimlerinde ve ozellikle de diyaloglarda milyonlarca gonderme var. diger tarantino filmlerine bayagi gonderme var. ayrica belki de 50 farkli karakter ve filme gondermeler var.

    film 8 milyon dolara mal olmus. zaten 5 milyonu oyunculara gitmis. mesela john travolda 150 bin dolar almis.

    filmde 265 kere fuck lafi geciyor.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    filmde vincent toplam 3 kez tuvalete gider. her gidişinde dışarıda önemli olaylar olur. birinde mia aşırı doz alır ve ölümden döner. diğerinde kafenin soyulma olayı gerçekleşir. son gidişinde ise ölür.
    --- spoiler ---
  • uma'nin john tarvolta ile yemeğe çıktığı sahnede kaba taslak kill bill'in senaryosundan bahsettiği film
  • en büyük şanssızlığı forrest gump'la aynı sene gösterime girmesidir. 1994 senesinde 7 dalda oscar'a aday gösterilen pulp fiction, sadece 1 dalda (en özgün senaryo) oscar alabilmiştir.

    tarantino "en iyi film" ödülünü aldığı mtv ödül töreninde şöyle demiştir:

    "bütün bir yıl ödül törenlerine katılırsınız ve forrest gump'a yenilir durursunuz. bu gerçekten sinir bozucudur. ne yapacaksınız? siz de mtv ödül törenine gidersiniz."

    yalnız şunu da not düşelim: forrest gump o sene çekilmiş olmasaydı, pulp fiction muhtemelen başta en iyi film ödülü olmak üzere birçok ödülü yine alamayacaktı. çünkü bu defa da 1994 yapımı başka bir klasik olan shawshank redemption'la yüzleşmek zorunda kalacaktı.

    ne talihsiz filmmiş...
  • filmi yeniden seyrederken apartman sahnesinde takıldım. bu kısmın seyirciyi nasıl ele geçirdiğini ve uyuşturduğunu unutmuşum. imza niteliğinde müthiş bir sahne ya. hiç bilmeyen birine tarantino'nun bütün kariyeri sadece bu sahneyle anlatılabilir. bence sahnenin büyüsü tarantino'nun beklentileri yönlendirip seyirciyi devamlı terste bırakmasından ve diyalog yazmadaki olağanüstü başarısından geliyor.

    jules ve vincent önceki sekansta araçtan silahlarını alırken "böyle bir iş için tüfeğimiz olmalıydı" derler. istemsizce bir tür çatışma ya da mukavet beklentisi oluşur. böyle bir şey olmaması bir yana, jules ve vincent odaya girdikten sonra gerginlik oluşturabilecek, endişe yaratacak hiçbir şey yapmamalarına karşın girdikleri andan itibaren odada endişe ve gerginlikten başka hiçbir şey hissedilmez. karakterler kadar seyirci de hisseder bunu. üstelik yaydıkları tekinsizlik hissine karşın odaya girmeden önce yaptıkları ıvır zıvır konuşmalar jules tarafından, fakat bu kez merkeze brad karakteri alınarak sürdürülmeye devam eder.

    jules ve brad konuşurken plan:
    görsel
    brad yakın plan, köşede sinmiş başka bir karakter var, jules merkezde.

    diğer açıdan:
    görsel
    jules yakın plan, vincent uzak plan, merkezde brad var. ikisi hariç herkes artık sahne dışı.

    ıvır zıvır konuşmalar devam eder, çünkü jules'un konuştuğu konular kahvaltıda hamburger yemek, hamburger ve sprite tadımı, kız arkadaşının vejetaryen oluşu, fransa'da peynirli çeyrek libreliğe ne ad verildiği gibi ne sahneyle ne birbiriyle alakası olan konulardır. jules'a güleriz hatta. belirli oranda mizah hâkim olmaya başlar. ancak tekinsizlik hep oradadır. sonra kanepedeki karakter bir kez daha sahneye girer, sahnenin ana konusu olan çanta sorulur, jules ilk kez sesini yükseltir, bilahare çantayı görürüz ve hepsi bu kadardır. ana konu olan çantaya ayrılan süre bununla sınırlıdır. sekansın ortasında önemsiz bir konuymuş gibi aradan çıkarılır.

    ancak jules devam eder. brad ayağa kalkmaya yeltenirken hiçbir şey söylemeden sakince eliyle ''otur'' işareti yapar. aynı hareketi odaya girdiği anda kanepedeki karaktere de yaptığını anımsarız. yani aslında odadaki üç karakter de sahne boyunca yerlerinden hiç kıpırdamazlar. jules ve vincent'in, bilhassa jules'un sahnedeki hâkimiyetini ve bahsettiğim o endişe-gerginlik hissini burada daha iyi anlarız.

    görsel
    üç karakter sahenin sonunda da aynı yerindedir.

    bu yönetilen beklenti de jules'un aniden kanepedeki karakteri vurması ile karşılık bulur ama buna rağmen eylem seyircide şok etkisi yaratır. çünkü diğer yandan böyle bir eylemi gerektirecek bir durum söz konusu değildir. tarantino bir yandan beklenen bir şeyi sunar ama beklenenden daha üst perdeden yapar.

    jules da brad ile konuşmaya devam ederken tarantino'nun diyaloglarla seyirciyi nasıl ele geçirdiği bir kez daha ortaya çıkar. jules, direkt olarak marsellus wallace'a neden kazık attığını sormak ya da atamayacağını söylemek yerine marsellus wallace'un neye benzediğini, ''what'' diye bir ülke duymadığını, o ülkede ingilizce konuşulup konuşulmadığını, wallace'un kaltağa benzeyip benzemediğini, eğer öyle değilse neden onu sikmeye çalıştığını sorar. hem inanılmaz ciddi ve sinirli bir surat ifadesiyle yapar bunları.

    üzerinden zaman geçince bazı filmlerin, sekansların, sahnelerin ne kadar başarılı yazılıp çekildikleri unutuluyor. en azından yılda bir kez olsun seyredip anımsamak gerekiyor sanırım.
  • ellerinde dans yarışması birinciliği kupası ile eve dönen vincent ve mia sanılanın aksine dans yarışmasını kazanamamışlardır. aksine kazanamadıkları o kupayı çalmışlardır. bu detayı butch'ın, saati için eve giderken yanından geçtiği oteldeki bir televizyondan gelen, dans yarışması kupasının çalındığı haberinin sesinden anlıyoruz.

    bu detaya hiç şaşırmamak gerek çünkü bu derece ince bir detay tam da bir tarantino işi. :)

    ilgili sahne
  • credits kısmında coffee shop manager olan adamın adının yanında sadece coffee shop yazar. bunun sebebi filmdeki o adamın bulunduğu sahnede elemanın lafının tam şu esnada kesilmesidir :
    -i am not a hero, i'm just a coffee shop...
hesabın var mı? giriş yap