• putlarla ilgili en gerzekce hikaye su sekilde aklimda kalmis. islamiyetin "vahyolusundan" sonra hak dinine inanan bir genc (4 luden birisi olabilir), evinde putlara tapan anne babasina diklenerek "bu putlara neden tapiyorsunuz, bunlarin kendilerine bile hayirlari yok!" diyor, soyle eliyle bir vuruyor, deviriyor, put kiriliyor. anne baba "aa hakkatten kendine bile hayri yokmus" diyor, kendine bile hayri olan hak dinin tanrisini benimsiyorlar (ya da uc asagi bes yukari boyle bir sey).

    bu ve benzeri hikayelerin (bir tane de kabeye girip butun putlari kiran elemanin hikayesi vardir ki, buna benzer bununla ortusur sapsalliktadir. editim bicim bicim: bu eleman anladigim kadriyla bazi kaynaklara gore ibrahim imis, bazi kaynaklara gore islamin peygamberinin ta kendisiymis. her halukarda fiil hakkindaki dusuncem editlenmemistir, aynidir.) gerzekligi devletlesmis, sistematik islamiyetin (ki ben baskasini bilmiyorum) resmi tarihinin boylesi sahtekarliklardan medet ummasini izah edebilmek icin, put un oncelikle ne oldugunu anlamamiz gerekir.

    put, maddesel varligiyla, bicimiyle, materyali ile "kutsal" ya da "ilahi" degildir. put bir semboldur, sembolize ettigi degerin, varligin, ilahi kimligin ibadet esnasinda maddelesmesi, tabulastirilmasi, ikonlastirilmasi hayata bir hatirlatici, bir mihrak olarak alinmasidir. bu anlamda put denen seyin camilerdeki mihraptan, kabeden ve oradaki "havada asili olduguna inanilan tastan", hatta ve hatta kibleden pek bir farki yoktur: inanilanin ta kendisi degil, inanilan ile inan arasinda bir aracidir. butun bu kurumlarin maddi, materyal platformda "dingildemesi", kirilabilir, ya da kendine hayri olmaz olarak nitelendirilebilmesi (ki kabenin buyuk restorasyonlar ile bugune geldigini soylemeliyiz) sembolu oldugu kutsal degerin "kendisine yetmez" oldugunun bir delili degildir.

    lakin fantastik bir sekilde islamiyetin "dalalet" icindeki putperestlige karsi ustunlugunun boylesi ornekler ile anlatilmaya calisilmaktadir. oysa ki islamiyet (dogru buluyorum veya bulmuyorum ayri konu) sosyal anlamda maksadi birlestiricilik olan, bir ideal altinda sosyal bir butunluk kurmayi amacalayan bir sistemdir. putperestlik ise (ki bu bile zirva bir terim: putperest diye bildigimiz kisiler ve toplumlar kendilerini puta tapiyor olarak tanimlamazlar. inanclari ile alay edilmesini istemeyen herkes kadar inanclidirlar. ) genel anlamda bunu daginik gruplar ve sektler ile saglayabilmekte, herkes "ilah"lar arasinda istedigi sirada ve onemde, duruma gore secim yapabilmekte ve baskalarinin da yapabilmesi hakkini gozetip, kolamakta idi. yani bir putperest diger putperestin evine gidip "senin bu put da ayni bir okuz, bak durtuyorum iki saattir bir hareket yok" demeyi aklindan gecirmedigi gibi, kendi putunun ustunlugunu ispat icin turlu ibisliklere girmeye tenezzul etmiyor idi (sanirim kabe gibi bir panteonun varligi da bunu ispatliyordur).

    islamiyetin bu anlamda bu oykuler isiginda "birlestirici olmak" adina tolerans ve fikri gucten ziyade zirva bir saldirganliga sirt dayadigi gorunmektedir. ne puta, ne de kollektif tekili olan allaha inanmayan birisi olarak beni pek geren bir durum degilse de, gercekten inanmis, islamiyeti fikri anlamda ustun kabul eden insanlarin bu "hikayelere" tahammul edebilecegine inanmiyorum.

    yani islamin ustunlugu ya da akla yatkinligi muminlerinin putperestlerin inanciyla tassak gecmesinden, yanlis yunlus tanitmasindan geciyor olamaz, olmamali. oysa ki din kulturu ve ahlak bilgisi adina bu tur ahlaksizlari senelerce okudum, bu durumun aleyhinde bir tepki alamadim hayret ediyorum.

    entryimi dumbuk otesi bir insanin sozleri ile sonlandirmak istiyorum

    "(elindeki kurani sallayarak) putlara tapmayin! allaha tapin!" - resmi meczup
  • islamda kutsal emanet ismini alirlar.
  • buda'nın eski söylenişlerinden biridir.
    iran ve türk kültüründe bir tapınağa heykel doldurup onlara tapınmak sadece budist tapınaklarında yani budhane (puthane, buda-hane) denen yerlerde görüldüğü için put kelimesi mabut anlamında genelleşmiştir.
    putperest de aslında budist demektir. burhani de derler ya. uzun hikaye...
  • ınsanlarin kendi elleriyle yaptiklari ve yine kendi taptiklari nesnelerdir. hala tapariz putlara.

    tan vaktine ermeden kalkar, sünnetlere uygun sekilde abdestimizi bazen uykulu halimizi gidersin diye buz gibi suyla alir ve baslariz seccademizi serip namaz kilmaya. en büyük put olan allah’a tapariz. eski adi “el-ılah” tir putperestlik’te, bilinen 360 put’tan biridir bu. ardindan kelime evrimiyle “el-lah” olur. sonra da “allah”. putperest arap’larda ve 3000 seneden fazladir hinduist’lerde olan ibadeti, yani “namaz”i kilariz. bizim yönümüz kabe’dir, hint’lilerin ise günes. namazimiz bitince otutur tesbih cekeriz, sanki kalbimizden yaratici’mizi aninca o bizi duymazmis gibi, illa tesbihle ya da ezberlenmis dualarla! “boncuklar” ve “eller” sanki semboller gibi. semboller, put’lar gibi… hafif yukari kaldirir yukari dogru acariz dua ederken ellerimizi, eskiden putperestlerin ay tanrisi “ellah” a dua etmek icin ellerini kaldirdiklari gibi.

    ıslam dininnin icinde allah putu mu sakliymis? muhammed’in babasinin adi abdullah (allah’in kulu) miymis? umrumuzda degil sevgili müslümanlar! neden? cünkü hayat putlarla güzel !!! o seccadeler, tesbihlerimiz, hacer-ül esved tasi, seytan taslamalar, kabe, cinler ve melekler,cennet, cehennem… ınsan beyni hayal gücüne sahip olmasa, putlar olmasa yasanilir mi hic hayat ?! bize güzel gelen yasami birakamayiz biz. birakirsak anca ölümden sonra bir hayat oldugunu bilirsek becerebiliriz bunu. yok olacagimizi düsünmek bile korku verir, beynimiz bu ihtimali hemen siler bu yüzden.

    biz kücük cocuklar gibiyizdir ınanc konusunda. bi “baba” vardir hayalimizde, o hep yukardadir, babalarimizin boyu biz kücükken cok uzun geldigindendir belki de. baba’mizin bizi sevmesini isteriz, bizi getirmistir dünya’ya evet ama bu yetmez, ödül versin isteriz. körü körüne sevgi cikari olmadikca hicbir insanogluna yetmez. özveri, fedakarlik kelimeleri bile bi amac ugruna yapilan seylerdir dilimizde. cok masum biliniriz aslinda ama bizi bu kadar fedakarliga iten korkularimizdir. fiziksel ve icsel yanmak, her ikisi de aci verir biz insanlara ve o büyük baba’mizin bizi yakmasindan korkariz. sözde cok severiz o’nu, hissederiz de bu sevgiyi icimizde ve cehennem korkusundan yaptigimiz ibadetlerimiz sadece sevgidendir bize göre. ınanclarimiz benimsedigimiz bilgiler oldugu icin, bunlarla büyüyüp bir bütün oldugumuz icin dogrudur, kazinmistir beynimizin derinliklerine.

    biz önyargiyla okuruz, dinleriz ve görürüz. kuran’i okurken allah en büyüktür , hadis okurken 1400 sene önce yasamis peygamberimizin sözleri bu zamana kadar degismeden kalmis , konusan hoca’lari dinlerken hoca’lar mübarektir, dogru söylerler diye düsünür ve söyleriz. biz hep düsündügümüz gibi söyleyenlerdeniz. bilim gibi seyler ise sacmadir, insan uydurmasidir, göz ve kulaklarimiz kapali agzimiz hep aciktir bilime karsi. biz put’larla ayakta duranlariz. putperestlere kafir damgasini vurmus ama kendi put’una günde 5 vakit tapan insanlariz. put’larimiz sayesinde bizden faydalananlar bizsiz, biz put’larsiz yasayamayiz !
  • bana göre her zaman şu şiiri çağrıştıran bir kelimedir put:

    ibrâhîm
    içimdeki putları devir
    elindeki baltayla
    kırılan putların yerine
    yenilerini koyan kim

    güneş buzdan evimi yıktı
    koca buzlar düştü
    putların boyunları kırıldı
    ibrâhîm
    güneşi evime sokan kim

    asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
    buhtunnasır put yaptı
    ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
    güzeller bende kaldı

    ibrâhîm
    gönlümü put sanıp da kıran kim

    (bkz: asaf halet çelebi) (ibrâhim)
  • modern zamanda gokdelen olarak var olmuslardır. paraya ve guce iman edenlerin yapacagı iş zaten puttan baska birsey degildir. bu mantıkla su resimdeki gariplik gayet iyi anlaşılıyor:

    http://i.emlaktasondakika.com/…5b0-be6e3ee038a3.jpg
  • 99un ötesinda, kavrayışın fevkinde olduğu için sayıya ve sınıra gelmeyecek kadar çok olan allah tecellilerinin bir veya bir kaçının ilah olarak kabulü..

    her şey allah'tan ise, olasılıkların ve mevcut durumların tümünü süsleyip, püsleyip, biçimlendirip bir put edinebilirim kendime.. koruyucu tanrı, şans tanrısı, rüzgar tanrısı, güç* veren tanrı, adalet tanrısı..vs

    veya hastalık veren tanrı-şifa veren tanrı gibi zıtlıklar üzerinden de gidebilir, her birine kendimce bir şekil verip baş köşeye oturtabilirim..

    -peki neden allah'ın varlığına itirazı olmamasına rağmen onun tecellilerinden birini kendine tanrı edinmek insanı sonsuz azap ile karşı karşıya getirir..? her şey bir şekilde telafi edilebilir konumadayken bunun neden telafisi yoktur..?

    -okyanustan bir bardak su alıp, "bu benim okyanusumdur" demek veya dememek neden bu kadar önemli ve şiddetli bir neticeye ulaşıyor..?

    sanırım cevabı tek:

    allah'ın tüm tecellilerine ihtiyacın var..

    beslenmeye, korunmaya, güçlenmeye, şifa bulmaya, duymaya, görmeye, sabretmeye, affetmeye, tasarlamaya, üretmeye, kıymet vermeye....vs sayısız şeye ihtiyaç duyuyorsun varlığın gereği.. hayatını devam ettirebilmek ve kimi yerde sabit kadem olup kimi yerde kendini geliştirebilmek için bu tecellilerin hepsi lazım sana..

    sen içlerinden birini alıp "budur" dersen, her yerde hazır ve daim olan, tüm varlığı kendiyle kaim kılan sana ne verebilir..?

    sen bir tek rahman'a tutunursan, rezzak gücenmez mi, settar darılmaz mı, hayy üzülmez mi..? onlarsız olamazsın, o yüzden bir veya birkaç tecelli ile yetinme..

    hepsine tutunmalısın, çünkü hayat karmaşık ve çok cepheli.. o yüzden taştan, topraktan, bir başka insandan veya bizzat nefsinden ürettiğin put seni allah tecellilerinden ayıracağı için en büyük felaketin olur..

    ve telafisi yoktur..
  • zamanında gölge oyununda kullanılan figürler, kuklalar da bu sınıfa girmiş girmesine de... bir çaresi bulunmuş bir biçimde; yeter ki karınları delinmiş olsun.

    "(...) çünkü figürler islam dünyasına geçerken kuklaların geçemediklerini hatırlayalım. çünkü islam dünyasında put sayılan kuklalar bu barajı aşamaz, ancak bir fetva konusu olarak ve kitaba uydurularak figürlerin aktarılması mümkün olurdu. (...) bütün güney asya'da ve çin'de değnekler figürlere mafsalla bağlandığı halde islam dünyasında sopalar figürlerin karınları delinmek suretiyle geçirilmiştir. bu suretle figürler canlı olmak niteliğini kaybediyorlar ve şeriat barajını atlıyorlardı." (tahir alangu, türkiye folkloru el kitabı)
  • keldânî kabîlesi senede bir gün toplanır, bayram yapardı. âzer, hazret-i ibrâhîm’e:

    “–sen de bugün bayram yapmak için bizimle gel!” dedi.

    ibrâhîm -aleyhisselâm-, yolda hastalığını mâzeret göstererek geri döndü. puthâneye gitti. orada gümüş, bakır ve ağaçtan yapılmış putlar vardı. önlerine de, bereketlenmesi için yemekler konmuştu. en iri put, altından yapılmış bir tahtın üzerine oturtulmuştu. sırma elbiseler giydirilip başına tâc konmuştu.

    hz. ibrahim büyük putu suçladı

    ibrâhîm -aleyhisselâm-, büyük putun dışındaki putların hepsini balta ile kırdı. sonra da baltayı büyük putun boynuna astı. akşam olunca keldânî kabîlesi, bayram yerinden puthâneye döndüklerinde, gördükleri manzara karşısında büyük bir şaşkınlığa düştüler. tahmin yürüterek:

    “–bu işi yapsa yapsa ancak ibrâhîm yapar!” dediler. ardından hemen ibrâhîm -aleyhisselâm-’ı bularak sordular:

    “–bu işi sen mi yaptın?”

    ibrâhîm -aleyhisselâm- şöyle cevâp verdi:

    “–büyük put, kendisinden başkasına tapınılmasını istemiyordu. bu sebeple diğerlerine kızgındı. sonunda hepsini balta ile parçalayıp baltayı da omuzuna asmış olabilir. isterseniz bir de kendisine sorun! durumu size o anlatsın!”

    putperest halk:

    “–putlar konuşmaz!” dedi.

    bunun üzerine ibrâhîm -aleyhisselâm- onlara:

    “–o hâlde, nasıl olur da kendilerini bile koruyamayan şu âciz varlıklar, sizi korur? hâlâ akıllanmayacak mısınız?” dedi.

    o (ibrâhîm), gizlice onların tanrılarına sokuldu: «yemez misiniz?» dedi. (cevap gelmeyince) «neyiniz var ki konuşmuyorsunuz?» dedi ve gizlice üzerlerine yürüyüp sağ eliyle onlara kuvvetli bir darbe indirdi.” (es-sâffât, 91-93)

    sonunda (ibrâhîm) onları paramparça etti. yalnız en büyüğünü, belki ona mürâcaat ederler diye bıraktı. (putları kırılmış gören halk:) «–bunu tanrılarımıza kim yaptı? muhakkak ki o, zâlimlerden biridir.» dediler. (bir kısmı:) «–bunları diline dolayan bir genç duyduk; kendisine ibrâhîm denilirmiş.» dediler. «–o hâlde o’nu hemen insanların gözü önüne getirin; belki şâhidlik ederler.» dediler.

    (sonra ibrâhîm’i oraya getirtip:) «–bunu ilâhlarımıza sen mi yaptın ey ibrâhîm?» dediler. (o da:) «–belki de bu işi şu büyükleri yapmıştır. hadi eğer konuşuyorlarsa onlara sorun!» dedi. bunun üzerine, kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) «–zâlimler, sizlersiniz sizler!» dediler.

    sonra tekrar eski inanç ve tartışmalarına döndüler: «–sen bunların konuşmadığını pek âlâ biliyorsun!» dediler. ibrâhîm: «–öyleyse, allâh’ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar veremeyen bir şeye hâlâ tapacak mısınız?» dedi. size de, allâh’ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! siz akıllanmaz mısınız?” (el-enbiyâ, 58-67)

    hazret-i ibrahim'in kırdığı ortaya çıktı

    putperest halk, hazret-i ibrâhîm’in bu ifâdelerinden putları o’nun kırdığına iyice kanâat getirdi. bedbaht putperestler, yapılan işi hazmedemediler ve şu taş parçalarının âcizliklerini görüp hakk’a yöneleceklerine, hazret-i ibrâhîm’e ateş püskürdüler:

    “(bir kısmı: ) «eğer bir şeyler yapacaksanız, onu yakın ve böylece tanrılarınıza yardım edin!» dediler.” (el-enbiyâ, 68)
  • "bir put demiş ki kendine tapana:
    bilir misin niçin taparsın bana?
    sen kendi güzelliğine vurgunsun:
    ben ayna tutar gibiyim sana."

    (bkz: ömer hayyam)
hesabın var mı? giriş yap