• dünyanın şeklinin küre olduğunu bundan 2500 yıl önce ortaya atmış büyük bilim insanı.

    insanlar bugün bile dünyanın şeklinin küre olduğunu saçma bir yöntemle açıklamaya çalışırken pisagora saygı duymamak imkansızdır. derler ki, gemi uzaktan gelince önce dumanı, sonra bacası, sonra da tamamı görünür. ancak bilmezler ki dünyanın kıvrımı bir geminin bu bölümlerini ayırtedebileceğimiz kadar büyük değildir. gemi ağrı dağı kadar olsaydı durum değişebilirdi.

    pisagor ise, şahit olduğu tüm ay tutulmalarında dünyanın gölgesinin ay üzerine daire şeklinde düştüğünü gözlemlemiştir. ışığın vurduğu tüm açılarda gölgesi daire olan tek geometrik şekil ise küredir. ispat yapılmıştır !!!
  • vejeteryan olan pythagoras, öğretisinde bu konuyu şu şekilde anlatır:
    <ey insanlar, günahkar besinlerle bedenlerinizin kutsallığını kirletmeye bir son verin. ekinlerimiz var; dallarda bütün ağırlıklarıyla sarkan elmalarımız var; bağlarda olgun üzümlerimiz var; kimleri ateşte de pişirilebilen lezzetli bitkilerimiz ve otlarımız var. sütten mahrum değilsizini; kekik çiçeklerinin üzerindeki hoş kokulu baldan da. dünya, sonsuz zenginliği ve cömertliğiyle, bütün ihtiyaçlarınızı fazlasıyla karşılar ve öldürmeye ya da kan dökmeye gerek kalmaksızın size yiyecek verir. et, yalnızca yabani hayvanların açlığını giderir. hatta bütün hayvanların da değil: atlar, koyunlar ve çiftlik hayvanları, çimenlerle beslenir. ama vahşi ve saldırgan olanlar; aslan, kaplan, kurt ve ayılar, yiyeceklerini kanla ıslanmış olarak severler. ah, ne kadar yanlıştır, etten bedenleri etle beslemek; açgözlü bir bedeni, başka bir bedeni yiyerek semirtmek; bir yaratığın yaşamını bir başka yaratığın ölümüne bağlamak! dünya o annelerin en yücesi, sana bunca şey verirken, tıpkı cyclop'lar gibi, zalim dişlerinle büyük yaralar açmadan mutlu olamazsın; başka hayatları yok etmedikçe doymayan iştahını ve o sonsuz iştahını ve o sonsuz açlığını gideremezsin bir türlü! ama bizim o altın çağ dediğimiz eski zamanlarda, dünyanın onlar için ürettiği bitkiler ve ağaçlardaki meyvelerle mutluydu insanlar; dudaklarını kanla kirletmezlerdi. kuşlar göklerde güvenle uçar, tavşanlar tarlalarda korkusuzca dolaşır ve balıklar kendi saflıkları yüznden oltaya takılmazlardı. ama bir gün birisi, artık o her kimse, aslanların avlarını kıskandı ve açgözlü göbeğini etle doldurarak, suça ve günaha giden yolu açtı. silahlar ilk başta yalnızca vahşi hayvanların kanlarıyla lekeleniyordu ve bu kadarla kalması gerekirdi: bizi yok etmeye çalışan hayvanları öldürmenin günah olmadığını kabul ediyorum ama her ne olursa olsun, hayvanların yenmemesi gerekiyor!> * *
  • kadim anlatılara göre pythagoras, delphi sırlarının öğretildiği delphi tapınağı'nda eğitilenlerden biri olmak için, rahiplerin, ondan önce gelen diğer yunan adaylar hakkında kötü düşünmelerine ve onu da hiç istekli karşılamamalarına rağmen, katı sınavlardan geçmiş; sonu ölümle noktalanabilecek sınavlardan başarıyla çıkmıştır. nihayetinde pythagoras, tapınakta mısırlı rahiplerin güvenini tam anlamıyla kazandıktan sonra, kendilerine ait tüm sırları onunla paylaşırlar. yıllarca süren eğitim çalışmaları sırasında kendisine majik* çalışmalarla ilgili son derece kapsamlı bilgiler aktarılır. pythagoras'ın majik ile ilgili söylediği sözler şu şekilde aktarılır:

    "sayılar bilimi* ve iradeyi (konsantre ederek arzu edilen istikamette) kullanma sanatı, majinin iki temel anahtarıdır."

    pythagoras, mısır inisiyasyonunun son aşamasına kadar gelebilmeyi başaran ender insanlardan biri olmuştur.

    pythagoras'ın geçtiği bazı sınavlar:

    *cesaret

    kentin dışında, dağlık bir bölgede, içinde" hayaletlerin" bulunduğu rivayet edilen bir mağarada, geceden, gün ağrıncaya kadar yalnız kalması.

    *açlık-sabır

    sabahın erken saatlerinden hava kararıncaya kadar, 12 saat boyunca bir odada kapalı kalarak, bir kap su, taş levha ve tebeşir ile sembolü yorumlanması istenir.

    *tahrik-kendine hakimiyet

    saatlerce tek başına kalan ve sembolü zaten çözemeyeceği bilinen pythagoras, diğer adayların yanına götürülerek, onların alaycı ve aşağılayıcı cümlelerinin hedefi olur (tıpkı daha önce kendilerine yapıldığı gibi).

    bu sınavları geçebilenler, 2 ila 5 yıl arasında süren hazırlık aşamasına; "çömezlik" olarak adlandırılan bir sonraki aşamaya geçerler. pythagoras inisiyasyonunda bu aşamaya dinleyenler aşaması; bu aşamada eğitim görenlere ise, "çömezler" anlamına gelen "noviceler" denmekteydi.

    dinlemek

    kendilerine verilen dersleri, soru ve yorum yapmadan dinlemek. nihai amaç, bilginin kabul edilip üzerinde düşünülmesi.

    sezgi kapılarının açılması

    rahipler tarafından fark ettirilmeden yoğun enerji yüklenmesi.

    susmak

    kendisine aktarılan bilgilerin saklanması; kendi aralarında bile sohbete konu edilmemesi.

    dostluk kurmak

    kendi aralarında, kendilerine en uygun arkadaşın seçilmesi.

    "dost, bir başka sendir. onu bir tanrı'yı kutsar gibi kutsa ve sev."

    arınma-mükemmellik-epifani

    bilgiyi direkt inisiyatörden alma olanağına kavuşmak (daha sonra inisiyatör, pythagoras olur). bu, asıl inisiyasyonun başladığı anlamına da gelir. bu halka için düzenlenen ritüellere altın günler adı verilir. bu aşamadaki aday, matematikçi unvanını alır (pythagoras öğretisinin temelleri bu aşamada atılmaya başlanır).

    ketumiyet yemini eden aday, yıllar sürecek bir döneme geçer.

    *sayılar bilimi

    *geometrik sembolizm

    *harflerin gizemi

    *kelimelerin gücü

    insanın ruhsal yapısı ve tekâmül gibi son derece ezoterik bilgiler içeren dersleri almaya başlar (bkz: ezoterizm).

    ruhun ölümsüzlüğü ve maddenin karşılıklı tekâmülü ile konuları ayrıntıları işleyebilen pythagoras, tekâmülü "hayatın yasası" olarak görmüştür. pythagoras, gizemciliği* benimseyen; yani susmayı bilen doğaüstü güçlerin var olduğuna ve bunlarla ilişki kurabileceğine inanarak, taranto körfezi'nin uç noktasındaki bir dor site-devleti olan croton' da** bir enstitü açarak kendi ezoterik ekolünü kurar.

    pythagoras'a göre, sıradan insanların ulaşamayacakları varsayılan gizemlerin, gizlenmesi gerekiyordu. bu sebeple öğrettiler, bunları hak edecek adaylara verilecekti. yükselmeyi ve gerçeğe yaklaşmayı gerçekleştiren ezoterizm öğretileri, genellikle en üst derecede, bütün kurallardan, yasaklardan, törenlerden ve yükümlülüklerden sıyrılmayı sağlamış; gizemsel felsefeyi bir temele oturtmak amacını gütmüştü. gizemcilik, daha sonra platonculuk ve yeni platonculukla biçimlenecekti.
  • m.o. 580 - 500

    sesin, cekilen telin uzunlugu ile baglantisini farkederek muzikte armoni ile tamsayilar arasindaki iliskiyi bulmustur.
  • pythagoras’ın kraton’daki okuluna girmek isteyen öğrenciler, tüm mal varlıklarını okula bırakmak zorundaymış. pythagoras, 5 yıl boyunca, bir perdenin arkasında öğrencilerine ders verir, bu sürede başarılı olanlar bir tören ile perdenin arkasına çağrılır ve pythagoras ile tanışırlarmış. öğrencilerin 5 yıl boyunca dersler esnasında soru sormaları, konuşmaları yasakmış. ayrıca, okuldan ayrılmak isteyen bir öğrenciye, girişte bağışladıklarının iki katı verilir ve bir daha asla okula dönmemesi ve bildiklerini kimseye açıklamaması istenerek gönderilirmiş. (bkz: papağan teoremi)
  • "sus ya da susmaktan daha degerli birseyler yap" diye bir sozu olan matematikci.
  • her sayının rasyonel bir şekilde ifade edilebileceğini söyledikten sonra kendi teoremi olan pisagor teoremin de iki kenarı 1 birim uzunlukta olan üçgenin hipotenüsü kök 2 çıkması üzerine ve kök 2 sayısının rasyonel bir şekilde yazılamayacağını farkedip rasyonel olmayan sayıların varlığının konuşulmasını yasaklar fakat öğrencilerinden (bkz: hippasus)'un kök 2 sayısının irrasyonel olduğunu ispatlaması üzerine bu ispatın aksini kanıtlayamayan ve ispatın yalan olduğunu söyleyip öğrencisini denize attıran kibirli fakat bir o kadar da bilim dünyasına katkıda bulunmuş filozof.
  • pythagoras, bilinen adıyla pisagor, matematiği felsefe ile harmanlayarak koca bir düşünce sistemini yeniden inşa etmiş muhteşem bir dehaydı. en önemli teorisi pisagor denklemiydi. ama felsefeye olan etkisi daha güçlü olmuş, sonraki yıllarda filozoflar onun fikirlerinden ilerlemek zorunda kalmıştır. bugün bile gündelik hayatta pythagoras’ın yöntemlerini kullanmaktayız.

    pythagoras’tan önce miletos okulu’nun üç filozofu, thales, anaksimandros ve anaksimenes dünyayı anlamlandırmak için doğadan faydalandılar. evreni oluşturan maddeyi tanımlarken gördüklerinden yola çıktılar. su oldu, hava oldu veya hepsini oluşturan ortak bir töz oldu. üçü de tek bir kabulden çıkar; nesnel dünya. bir ruha inanıyorlardı ancak onların sözünü ettiği ruh kavramı bugünkü anlamından çok uzaktır. onlar için ruh dünyayı oluşturan ana maddeydi, insana özgü değil tüm gördüklerimizin içindeydi. miletos okulu’nun felsefe ile bilimi yan yana götürdüğünü görüyoruz. onlar, doğada gözlemledikleri şeylerle dünyayı tanımlamaya çalıştılar ve görünmeyen şeylerle uğraşmadılar.

    ancak pythagoras “her şey sayıdır” dedi. dünyada var olan her şeyin aritmetik bir oranına sahip olduğunu düşündü. bu fikir şu an için anlamsız gelse de antik yunan’da uzun süre kabul gördü. pythagoras 3-4-5 üçgenini bulurken ya da dörtgene adını verirken; “duyuüstü, öncesiz ve sonrasız bir gerçekliğin soyut şekilde de var olabileceğini” kanıtladı. örneğin bir daireyi ele alalım. gerçek hayatta tam anlamıyla yuvarlak bir cisim bulmakta zorlanırız, kalemle çizdiğimizde yardım alsak bile küçük aksaklıklar olacaktır. ancak bu daireyi hayal ettiğimizde eksiksiz, orantılı bir şekilde düşünürüz. gördüğümüz gibi yuvarlak bir cismin gerçekliği, onun şekli ve onun üzerinden gerçekleştireceğimiz işlemler illa somut şeylere dayanmıyor. kafamızda kurguladığımız soyut bir gerçeklik var ve bu da o zamana kadar felsefenin gittiği yolun eksik olduğunu gösteriyor bize.

    gerçeklik somut olmayabilir. işte bu teori, felsefe için dönüm noktasıydı. insanların tanrı, bugünkü anlamıyla ruh, gerçeğin düşünceyle de öğrenileceğini gösteren bilgi felsefenin konusu olmaya başladı. bu mistik tavır en çok platon’u etkiledi ve onunla beraber de tüm felsefe tarihinde başrol oynadı. şüphesiz en büyük etkisi de “gerçekliğin öyle ya da böyle bilinebileceği” düşüncesi ortaya çıktı ki bu görüş de yirminci yüzyıla kadar varlığını sürdürdü ve bugün bile pek çok insan için hala geçerli. pythagoras teoloji ile matematiği harmanlayarak yeni bir felsefe icat etti ve ondan sonra felsefe bilimden yavaş yavaş ayrıldı. özellikle platon’dan sonra sadece düşünce ve fikirle sınırlandı.

    pythagoras’ın felsefeye diğer büyük etkisi de yeni bir yöntemin yolunu açmasıydı. yine 3-4-5 üçgeninden gidelim. bir üçgenin bir kenarı 3 cm, diğer kenarı da 4 cm. kalan son kenarın da 5 cm olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. ama buna nasıl ulaştık? bize verilenleri ortaya koyup bilinmeyene ulaştık. işte pythagoras’ın felsefeye ikinci etkisi de buydu ve paradoks olarak bilimseldi. “var olanları ortaya koyup, tümdengelim yöntemiyle var olmayanı bulma” yeni bir düşünce biçimi olarak diğer filozofları etkiledi. özellikle doğayı gözlemleyerek düşünce sistemini inşa eden aristoteles bundan faydalandı. bu yöntem illa sayısal işlerde uygulanabilir diye bir kural yok elbette. düşünce tarihine hem mistik hem bilimsel bir sistem getiren başka düşünür var mıdır bilemiyorum.

    pythagoras’ın her şeyi aritmetik düzene bağlayan anlayışı kısa zaman sonra yanlışlandı. geometri farklı bir bilim olarak yoluna devam etti ve eukledes ile ilerledi. ama pythagoras duyuüstü, öncesiz sonrasız bir mutlaklığa ulaşmak için illa somut şeylerden yola çıkılması gerektiği inancını çürüttü. felsefeye olan en büyük etkisi bu oldu ve asırlardır onun bu teorisi filozoflarca kabul edildi. hatta orta çağ felsefesinin birinci kabulü buydu.
  • hz.ali'nin "ilim bir nokta idi cahiller onu çoğalttı" sözünü doğrular bir şekilde "1(bir)" vurgusu barizdir pisagor'da. "2" duo (diya) yani "çokluk" şeytanla alakalıdır. korkulan bir şeydir. diya-bolik, diya-lekt vs.

    birden türeyen her şey bire eğer geri döndürülmezse ve 1 (bir) üzerinden anlaşılmazsa bu bizi kaosa sürükler.

    belki de bu yüzden zamanın müslüman alimleri pisagor'dan epey etkilenmiştir.

    son olarak unutmadan: 1+1=1
  • bir geometri dehası olarak bilinen insan. benim aklımda daha çok bir aforizması vardır bu yüce kişinin. hiç de unutmicam.

    "önyargılı insanlar arasında tanrı’dan bahsetmek güvenli değildir. çünkü bu insanlar arasında doğruyu yahut yanlışı söylemek aynı anlamda tehlikelidir"
    --pisagor---
hesabın var mı? giriş yap