• quebec eyaleti'nin başkenti, ingilizce'nin neredeyse hiç kullanılmadığı ve eski quebec city kısmı haricinde çok da turistik vaatte bulunmayan bir bölge. ingilizce o kadar uzak tutulmaya çalışılıyor ki turistik alanlarda dahi ingilizce tanımlara rastlamak pek mümkün değil ne yazıkki. insanların fransızca'yı da aksanlı konuşması sebebiyle o erotik fransızca tınısında da sizi mahrum bırakıyor. yine de halkı kanada'nın geri kalanı gibi oldukça güleryüzlü ve yardımsever.
    sanıyorum burası sadece kanada'nın değil tüm kuzey amerika'nın en eski yerleşim bölgelerinden, bizdeki gibi rant peşinde koşan göt laleleri olmadığı için de şehir neredeyse hiç bozulmadan korunmuş. şehri gezecek görecekler için bir kaç not derlemek gerekirse;

    -old quebec bölgesinde notr dame kilisesinin bulunduğu meydan sizi 3-4 asır öncesine ışınlıyor, köşedeki pizzacıda soluklanıp bu ufak meydanda vakit geçirmenizi tavsiye ederim. bu meydana dair ilginç bir not; catch me if you can filminin son sahnesi filmde bahsedildiği üzere fransa'da değil tam olarak bu meydan'da çekilmiştir.
    -çok iyi korunmuş olması ve dolambaçlı yolları sebebiyle bu şehirde elde harita gezmek apayrı bir tad veriyor insana.
    -otel olarak kullanılan şato'nun* etrafında bolca vakit geçirdikten, manzaraya doyduktan sonra arka tarafta bulunan parlamento binasına doğru geçmek iyi bir rota tercihi olacaktır, bu parlamento binası ottawa'daki kadar şaşaalı olmasa da yine de gezilmeye görülmeye değer.
    -parlamento binasındaki turlara katılınca nasıl bir ileri demokraside yaşadığı daha da iyi anlıyor insan. burada sivil halk doğrudan parlamento oturumlarına katılabilir ve söz alıp fikirlerini paylaşabilir.
    -yine parlamento binasının önündeki anıtlardan birinin gomidas vartabed'e ait olduğunu görünce istanbul'lu bir ermeni olarak bir hayli gururlandım. ancak vartabed'in doğduğu topraklardan bu kadar uzakta anılıyor olmasına hüzünlendim doğrusu.

    sonuç olarak şehre yakın bir yerde konaklıyorsanız günübirlik ziyaret etmenizde fayda var, ancak sadece burayı gezeceğim diye kalkıp kanada'ya gelmenin anlamı yok.
  • bu bölgede kış sert geçtiği için yol çalışmaları yazın yapılıyor. ben de ağustos ayında burada bulunduğum için pek çok yolda çalışmaya rastladım. daha önce yazılanlardan farklı olarak benim gözlemlediğim şey insanların bu yol çalışmalarının yapıldığı trafikte inanılmaz sabırlı olmalarıydı. üç dört gün boyunca kaldık ve otobüsle 15 dakikaya varan sürelerde beklememize rağmen herkes sabırlıydı.

    bu şirin vilayetin küçük havaalanından şehre gidiş için toplu taşıma olmadığını biliyorum. o yüzden taksiye binmek ya da araç kiralamak gerekiyor. şehrin iki yerine gidişin ücreti sabit (biri eski quebec bölgesi ve sabit ücret 34.25 kanada doları), diğer yerler için ise hem zamana bağlı hem de mesafeye bağlı olarak taksi ücreti hesaplanıyor.

    eski quebec bölgesi ve nehir kenarındaki yürüyüş/bisiklet yolu güzel. ben bir otel yer ayırtma sitesi aracılığıyla laval üniversitesi misafirhanesi/yurdunda kaldım. üniversitedeki bisiklet kiralama ve bakım dükkanından bisiklet kiraladım ve sahilde gerçekten keyif alarak bisiklet sürdüm. kondisyonsuzluktan dolayı bazen sıkıntı çeksem de eğlenceli bir gezi oldu.

    gitmeden önce tarihini biraz okusanız şehir içindeki surları vs. gezerken daha çok keyif alırsınız. burada dükkanlar erken kapanabiliyor o yüzden şehirde işiniz varsa bu dükkanların açık/kapalı olması durumuna dikkat edilmesi lazım. havaalanında amerikan dolarını 1.23 kanada doları saydılar ama şehirdeki bir markette 1 kanada doları saydılar. o yüzden amerikan dolarıyla giderseniz kanada doları almayı unutmayın. son olarak otobüs için bazı eczanelerde/marketlerde bilet satılıyor. bilet almadan bilerseniz daha fazla para ödemeniz gerekiyor ve parayı tam vermezseniz para üstü alamıyorsunuz.
  • sadece tarihi kısmı için bile ziyaret edilmesi gereken, kanada'nın masalsı kentlerinden biri.

    fransızcasınıza güvenerek gitmeyin, zira burada fransızca çok farklı bir şive ile konuşulmaktadır. ingilizcenize de güvenmeyin, çünkü buradaki insanlar ısrarla fransızca konuşur. bu da öyle garip bir şey işte.
  • kuzey amerika'daki avrupa şehri olarak bilinir. şehir avrupai dokusunu hala taşır. 1985'te unesco tarafından dünya mirası şehirler listesine eklenmiştir.
  • kanada'da bulunur, kitasini sasirmis bir avrupa sehri gibidir, insan kendini fransa'daymis gibi hisseder resmen. sehri cevreleyen surlari, muzeleri, kafeleri, buram buram tarih kokan sokaklari ve kiliseleriyle "buranin amerika kitasinda ne isi var" dedirtir. sokakta ingilizce bilmeyen bir suru insan bulunur. "dur" tabelalarinda fransa’da bile “stop” yazarken orada “arret” yazar. saint lawrence nehrinden sehre dogru bakildiginda goze carpan en ihtisamli yapi chateau frontenac adli oteldir. ayrica sehirde tarihi bir funikuler sistemi de bulunur.
  • kuzey amerikanin avrupadan ilk ziyaretcilerinden olan fransizlarin ilk giris yaptiklari sehirlerden biridir. uzun sure sehre ve quebec'e hakim olduktan sonra fransa'da devrim olmasi sebebiyle fransizlar desteksiz cuk gibi ortada kalmislar ve ingiliz saldirilarina daha fazla dayanamayip kralicenin emrine girmisler. sehir hala quebec eyaletinin (province) baskentidir. kanada'da diger tum eyaletlerin parlementosu "provincial assembly" diye anilirken quebec city'dekine fransiz kanadalilar "national assembly" derler. cok az kanada bayragi olup her yerde quebec bayragi goze carpar. sehrin her yerinde ingiliz ordusuna direnisin isaretleri vardir. bir gun kendi ulkelerinin baskenti olacagi gunu bekler sehir. kuzey amerikanin en guzel sehirlerinden biridir. kuzey amerikadaki avrupa olarak anilir.
    az evvel tecrube ettigime gore salyangozu ve istridyesi de superdir ayrica.
  • 2008 itibariyle 400. kuruluş yılını kutlayan ve bu kutlamalar kapsamında şehrin dört bir yanında sürekli konserler(mesela orada geçirdiğim 15 gün süresince ücretsiz celine dion, moby ve opeth konserlerine tanık oldum.), tiyatrolar, pandomimler, dans gösterileri vs. gibi sanatsal aktiviteler düzenleyen , yaş ortalaması bir hayli yüksek gözükmesine karşın dünyanın en iyi ve -göreceli olarak- en güzel insanlarını barındıran,şirin bir kanada-quebec şehri.
  • bugün hürriyet gazetesinde tekrar kanada' yı yaşanabilir en güzel yerler arasında gördükten sonra ve şehri de resimlerinden hemen tanıdım.
    sokaklarda bağıran çağıran, korna sesi, kavga gürültü hiçbir şey yok, gözünüzü kapasanız kendinizi doğada hissediyorsunuz, işte aramızdaki yabancılarla en büyük fark da bu zaten ne yazık ki...
  • - 405 yıllık tarihiyle kuzey amerikanın en eski yerleşim birimlerinden biridir.
    - 500.000'lik nüfusuyla kanada için büyük sayılabilecek bir şehirdir.
    - montreal'e 250 km uzaklıktadır.
    - zamanında quebec bölgesinin en önemli şehriydi ve bu yüzden başkent seçilmişti ama amerika'yla yapılan kara ticareti ingiltere'yle yapılan deniz ticaretinin önüne geçince üstünlüğü montreal'e kaptırmıştır.
    - eski şehirdeki binaların tasarımı avrupa'yi aratmaz. ayrıca yokuşları da kanada'da rastlanmayacak türdendir.
    - tepeden bakıldığında istanbul'u andırır, karşıdaki levis kentiyle arasından saint lawrence nehri geçer, genişliği yaklaşık 3 km kadardır.
    - burayı fransiz kaşif samuel de champlain keşfetmiştir. kendisine çok hürmet edilir, ayrıca montreal'de aynı isimli önemli bir köprü vardır.
    - ismini kizilderili dilinde "nehrin en dar yeri"nden alır, eyalete de ismini verir.
    - burada eski şehri çeviren surlar kuzey amerika'da meksika'nin kuzeyinde tektir çünkü buraları avrupa gibi istila yaşamadığı için gerek duyulmamıştır. bu surlar ise önce ingilizler tarafından fransizlara karşı yapılmış, zafer kazanıldıktan sonra da amerikalilar saldırıya geçince güçlendirilmiştir.
    - şehrin önemli yerleri eski şehir, abraham düzlükleri, montmorency şelaleleri, st.anne kilisesi, parlamento binasıdır.
    - yolları temiz, turistik yerleri bakımlı, halkı son derece kibar, guleryuzludur. fransa'dakinin tersine dillerinin döndüğünce ingilizce yardımcı olmaya çalışırlar.
  • toronto'dan bindigim pirpir ucakla (evet bildiginiz 2 motorlu ucaklardan) 1 saat 10 dakikalik ucusla vardigim dogu kanada sehri. biz bati da kar yagiyor saniyormusuz, kenarlara toplanan karlardan tek katli evler gozukmuyor saka gibi. gercekten kucuk avrupa tadi var ancak calgary'de yasayan biri olarak zorunda olmasam buraya toplamda 7 bucuk saate ucacagima, 9 saate londra'ya paris'e ucarim
hesabın var mı? giriş yap