• çocukken , gidilen ortamlarda, rakısı bitince içine kibrit atıp, kapağını ters kapatıp göbek attirirlardi babam ve arkadaslari. çocuk aklimla rakiya dair ilk görüntülerdir, bir de alt komşumuz mustafa amca. ılkokul ogretmeniydi ve yapamadigim , takildigim sorular olurdu odevlerimde. annem; " bir kosu gidip soruver mustafa amcana kızım " derdi. ayipmis gibi gelir , sıkılarak inerdim merdivenleri. ülkü teyze açardı kapıyı, mustafa amca coktan oturma odasinda kurulmuş olurdu. önünde küçük sehpasi, üzerinde rakısı.

    yıllar sonra , bir genclik kampında ıstanbul dayım. beylerbeyi tarafından geçiyoruz, yok daha ilerisi, otobüsün icerisini anason kokusu sarıyor. sevip sevmedigime emin olamiyorum, bildiğin cazip gelmiyor.

    ortaköy deyim, liseden arkadaşımın sahile iki sokak geride, zemin kat , rutubet kokan siyah perdeli evi. o , içiyor rakısını, bana soruyor, çekiniyorum," iceyim ben de "diyorum. baslayis o baslayis. sonrasında başka seyler icsem de hep o tadı arıyorum, az sulanmış, duble..

    kokusunu seviyorum. evde duruyor köşede, bazı zaman kapağı acip kokluyorum , gülüp kapatıyorum, tiryakiler gibisin.. değil oysaki, hoş olup olmamak kimi ilgilendirir ki..

    bir dost ile içiyorum, leblebimiz ya da beyaz peynirimiz var, küçük sehpa, tepsi uzeri. kısa film nedir, kult film nedir öğreniyorum, rakimin eşliğinde, biraz da camel in dumani..

    canım sikiliyor bazı aksam, bazı aksam ise nedenim yok, annem televizyon karsisinda uzanıyor, küçük tepsimi hazirliyorum, varsa salgamim, beyaz peynir ya da yoğurt ; üzeri naneli. tepsi ile içeri giriyorum. ılk defasinda , annem başını uzatıyor, o ne diye, görünce devam ediyor tv ye. bense soba yanan tek odada, laptop un başında içiyorum rakımı..

    bir yılbaşı eğlencesi oluyor, bir arkadaş sohbeti, bir aile yemeği oluyor bazen, öyle ki kız kardesin eşi ve ailesi, büyükleri, halalar, babaanne, sofra kuruyorlar bir ege şehrinde, bakıyorlar yüzüme, çekinerek " ben raki rica edeyim " diyorum, ve basliyorum söylemeye "hangi bağın bagbanisan gulusen , aldın aklım ettin beni deli sen amman " diye...

    sonra bir dugun oluyor, dugun ki denizli de, üniversite den sinif arkadaşim , onüç yıllık sevgilisi ile nihayet evleniyor. kuafor faslı bitmis, dugun yemegi yenmiş, de ben kuzeninin "aksama ne icsek ?" sorusuna raki diyorum direk. "ah "diyor, " dur babam yukarıda, iciyordur enistelerle ,soyleyeyim ben." ayıp olur vs derken kendimi arkadaşımın dayisi ile mutfak balkonunda rakı içerken buluyorum," iç kizim" diyor , "ne var bunda"..

    diye siralaniyor nedenlerim dönüp bakınca, hoş ben keyif aldığım bir içkiye neden bulmaktan yana değilim..
  • "iyi bir sey olmussa kutlamak icin icersin,
    kotu bir sey olmussa kederden icersin,
    hicbir sey olmamissa bir seyler olsun diye icersin..."

    charles bukowski
  • can bu çeker.
    uzaklardan bir dost gelir.
    âşıksındır.
    rakısız memlekete gideceksindir.
    terfi etmişsindir.
    uğurlayacak birileri vardır.
    bünyenin "reset"lenmeye ihtiyacı vardır.
    bir hayâlin gerçek olmuştur.
    ortamdaki herkes rakı içmektedir.
    o gün doğum günündür.
    cemreler düşmüştür.
    ankara'dan âbin gelmiştir.
    canın eve gitmek istemez.
    bira hamallıktır.
    için kıpır kıpır deniz kıpırtısızdır.
    yabancı arkadaşların gelmiştir.
    evlenmişsindir.
    bir karar vermen gerekiyordur.
    istifa etmişsindir.
    rûyana çilingir sofrası girmiştir.
    birilerinin doğum günüdür.
    işe girişinin yıl dönümüdür.
    arkadaşların evlenmiştir.
    efkâr basar bâzen.
    kar yağar beyaz çağrışım yapar.
    akşam yemeğini yakmışsındır.
    arkadaşların arar çağırır.
    terk edilmişsindir.
    sevdiğin birinin ölüm yıl dönümüdür.
    diş ağrısı tutmuştur.
    çarşıda gezerken birden gözüne balıklar ilişiverir.
    nostaljik hissetmektesindir.
    âileye bir bebek katılmıştır.
    günlerden perşembedir.
    sevdiğin kız sana âbi demiştir.
    kovulmuşsundur.
    kamyonlar rakı taşır sen hep onu düşünürsün.
    rakısız memleketten dönmüşsündür.
    evde dünden kalan zeytinyağlılar vardır.
    tuttuğun takım süper goller atmıştır.
    ilham perilerini çağırmanın zamanı gelmiştir.
    karpuz kabuğu denize düşmüştür.
    patronundan papara yemişsindir.
    liseden arkadaşlarla toplanacaksınızdır.
    iş yetiştirmen gerekiyordur.
    boğaz'a bakmaktasındır.
    dünyânın çivisi çıkmıştır.
    proje yetişmiyordur.
    henüz denemediğin bir sürü rakı vardır.
    yeni yıl gelmiştir.
    piyangodan para çıkmıştır.
    dünyâ rakı haftası'dır.
    maaşlar yatmıştır.
    ağaçlar çiçeğe durmuştur.
    tuttuğun takım ligden elenmiştir.
    felekten bir gece çalmak ister gönül.
    biri sana ehlikeyif hediye etmiştir.
    neyzen okumaktasındır.
    barbunya pilâki yapmışsındır.
    çayıra çimene gidiliyordur.
    mısır'daki akrabalarından miras kalmıştır.
    dolapta öylece sana bakan bir şişe vardır.
    inceden bir yağmur yağmaktadır.
    ege'desindir.
    selvi boylum al yazmalım'ı seyretmektesindir.
    az zamanda çok işler başarmak istemektesindir.
    damar şarkılar çalıyordur.
    akdeniz'desindir başın döner.
    mesleğin barmenliktir.
    baldan tatlı bir muhabbet edesin vardır.
    birileri canını sıkmıştır. rahatlaman lâzımdır.
    bahar gelmiş erik çıkmıştır.
    gökyüzünde yalnız gezen yıldızlara karışmak istiyorsundur.
    varoluşsal problemler yaşamaktasındır.
    feleğin tekerine çomak sokasın vardır.
    sabahtan beri "yine mi çiçek" şarkısını mırıldanıyorsundur.
    her şey yolundadır.
    doktor "her akşam bir tek at" der.
    ağız tadı nedir bilmektesindir.
    şâire özenmiş şişede balık olmak istersin.
    ege kıyılarındasındır çarpar.
    daha önce denemediğin bir meze vardır.
    arkadaşların arar çağırır.
    yeni kadehler almışsındır.

    rakı içmek için bir bahâneye ihtiyacın yoktur.

    “bu meret öyle bir merettir ki,
    acıyla içilir,
    tatlıyla içilir,
    neş'eyle içilir,
    ağlayarak içilir,
    kavunla içilir
    peynirle içilir,
    ikisi birlikte çok güzel içilir,
    yemekle içilir,
    mezeyle içilir,
    suyla içilir,
    susuz içilir
    sodayla içilir,
    şalgamla içilir.
    ama işte.
    bir tek salakla içilmez.”
  • (bkz: sevmek)

    müziği, muhabbeti, mezeyi, denizi, balığı, babayla kadeh kaldırmayı, en çok da birini...
  • elinde seyyar teybi, başında kirli beresi ile yanımıza geldi. yeşil çayırlar cennet rengini güneşle yaldızlarken biz piknik topumuzla kız kaldırma derdindeydik. teypte sinüsleri açan sesiyle neşet baba; ben doldurur ben içerim. usulca yaklaşmasından belliydi dert erbabı olduğu. dışlanmış bir hayat ve hayatı dışlamış bir meczup. usulca yanına sokulduk, arkadaşlar murathan mungan edebiyatı yaptılar: ''osmanlıca dediğin nedir ki bir imla üzre gurbete çıkmaktan gayri?'' sararmış dişlerini göstererek güldü. cebinde anason bulutu, çeşmesinde sade suyu. yaklaştım, dedim baba dert nedir?

    -dibini bulan yok.
    +iyi de sonu nereye varacak
    -inceldiği yerden kopacak

    yan tarafta bir çocuk yabani papatyaları koparıyordu. ''sen çiçek nedir bilir misin çocuk?'' dedi.
    çocuk salakça gülümsedi.

    oturdum ve rakıyı dipledik. sebebi çiçekti.
  • raki icmenin nedeni yoktur, raki icilir....
  • dedenizin küçükken parmağını önce rakıya sonra sizin ağzınıza sokarak alıştırması.*
  • öyle şarkılar var ki; bir anda rakı sofralarının vazgeçilmez adamı gibi hissettiren, öyle kadınlar var ki; bakışlarında kaybolunmak istenen, öyle anlar var ki; çekip gitme isteği doğuran, öyle mutluluklar var ki; dünyaya haykırarak yaşanmak istenen ve öyle zor günler var ki; bir köşeye çekilip sessizliğe gömülmek istenen..

    gerçek dosttur rakı, kimisi derdinden, kederinden, kimisi neşesinden, kimisi muhabbete ortak etmek için, kimisi öylesine.. dostluk tadında bırakıldığı sürece, kişiden kişiye değişen nedenlerdir efendim.
hesabın var mı? giriş yap