• akilcilik. (bkz: rasyonalizm)
  • uzakdoğu'nun eski metinlerinden bir rasyonalite örneği veriyor jack goody, east in the west adlı kitabında. rasyonalitenin sadece batının bildiği şekilde olmadığını, başka kipleri de olabildiğini ve özellikle doğuya atfedilen rasyonalite yoksunluğunun geçerli olmadığını söylüyor. hatta birçok açıdan batı ile benzerlik gösterdiğini ispatlıyor. verilen örnek, biraz da aristo mantığına benzer bir sıra izleyen ardışık önermelerden oluşuyor. yaklaşık şöyle bir şeydi:

    1. beyaz at diye bir şey var mıdır?
    2. beyaz, doğada gördüğümüz renkler arasında bir renge verilen isimdir. at ise doğada gördüğümüz nesne veya canlılara verilen bir isimdir.
    3. at, nesneye, beyaz ise renge verildiğine göre, bu ikisini bir araya getiremeyiz. nesneler ve renkler farklı şeylerdir.
    4. beyaz at diye bir şey aslında yoktur.

    bizim algımıza göre saçma görünüyor tabii, ama bunu söyleyen ve doğruluğunu kabul eden insanlar var. batılı araştırmacılar bunu duyduklarında, yarı ironik, yarı ciddi bir yorum yapıyorlar: bu önermeler grubu, gümrükten vergi vermeden at geçirebilmek için uydurulmuş olabilir.

    kırmızı ferrari için aynı önermeleri türkiye'de bir gümrük görevlisini ikna etmek için kullanabilirsiniz.
  • bence en güzel türkçe karşılığı "ussallık" olan, ecnebi kökenli bir sözcüğün türkçe'ye yamultulmuş hali oluyor bu rasyonalite.

    braudel'in tanımını aktaralım: “araçların amaçlara göre sürekli bir şekilde uyarlanması, olasılıkların ustaca hesaplanması"dır ussallık. bununla beraber, ussallığın “tek bir ekonomi içinde [bile] bir kültürden diğerine ve hatta bir koşullar kümesinden diğerine, bir toplumsal zümreden diğerine dahi değişebilen” göreli tanımlarının da bulunabileceğini eklemektedir kendisi.

    ussallık vardır, ussallık vardır yani...
  • rasyonalitenin en iyi tanımı, birtakım rasyonel süreçler sonucunda, rasyonalite başlığının resözlük görselinde şu görselin çıkmasıdır:
    http://a1.twimg.com/…es/1625582397/cimg0025__2_.jpg
  • bir anlayışa göre amaca en uygun yolun seçilmesidir. örneğin richard feynman almanların atom bombası yapmaya çalıştıklarını bildiği dönemde amerikanın atom bombası projesine katılmış ve bunu da şöyle meşrulaştırmıştır: "bu bombayı almanlardan önce yapmak dünyayı hitlerden ve faşizmden kurtaracaktır." evet böyle başlamış işe. bir kez hedef belirlendikten sonra başarı, ilerleme gibi kavramlar iyi tanımlıdır; yapılacak hesaplar deneyler vs. belirlidir ve feynman da atom bombası yapma işinde olağanüstü bir performans sergilemiştir. bomba patladığında da parti verip çılgınlar gibi eğlenmiştir. zira bombayı başkalarından önce yapmak amacına ulaşılmıştır!
    yıllar sonra feynman özellikle parti işini biraz utançla anlatırken söyle der: "iyi de almanlar savaşı kaybettikten sonra niye devam etmiştim ben bu işe?" insanın bir kez iyi tanımlı olan o hedefe ilerleme yoluna girdiğinde, arada bir durup "ulan ben nereye gidiyordum? hala oraya gitmek istiyor muyum?" gibi sorular sormamasının sonuçları tatsız olabilmektedir. zira hedefe varmak için hızlı koşmak biçimindeki rasyonalite size hangi hedefi seçmeniz gerektiğini söylemez. o başka bir problemdir. ve eğer kötü bir hedef seçildiyse hızlı koşmak yalnızca daha kötü bir dünya yaratır.
    ben bugün dünyada pek çok devlet görevlisinin durumunun feynman'ın durumu gibi olduğunu düşünüyorum. amirlerimin emirlerine uyayım işimi en iyi biçimde yapayım derken bunun sonunda nasıl bir dünya oluşacak görmüyor ya da sorgulamıyoruz sanırım.
  • dogal ve toplumsal olaylarin incelenmesinde ve irdelenmesinde, bilginin duzenlenmesinde ve gercege ulasmada akilsal ilkelere gore hareket edilmesi.
  • (#65867712) güzel yazmışsın demek istediğim, "mesaj almak istemiyorum" seçeneğini seçmesinden dolayı gelip buraya yazayım dedim.

    takip ediyorum, ayrıca ekşi sözlük yazarıdır.
  • evrenin, dünyanın ve dünyanın içindeki toplumun sürekli bir oluş halinde çokluk, gelip geçicilik ve karmaşıklık durumu ihtiva etmesi sürecine karşı gelişen tanrı veya özne merkezli bir hakikat üretme çabasının önemli silahlarından biridir. varlık, bilgi, yöntem, etik, politik ve estetik gibi muhtelif alanlara bir kez de tarihsel özne kurulumuna bağlı olarak yaklaşıldığında ise rasyonalitenin evren, dünya, toplum ve insanın irrasyonel olduğunu kanıtlamanın haricinde kabul edilebilir herhangi bir varsayım üretemeyeceğini görmek mümkündür.
  • bir inanca dair bulguları nedensel çizgilerle izlediğimizde görülebilecek şey, bizim nedensel çizgilerimizin o bulgularla olan ilişkisini keşfetsek dahi, bulguları edinmedeki zaman ve emek, onları optimal bir biçimde örgütlememiz gerektiğini bize dayatır. bu da, rasyonaliteyle aramızda bir mesafe olarak 'sezgi' kavramını bize sunar. bunu damasio'nun nörobiyolojisiyle de açıklayabiliriz. damasio, prefrontal korteksi urlu 'elliot'un aktüel koşullarda hiçbir şey yapamadığını bize göstermiştir. fakat kağıt üstünde gayet rasyoneldir. prefrontal korteks bizim 'ikincil tip duygusal' mantığımızda da rol oynadığından duygu ile mantığın köprüsü apaçık görülebilir. (daha fazlası için: descartes'ın yanılgısı, damasio)
hesabın var mı? giriş yap