• 50-60 kişi düğün oluyor, lebalep kongreler yapılabiliyor, gemide eğlence düzenlenebiliyor ama parkta, açık alanda müzisyenler çalıp söyleyemiyor öyle mi? değil!
    helal olsun redd.
    1 buçuk senedir bu insanlar sahne yüzü göremiyor, para kazanamıyor, maddi sıkıntılar içinde boğuluyor. ünlü olan / olmayan tüm müzik emekçileri kan ağlıyor, dayanacak güçleri kalmadı.
    bırakın seslerini artık duyursunlar.
    bırakın artık işlerini yapsınlar.
    bırakın evlerine ekmek götürsünler.
    yeter!
  • sözlerini sakınmayan ve bu gece uykularımızı kaçıran grup.
    kayda geçsin:
    "bu ülkede özgürlük olduğunu düşünen gerizekalılar için,
    bu ülkede dinleyecek çok müzik var ama sakın bizi dinlemeyin" by doğan duru

    ` :ağzına sağlık`
  • 2000 başlarında kendilerini keşfetmemle benim için türk müziğinde çok ayrı bir kategoriye giren grup. şarkı sözlerinde, o bestelerde bambaşka bir hava buldum hep. kliplerinden, röportajlarına hep takip etmeye çalıştım. grubun oluşumu, kardeşlerle beraber müzik yapmaları hep ayrı bir hoşuma gitti. güneş duru köşe yazısı yazmaya başladığında sanmıyorum ki herhangi bir akrabası ben kadar sevinmiş olsun. ilke hatipoğlu ve berke hatipoğlu kardeşlerin özgeçmişleri, sanki akrabammışlarcasına benim bile gurumu okşadı. hangisi daha yakışıklı diye soramadım kendi kendime hiç, "ikiside ayrı ayrı yakışıklı, ayıramam ki" kıvamındaydım. doğan durunun mütevaziliği beni hep benden aldı. bir insanın duruşundan nasıl akar mütevazilik.
    yıllarca konserlerini hep 1 günle kaçırdım. ben gittim, onlar geldi. benim şehirden ayrılacağım gün geldiler, hadi dedim belki bir iki şarkı dinler giderim. valizle gittim mekana. geç çıktılar, göremedim. hep içimde ukde kaldı bir redd konseri.

    yılların birikimiyle dün gece konserlerine gittim.
    inanamadım.

    canlı performansları harikulade, buna hiç bir lafım yok. en sevdiğim şarkıları olan dünyaya çok garip bir yorum getirdiler, peki, olabilir. biz şarkılarına getirdikleri garip yorumlara rağmen eşlik etmeye çalışırken, seyirci kendi arasında konuşuyor diye ani bir tepki verdiler. seyirciye küsmek nedir afedersin? seyirciyi azarlamak? sen en slow, en bilinmedik şarkılarınla başla konsere, millet tabi ki senden kopar tamam da, biz neciyiz orada? sahneye hipnoz olmuş, eşlik ediyorken birden trip yedik. barda konser veriyorsan, seyircinin alkol alacağını da bilirsin. çoğu insan alkolü keyif almak için içer. ve sen bir alternatif rock grubusun. bir ezginin günlüğü değilsin ki, başlangıçtan itibaren içlene içlene şarkı dinleyeceğimizi kabullenerek gelelim konsere. dikkatleri üstünde toplayamaman senin repertuarındaki bir sıkıntı. sen en sevilen şarkılarını garip garip söylersen ya da hiç söylemezsen insanlarda sana tepki verir. neticesinde onca kişi senin için gelmiş. bir kişi bile olsa saygın olmalı.senin enerjinle gaza gelir seyirci. enerjin bitmiş, mutsuz, bitkin bir halde sahne alırsan sen değil, ikinci şarkında konserden çıkmaya başlayan seyirci zaten vermiştir cevabı. ama hala inanamıyorum. seyirciye küsüp, müziği durdurup, sırtını dönmek nasıl bir kapristir allasen? ve sen benim ömrümün yarısı boyunca, "o çok ayrı bir grup" dediğim adamlardan oluşuyorsun. konser tam bir hayal kırıklığıydı benim için, tam bir fiyaskoydu. gittiğim hiç bir konserden bu kadar keyifsiz ayrılmamıştım. resmen enerjimin emildiğini hissettim. ve o mekanda defalarca konsere gittim. hem çok sıcak, hem çok samimi bir mekan. hep şarkıcıyla göz teması kurabileceğin küçük bir yer. çalışanları, işletmecileri dünya tatlısı insanlar. konser sonrası kaldık öyle hepimiz. azarı yediğimiz için olsa gerek, yorum yapamadık.

    yıllar önce bir mfö konserinde çalışmıştım. mekanın işletmecisi, tedirgin olduğunu, o gün fuat güner'in* bir akrabasının öldüğünü söylemişti. konsere yansıyabilir bu demişti. hepimiz gerilmiştik. ancak o konser bu güne dek izlediğim en güzel konserlerden biriydi. hem grup olarak enerjileri çok yüksekti, hem seyirciyle kontakları. o konserde zannetmiyorum ki herhangi bir seyirci, moral bozukluğunu sezmiş olsun.

    ancak dün gittiğim redd konseri, müzikal anlamda çok başaralı olsada, seyirciye saygısız, kaprisli, hiç profesyonel olmayan bir gruptan ibaretti. o kadar çok sevdiğim grubun konserine keşke gitmeseydim dedim, keşke evde dinlemeye devam etseydim. gerçekten beklenmeyecek bir hayal kırıklığı oldu benim için. tarz olarak farklı olsada, hem kendi aralarındaki iletişim, hem seyirciyle iletişim açısından mfö'den öğrenecekleri çok şey var diye düşünmeden edemedim. ayrı ayrı o kadar başarılı insanlar bir araya gelince mi böyle oluyor, egoları mı doymuyor anlayamadım.

    çok üzüldüm redd'in hayal kırıklığı olmasına.
    ve artık üzülmüyorum redd niye bu başarılı müziğini insanlara duyuramıyor diye. egolarına hakim olamadıkları müddetçe sanmıyorum ki insanlar onlara sempati beslesin.

    o kadar hevesle gittiğim konseri, hayal kırıklığına çevirdiler ya. keşke denk gelsek de peçeteye

    hiç üzülme umrumda değil
    hoşçakal derim

    yazıp, verebilsem. o derece içime oturdu.

    not: çok başka bir alanda olan ve bir kaç yıl öncesine kadar hayranı olduğum mehmet turgut'un konser boyunca gelinin kız kardeşi havaları mı desem, bu mekan benim havaları mı desem. ne desem bilemedim. buna izin veren redd grubunuda tebrik ederim, tek göz kontağı kurdukları kişi mehmet turgut'du herhalde onca seyirci arasında.
    bu kadar hayal kırıklığına uğradığım son an, üniversiteyi kazanamadığım ilk yıldı sanırım. o boyutta üzüldüm dün gece. siz anlayın.
  • aşığı olduğum grup ancak maalesef son çıkan üç single’ını da müzikal olarak fazla kompleks buldum. akılda kalıcı bir ezgileri yok. bir de doğan duru’nun ne söylediği pek anlaşılmıyor. mix’te de sorunlar var gibi. yersiz göksüz zamanlar albümü çok iyiydi halbuki. neden bu kadar geriye gittiler bilmiyorum. doğan duru’nun teklileri mesela iyi ama burada olmamış. hatipoğlu kardeşler ile tekrar birleşseler de şu hammond’lu gitarlı redd tadına varsak çocuklar gibi mutlu olurdum.
  • masal klibinde öyle "cemaat"e değil, otoritenin her türlüsüne dokundurmuştur. bugün akp, yarın chp, öteki gün şjp kim gelirse gelsin, otoritenin şiddet aygıtlarından birisi olan polis donuna giren devlete basmıştır copu.
  • ellerinden güvercinler uçuran bir güzel adamın*, özgürlüğün sırtından vuruluşunu tek atımlık nefesle resmetmiş, haysiyetli, hafıza ve vicdan sahibi grup. yorulmadan hatırlattığı odur ki: http://img109.imageshack.us/f/reddb.jpg/

    görmek yetmez, tekrar duyulsun, hatırlansın: http://www.youtube.com/watch?v=heaytvgywea
  • dağılma olayından sonraki ilk konserini bugün izmir'de, ooze venue'de verdi. bugünkü performansı ve tüm süreci özetlemeye çalışırsak;

    - bugün sahneye trio olarak çıktılar. soundun kalitesinin doğal olarak grubun tam halini yakaladığını söyleyemeyiz ama alternatif bir tad oldu, ben kendilerini başarılı buldum. doğan duru özellikle ilk konser olduğu için çok önemsemişti, ukalalıktan öte desteğe muhtaç olduğunu hissettiren tavırları vardı. zaten vokal, gitar, bas ve klavyeye geçerek müzisyenliğini konuşturdu, 3 kişilik iş yaptı.

    - berke özgümüş de klavye ile davul arasında mekik dokudu. yılların davulcusu, müzik bilgisini tartışmak yersiz. ancak grubun en zayıf halkasının güneş duru olduğunu bugün de görmüş olduk. geniş bir gitar seti dışında pek bir esprisi yok, gruba iyi bir gitarist eklenmeden bu yükün altından kalkması mümkün değil. eğer grup progressive, farklı işler yapacaksa belki idare eder de pink floyd, deep purple esintileri sunan altyapısı sağlam redd güneş'in tek gitarıyla olabilecek bir şey değil.

    - doğan duru seyirciyle olumlu iletişiminin cevabını aldı, mutlu oldu. bu grup hayranlarının büyük çoğunluğu ile yola devam edecek. ben de hatipoğullarını ayrı severim ancak bu grubu takip etmeme engel değil. hayatımın önemli bir bölümünde redd'in bana katkısını da yadsımam.

    - bu grubun yüzde 60'ı doğan duru yüzde 30'u da berke hatipoğluymuş bunu bugün daha net görebiliyoruz. eserlerin söz ve müzik kısmına baktığımızda ise doğan duru'nun çok daha ezici olduğunu görüyoruz. üretime katılmama kısmı bu; güneş duru da üretime ahım şahım katılmıyor ama berke kadar söz sahibi değil. ancak grup ikinci elemanını kaybetti, onun eksikliği kesinlikle problem yaratacak.

    - hayat kaçık bir uykudur redd'in en progressive, iç dünyaya hitap eden albümü idi. bunda hep duru kardeşlerin payının olduğunu düşünürdük. ancak doğan duru her seferinde enerjik ve modern soundlar peşindeyiz diyor. bugüne kadar olan enerjik parçalarda ise hep ilke ve berke ön plana çıkardı enstrümanlarından dolayı. sahi, bu hayat kaçık bir uykudur kimin işi o zaman?

    - bir yol bulursun çalınmadı. artık çalınacağından da şüpheliyim, ağırlıklı olarak berke'nin şarkısı o.

    - doğan duru konser arasında 60'ların 70'lerin rock'n roll soundlarından sıkıldığını, yeni şeyler istediğini söyledi. konserin son kısımlarında ise bak keyfine yi 70'ler tarzında yeni bir düzenlemesini çaldılar. perhiz; lahana turşusu?

    - yine mutlu olmak için gibi don kişot gibi berke hatipoğlu'nun sağlam performanslarının olduğu şarkılara daha bir özenmeye çalışmışlar, "sizsiz de bunları performe edebiliyoruz" der gibi. özellikle don kişot'ta üçü kol kol girip söyledi, mutlu olmak için'i ise doğan tek başına gitarla söyledi.

    - neticede doğan duru tedirgindi, seyircinin üzerine bile oynamadı. sanki sıfırdan grup kuran genç biri gibiydi. bunun uzun vadede olumlu yanları da olacaktır, son zamanlarda sahneleri pek tad vermiyordu, ileri seviyede ego içeriyordu.

    durumlar bunlar. ocak gibi yeni albüm geliyormuş. konserlere devammış. bakalım, görelim.
  • masal adlı şarkılarının klibinde oynadığım grup. evet o zırhlılardan biri benim dostlar! bugün redd klibi, yarın diziler ve seneye hayırlısıyla hollywood'a gideceğim.
  • insanı zorla cihangirli yorumcuya dönüştürüyor yapılan abuk sabuk yorumlar. henüz klibin başındaki "masal" tanımıyla dahi amaçlarını çok güzel ortaya koymuşken redd, azıcık yorum yapması gereken yerde yönetmence kasıt içermesi muhtemel her ayrıntıyı kaçıranlara:

    evet, esasında klipte şiddetin yapmacıklığı çok belli oluyor. zaten konusu da bir nevi "masal" hitap ettiği kitle için. (aramızda polise taş, molotof atınca öldürülmenin hak edildiğine inananlar var.) sizce bu yapmacıklık ve aslında şiddetin tüm boyutlarıyla sergilenmekten kaçılıp (tarantino filmelirinin aksine) izleyiciyi yalıtacak bir estetik eksiği yaratılması boşa mıdır?

    tüm klip boyunca, surat ifadelerinden başka hiçbir şeyde gerçeklik kaygısına girilmemiş. yumuşak cop darbeleri çok aleni.. hemen pes eden, "emanetlere" dokunmayan polisler var. şiddetin en saf halinden uzak durulmuş ve estetik olarak tatmin edicilikten uzak kavga sahneleri de var. ve basit simgesel bir bölüm sonu canavarıyla final yapılmış. en başında tırsak alelacele yazdıklarını bitirmeye çalışan bir adam varken, uğradığı haksızlık konusunda karşı çıkma cesaretini bulan ve kendi devini deviren. yine de en sonunda topallayarak ve koşarak kaçan. ha unutmadan, yakıldığını gördüğümüz "kitap" çıkıyor sonunda yeniden. bütünlükten başka her şeyden kasıtlı olarak uzaklaştırılmış bir hikaye.

    öncelikle şu soruyu soralım masal şarkısının klibiyle ilgili: bu klip, daha destansı bir şekilde çekilse; nesnel koşullar dahilinde nasıl tepkiler alırdı, bir de hedeflediği öfkesi sonuna kadar haklı olan kitleyi şiddete çağırmanın felsefi riski nedir? anlattıklarını hala salt bir "akp/cemaat" karşıtlığına indirgeyerek algılamaya teşne bir gençliğe estetik bir şiddet övgüsü sunmaktansa gerçeklikten ve şiddetin tüm yıkıcılığından uzak bir fikir klibi sunmuşlardır, anarşizme popüler kültürün içinden bir işaretçi fişeği sallamışlardır. ajitatif ve propagandist bir duruştan kaçınmayı seçmişlerdir.

    boşuna değildir ki klipteki hiçbir sahne aklımızda ayrıksılaşamıyor. ama klibin bütüncül bir ruhu var insanı yakalayan. sanırım baki olması istenen de bu olmuş. redd candır.
  • -hassas, sen indirirdin genelde albümleri ya. bunu niye aldın ki?*
    -bir sonraki albümü çıkartamazlar diye korktum.
hesabın var mı? giriş yap