• (bkz: ska)
    (bkz: rocksteady)
    (bkz: roots)
    (bkz: rub a dub)
    (bkz: early digital)
    (bkz: dub)
    (bkz: steppa)
    (bkz: new roots)
    (bkz: dancehall)
    (bkz: ragga)
    (bkz: uk roots)
    (bkz: sound system)
  • barış ve sevgiyi dans ettiren müzik türü.
  • roots reggae türkiye´de dubacoustics ve sattas gibi son dönemdeki bazi örneklerini saymazsak pek temsilcisi olmayan jamaica kökenli müzik türüdür. türkiyede genelde bazi ünlü bob marley ya da ub40 parcalari blues ya da funk calan gruplarin programlarinda simdiye kadar öyle arada meze görevi görmüstür.

    bu müzigin gelisiminden biraz bahsetmemiz gerekirse sanirim ilk dönem reggae sanatcilarini söyle sayabiliriz : dave barker, derrick morgan, the upsetters, justin hinds, jimmy cliff, desmond dekker, dennis brown, dandy livingstone, johnny nash, lee perry, lloyd charmers, toots & the maytals, peter tosh, max romeo, prince buster, the pyramids, the ethiopians, the heptones, the melodians, the viceroys, ernest ranglin, the pioneers, laurel aitken- dillinger, the congos.

    sonra bunlari reggae müzigine bugünkü formunu veren rootsreggae (dubreggae) sanatcilari izler : the abyssinians, alpha blondy, beres hammond, bob marley, black uhuru, bunny wailer, burning spear, chuck fender, damian marley, delroy wilson, don carlos, garnett silk, gladiators, gregory isaacs, groundation, israel vibration, iqulah, i threes, i-wayne, ijahman levi, jah cure, jamaica papa curvin, jimmy cliff, julian marley, john holt, johnny nash, junior kelly, junior delgado, l.m.s., luciano, ken boothe, max romeo, michael prophet, misty in roots, mikey dread, morgan heritage, michael rose, peter tosh, prezident brown, richie spice, rico rodriguez, sugar minott, tony rebel, third world, toots & the maytals, bushman, warrior king, wayne jarrett, ziggy marley, john clarke, eek-a-mouse, wailing souls, anthony locks, toure kunda

    reggaenin ayni dönemlerde ortaya cikan ingiliz bazi önemli temsilcileri de vardir. örnegin : aswad, linton kwesi johnson, ub40, steel pulse, capital letters, macka b, judge dread

    ingiltere gibi fransada ve almanyada da az sayida ama iyi kalitede temsilcileri oldugunu söylemem lazim. örnegin fransada tonton david, yaniss odua, tryo, raggasonic, mister gang, sergent garcía, serge gainsbourg, massilia sound system,daipivo, gnawa diffusion, k2r riddim, kana, pierpoljak, raspigaous, dub incorporation.
    almanyada ise jan delay, gentleman, p.r. kantate, patrice, seeed, sam ragga band , dr. ring-ding, hans söllner, jamaram, culcha candela, uwe banton, martin jondo, nosliw, ganjaman sayilabilir.
  • reggae müziğinde baslar büyük önem taşır. davul/perküsyon ritimleri afrika kökenli olup en ünlüsü nayahbingi ritmidir. bir diğer ünlü ritim one droptur ve üçüncü zamana vurgu yapar. bas ve davul arasındaki ilişki son derece groovydir. ayrıca her temel davul ritmi için bir isim vardır. örneğin warrior, foundation, stepper, rubadub, rockers veya two step gibi.

    1960ların sonunda o dönem ska/rocksteady yapan toots and the maytals'ın "do the reggay" isimli parçası ilk reggae parçası olarak kabul edilir. reggae müziğin gelişmesinde, 1950lerden beri jamaika'ya müzik sağlayan (ilk başlarda amerika'dan getirttikleri rythm&blues plaklarını çalıyorlardı sonradan lokal prodüksiyona başladılar) efsane prodüktör sir coxone dodd ve stüdyosu studio one'ın çok önemli bir payı vardır. bütün büyük isimler işe o'nun sayesinde başlamıştır. o dönemin iki diğer önemli plak şirketi treasure island ve trojan'dır.

    reggae 1970lerde analog imkanlarla yapılan bir müzik iken 1980lerin ortalarından itibaren dönemin teknolojik gelişmeleriyle doğru orantılı olarak dijital bir sounda doğru yol almıştır. 1980lerde yapılan prodüksiyonlar dijital ve analog soundun mükemmel bir sentezidir. 1990lı yıllarda kaliteli reggae/dub prodüksiyonu daha çok ingiltere'ye kaymış, özellikle 2000lerde jamaika'da az da olsa oldschool yapımlar devam etse de sound dancehall/ragga ya dönmüştür.
    kaynak: vikipedi ancak şunu da belirtmeden edemeyeceğim, vikipedi deki reggae yazısı tam bir şakaydı, kollektif bir bilgi yuvası olduğunu da hesaba katarak çok da abartmadan editleyerek yukardaki haline ben getirdim ama sonradan birilerinin çıkıp yine sean paul den filan bahsederek yanlış yunluş bilgiler vermeyeceği hiçbir zaman garanti değil...

    (bkz: you can take roots from music but you can never take music from its roots)
  • ak$am ofiste az i$ikla cali$irken arka planda kesintisiz olarak calarsa bir an yerinizden kalktiginizda ciplak ayakla kumlara basacakmi$siniz gibi olabilir. kapri mapri elde viski bardagi ate$in etrafinda anlamsizca hareketlerle dans edesiniz gelir.

    sari ici yumu$ak gibi olanindan mi yemi$ o bilememi$, kirmizisi da vardi oysa.
  • moral bozukluğuna inanılmaz iyi gelen renkli sesler topluluğu. ne zaman dinlesem deniz kıyısında palmiyelerin dibine bağdaş kurmuş çay demlerken bulurum kendimi. elin gavuru olsa güneşlenirdi, bizimki türk usülü işte. neyse... reggae roots toplama albüm serisi yeni başlayanlara tavsiye olunur.
  • ii. dünya savaşı sonrasıydı. jamaika halkı savaşa birebir dahil olmasada adamakıllı etkilenmiş, ghetto mahallelerde yaşam mücadelesi veriyordu. kış aylarında çıkan kasırgalar evlere bir hayli zarar veriyor, tüm gününü çalışmakla geçiren siyah halk bir nebze de olsa eğlenmek için arayışlara giriyordu. mahalle delikanlılarından gitarı ve nyahbinghi'leri olanlar gün aralarında müzik yapıyor, bu eğlenceli vakitlerde bazı gençler birbirlerine aşık oluyor, dükkanda çalışanlar radyo yayınlarına eşlik ediyor, herşeye rağmen eğlence hayatın her alanında varolabiliyordu.

    1950'lerin başı itibariyle radyo yayınlarında amerika'da sürekli dinlenmekte olan ilk r&b eserler duyulmaya başlandı. o sıralarda new orleans'da dünyayı etkileyecek işler yapılıyor, capitol records hız kesmeden yeni cevherler çıkarıyordu. afrika'dan new orleans'a gelen caz müzik, swing perspektifinde ilerlemesini sürdürüyordu. louis armstrong missisipi nehrinde bir yukarı bir aşağı giden turist vapurunda müziğe başlayalı 30 sene kadar geçmişti. nat king cole babasının papazlık yaptığı kilisede annesinden kilise orgunu öğreniyor, gizli gizli louis armstrong plakları dinliyordu. fats domino boogie-woogie türünde bir hayli yol katetmiş, r&b'nin temellerini atmıştı. bu ve bunun gibi birçok olay radyo yayını sayesinde jamaika'ya yansıyordu.

    tüm bu gelişmeleri radyolardan takip eden jamaika müzisyen halkı, duyduklarını kendi müziğiyle sentezliyor, kendilerine has bir tarzı yavaş yavaş ortaya çıkarıyordu. 1950'lerin sonlarına gelindiğinde ukulelesiyle beraber sokak köşelerinde arkadaşlarıyla müzik yapan ernest ranglin müzikal olgunluğa ulaşmış ve clemet coxcone dodd ile beraber efsanevi plak şirketi studio one'ı kurmaya karar vermişlerdi. hızlı ve eğlenceli bir müzik anlayışları vardı ve parça aralarında ernest ranglin " skat ! skat ! skat! " sesleri çıkarıyordu. bunları uzaktan izleyen byron lee bir zaman sonra ortaya çıkacak ve " ernest'cim senin yaptığı müziğe ben ska diyorum. bundan sonra bu müzik böyle biline " diyecekti. marijuana dolayısıyla ernest " ne diyorsan de abi bi cigaranı içerim ama " gibi bir yaklaşımda bulunacaktı. ernest ile yakın zamanlarda ortaya çıkan prince buster ve duke reid studio one'den tedarik ettikleri ekipmanlarla konserlerini vermeye çoktan başlamıştı bile o sıralar. jamaika'dan yükselen ska sesleri amerika'nın ilgisini çekmiş, " gelin bi bakalım ya siz napıyorsunuz orda anlatın " davetiyle amerika ska ile tanışmıştır.

    amerika'ya giden ska müzisyenleri konserler verdikten sonra, hayatlarını etkileyen müzikleri yakından dinlemek imkanı bulmuşlardı. o sıralarda r&b ve soul müzik biraz daha yavaşlamış ve smooth bir hal almıştı. bu değişiklikten oldukça etkilenen jamaika yerel ozanları eve döndükten sonra kendi müziklerinde böyle bir etkileşim yaratmaya karar verdiler ve rocksteady müziği doğmaya başladı. o sıralarda prince buster kendi plak şirketi wild bells'i kurmuş, hali vakti yerinde olan duke reid'den finansal destek sağlamıştı. tromboncu rico rodriguez, basçı cluett johnson ile beraber yaptıkları eserler jamaika'yı deyim yerindeyse yerinden oynatıyordu. 1962'de bağımsızlığını ilan eden jamaika bayram havasındaydı resmen. kingston'un çeşitli yerlerinde kutlamalar yapılıyor, müzisyenler kendilerini oldukça hızlı geliştirme imkanı buluyordu. rocksteady akımının en güçlü kolu alton ellis rocksteady parçasıyla jamaika halkını yeni bir müzik türüyle tanıştırmıştı. bu tür seneler seneler sonra ninja kaplumbağalar çizgi filminde bir karakterin ismi olacaktı. diğer karakterin ismine (bebop) ilham kaynağı olan sanatçı ise bird lakabıyla anılan charlie parker'dır. alton ellis'le beraber the gaylads, toots and the maytals ve the paragons rocksteady alanında sevimli bir çekişme içerisindeydi.

    fakat birgün rocksteady sanatçısı olan derrick morgan kendini tutamayıp stüdyoda ayağa kalktı ve " ben bu müziğin ismini beğenmiyorum arkadaşım. uzun zamandır içimde tutuyordum sonunda patladım. hey bunny (bunny lee) şu parçanın ritmiyle filan oyna birşeyler yap " demiştir ve kayıt yerinden çıkıp sinirle lobiye gidip bir cigara yakmıştır. korkudan ne yapacağını şaşıran bunny lee, fat fat man isimli parçanın ritmiyle oynayıp, stüdyonun lobisini gider ve " derrick'cim cigara keyfini bölüyorum kusura bakma ama ben şöyle birşeyler yaptım. parçada da reggae reggae reggae diye bağırıyorum demiştir. aynı zamanlarda toots and the maytals stüdyodayken " do the reggay" diye bağırmış ve aynı isimli parçanın kaydını yapmışlardır. böylelikle reggae'nin tohumları atılmıştır.

    o sıralarda clemet dodd'un stüdyosu studio one dolup taşıyor, birbirinden yetenekli halk ozanları kayıt yapmak için sıraya giriyordu. 1967 - 1968 senelerinde reggae kayıtları büyük bir hızla yapılmaya başlanmış, hitler ardı ardına patlıyordu. reggae ritmi jamaika dışında da ilgi görmeye başlamıştı ve the beatles grubu " ob-la-di ob-la-da" isimli parçasında ilk defa bir reggae ritmi kullanmıştır. chris blackwell trojan records'u kurup ingiltere'ye taşıyalı yaklaşık 6 sene olmuştu. o zamanlarda rastafari inanışı hızla jamaika'da yayılıyor, özgürlüğünü ilan eden halk bir nebzede olsa protest tavırlara giriyordu. derken birgün peter tosh, bob marley, junior braithwaite, beverley kelso, cherry smith ve bunny wailer biraraya gelerek the wailers grubunu kurdular. sosyal içerikli parçalar sebebiyle çalışacak plak şirketi bulmakta bayağı bir zorlandılar. 1966'da braitwaite, kelso ve smith grubu terketti. plak şirketleri bu tarz albümler yapmak istemiyor, bu tarz müzik yapan burning spear ve abyssians'ın albümleri hayli düşük satıyordu. rasta felsefesi üzerine temellenen wailers grubunun elinden kendi plak şirketi ve grubunu kuran lee scratch perry tuttu.

    o sıralar hızla yükselişe geçen reggae dünyasında ardı ardına olağanüstü albümler çıkıyordu. 1972'de the harder they come isimli filmle beraber jimmy cliff büyük bir sükse yaptı. burning spear'ın albümleri satmaya başladı ve slavery days isimli parçası adeta bir türkü oldu jamaika'da. rockers filmi çekilmiş, eric clapton bob marley'in " i shot the sheriff " isimli parçasını coveramıştı ve reggae müzik artık dur durak bilmiyordu. slim smith, john holt, ernie smith, horace andy, u-roy, anthony ellis, denns alcapone, black uhuru, i-roy, cornel campbell, ken boothe, sugar minott... sürekli efsane isimler doğuruyordu reggae müziği..

    aradan seneler geçti ve shaggy, sean paul gibi adamlar gelip reggae müziği mahvettiler
  • türk gruplardan iya waves vardır bi de..
  • 17. yüzyılda çok sayıda batı afrikalının, britanyalı sömürgeciler tarafından köle olarak tarlalarda çalıştırıldığı dönem ortaya çıkmış bir müzik türüdür. ingilizler, kölelerin geleneksel müziklerini insanların başkaldırmasını sağlayacak bir çağrı(!) olarak gördüklerinden yasaklamaya çalışmışlardır. bunun üzerine köleler, afrika davul geleneğini, köle sahiplerinin empoze ettiği avrupa tarzı müzikle bütünleştirerek canlı tutmayı başarmışlardır.
hesabın var mı? giriş yap