• yaygın lojistik hatlara (demir yolu, limanlar vb), iç güvenliğe ve çevresel güvenliğe, nitelikli işgücüne (ki özünde nitelikli eğitim demektir), stabil bir siyasal atmosfere, yeterli hukuksal bağımsızlığa, güçlü bir hammadde tedarik zincirine vb şartlara vakıf olmayan bizimki gibi ülkelerde, küresel üretimi çekmek için hiçbir boka yaramayacak enstruman. ne yazık ki ülkemizi yönetenlerin ekonomi konusundaki bilgisizlikleri o kadar derin ki, rekabetçi kuru sihirli değnek zannediyorlar. "dolar 3 lirayı geçerse yüzüme tükürün" diyen kişilerin cb ekonomi kurulu üyesi olduğu, cb'nin tüm ekonomik sorunların sebebi olarak fazi görüp ayda bir merkez bankası başkanına talimat verdiği/değiştirdiği bir ülkede rekabetçi kurun hangi şartlar altında işe yarayacağının kavranmasını beklemek büyük saçmalık.
  • ihracata elle tutulur bir katkısının olmadığı yine tescillenmiş.

    https://twitter.com/…ara/status/1446732448176431105

    https://twitter.com/…one/status/1446737032714280960

    https://twitter.com/…mez/status/1446312319072575488

    yani tabii ki katkısı yok denemez ancak halkın böyle aşırı fakirleşmesi, enflasyonun coşması vs. üst üste koyunca fayda 1 zarar 11 sonucu çıkıyor. ihracat baronlarını daha da zenginleştirmekten başka da bir halta yaradığı yok. yarasa zaten arjantin falan dünya rekorları kırardı.

    paradoks:

    halk daha fazla fakirleşmesin diye döviz kurlarını yükseltelim > < döviz kurları daha fazla yükselmesin diye halkı fakirleştirelim
  • öncelikle bu politikanın spin doctoring olmadığını, sabık bakan berat albayrak'ın batı'dan doğrudan yatırım veya sıcak para bulamayınca dümeni buraya kırdığı şeklindeki açıklamaların yetersiz olduğunu söylemeliyiz çünkü bu, söz konusu durumun ancak bir kısmını açıklıyor. ayrıca zafer çağlayan'lı dönemden - 2007'den gelen ve ilgili dönemde ekonomi yönetiminde gaz-fren tartışmasına konu olan siyasi tansiyonu göz ardı edemeyiz.
    rekabetçi kur politikası pandemi döneminde talep daralması ve turizm gelirlerinin düşmesiyle sonuçsuz kalırken; pandemiden çıkış sinyallerinin verildiği şu dönemde ise bazı başka sebeplerden dolayı istenen etkiyi veremiyor. (1) talep ve çıktının tl değer kaybı hızıyla uyumlanması bir sorun, (2) tl değer kaybını bilen ihracat pazarındaki alıcı firmaların pazarlık-indirim ısrarları başka bir sorun, (3) ihracattaki ithal girdi apayrı bir sorun. ayrıca ihracatta fiyatların dövize endekslenmesiyle (4) iç piyasada fiyatların düzeyi de artıyor ve enflasyon göstergeleri olumsuz görünüm arz ediyor. (5) tl'nin bilinçli olarak değersiz bırakılmasının diğer veçhesi olan varlık fiyatlarının ucuzlaması da kar etmiyor çünkü beklenen alımlar hala gerçekleşmiyor.
    rekabetçi kur ödemeler dengesinin stabilize olduğu, gelişmiş ülke para politikalarının sıkılaşma-genişleme ikileminin nihayete erdiği, emtia fiyatlarının makul düzeyde seyrettiği bir konjonktürde pekala düşünülebilir ancak kademeli, iyi kötü takvimlendirilmiş ve öngörülebilir bir artış olması kaydıyla. çünkü son tahlilde sert ve ani artışların ihracat için her zaman olumlu gelişmeler doğurması güç.
  • ileri demokrasinin kuzeni. sonunda hepsi vatandaşın daha çok fakirleşmesiyle sonuçlanıyor.
  • rekabetçi, halkı fakirleştirici, zenginleri zenginleştiren kur şeklinde düzenlenmesi gereken isim.
  • vatandaşın tebaa olduğu ülkelerde, gavûr tüccarlara, sanayicilere vs. köleleri daha ucuza çalıştırmak için kolaylık sağlamanın adıdır.
  • 1* dolar'ın 10 lira'yı bulduğu günümüz türkiyesi'nde, bir "rekabetçi kur" söylemidir gidiyor. bunun arkasında ne olduğu da belli değil, ama bulunan kılıf şu "kura değer kaybettirerek cari açıktan fazlaya geçilecek, döviz bollaşacak, dolar kuru dengeye gelecek, böylece fiyatlar stabil hale gelerek enflasyon düşecek". (bkz: yersen)

    2* hiç lafı dolandırmadan söylüyorum: böyle bir şey yok. iş tamamen siyasi. rte'nin isteği üzerine tcmb faizleri düşürüyor. sonrasında da buna gerekçe, diğer adıyla kılıf aranıyor. işte "rekabetçi kur" söylemi, ne tesadüfse tam bu noktada ortaya çıkıyor. 19 yıllık akp iktidarının, doların 10 lira'ya geldiği değer kaybediş sürecinde bir anda "rekabetçi kur" söylemine geçilmesi, tam olarak bir çaresizliğin tezahürüdür. madem öyle, 2002-2013 yılları arasında akp iktidardayken neden kur stabil bırakılmıştı? veya neden dünyadaki diğer ülkeler aynı rekabetçi kur söylemi üzerinden kendi para birimlerine fahiş bir değer kaybı yaşatarak sözde "ihracatlarını desteklemiyorlar"? ya da yarından tezi yok, neden faizler derhal 0'a düşürülmüyor kurun daha fazla rekabetçi olması ve rte'nin iddiasını desteklemek için? (bkz: lafügüzaf)

    3* bu soruların cevapsızlığı bir yana, bundan daha 2-3 sene önce, bizzat damat bakan berat albayrak 2018'de "demir yumruğumuzu vurup kuru 5 lira'ya düşürdük mü" diye miting meydanlarında seslenmemiş miydi? madem rekabetçi kurdu da, ağustos 2018'de trump'ın bir tiviti sonrası kurun 1 günde zıpladığı 7'li seviyelerden neden kur 5'li seviyelere tekrar indirilmişti? ayrıca bir konferansta "döviz toplayanlar, 5 lira'dan, 6 lira'dan, niye? döviz 10 lira olacah ya, 15 lira olacah ya?" falan gibisinden neden bir açıklama yapılmıştı? o günlerde rekabetçi kur neredeydi?

    4* aslında hikaye şöyle gerçekleşti. 128 milyar dolar hadisesi tam olarak yaşanmadan önce, kerim rota'nın yazdığı üzere hedef, 2023 seçimlerine kadar tcmb rezervlerini yılda 25-30 milyar dolar eriterek dolar'ı sabit tutma ve 2023 seçimlerini kazanmaktı. ancak pandemi çıkınca her şey alt üst oldu ve plan bozuldu. beklenenden çok daha önce 128 milyar dolar eritilmişti. bu politika iflas edince naci ağbal & lütfi elvan ekolü yönetime geçti. bu kadroya öncelikle "güven" olduğu için kur düştü. zaten daha lütfi elvan gelmeden, damat bakanın koltuğu boş kalınca kur düşmüştü çünkü o dönemki yürütülen hiçbir politikaya ve açıklamaya itibar edilmiyordu (bkz: dolarla mı maaş alıyorsunuz). fakat faiz takıntısı nedeniyle ağbal da sonrasında görevden alındı ve ekonomi yönetiminde ikinci damat dönemi başladı.

    5* damat bakan albayrak her ne kadar eski pozisyonuna dönmemiş olsa da, fikirleri ağbal görevden alındıktan sonra tekrar ekonomi yönetiminde etkin olmaya başladı. nitekim damat ekolünde erişah arıcan üzerinden saray ekonomistleri de bir bütün halindeydi. dahası, ağbal'ın geçen sene bugünlerde rte'ye "bu şekilde olmaz" diyerek tüm gerçekleri söylediği, sonrasında damadın saraya gelerek "yumruklaşmaların" olduğu dahi ileri sürülmüştü. sanki türk ekonomi yönetiminde iki ekol vardı ve ikisi düzenli olarak birbiriyle mücadele içerisindeydi. ilk round'u damat ekolü, ikinci round'u ağbal-elvan ekolü kazanmıştı. şu aşamada ise üçüncü round devam ediyordu. bir yandan lütfi elvan hazine ve maliye bakanıyken, diğer yandan damat ekolünden kavcıoğlu tcmb başkanı olmuştu. kavcıoğlu tcmb başkanı olmadan önce piyasada adı pek duyulmamıştı. damadın ağustos 2021'de hazine ve maliye bakan yardımcısı nureddin nebati ile de fotoğrafı "sızmış", elvan'ın talep etmesine rağmen damat zamanında göreve gelen nebati'yi görevden aldıramadığı, ayrıca yine elvan'ın istifa ettiği fakat istifasının kabul görmediği gazetelere yansımıştı.

    6* görünen o ki üçüncü round'u da damat ekolü kazandı kazanacak. nitekim bir yandan lütfi elvan "hükümetimizin ihracatı desteklemek amacıyla yüksek döviz kuru hedeflediğine yönelik yorumlar doğru değil" açıklamasını yaparken, diğer yandan kavcıoğlu kur konusunda tcmb'nin bir hedefi olmadığını, cari fazla verilince kurun da dengeye geleceğini ve böylece fiyat istikrarının sağlanacağı görüşünde. buna karamollaoğlu'nun rte ile yaptığı görüşmede, rte'nin sistemde %50+1 haricinde hiçbir sorun görmemesini de eklerseniz; daha hastanın hastalığının teşhis dahi edilemediğini görür, işlerin çok daha kötüye gideceği beklentisini oluşturabilirsiniz.

    7* ekonomi yönetimi içerisindeki çelişkiler her halinden belli. bu noktada aslında tcmb, dolaylı yoldan, kurun dengeye geldiğinde fiyatların stabil hale geleceğini ileri sürerek, kendisiyle çelişen bir açıklama da yapmış oluyor. o da şu: kur dengeye gelince fiyat istikrarı sağlanacaksa, kur değer kaybettikçe de fiyat istikrarı sağlanamayacak demektir (bkz: mefhumu muhalif). yani bugün dolar'ın 10 olduğu senaryoda, enflasyonun, hayat pahalılığının, fakirleşmenin vücut bulacağını bizzat tcmb dolaylı yoldan ikrar ediyor, hatta kur arttıkça bu sarmalın daha da şiddetleneceğine de işaret ediyor. ancak, şu var ki cari açığın finansmanı tcmb'nin görevi değil. fiyat istikrarının sağlanmasında "cari denge" üzerinden böyle bir teori/uygulama olmadığı gibi, tcmb'ye kendi yasasıyla verilmiş böyle bir görev de yok.

    8* 1211 sayılı türkiye cumhuriyet merkez bankası kanunu diye bir kanun var ve bu kanunun 4'ncü maddesinde bankanın görev ve yetkileri yazıyor. şimdi onların ilgililerini sıralayacağım ve türk lirası'nın değerinin korunması da dahil olmak üzere hep beraber bu çelişkili durumu tespit edeceğiz:

    --- spoiler ---

    - bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır.
    - banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler.
    - banka, fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekler.
    - hükümetle birlikte türk lirasının iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirleri almak.
    - banka, bu kanun ile kendisine verilen görev ve yetkileri, kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirir ve kullanır.

    --- spoiler ---

    9* iş bununla da bitmiyor. yasayla aynı doğrultuda, iki gün önce lütfi elvan, yine kavcıoğlu ile çelişen bir açıklama yaparak "yapısal cari açığı azaltmak hükümetin görevi" ifadesini kullandı. çünkü para biriminin değersizleştirilerek "ihracatın artacağı" senaryosuyla finansal istikrar sağlama üzerine bir teori olmadığı gibi, böyle bir uygulama da yok. tcmb'nin ve dolayısıyla sarayın bu faaliyeti tamamen türkiye'nin içinde bulunduğu krizi daha da şiddetlendirmekten başka bir şeye yaramıyor. diğer bir deyişle türkiye kendi eliyle kendisini ekonomik buhrana sokuyor. şaka değil gerçek.

    10* netice itibarıyla benim görebildiğim kadarıyla, türkiye'de, saray ekonomistleri hariç hiç kimse bu "rekabetçi kur modelini" savunmuyor. herkes, göz göre göre her şeyin daha kötüleştiğini, zorlaştığını, krizin sarmalına daha da devam ettiği yönünde hemfikir. zira bu "modelde" enflasyon feda edilirken, tüik'e baskı yapılarak kontrollü enflasyon* açıklanıyor ve sözde finansal istikrarı sağlama gayesiyle hareket edilirken, tam tersine ülke krize sokuluyor. çünkü rekabetçi kur diye bir şey yok, rte'nin "faizi indireceksiniz" talimatı var. çünkü 2023'te seçimler var. çünkü akp'nin kazanması lazım, çünkü kredi dağıtılarak çarkların yağlanması, yalancı ekonomik atmosfer yaratılması lazım.

    11* yazının sonuna doğru yaklaşırken, küresel olarak da müthiş bir enflasyon dalgası içerisinde olduğumuzu bilelim. amerika'da dolar'ın tüketici enflasyonu yıllık %6,2 (cpi) oldu ve bu son 30 yılın en şiddetlisi. üretici enflasyonu da yıllık %8,6. bizim tüik biraz daha uğraşırsa yakında dolar enflasyonuyla tl enflasyonu aynı seviyeye gelecek. ancak reel enflasyon çok daha yüksek, ki bunu hepimiz zaten biliyoruz. dolar artık dünya parası ve dolar'da her geçen gün sıkılaşma sinyalleri beklentileri de öne çekilerek tüm dünya paralarına karşı doların değer kazanması hadisesi ortaya çıkarken; ingiltere, norveç, brezilya, çekya gibi ülkelerin merkez bankaları faizlerini şimdiden arttırarak gelen tsunamiye karşı gardlarını yükseltmiş halde.

    12* velhasıl, şu son birkaç günde benim en çok dikkatimi çeken, yukarıda da bahsettiğim karamollaoğlu'nun rte ile olan görüşmesi oldu. demek ki rte sistemin tıkır tıkır işlediğini düşünüyor. demek ki bundan sonra da, bugüne kadarki benzer faaliyetler devam edecek. yani faizler düşürülmeye devam ederken, kredi genişlemesiyle piyasaya türk lirası dağıtılacak, enflasyon ile mücadele bırakılacak, vatandaşlar olarak fakirleşmeye devam edeceğiz ve kurtaran olmayacak.

    13* benim önümdeki dolar kuru grafiğine göre yıl içi en düşük seviye olan 6,89'dan, bu hafta 9,9898 ile kapatmışız. oranladığımızda %44'lük bir değer kaybı söz konusu ve daha 2021 yılını bitirmedik. sadece bu basit hesapla bile önümüzdeki sene kurda 14'lü seviyelerin görülmesi mümkün olabiliyor. daha erken seçimi ya da 2023 seçimlerini ve çok daha hızlı sıkılaşan bir global para piyasası fiyatlanmadı. türkiye'nin bu ekonomik buhranı bitmediği gibi, şiddetini artarak devam edecek gibi görünüyor.

    bu "rekabetçi kur" denilen kılıf gayri ihtiyari bir tercih ve tamamen siyasi.

    cezasını ise biz çekiyoruz.

    saygılar,

    *

    (bkz: 11 kasım 2021 dolar kuru/@dragonlady)

    (bkz: dolar 10 tl olur mu sorunsalı/@dragonlady)

    (bkz: erdoğan'ın düşük faiz sevdası/@dragonlady)

    (bkz: türk tipi başkanlık sistemi/@dragonlady)
  • sorun şurada:

    ihracat artsın diye devalüasyon yapan ülkeler, sanayilerini "fiyat rekabetine" alıştırıyor.

    işin doğası ise şu, bir ülke ihracatta geliştikçe daha inovatif, daha yüksek katma değerli, fiyat değil kalite rekabeti yapacak şekilde yapısal değişim geçirmeli. daha pahalıya satış yapabilmeli.

    türkiye'de ise ne zaman bu dönüm noktasına gelsek, hükümetler devalüasyon yapıp gelişmeyi durduruyor.
  • arkadaş rekabet dediğin biraz eşit şartlarda olur. tank vs tişört rekabeti gibi kim alır belli
  • mesela bunu cin yapiyor, euro/yuan orani 1/7, 1/8 gibi bir konumda, cin cani sikilip vukuat arasa orani 1/2'ye de ceker, ama cekmiyorlar.

    1-rekabetci kurun amaci uretimde avantaj saglamak. oynak kur uretimde problemlere yol acar. kuru duzenli olarak dusurmeniz de problem. kuru dogrudan sabitleyemeseniz de, sabit bir aralik icinde oynamasini saglamaniz lazim. bu yuzden merkez bankalari siyasi iradeden bagimsiz yonetiliyorlar. gerisini anlayabilirsiniz.

    2-rekabetci kur uretimde avantaj saglar, ama sizin firmalarinizin da teknik, taktik, tedarik olarak dunyadaki rakipleriyle yarisabiliyor olmasi lazim. is gelistirme fikri "muhendiz nabiyogi, bizim tegniger de ayni iji yabiyor" olan firmalariniz varsa da rekabet edemezsiniz. 106 iq ortalamali cin ile 89 iq ortalamali turkiye'nin ayni seviyede is gelistirebilecegini tabiki dusunebilirsiniz ama sadece dusunebilirsiniz, gerceklesmez.

    3-bizim ulkedeki firmalarin kullandigi hammaddelerin yuzde 70'i baska ulkelerden. yani dolarinnan aliyoz ve 1dolar esittir her zaman 1 dolar. yani hammadde girisinde bir karimiz yok ya da masraftan kurtulmamiz soz konusu degil.

    4-"iscilik ucuzlayinca bi cok firma gelecek". yani 1980 oncesinde dogmus nufusun akp fetisizmi yuzunden yogunca tartismicam bu konuyu. thysenkrupp gibi firmalar neden ulkeden patir patir cikiyolar, gidip sorun ogrenin; ayni cevap yurtdisindaki firmalarin neden ulkemize gelmeyecegini de anlatiyor.

    yani, bu rekabetci kur argumanina sadece dobloli enisteler ve dayilar inanir. doblolarini satmis da olabilirler, bu kismi beni ilgilendirmiyor.
hesabın var mı? giriş yap