• yes' in 1974 yılında çıkardığı 2.albüm.

    tracklisti soyledir:

    gates of delirium
    sound chaser
    to be over
  • (bkz: sqlrelay)
  • yes'in dinledikçe yerine oturan ve "ya galiba bu tales from topographic oceans'dan da iyiymiş" diye düşündüren muhteşem albümü. şöyle bir baktığımızda insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en iyi müzik albümlerinin çıktığı 1970-77 döneminin ortasına denk gelen, bu dönemin tüm özelliklerini fazlasıyla içeren, özellikle açılıştaki gates of delirium ile dinleyeni alıp uçuran bir albümdür. kapak her zamanki gibi roger dean'e aittir. son olarak kapanıştaki to be over başta olmak üzere albüm boyunca steve howe'un yaptıklarını olasılıkla bugüne dek yapabilen bir gitarist olmamıştır ve de olamayacaktır.
  • baştan aşağı bir progressive rock şaheseri olan albüm.
  • 3 sarkidan olusmasina ragmen dinledikten sonra yaklasik 3 saatlik bir muzik orucuna sokan albumdur. yemesi, tadina varilmasi, sindirmesi, vitamini alinmasi falan o derece zordur yani. yuh ulan insan dedigin boyle album mu yapar, ben oturup 30 sene araliksiz calissam o gates of delirium'un basindaki armonikleri anca bestelerim be. hayvansin yes, seni kiniyorum ve sana laflar hazirladim.
  • akıllara zarar bir yes albümüdür.

    (bkz: bunu yapan insan olamaz)
  • çok gereksiz bir albüm. zaten 74 senesine kadar bir ton mükemmel albüm çıkarmışsınız. kalkıp da böyle bir albüm yapmanın ne manası var. hayır bir yerden sonra anlamı kalmıyor artık. nasıl bestelediniz ya bu albümü ? albüm o kadar güzel ki insanın asabını bozuyor. sinirlendim yemin ediyorum. yapmayın böyle şeyler. insanların müzik kariyerleriyle oynamayın.
  • rock tarihinin en iyi gitar albümlerinden biri.
    close to the edge'den sonra bill bruford'un king crimson'a geçişiyle yes en güçlü kadrosunun bir parçasını kaybetmişti. dahası tales from topographic oceans albümünden sonra da rick wakeman grubun gidişatını beğenmediği gerekçesiyle yes'ten ayrılmıştı. işte böyle bir ortamda çok önemli iki üyesini kaybeden bir grubun düşüşe geçmesini ya da en azından fragile ve close to the edge kalibresinde bir albüm ortaya koyamamalarını bekleyebilirdiniz. ancak işler pek de öyle gitmedi.
    bu albüm için wakeman'ın yerine patrick moraz alındı. ve bu, relayer'ın çok özel klavye-gitar uyumunu da beraberinde getirmiş oldu. böylece her ne kadar virtüozite anlamında moraz, wakeman'dan bir adım geride de olsa albümün sounduna çok önemli bir katkı yapmış oldu.
    öte yandan steve howe; the gates of delirium'daki yardırmalarıyla, yine aynı şarkının son kısmı olan soon'daki slide kullanımıyla, sound chaser'ın ortasında attığı soloyla ve bu solonun bir anda duygusal bir tona bürünmesiyle ve to be over'ın genelinde yaptıklarıyla bu albümde uçmaya karar vermişti.
    ayrıca chris squire de the gates of delirium'a öyle bir bas partisyonları yazmıştı ki insan ambale olup kalıyordu.
    tüm bu unsurlar bir araya gelince relayer, progresif rock için çok önemli bir yıl olan 1974'te çıkan en iyi albümlerden biri haline geldi.
    1974'ü böylesi özel yapan diğer başyapıtlar için:
    (bkz: red)
    (bkz: mirage)
    (bkz: the lamb lies down on broadway)
  • bana göre (bkz: fragile) ile birlikte (bu, ondan bir tık ötededir) yes’in en iyi albümüdür. (bkz: close to the edge) ve (bkz: tales from the topographic oceans) , hatta (bkz: going for the one) varken niye bu albümü daha iyi bulduğumu kısaca açıklamak gerekirse:

    1- albüm diğerlerine oranla öyle duygu geçişleriyle dolu ki...
    sound chaser ve to be over sizi apayrı dünyalara götürürken the gates of delirium ise bu duyguları birleştirerek sizlere tek parça halinde, 20 dakikalık bir şölen sunuyor. özellikle hareketli bölümden soon’a geçişi falan muazzam gerçekten

    2- fragile her ne kadar albüm olarak mükemmel olsa da tek tek bakıldığında zayıf kalıyor, içerik olarak da saydığım albümler kadar doyurucu değil (heart of the sunrise ve roundabout haricinde). keza tales from the topographic oceans ın parçaları ise fazla birbirine benziyor. her biri oldukça uzun fakat bana göre konsantre değil

    3- geldik close to the edgeye... pek çok kişinin favori yes albümü fakat aynı isimli şarkı dışında(ona lafım yok) siberian khatru ve and you and i parçalarını bir tek ben zayıf buluyorum herhalde, nedendir bilemedim pek ısınamadım kendilerine. bunu daha çok sevene lafım olmaz kişisel tercihtir.

    kısacası bana göre (bkz: yes)in ruhunu en iyi yansıtan albümdür. close to the edge ile kapışır. ya da kapışmasın ikisini de ayrı seviyoruz hastasıyız <3

    benzer albümler için:

    (bkz: thick as a brick)
    (bkz: pawn hearts)
    (bkz: atom heart mother)
    (bkz: echoes)
    (bkz: a passion play)
    (bkz: mirage)
    (bkz: foxtrot)
    (bkz: tarkus)
    (bkz: ocean)
    (bkz: les cinq saisons)
    (bkz: scheherazade and other stories)
    (bkz: hemispheres)
hesabın var mı? giriş yap