• plak işine girmeden önce, "kayıtları elden geçiriyorlar, düzeltiyorlar, parlatıyorlar demek ki remaster candır." diye düşünüyordum. ama birkaç aydır bu konuda çok karmaşığım sözlük. dinamik aralık sıkıştırma diye bir bela var başımızda malum. günümüzde remaster denen işlem, albümlere bunu dayayıp, sesi de kökleyip, iki de bonus şarkı atıp, piyasaya salmaktan başka birşey değil. plağın piyasasının tekrar artması sebebiyle, remaster sürümlere burun kıvıranların sayısı gün geçtikçe artmakta ve sanırım bende bu kişilere dahil olmak üzereyim. misal şu an elimde the cure'un orijinal ingiltere baskı faith plağı var, onu edinene kadar hep remaster edilmiş 2005 baskısından dinlemiştim. albümdeki kick tonunu çok metalik ve rahatsız edici buluyordum. plağı dinleyince farkettim ki, kick sesi aslında doğal ve çokta rahatsız etmeyen bir ses olarak kaydedilmiş. fakat remaster sürümünde , o ince detay herhalde aralık sıkıştırma uğruna heba edilmiş ve metalik bir "çıt"lama olarak şarkılarda yerini almış.

    dijital ortamın ilerlemesi ile birlikte remaster işi de çetrefilli hale geldi. günümüzde "mastered for itunes" diye saçma bir atraksiyon bile var. itunes nedir abi, 320kbps mp3 için özel master mı olur? apple, endüstriyi buna zorluyor. dinamik aralık sıkıştırma denen saçmalığın, neredeyse her remaster edilen albüme uygulanması da standart oldu. elimize oldukça metalik, ruhsuz, fazla cilalanmış albümler geliyor bu sayede ve bunlardan yapılmış mp3'ler, flac'lar da kulaklara tecavüz girişiminden farksızlaşıyor. tabii ki bu işi eli yüzü düzgün yapanlar da var, steve hoffman'ın, master of puppets ve ride the lightning için yaptığı dcc remaster'lar gayet iyi sürümlerdi. plak için de "dmm pressing" olarak adlandırılan sürümler genelde iyi bulunuyor. fakat, genel hatlarıyla remaster işinin günümüzde suyu çıkmıştır. plaklarda bu remaster işinden nasibini almışlardır, dijital dosyalardan plak yapmak fantazisinden tutun, eski basım albümleri "düzeltme" adı altında dijital katliama uğratarak piyasaya sürmek gibi çılgın işler dönüyor. çoğu firma "remastered for vinyl/audiophile quality" gibi cafcaflı lafların arkasına sığınıyor, ama bir bakıyorsunuz ki, "sahne"si dar, sıkıştırılmış, yüksek frekanslarda sapıtmış plak baskıları almışsınız.

    yukarıda saydığım sebepler dolayısıyla remaster işine biraz uzaklaştım. plaklar konusunda, nette iyi yorum görürsem alıyorum. cd'lerde biraz daha el mahkum, eski baskılar piyasadan yok oluyorlar çünkü. işin kötü yanı, fellik fellik katalog numarası, basım yılı gibi bilgiler arayıp, ebay'de falan aramak oluyor. le orme'un plaklarını henüz ucuza görmedim, yeni baskılara da her forumda yazılan aynı "too compressed". her şeyin bu kadar yapaylaşması mı gerek yaw 2012'deyiz diye...

    kıssadan hisse vermek gerekirse, ses kalitesi konusunda takıntılı müzik dinleyicisi olmayınız efenim. ömürünüzden ömür götürmeyiniz. youtube'dan müzik dinleyen nesilden olmak daha akıllıca.
  • genellikle remastered ya da "digitally remastered" biçiminde karşımıza çıkan deyiş. daha çok '90'lardan önceki, kayıtların bugüne oranla daha çiğ ve kusurlu olduğu albümlerin yeni sürümlerinde görülür.

    albümün ses kâlitesinin stüdyo teknikleriyle elden geçirildiği, q sound denen nispeten tiz sesin daha pürüzsüz hâle getirildiği modifiye işlemidir kendisi. albümler bu işlemden geçirilerek yeniden piyasaya sürülürler. madonna'nın ilk üç albümü*** "remastered" olarak ve içlerine ikişer de remiks eklenerek 2001'de yeni bir baskı görmüştü örneğin. bu albümlerin şu anki piyasa sürümleri bunlardır, orijinâl kaydı bulmak zordur.

    benzer bir modifiye işlemi dvd'lerin görüntü kâlitesini arttırmak amacıyla da kullanılmaktadır.
  • dünyada en iki arada bir derede bırakan şeylerden biri bu; tabii ki sesle uğraşan adam için konuşuyorum.

    hangisi daha iyi: bir albümün non-remastered’lı hali mi yoksa remastered’lı hali mi? bunun bir cevap anahtarı yok. daha can sıkıcısı, bir standartı yok. biri gelir orijinal baskıyı hiçbir şeye değişmez, diğeri gelir kişisel saiklerle sana remastered’ın daha iyi ses verdiğini anlatır.

    ‘bir albümün en önemli versiyonu ilk halidir’ yavşaklığını bir kenara bırakırsak şunu söyleyebilirim; remastered dediğimizde ilk evvela fark edilen master volume... volume yüksek olunca da orijinal kayda nazaran, diyorsun ki ‘vaaaay!..’ ama olay bu kadar basit değil ki...

    diğer taraftan master her zaman en mükemmel şekilde mi yapılıyor? hayır tabii ki. bir de dijital öncesi master tape’ler söz konusu. banttaki herhangi biz çizilme, ezilme de birebir duyaulabiliyor yeri geldiğinde. hepsinden ayrı bir dinamik aralık sıkıştırma konusu var ki, bambaşka bir düzlem...

    netice-i kelam, remastered olayı gayya kuyusu. gerçekten iyisi de çıkabilir, belki de volume dayayıp farklıymış gibi gösterebilir de. tabii ki bu kadar, yani ‘master volume dayamış’ basitliğinde değil olay. ama buna yakın çok remastered albüm var. burada en önemli nokta, biliyorum çok spesifik bir şey bu konu ama, vakit: mühendisin vakti değil, senin vaktin. oturup iki kaydı da dinleyeceksin. başka yolu yok... birinden biri daha iyi olacak, bu gerçek. ama hangisi?.. burada iş sana, kulaklarına ve vaktine bağlı. 10-15 saniyelik sample’lardan bahsetmiyorum. oturup ton dinleyeceksin işin gücün yoksa... bas gitar nasıl geliyor, davul nasıl tonlanmış, vs... remastered dediğin olay bu, salt yüksek ses değil.

    ‘flac mı, mp3 mü?’ kapışması yapılacağına bu karşılaştırma yapılsın. en azından çok çok daha anlamlı bir karşılaştırma olur. suya sabuna dokunulur.
  • şimdi sen nirvana'nın in utero'sunu remaster adı altında temizleyip, dengeleyince bariz bir şekilde albümü piç ediyorsun. niye? çünkü adamlar zaten kayıtları olabildiğince garaj tadında, canlı tadında nasıl verebiliriz diye yapmışlar.

    sıkıntı şu ki; böyle oldukça gitgide orjinal albümlere ulaşmak zorlaşıyor. o mal yayıncı platformlar da kendi işlerine bunlar geldiği için öne çıkarıyorlar filan. yahu daha 2020'de bazı dijital kopyaları da bulunan albümlerin nişleşmesi çok saçma değil mi ya?

    neyse arkadaşlar ben bu duruma genelde sinirliyim. bazı bazı elbette dönemin kayıt teknolojileri sebebiyle istediklerini yapamamış sanatçıların, kendilerinin de dahil olduğu remaster süreçlerinden iyi işler çıkabiliyor. ama yüzde 30'u böyleyse geri kalan yüzde 70'i bize bunun üzerinden yedirmeye çalışıyorlar.

    ben çok yaşlı değilim, daha 32'yim şükür. ama yani biz insanlık olarak neden tüm estetiği data'ya, istatistiğe, matematiğe, yapay zekaya ve tüm bunların getirdiği müthiş standartlaşmaya bıraktık? inanın aklım almıyor. z kuşağı denilen genç arkadaşlar, damağınıza hiç mi acı bir tad gelmiyor sizin? damak tadınızı niçin robotlara, yapay zekaya ve onların üstünden para kazanan kalantorlara bıraktınız tamamen? yaşlanıp, aslında hayatın bu küçük lezzetlerden oluştuğunu, yaşamanın bu demek olduğunu anladığınızda geç olmaz inşallah. ama sizi 30'larınıza doğru travmatik durumlar bekliyor bana sorarsanız.
  • sanırım bazı remaster'lar başarılı bazıları değil. örneğin led zeppelin remaster'larını beğeniyorum. beğenmediğim bir cd remaster'a spesifik bir örnek vermek gerekirse: toto'nun , the seventh one albümü. cd'nin bir tanesi " toto- all in 1978 - 2018" box setinden çıkan remastered versiyonu. diğer cd 2003 yılı baskısı. ilk şarkı "pamela" yı inceleyelim. 2003 baskısında genel volume daha düşük olmasına rağmen, enstrumanlar daha dengeli geliyor. remastered versiyonunda davul'un trampeti öyle bir patlıyor ki, adeta kafanıza vuruyor bageti; şarkıya konsantre olmanın imkanı yok. buradan alınacak ders şu, bir albümün remastered versiyonunu alınca, her iki versiyonu kıyaslamadan cd'lerden birini elden çıkarmayın.
  • şimdilerde eski türk filmlerini remastered hd olarak yayınlıyorlar. fakat, mesela kemal sunal filmlerinin, eski çapaklı halinin verdiği sıcaklığı vermiyor.

    ben hababam izliyorsam, o film çapaklı olacak ses çıtırdıyacak kardeşim...

    aslında mevzu film yada müzik değil. bunlar hep eskiye özlemden. ne mutluymuşum lan o zamanlar...
  • (bkz: daya hacu)'nun ingilizcesi
  • judas priest albümlerinde farkı çok net anlaşılan işlem. o yüzden mümkünse remaster albümleri dinlemeye özen gösteriyorum.
  • klasik rock albümleri bu yoldan geçirilmektedir. aslına bakarsanız, gereksiz bir işlem de değildir.
hesabın var mı? giriş yap