• anavatan yunanistan'ın anadolu rumları ile olan ilişkisi, anne kız ilişkisi üzerinden anlatılır.

    marika'nın kızı adriana yatılı okuldan kaçmış ve pavyonda dansöz olmuştur. annesi kızının çalıştığı batakhaneyi basar ve kızını kenara çeker:

    - neden bana bunu yapıyorsun adriana? senin için ne hayallerim vardı.

    kızı annesini tersler:

    - bu ne demek şimdi böyle? eski bir şarkıdan süslü bir nakarat mı?

    sen de kendine ana mı diyorsun? sana ihtiyacım olduğunda neredeydin? karanlık gecelerde sarılmak istediğimde neredeydin? hasta olduğumda neredeydin?
    şimdi beni kurtarmaya mı geldin? git ve beni yalnız bırak. gecelerdir artık benim anam!

    ardından kederlerin anası yunanistan (mana mou hellas) şarkısı başlar:

    o yalancı sözlerini o büyük yalanlarını
    bana ilk sütünle beraber söyledin
    fakat şimdi yılanlar uyandığında
    sen eski süslerini giyiyorsun
    ve sen hiç ağlamıyorsun yunanistan ana
    çocuklarını esir satarken

    o yalancı sözlerini o büyük yalanlarını
    bana ilk sütünle beraber söyledin
    ben kaderimle yüzleşirken
    sen eski süslü kıyafetlerini giymiştin
    beni çingene maymunu gibi pazarda satılığı çıkardın
    yunanistan yunanistan kederlerin anası.

    mana mou ellas

    edit: yunan batılılaşmasından günümüze yunan popüler müziği ile ilgili güzel entariler giren marikaki rumuzlu yazar uyardı:
    filmin, bir de tiyatro uyarlaması ve daha sonra yazılan bir romanı bulunmakta. tiyatro oyununda marika ve kızının yüzleşme sahnesi bulunmuyor.

    " ... marika, kızın okuldan kaçıp dansöz olduğu haberini alınca "benim kızım öldü, tıpkı annem gibi. o da benim yaptığım gibi başının çaresine baksın" diyor, ama filmdeki gibi bir yüzleşme sahnesi yok oyunda. kitaba da baktım, orada da bu şekilde. filmin en önce yaratıldığını düşünürsek ciddi bir değişiklik aslında bu....."

    filmin, tiyatro uyarlamasının ve ardından yazılan romanın ayrıntılı tarihçesi için:

    (bkz: rembetiko/@marikaki)
  • çekildikten yıllar sonra türkiye'de gösterime giren filmdir.

    filmin 25. yılı dolayısıyla yeniden dvd olarak basıldı. ancak şansızlık şudur ki, film önce ingilizceye çevrilmiş ardından da ingilizce'den türkçe'ye çevrilmiştir.

    yunanca'dan türkçeye doğrudan çevirecek birilerini bulunmamış olması tam bir utançtır. bu yüzden de bir sürü çeviri hataları vardır.

    adam kadına küfür eder:
    bu ne ucuz karaciğer.

    doğrusu:
    ciğerin beş para etmez senin.

    adam efkarlı bir şekilde şarkısını söyler:
    şans denilen bu yaşlı fahişe sana vurmuşsa eğer.

    şans denilen bu yaşlı fahişe?!!

    iliklerine kadar bilirsin ki cümlenin orjinali:
    kahpe feleğin sillesini yemişsen eğer.
  • 1910larda izmir ve çevresindeki basık, dumanlı ve izbe tavernalarda doğup, türk ve yunan kökenli insanlar arasında yayılan müzik türü. kurtuluş savaşı sonrasında yunanistana dönen rembetler küçümsendikleri, aşağılandıkları, tavernaları yağmalanıp kapatıldığı halde rembetikoyu yaşatmaya çalışmışlardır.

    costas ferris'in 1983 yapımı filmi rembetiko da marika'nın gözünden rembetikonun öyküsünü 1950lere kadar süren siyasi gelişmeleri, savaşları, vs. fon alarak anlatıyor. filmde annesi bir rembet olan marika, annesiyle aynı kaderi paylaşır ve sonunda o da şarkıcı olur, ama hayatı rembetiko gibi hep zorlukla mücadeleyle geçer. aşkını haketmeyen bir öküzün peşinden ömrünü çürütür de kendisine deliler gibi aşık olan, burnunun dibindeki, görgülü bilgili, kadir kıymet bilen, kemancının aşkını görmezden gelir. sonuçta marikanın da öyküsü rembetikonunki gibi hüzünlüdür.
  • rembetiko - 1983 - costas ferris - filmden üç şarkı:

    marika - bütün hayatı gözlerinin önüne gelir ve başlar şarkıya,
    ------------------------------------------------------------------------------
    erkeklerle beraber
    doğar yüzündeki keder

    savaş hakim olduğunda
    kan akar bedavaya

    yanıyorum, yanıyorum
    söndürün yangınımı kızgın yağla

    boğuluyorum, boğuluyorum
    atın beni derin sulara

    gözlerine bakıp yemin ettiğim
    o kadar değerliler ki benim için

    ama sen bana bir hançer verdin
    ve gülmemi istedin

    yanıyorum, yanıyorum
    söndürün yangınımı kızgın yağla

    boğuluyorum, boğuluyorum
    atın beni derin sulara

    aman amaaaaaaaaa-an
    aaamaan aman aman, aaah aaaah..

    bu cehennemin dibinde
    kır o kırılmaz zincirlerini

    ah sana yaklaşmama izin versen
    kutsanmışsın sen ismen

    yanıyorum, yanıyorum
    söndürün yangınımı kızgın yağla

    boğuluyorum, boğuluyorum
    atın beni derin sulara..
    -o-

    marikaya ağıt
    -----------------
    thomas'ın yerinde kafaları bulduk**

    ama eğer anlamak istersen ezgiyi
    bizim babis'e bırak tedaviyi

    ve yorgo çalıp öğrettiğinde
    kalırsın hissiz ve dilsiz

    sonra asılır marika tamburine
    yüzünde asla göremeyeceğin bir gülümsemeyle..

    katıl bize thomasın orda
    kulak ver bağlamaya

    (haydi marika!)

    melekler gelse de bize katılsa
    aramızda yürekleriyle çiftetelli yapmaya

    sende hissediyorsan neşeli
    getir yanında violini*

    violinle sandouri birlikte iyi gider
    cehenneme kadar dansedene dek iblisler..
    cehenneme kadar dansedene dek iblisler..
    -o-

    haydi be manisa'li soulis!
    -------------------------------
    ödemiş kavakları
    dökülür yapraklaaarrı
    amman ammaan

    ödemiş kavvakları
    dökülür yaaapraklarııı

    bana da çakıccı derrleeer
    yar fidan boylluum
    yakarız konaaakklaarıı

    bana da çakıccı derrleeer
    yar fidan boylluum
    yakarız konaaakklaarıııı

    çakıcıı camdan bakııyor
    makineye fişeek takkıııyooor
    amman ammaan

    çakıcıı camdan bakııyor
    makineye fişeek takkıııyooor

    çakıcının fişşeğii
    yar fidan boylum
    çok canlaar yakııyor

    çakıcının kurşunuu
    yar fidan boylum
    çok canları yakıııyor

    tabakam tütün dooluu
    her yanı fişeek dooluuu
    amman ammaan

    tabakam tütün dooluu
    her yanı fişeek dooluuu
    amman ammaan

    bana da çakıcıı derleeerr...
    (bkz: şangır şungur)
    (bkz: türkülerin hikayeleri/#1931380)
    -o-

    not: ilk iki şarkıyı yunanca bilmediğim için inglizce altyazılardan türkçe'ye kendimce çevirdim, yamulmuş olabilirim, yamulduysam düzeltin..

    edit: ilk şarkı için (bkz: kegome kegome) *
    edit: ikinci şarkı için (bkz: stou thoma) *
    edit: ve hatta tüm hikaye için hazır çevrilmişi varmış "rembetiko iki gözüm marika'm - literatür yayıncılık" *
  • film*, roman* ve oyun* üçlemesinin hayatlarda silinmez izler bıraktığı marika'nın öyküsü.
    bir rüzgar, başıboş ruhları hepten avare eden...
  • 83 yapımı, costas ferris filmi. 1924 mübadelesinden başlayarak 2. dünya savaşı sonuna kadar uzanan kısa bir tarihi marika'nın biyografisi altında ele alıyor. iki savaş, iki ülke, iki erkek arasında kalmış bir kadın marika... ancak filmin asıl mahareti tarihsel ve sosyolojik birçok unsuru bir araya getirmesi. göç ve savaş döneminin diğer getirileri sonucu -haliyle- gittikçe mutsuzlaşan rebetlerin mutsuzluklarını müziğe yansıtmaları hayranlık uyandırıcı şekilde işleniyor.
    --- spoiler ---

    film marika'nın doğumuyla başlıyor. yoksulluk psikolojisi ve bu durumun getirileri sonucunda annesi ve babası arasında şiddetli geçimsizlik hali ortaya çıkıyor. marika, babasının annesini döverek öldürmesine şahit oluyor ve onun hapse girmesiyle sokaklarda yaşamaya başlıyor. aradan geçen 16 yılın sonunda ilk ilişkisini varoş bir sihirbazla yaşıyor. onun çocuğunu doğuruyor ama kızı kollarındayken terk ediliyor. marika oldukça mağrurdur bu sahnede ama aynı zamanda hayatında bir dönüm noktası oluyor bu terk ediliş.

    özellikle alman işgaliyle eş zamanda, 2. dünya savaşı sırasında yıldızı parlayan marika bir gün babis'in rembetikosunu dinlemeye gidiyor. sevdiği adamın kaçtığı kadın rosa ile bir tür kadınsal çatışma yaşıyor ve buna bağlı olarak rosa'nın intiharı babis'le marika arasında onarılmaz yaralar açıyor.

    marika müzik kariyerine amerika'da devam etme kararı alıyor ve amerika'ya gidiyor. burada ironik bir şekilde kızının babası yannis'le karşılaşıyor. sonunu hiç düşünmeden babis'le ortaklığı bırakıyor ve yannis'le gidiyor. bu sekansta babis'in vedası oldukça can alıcı ve sosyolojik analizlerin zirvesinde şu repliğiyle: “yunanistan'ın en büyük felaketi izmir değildi. göçtü.” insanların hafif müziğe yönelmesi ve bir şekilde rembetikoya olan ilginin azalmasıyla kulüpler kapanıyor. biten savaşın ardından hızla toparlanan atina'ya göç yeniden başlıyor.

    bir süre sonra marika da atina'ya dönüyor ama şehir bıraktığı gibi değil, atina büyümüş, gelişmiş, kültür çatışmaları azalmış ve yepyeni bir yüze bürünmüştür. marika zaten yorgun, onun ve diğerlerinin vatansızlıkları her hallerinden belli artık...

    ve final sahnesi. marika ölüyor. hem de öyle ani, öyle basit bir ölümdür ki yalınlığı canımızı yakıyor. ama yine de rembetler kadar emin olduğumuz bir şey var ki, ölüm hayattan alınan hazza asla engel olamıyor.

    --- spoiler ---

    filmi birden fazla kez izlemiş biri olarak, izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. kaliteli müziğe, tarihe, aşka, adanmışlıklara ve nice yorgunluklara nefis dokunuşlar yapan bir film.

    ve bonus
  • bir kostas ferris eseri. sadece film olarak bildiğimiz değil, aynı zamanda tiyatro oyunu ve romanı var bu eserin. ve hiçbiri filmin birebir aynısı değil.

    1983 yılında ilk kez film olarak izleyiciye sunulan eserin hazırlık süreci 1957'de başlamış. kostas ferris markalı bir rebetolog, yani rebet müziği araştırmacısı. sayısız plak toplamış, dönemin etkin müzisyenlerini dinlemiş, tarihi araştırmış ve olanca rebetle rebetissanın hikayesini marika'yla, adriana'yla, thomas'la, babis'le karakterize ederek anlatmış. zamanın ruhunu, nasıl değiştiğini, kimin ölüp kimin kaldığını, gurbeti, sılayı, memleketli iken memleketsiz kalışları gösteriyor film de bu yüzden, hem masal hem gerçek gibi. stavros ksarhakos'un besteleyip nikos gatsos'un sözlerini yazdığı şarkılar filmin müzikalitesinin yer yer filmin kendisinden de öteye gitmesine vesile oldu öte yandan.

    derken doksanlı yılların başında bu senaryonun atina'da özel bir tiyatroda sahnelenmesi isteniyor. bu sefer müzikleri thesia panagiotou hazırlıyor, filmin soundtrack albümü kadar iyi bilinmese de eserin ruhuna yakın ve sahnelenişe daha uygun işler ortaya çıkıyor. marika rolünde vera krouska, babis rolünde ise yine filmdeki aynı rolden tanıdığımız nikos kalogeropoulos oynuyor. bu oyun versiyonunun gerek sahnelemesi gerekse anlatısı nedeniyle filme göre belirli farklılıkları oluyor. hayli başarıyla karşılanan tiyatro oyunu, rodos, kıbrıs ve israil'de farklı yönetmenler tarafından sahneleniyor. yıl 2007'yi bulunca eser sahibi ve yönetmen kostas ferris, bu oyunu sahnelemesi için ankara devlet tiyatrosuna davet ediliyor. thomas rolünde uğur çavuşoğlu, marika rolünde zeynep yasa ve diğer rollerde ankara devlet tiyatrosunun yetenekli oyuncuları, rüya gibi kostümler ve sahne tasarımıyla ekimde şaşaalı bir prömiyer yapıyor. iki yıl üst üste oynanan oyun, anlatılan hikayenin tarafı olan bir ülkede büyük bir başarıyla sahnelenince selanik'e, bugün kullanımda olmayan filia ekspresiyle turneye gidip orada da temsiller veriyor, türkçe oynanmasına rağmen salonları hıncahınç dolduruyor. müzikleri ve hikayeyi anlatış biçimiyle film versiyonundan özgün bir farklılık gösteren oyun, son olarak yunan bir ekip tarafından atina'da parthenon'un altındaki meşhur irodeio antik tiyatrosunda opera formatında son kez sahneleniyor 2016 yılında.

    2000 yılındaysa hem filmi hem de oyunu oluşturan özgün hikaye bir roman olarak yayınlanıyor. ancak romanın anlatısında da diğer formatları yer yer tamamlayacak yeni ayrıntılar da karşımıza çıkıyor. roman 2005'te *'ın özenli çevirisiyle "iki gözüm marika'm: rembetiko" adıyla literatür yayınlarından türk okurlara sunuluyor.

    bu üç farklı yapıt, müziğin de desteğiyle birlikte kocaman bir rembetiko evreni oluşturuyor, birbirlerinden küçük farklılıklarla ayrılsalar bile her biri birlikte deneyimlendiğinde ortaya çok katmanlı bir modern zaman miti ortaya çıkıyor. film olarak sanat dünyasına çıkana dek rembetiko türünden yunan kamuoyunun pek haberi yokken, film sayesinde bu müziği bütün dünya tanımaya başlıyor. kostas ferris kanımca bu nedenle farklı sanat dallarında birbirini destekleyip besleyen böyle bir kurgu evreni yarattığı ve dünya sanatına kazandırdığı için değerli bir sanat insanıdır.

    (not: yunancada "mp" sesi doğrudan "b" sesi olarak çıkarıldığı için sözcüğün aslı rebétiko şeklinde okunmaktadır.)
  • bende izi olan filmlerden biridir bu film. sağlam bir iz hem de.

    üniversite yıllarımda birgün, önceden pek de bilgim olmadan bir sinemaya girmiştim derslerden sıkılıp, bir öğle yağmuru sonrasında. arkadaş tavsiyesiydi ve sadece “yunan filmi bu, müzikleri de harika, seversin sen” demişti arkadaşım. gerçi bu yetmişti bana. bu film costas ferris’in “rembetiko” filmiydi.

    nerden bilirdim yağmurdan sonra gözyağışlarına boğulacağımı, kendi tarihimle yüzleşeceğimi, selanik’ten göç etmiş büyüklerimin tersine hikayelerini bu filmde göreceğimi...bana hep izmir’in fena halde selanik’e benzediği anlatılmıştı. izmir’den göçe zorlanmış o insanlarla sürgün yaşayan marika hep özlemi söylüyor film boyunca, yurdundan olmanın ne demek olduğunu sesiyle haykırıyor. ah marika, marikakiiii... acılarla dolu bir hayat nasıl da koyu bir bakış yerleştirmişti o iri gözlerine, resmen yakmıştı beni. her şarkıda, her müzikte bir özlem, bir yakarış...

    filmin bir sahnesinde “izmir’in kavakları” nın (ödemiş kavakları diye geçer filmde) ud çalınarak söylenmesi, bir başkasında aslen izmir’li olan ama göçe zorlanmış bu insanların türkçe küfür etmeleri ve dumanaltı meyhanelerde türkçe kahır çekmeleri, demlenmeleri de sarsmıştı beni. pek çok açıdan bu film ve müzikler nerdeyse başlangıç oldu benim için. neden hep içimde bir “bir kırık hava” vardır, sezmeye başladığım zamanlara denk geldi ve girdi yerleşti içime. hala ordadır...
  • costas ferris in 1983 yapımı unutulmaz filmi.

    --- spoiler ---
    filmde sürüldükleri yunanistanda toplanan rembetlerin izmirin kavakları türküsünü türkçe olarak ve ağlayarak söyledikleri bir sahne vardır ki siz de ağlamamak için zor tutarsınız kendinizi.
    final sahnesinde herkes ayağa kalkarak siftetelli*oynar. müthiş duygusal bir sahnedir, hele ki izmirli iseniz, izmirde doğup büyümüş biri için buraların ne anlama geldiğini çok iyi bilen biri iseniz, final sahnesindeki çiftetelli oynayan insanların ne hissettiğini sizden iyi kimse anlayamaz. yani bir izmirli için vuruculuğu 2 kat yüksek bir filmdir.
    --- spoiler ---
  • yunancada "rempetiko" seklinde yazilir (tabi yunan alfabesiyle). "mp" kombinasyonu "b" olarak okunduğundan aslı "rebetiko" dur..
hesabın var mı? giriş yap