• kadıköy'de eylem yapacak feministleri kastederek ''yarın,türkiye'deki toplam kaşar miktarının sadece %10'u buzdolaplarında,%90'ı ise kadıköy'de olacak '' diye tweet attı. sonra da sildi.

    zaten sabahtan beri, melih gökçek'in feministleri yanındaki heriflere dövdürtmesini kutluyordu. tweet'leri havada uçuşuyordu. üstüne bir de bunu yazdı..

    trt'de babasıyla birlikte program yapması boşuna değilmiş demek.

    birileri screenshot da almış. https://twitter.com/…9034495154860032/photo/1/large
  • yazarligim hakkinda bir yazi yazmis fi tarihinde. ikimiz de muhim insanlar olmadigimizdan kimse okumamis, dolayisiyla aylar sonra haberim oldu. yazi da pek muhim olmadigindan yine aylar boyunca hatirlamadim. bugun hatirlamamin nedeni ise birtakim gozlemler sonucu insanlari siniflandirirken, kolaylik olsun diye kategorilerin iyice idealize edilmesinin dumbuklugunu ve kacinilmazligini farketmem (o gozlemlerin dogru olmasi onemsiz, zira muhim kisi ve konu eksikliginden oturu bu bir savunma/cevap yazisi degil. yazacak daha uygun baslik da bulamadim napalim)

    neyse, entrylere bakip demis ki, bu kisi malumatfurus. surekli ansiklopedi ezberleyip her konuda bilgi sahibi olan bir tip yani. eyvallah. gozlem dogru yanlis, bir sekilde siniflandirma yapilmis. sonra idealizasyon basliyor: bu tipler yaraticiliktan yoksundur, her konuda bilgi sahibi olurlar ama fikir sahibi olamazlar cunku o bilgileri sentezleyemezler, orjinal bir yorum yerine ayakli bilgisayar gibi ancak baskalarinin kaydettigi bazi seyleri tekrarlayabilirler, vs. iyi de, malumatfurusluk bunlardan bagimsiz birsey; insan hem cok sey ezberleyip hem de normal bir sentez kabiliyetine sahip olabilir. iste bu ornekte kategorinin dumbukce idealizasyonu, gozlemlerin izin verdiginin otesinde, ortada rain man tarzi yari-otistik bir durumun zorunlulugunun hissedilmesidir. bunun kacinilmazliginin nedeni de, o tip bir insan halihazirdaki sablonlara daha kolay oturuyor olmasi. hayat boyu karsilasilan sittin tane adami, olayi, fikri beyin bir sekilde depolamak durumunda ve etkin bir depolama da o seyin essiz/kisisel/nadir ozelliklerinin kirpilmasina, hatta bambaska ozelliklerin atfedilmesine neden oluyor. bu da zaten qualia

    gecenlerde ben de super bir ornegini yaptim bunun: kediler balik yer diye gozlemisim zamaninda. sonra diyorum ki kedi dedigin balik hastasidir, baska birseye bakmaz, dengeli beslenmez, sadece deniz mahsulu yer ama denizden babasi da ciksa yer. oyle kafamda bir kedi hayvani imaji var. bir papalina attim bu imaja dogru, yemedi. zorladim biraz, yer misin yemez misin dedim, tik yok. gitti onun yerine kebap yedi. demek ki kafamdaki kedi-balik iliskisi son derece basite indirgenmis. ya da papalina balik degil. dur bi ansiklopediye bakip geleyim.
  • gazeteci oral çalışların oğlu; ilkokuldan sınıf arkadaşım. o zamanlar çalışkanlığı ve zekasıyla hepimizin takdirini toplayan ama yavaş hareketleri ve manasını çözemediğimiz bakışlarıyla bizi tedirgin eden bir arkadaştı.
  • reşat'ın sözlükte cirit atan kimliği üzerinden şahsına eleştiri getirenden de bizzat reşat'ın kendisiyle dalga geçme görünümüne saklanan değersiz, tekdüze ve basit sözlük başlıklarından da fena halde sıkılmış durumdayım.

    bugüne kadar insanların sözlüğü algılayış şeklinin şahsa göre değiştiğini ve bu durumda yazılanların sadece yazarın kendisini bağlayacağından hareketle ne reşat ne de diğer benzerleri hakkında özellikle yorumda bulunmaktan kaçındım. pekala reşat sözlüğü ve kullanış biçimini bu şekilde hareket ederek seviyor olabilir. genel format kurallarına uygun olduğu sürece, herkes burada istediğini yazmakta özgür. yazılan şeyler ne kadar gudik de olsa o adama gidip de "niye bunları yazıyorsun lan" sorgulamasını yapmak kadar abes bir şey olamaz.

    ama şimdi burada duralım. geçtiğimiz ay içinde reşat ve sözlükteki antipatik kimliği, bugüne kadar sözlükte hiç yapmadığı bir şey yaptı. ölümünün üzerinden saatler geçmiş bir oyuncu ismini o gureba başlıklarına malzeme etti. adamın daha bedeni soğumamış, sevenleri yakınları şok içindeyken akla hayale gelmeyecek bir basitlikle, çiğlikle o güzel adamı başlığına malzeme etti reşat. bunu yapınca aklıma birkaç yıl önce yaşadığımız bir olay geldi...

    reşat kardeşimiz sözlükte yine coşkun zamanlarını yaşarken, isim başlığının altına bir yazar entry girmişti. girilen şeye yazı demeye bin hacet. doğrudan reşat'ın bir aile yakınına çok ama çok ağır sözler içeren o kelime dizinlerine hakaret demek bile hafif kalırdı. doğal olarak reşat duruma üzüldü. konunun ailevi yönlere kaymasından duyduğu sıkıntıyı, üzüntüyü bana aktardı. yazdıklarının sonucunda kendisine dönen bu hakaretin onu ne denli etkilediği söylediklerinden çok net bir şekilde belli oluyordu. çünkü reşat'ın da çok iyi bilmesi gerektiği gibi her şeyin bir sınırı vardı. hassas noktalar vardı ve bunlara herkes riayet etmeliydi. edilmediğinde böyle nahoş görüntüler ortaya çıkabiliyordu...

    şimdi ben buradan reşat'a soruyorum. hayatını mesleğine adamış saygın bir oyuncuyu, herkesin zihninde bir şekilde yer etmeyi başarmış bu değerli insanı iki kuruşa bir başlıkta harcamanla sana ve yakınlarına edilen hakaret arasında ne fark var? "zaten yeteneksizdi, yaşlıydı, pörsümüştü" gibi bir üslupla daha mezarına konmamış, bu dünyadan göçüp gitmiş bir bedenin kelimelerle üzerine işemek neyin nesidir? bir aile yakının hakkında okuduğun o kokuşmuş kelimeler ile o vefat eden oyuncu hakkında yazdıklarını biraz olsun mukayese edebilir misin? sen bir aile mensubun için bu denli üzüntü yaşarken onun yakınlarını, hissettiklerini hiç mi düşünmedin?

    düşünseydin ben bunları yazmazdım zaten...
  • jordi cruyff ne kadar cruyff sa o kadar çalışlar kişisi..
  • "yarın türkiye'deki kaşarların yüzde doksanı kadıköy'de olacak" demiş...

    senin gözünde kaşar olmak, bizim gözümüzde sadece bir onur.
    asıl senin kadınlığı algılayışın ve yüklediğin anlamlar benim varoluşuma hakaret..
  • millet höt deyince it gibi tırsıp sildiği twitinin üzerine şimdi de sıçtığı boku teorize etmeye çalışmaktadır: "ispanya'da 80'li yıllarda "kaşarlar"(vulpes) diye bir kız grubu vardı.gerçek feminizm budur.şark usulü feminizmin vizyonu maalesef dardır."

    bok teorize edilemez babasının oğlu, istediğin kadar yırtın.
  • anaaa, ekşi sözlük'te yazarmış lan bu adam. tamamen tesadüfen medyatava sayesinde öğrendim. gerçek hayatta farklı, ekşi sözlük'te farklı bir kişi olduğunu zannediyordum oysa ki, bu yönde iddialara rast gelmiştim kendisinin ve sevenlerinin dillendirdiği. meğersem yazarlığı dondurulan zat reşat çalışlar'mış, alter egosu değilmiş. son gelişmelerden sonra da kendisiyle röportaj yapılmış. ahaha. lan ibibikler, niye gidip reşat çalışlar ile röportaj yapıyorsunuz, o adam değil ki yazan. aslı şöyle olması lazım o işin:

    x: yazarlığın neden donduruldu?

    z: facebook’taki "meme kanserinin farkındayım. statüme sütyen rengimi yazdım." grubuna gönderme yapan alaycı bir başlık açmıştım. (alaycı dediğim de meme kanserinin kaltaklık başlangıcı olması, benim alaycılıktan anladığım bu seviyede. işin ucunun nereye gidebileceğini düşünmeden, insanları hangi yönde ve ne derece provoke edebileceğimi hesaba katmadan, hangi insanları ne şekilde suçlamış ve aşağılamış olduğumu süzemeden bu tip bir başlığı açıyorum ve eleştirimi bu şekilde gösteriyorum. alaycılığın benim lügatımdaki anlamı bu)

    ama annesi meme kanseri olan bazı ekşi sözlük yazarları, bu göndermeyi anlamadılar ve kanser hastalarına ve dolayısıyla onların annelerine hakaret ettiğimi düşündüler. (hassasiyet gösterenlerin hepsinin annesinin meme kanseri olduğunu iddia etmemi sağlayacak ne içtim bilemiyorum, bilsem bu konuda da tavsiye verebilirdim sevgili okuyucularıma. tepki verenler arasında bu konu ile ilgili öznel değil de nesnel düşünce sahibi, mantıklı fikirleri olan ve kanser hastalığı ile uzaktan yakından hiçbir fiziki ilgisi olmayan tüm yazarları ve onların düşüncelerini bir anda hiç edebilecek bir mantığa sahibim. çünkü bu ülkenin geleceğinin internette ve sözlüklerde olduğuna inanıyorum, bu yüzden sözlük ortamlarındaki işime gelen düşünceleri dillendirip işime gelmeyen düşünceleri kale bile almıyorum. ayrıca olayı "anamı karıştırma" gibi ülkemdeki en çok eleştirilebilecek ve kendimi haklı çıkartabileceğim yüzeysellikteki bir seviyeye indirgemekteki hızıma da usain bolt bile erişemez. neyse)

    ekşi sözlük yönetimi de bu insanları yatıştırmak için benim yazarlığımı durdurma yolunu izledi. tabii ilk etapta görünen neden bu, arka planda birçok başka neden de var. (bu tip cümleler sarf ederek suları iyice bulandırıp insanların kafasını karıştırıyorum ki, merak uyandırabileyim. yoksa benim de bildiğim bir halt yok, olsa neden söylemeyim ki)

    bu engellemenin ne kadar süreceğini de bilmiyorum. 3 ay da olabilir, 3 yıl da olabilir. (mesaj kaygım var, kışkırtasım var, sözlük yönetimini kaşıyasım var)

    ekşi sözlük’e de türkiye’nin geneline hakim olan “sen nasıl benim anama laf edersin” mantığı hakim olabiliyor zaman zaman. (hala olayın "anamı karıştırma" seviyesinde olduğunu zannediyorum, çünkü algım bu kadar. zaten açtığım başlık da tamamen anne kavramı ile alakalı. tekrar hatırlatayım: meme kanserinin kaltaklık başlangıcı olması. şu anda açıklamaya çalıştığım problemi de tamamen meme kanserinin kaltaklık başlangıcı olması iddiam üzerine kurdum, bu yüzden anamı karıştırma diye sayıklıyorum sürekli olarak. çünkü konu direkt olarak anne ile alakalı. anne anne anneciğim)

    örneğin ekşi sözlük’te “aslan burcu kadınlarını sevmiyorum” yazmanız durumuda annesi aslan burcu olan ekşi sözlük yazarlarından “sen benim anama laf ettin. seninle görüşeceğiz” şeklinde mesajlar alabilirsiniz. (konunun seviyesini yerlere çektikten sonra yine aynı seviyeden örnekler veriyorum ki insanlar olayın gerçek yüzünü algılayamasınlar. çünkü meme kanserinin kaltaklık başlangıcı olması ile "aslan burcu kadınlarını sevmiyorum" cümleleri benim algımda aynı kefede. örneğin bir insanın yüzüne karşı "seni sevmiyorum" demek ile "sende kaltaklık başlangıcı var, çünkü meme kanserisin" demek arasında hiçbir fark olmadığını zannediyorum. tck'ya çok hakimim, bunun yanında vicdanım da bu konuda bana her zaman yol gösterici. "anamı karıştırma" demiş miydim? anam)

    böyle tuhaf bir kafa yapısı olan insanlar var. (konuyu mariana çukuru seviyesine çektim, yaftamı da yapıştırdım, oooh. bu seviyeye de bu yafta yakışır zaten)
  • ulan bu herif "toplumu rencinde etmek"ten herhangi bir dava zart zurt görmüyor da.. fazıl say'a sırf masumane bir "imam" esprisi yüzünden davalar falan açılıyor..

    çok kanıma dokunuyor. öyle böyle değil.

    kanıma dokunan reşat gibilerin ortalarda kelaynak gibi gezinmesi değil. kanıma dokunan bu ülkedeki andaval, cahil, öküz nüfusun, giderek daha da saçma sapan bir şekilde at koşturmaya başlaması.

    hayatta herhangi bir başarısı olmayan adam, gidip dünyaca ünlü sanatçıya "dini duygularım rencide oldu" diye dava açıyor.

    oral çalışlar'ın oğlu olmaktan başka hayatta herhangi bir başarısı olmayan adam ise açık açık hakaretler ediyor.

    reşat, burayı okuyorsan. sözüm sana. sen çok büyük bir kaybedensin. kazananı tutuyor olman, kazananın tarafında olman seni kazanan yapmıyor reşat. sen bu toprakların görüp görebileceği en kaybeden, ama bir o kadar da, doğal olarak, en değersiz varlıklarından birisin.

    üzgünüm reşat.. bu topraklara hiç bir faydan yok. olur a, gün gelir, devran dönerse, mırın kırın edip, viyak viyak ağlacaksın belki de, belki de değil, kesin, bilioruz.

    o günleri iple bile çekmiyoruz reşat. o denli değersizsin.
  • tam olarak babasına çekmiş.

    yıllarca sözlük yazarıydı bu adam. karşılıklı içmişliğimiz de var, elli sefer oturup konuşmuşluğumuz da. ama bugün çıkıp bir televizyon kanalında, hiç utanmadan sıkılmadan, "ekşi sözlük de diğer medya grupları gibi sermaye ilişkilerine bağlı olarak taraflıdır" diyebiliyorsa, yıllarca en solcu olup da paranın kokusunu alınca tayyipçilerin kuyruğuna yapışan babasına çekmiş demektir. bir dönem bir parçası olduğu bir yapıyla ilgili, aksini çok iyi bildiği halde, kamuoyundaki görece olumsuz tanınmışlığı da kullanarak yalan söylüyorsa alenen, iktidar kuyrukçuluğunda bir ömür boyu mutluluklar dilemekten başka bir şey gelmez elimden.

    babasının oğlu.
hesabın var mı? giriş yap