• olum ethan, senin 7. oyunda gördüklerin ve yaşadıklarından sonra vietnam gazisi bir deliye dönmen lazımdı ama köyde 2 yaratık gördün diye hala what the fuck tepkisi veriyon. what the fuck mı kalmış? sanki bu köye düşene kadar 9-5 memur hayatı yaşıyordun amk.
  • serinin tüm oyunlarının %50'si bir vanayla ilgilidir.

    nihayet bu oyunla birlikte artık şunu talep ediyorum; bundan sonra yapılacak oyunların en başında karakterin çantasında default olarak bir vana bulunsun lütfen. yani tüm yapımcılar sanıyorum takmış bu iteme kafayı; evren hangisi olursa olsun, koşullar ne olursa olsun oyunun bir yerinde mutlaka vana arıyoruz. bundan sonra acil durum çantamda vana bulunduracağım, kesin olağanüstü bir durumda lazım olacak. bunca insan yanılıyor olamaz.
  • oyunu yavaş yavaş ve haritadaki her kilidi açarak yaklaşık 12 saatte bitirdim (yalnızca "cannibal's plunder treasure" kaldı, ona tekrar dönebileceğimi zannettim ama plot çoktan sona ermişti). oyunun sunduğu hikayeden zevk alabilmek için oyunu dikkatli bir şekilde oynamak, detayları gözden kaçırmamak gerekiyor. aksi halde, hikayedeki birçok noktada boşluk olduğunu düşünebilirsiniz (gerçi hikayede mutlaka bazı boşluklar ve sorunlu yanlar kalıyor). oyundaki bütün notları bulmak, hazineleri, birleştirilebilen eşyaları ve saklanmış kristalleri fark etmek için pür dikkat oynamak şart. şimdi öncelikle hikayemize gelelim. yazının sonunda oyunun sevdiğim ve sevmediğim yanlarına ayrıca değineceğim.

    --- spoiler ---

    ethan winters'ın hikayesi kaldığı yerden devam ediyor. eşi mia ile 'rosemary' adında bir kızları olmuş. ethan her ne kadar louisiana'da yaşadıklarını unutmak istese de her an orayı, orada yaşanılanları düşünüyor. mia ise bu olaylardan pek bahsetmek istemiyor (neden istemediğini sonunda anlayacaksınız). ethan, rose'u yatırdıktan sonra mia ile akşam yemeği yemek için masaya oturduğu esnada elektrikler gidiyor ve mia vurularak öldürülüyor. mia'yı öldüren ve sonrasında rose’u kaçıranların chris ve onun emrindeki askerler olduğunu görüyor, o an için olup bitene bir anlam veremiyoruz. rose'u aldıktan sonra bizi, yani ethan'ı bayıltıyorlar. gözümüzü açtığımızda kendimizi karın altında, tuhaf bir yolda buluyoruz. içinde bulunduğumuz araç kaza yapmış ya da bir saldırıya uğramış. karda yolumuzu bulmaya çalışarak ilerliyoruz ve sanki ortaçağ'dan kalma, doğu avrupa'da (muhtemelen romanya'da) bir köye ulaşıyoruz. fakat köyde de işler yolunda değil. etrafta kurtadama (lycan) benzeyen yaratıklar var ve köy halkına saldırıyorlar. köy halkı da bu saldırılara anlam veremiyor ve bir nevi taptıkları 'mother miranda' isimli kült liderinin onları artık korumadığını söylüyorlar. hikayenin ilerleyen noktalarında, bu köyün alışılmışın dışında, hatta sapkın denen inançlara sahip kişilere de her daim kapı açmış bir yer olduğunu öğreniyoruz.

    köyde ve köyün etrafındaki dört 'lord'un (alcina dimitrescu, donna beneviento, salvatore moreau ve karl heisenberg) himayesindeki bölgelerde rose’u arıyoruz. ilk ziyaret ettiğimiz yer mother miranda tarafından dönüştürülen bir mutant olan alcina dimitrescu'nun şatosu/kalesi oluyor. burada alcina dimitrescu ve üç kızıyla (dimitrescu tarafından miranda sayesinde dönüştürülmüş olan bela, cassandra ve daniela) savaşıyoruz. dimitrescu'nun kızlarıyla mücadelemiz kısa sürüyor. bunları oyundaki çok sayıda mini boss'tan üçü olarak değerlendirebiliriz. mutasyonlarını oluşturan sinekler soğuk havaya karşı hassas olduğundan, kızları soğuk havaya maruz bıraktığımızda vücutlarını iyileştirme yeteneklerini kaybediyorlar ve kalıcı hasara açık hale geliyorlar. böylece onları kolayca alt edebiliyoruz. kızlarını öldürdüğümüz için bize öfkelenen lady dimitrescu'ya zehirli bir hançer saplayarak içindeki parazitin mutasyona uğramasını sağlıyoruz. normal şartlarda lady dimitrescu'nun mutasyona uğramış formunun, oyun içerisindeki notlardan öğrendiğimiz kadarıyla, "arbitrarily" gerçekleştiğini biliyoruz. oyunun pr aşamasında bu kadar ön plana çıkarılmış bir karakterin oyunun daha ilk saatlerinde alt ediliyor oluşu, bazı oyuncuları hüsrana uğratmış olabilir. bunun dışında, lady dimitrescu'nun bir esprisi de yok. geçmişine dair asilzade oluşu dışında pek bir şey bilmiyoruz. üç kızının geçmişi de aynı şekilde muamma. buralar doldurulmamış. dimitrescu'nun genel hikayeye de ciddi bir katkısı yok. bu da akla, bu karakterin "sex sells" mantığıyla, yani sadece dış görünüşten ibaret yaratıldığı düşüncesini getiriyor.

    lady dimitrescu'yu öldürdükten sonra rose'un şatoda olmadığını anlıyoruz. fakat duke (oyundaki merchant) tarafından rose'un parçalarından biri olduğu söylenen bir flask buluyor (içinde rose'un kafası var) ve köyün hemen dışındaki seremoni alanındaki sunağa bu ilk flask'ı yerleştiriyoruz. sırayla diğer 'lord'ların bölgelerini de ziyaret ediyor ve rose'a ait diğer flask'ları da ele geçiriyoruz. her 'lord'un tıpkı dimitrescu gibi "cadou" paraziti sayesinde ortaya çıkmış, kendine has özellikleri var. lady dimitrescu avrupa soylularında sık görülen bir kan hastalığına (hereditary blood disease) sahip, slav kökenli bir asilzadeyi temsil ediyor. oyunun timeline'ında ikinci sırada olan house'un sahibesi donna beneviento, italyan bir oyuncak bebek zanaatkarının kızı. akli dengesi yerinde değil. kızı küçük yaşta vefat etmiş. oyunun beneviento bölümünde, meşhur, gerçekleştirilemeyen silent hills projesini 'fazlasıyla' andıran sahneler var. oyundaki üçüncü house'un sahibi olarak karşımıza çıkan salvatore moreau, yarı balık yarı insan bir ucube. köyün "reservoir" isimli, değirmenlerle kaplı bir bölgesinde geçen bu bölüm diğer bölümlerin yanında sönük kalıyor. tıpkı house of beneviento'da olduğu gibi rose'a ait flask'lardan biri burada da kolayca ele geçiriliyor. final boss mother miranda'dan önce ziyaret ettiğimiz alman heisenberg'in fabrikası, dimitrescu şatosuna nazaran sönük kalsa da (atmosfer ve mekan tasarımı bakımından) reservoir ve house of beneviento'dan daha dolu ve canlı bir deneyim sunuyor. bir labirente benzeyen fabrika, yer yön duygusu zayıf olan oyuncular için zorlayıcı olabilir. daha önce sıkça bahsedildiği gibi, heisenberg, boss fight esnasında adeta dev bir transformers robotuna dönüşüyor. heisenberg'in kendine has özelliklerini düşününce (mesela x-men'deki magneto gibi manyetik alanları kontrol edebilme), resident evil evreninde böyle bir karakterle daha önce karşılaşmadığımızı söyleyebiliriz. bir mutanttan çok dev bir ölüm makinesini andırıyor. bu da resident evil evrenindeki geleneksel bioweapon temsilinde eğreti duruyor. tyrant'lar bile heisenberg'in yanında daha geleneksel kalıyor. hatta biz bile ilk etapta heisenberg'in dönüşmüş (the so-called mutated) haline karşı, onun icat etmiş olduğu tanka benzer makinelerden birini (chris redfield'ın yırtık dondan çıkar gibi hikayeye dahil olmasıyla) kullanıyoruz. bu kısımları daha da uzatmaya gerek yok.

    karl heisenberg ile mücadelemizden sonra mother miranda tarafından kalbimiz yerinden sökülerek öldürülüyoruz. hound wolf squad ve bsaa'nın (the bioterrorism security assessment alliance) birbirinden bağımsız olarak düzenlediği operasyonların ortasında kalıyor, chris redfield (hound wolf squad ekibinin lideri) ile oyuna devam ediyor, mother miranda'nın gizli laboratuvarını ziyaret ediyoruz. burada mother miranda'nın aslında kim olduğunu ve rose’u neden istediğini öğreniyoruz. mother miranda'nın kızı 1910'lu yıllarda ispanyol gribinden ölmüş ve bunun acısı, mother miranda'yı ağır bir yas sürecine ve nihayetinde depresyona sürüklemiş. mother miranda köyde bir mağarada kızının yasını tutarak dolaşırken (bazı kaynaklar intihar etmek üzere olduğunu iddia ediyor) bir tür superorganism olan megamycete'i keşfetmiş ve bu organizmadan enfeksiyon kaparak zaman içinde bugünkü halini almış. enfeksiyon, yaşlanmasını durdurmuş (bir nevi ölümsüz olmuş) ve ona çeşitli güçler kazandırmış. bunun yanı sıra mother miranda, bu organizmanın enfekte ettiği kişilerin bilincini içinde barındıran bir veri deposu olduğunu da düşünüyor. bu yüzden, megamycete'i kullanarak kızını yeniden hayata getirebileceğine inanmış ve yedinci oyunda ilk kez karşılaştığımız, 'mold' olarak adlandırılan küf-mantar üzerinde deneyler yapmaya başlamış. ayrıca bu süreci kolaylaştırabilmek için megamycete'den aldığı örnekleri kullanarak cadou isminde (romence hediye anlamında geliyor) bir parazit yaratmış. bu sayede enfekte olan kişileri kontrol edebilmenin yolunu bulmuş. kızı için uygun bir ‘vessel’ aradığı deneylerin çoğu başarısızlıkla sonuçlanmış ve deneklerin çoğu oyunda gördüğümüz 'lycan'lara (eğer kurt kanıyla birleşirse) veya diğer yaratıklara dönüşmüş. miranda'nın cadou deneyi, dimitrescu, beneviento, moreau ve heisenberg'de başarılı olsa da bu kişilerde de bir takım sıkıntılar veya dengesizlikler olduğu için onların da uygun birer 'vessel' olmadıklarına kanaat getirmiş ve bu 'mold' denilen yapı bütün köyün altına yayılmış.

    village'in hikayesinin resident evil lore'una bağlandığı yer ise, umbrella'nın kurucularından biri olan oswell e. spencer'ın bir tıp öğrencisiyken yolunun bu köye 'bir şekilde' düşmüş olması. mother miranda bir süre oswell'e mentorluk yapmış ve muhtemelen bildiklerini onunla paylaşmış ancak oswell, miranda ile ideallerinin farklı olduğunu görmüş. miranda yalnızca bir kişiyi, yani kızını hayata döndürmek isterken, oswell, tüm insanlığı etkileyebilecek ve onları birer süper insana dönüştürebilecek (eugenicist bir mindset'le insan evriminin bir sonraki basamağı olan) ve bulaşıcılığı yüksek bir virüs yaratmak istiyormuş. bu yüzden miranda'yı terk ederek yolculuğuna tek başına devam etmiş ama köyde gördüğü sembolü umbrella'nın logosu haline getirmeyi unutmamış. afrika'da bulduğu progenitor virüsten de miranda'ya yazdığı mektupta bahsetmiş (ilgililer resident evil 5'in ek paketini oynarlarsa bu süreci daha iyi anlarlar). spencer'ın, mektuptan mother miranda'ya karşı büyük bir saygı beslediği anlaşılıyor. (spencer) miranda'nın çalışmalarını ilham verici bulduğunu ve hayatı boyunca ona minnettar kalacağını ifade ediyor.

    yedinci oyunda gördüğümüz the connections grubu (büyük ihtimal oswell'in mektuplarından veya belgelerinden miranda'nın varlığını öğrenerek) miranda ile iletişime geçmiş ve ona yardım teklifi götürmüşler. böylece miranda'nın umutları yeniden yeşermiş, mold'un bir sample'ını ve kızının dna'sını the connections'a vermiş. böylece e-series denilen son nesil biyolojik silah "eveline" (yedinci oyundaki) yaratılmış. miranda da bu araştırma sürecinde annabelle gemisindeymiş ve kazanın (geminin louisiana'da karaya oturması) ardından kaçmış. sanırım eveline'in dengesizliğini görünce kızı için uygun bir 'vessel' olmayacağını anlamış olmalı. fakat buralar hikayenin boş kısımları, yani doldurulması 'şimdilik' oyuncunun hayal gücüne bırakılıyor. başka bir tahmin daha yürütmek gerekirse, bsaa ve chris redfield'ın liderlik ettiği ekip, the connections ve miranda arasındaki ilişkiyi öğrenince miranda'nın peşine düşmüş olmalı.

    bu sırada the connections, miranda'yı rosemary winters'ın varlığından haberdar edince, miranda, rose'un kendi kızı eva'yı yeniden hayata getirebilmek için kusursuz bir 'vessel' olabileceğine inanmış, önce mia'yı kaçırmış ve üstünde deneyler yaptıktan sonra mia'nın kılığına bürünerek ethan ve mia'nın evine sızmış. oyunun başında chris redfield tarafından öldürüldüğü zannedilen mia değil miranda'nın ta kendisiymiş. fakat chris, miranda'yı öldürdüğünü sandığı için cesedini de rose'la aynı araca koymuş. chris gibi tecrübeli bir asker bunu nasıl tahmin edememiş, hayret doğrusu! oyunun başındaki kazaya da miranda sebep olmuş ve rose'u kaçırmış.

    chris ile bu bilgileri öğrendikten ve mia'yı da kurtardıktan sonra ethan'ın aslında ölmediğini görüyoruz. ethan baygın bir haldeyken eveline'i görüyor ve eveline, ethan'a louisiana'da jack baker tarafından çoktan katledildiğini ama mold sayesinde hayatta kaldığını (hatta tamamen mold'dan oluştuğunu) söylüyor. tabii böyle bir durumu ethan'ın nasıl olup da şimdiye kadar fark edememiş olduğu muamma! böylece yedinci oyunda ve village'da ethan'ın bu kadar darbe almasına, hatta kolu bacağı kopmasına rağmen nasıl hayatta kalabildiğini öğreniyoruz. meğerse kopan kolu bacağı uhuyla yapıştırır gibi takmanın arkasındaki mantık buymuş! bu gerçeği mia biliyormuş ama bunu chris'ten saklamış. peki neden? oyun bunu söylemiyor ama the connections'ın hazırlamış olduğu başka bir panzehirin olmadığını biliyoruz. ayrıca ethan'ın deney malzemesi olmasını istemiyor olabilir ama tabii bu çok da tatmin edici bir açıklama değil. bunlar oyunun hikaye anlatımının sorunlu yanlarından bazıları. yine de re: village'in resident evil evrenine ve yedinci oyuna referanslar vermediği, hikayeyi bir önceki oyun ve lore ile birleştirmeye çalışmadığını söylemek haksızlık olur.

    ethan durumunu öğrendikten sonra duke'un da yardımıyla miranda'yı buluyor. miranda'yı öldürdükten ve kızını kurtardıktan sonra vücudunun dağılmaya başladığını fark ediyor. rose'u chris'e verdikten sonra chris'in elindeki patlayıcı tetikleyicisini alıp megamycete'e doğru yürüyor (chris'le oynadığımız kısımda megamycete'e bir patlayıcı yerleştirmiştik). bütün köyün ethan'la birlikte havaya uçtuğunu 'yine' bir helikopterden izliyoruz. bu arada bsaa'nın köydeki operasyon için 'sıradan' asker değil biyolojik silah gönderdiğini de öğreniyoruz (askerlerin yüzleri eski oyunlardaki enfekte olmuş zombilere benziyor).

    credits ekranından sonraki videoda rose'un büyüdüğünü, babasının yeşil ceketini giydiğini ve her hafta babasının muhtemelen temsili mezarını ziyaret ettiğini görüyoruz. bu videodaki en önemli nokta ise rose'un sürekli takip edildiği ve kontrol altında tutulduğu (oyun esnasında hound wolf squad'ın radyo konuşmalarını dikkatlice dinleyenlerin daha önce yakalayabileceği bir detay) anlıyoruz. yani rose'un 'dengesizleşme' ihtimalinden çekiniyor olabilirler, bu yüzden en ufak yanlışında indirmek için hazır gibiler. megamycete mother miranda'nın dediği gibi bir "data storage," bir katalogsa, içinde eveline'in de, ethan'ın da bilinci olmalı (mold'un bulaştığı herkesin bilincinin megamycete'in içinde depolanladığı söyleniyor). bu yüzden rose'un tekinsiz olduğunu tahmin etmek zor değil ve hikayeye buradan devam edeceklerini düşünüyorum. zira rose'un mezar ziyaretinin ardından ethan'ın (babanın) hikayesinin bittiği söyleniyor, yani kızın hikayesinin başlayacağını tahmin edebiliriz. tabii bu durumda leon, chris, claire, ada gibi hayranlar tarafından çok sevilen karakterlere ne olacak? farklı yan oyunlarda mı göreceğiz? yoksa yaşlanmış hallerini mi göreceğiz? aradan kaç yıl geçtiği bile belli değil. rose'un yaş almasında da eveline'de olduğu gibi bir tuhaflık (hızla yaş alma) olabilir.

    --- spoiler ---

    hikayenin dışında serinin hayranları için oyunun içine yerleştirilen bazı küçük detaylardan da bahsetmek istiyorum. ethan winters'ın odasında george trevor tarafından yazılmış olan "a historical look into the architecture of eastern european castles and keeps" adlı bir kitap görüyoruz. george trevor, spencer malikanesini tasarlayan kişiydi. ethan'ın odasında gördüğümüz bir diğer kitap ise joseph kendo'nun "gun survivalist: a heavy firearms manual for field combat situations" kitabı. joseph kendo da resident evil 2'deki "kendo gun shop'ın" sahibi robert kendo'nun kardeşi. bu tarz küçük detaylar serinin hayranlarının hoşuna gidecektir. resident evil 4'te karşımıza çıkan 'merchant' sisteminin dönüşü de fena değildi. e tabii bunun optimizasyon ekmeğini de resident evil 4'ün hazırlanmakta olan remake'inde eminim yerler. oyundan sonra açılan artwork'lerde duke'un 5. lord olarak planlandığı ama sonradan vazgeçildiği de yazılmış. muhtemelen o da diğer 'lord'lar gibi başarılı bir cadou deneyi, fiziksel yapısında tıpkı lady dimitrescu'dakine benzer bir anormallik var. zaten sıradan bir insan olsaydı sanırım oyundaki dört 'lord' ve miranda’yla bu kadar derin bir etkileşimde bulunamazdı.

    bu detayların yanı sıra, oyunun başında mia'nın okuduğu hikayenin animasyonu birçok kişiye hp: deathly hallows'u hatırlatacaktır. malumunuz japonlar aranjman ve potpuri işinde oldukça iyidirler... mekan ve karakter tasarımlarını beğendim ama görsel anlamda biohazard'ın üzerine çok bir şey konmuş hissiyatı vermiyor. playstation 5'in dualsense'iyle gayet uyumlu silah tetikleri kullanılmış, farklı silahlarda farklı hissiyatları başarıyla yansıtıyor. soundtrack adına pek bir şey yok. akılda kalıcı bir melodi yok. oyunun açılış ekranında ve sonunda kulağa hoş gelen parçalar vardı. credits ekranın sonunda çalan şarkı da re7: biohazard'daki "go tell aunt rhody" kadar ikonik değildi. oyun mekanikleri yedinci oyundan çok farklı değildi ama sunulan oyun deneyiminin, büyük ihtimalle atmosfer sebebiyle, yedinci oyundan daha zevkli bir oyun deneyimi sunduğunu düşünüyorum. özellikle klostrofobik ortamları sevmeyen benim gibiler için doğu avrupa'da bir köy tasarımı nispeten daha ferahlatıcı oluyor. gerçi orada da kullanılan renk paletleri hoşuma gitmedi. hiç gerçekçi durmuyordu.

    bu oyunun en büyük eksisi plot'daki sorunlar. ne yazık ki, hemen hemen tüm resident evil oyunlarında buna benzer sorunlar bulmak mümkün. ama bu oyunu kötü yapmıyor. 2021 standartlarında kesinlikle kötü bir oyun değil. hatta ubisoft'un assassin's creed serisiyle kıyaslarsak capcom en azından iki oyundur yeni bir şeyler deniyor. aynı şeyi ısıtıp ısıtıp önümüze koymuyor.

    25. yılına geldiğimiz şu günlerde, capcom artık resident evil markasına veda etmeli ve her ne kadar şirket açısından riskli bir hamle olsa da yeni arayışlara yönelmeli. böylece ortaya gerçekten farklı ve yenilikçi projeler çıkabilir.

    bir noktada fanlar da fanı oldukları oyunlarla vedalaşmalı, bu fanı oldukları şeyin hayrına olur.
  • oyunun geneli için olmasa bile doll maker kısmı için hakkının verilmesi gereken oyun. ikinci boss aşırı iyiydi. çok başarılı bir gerilimdi. boss kısmı cok kolaydı ama bunu çok sevdim, çünkü öldürmeye değil gerilime odaklanmışlar. o evde koşarken yaşadığın gerilim yeter. saf korku ögesi yapmalarına ayrı bayıldım.
  • harika bir oyun olmuşsun sen be village. buraya belki daha detaylı bir anlatım bırakırım sonra ama sıcağı sıcağına bir kaç şeyi belirtmek lazım.

    farklı mekanikler, yer yer aksiyon yer yer bulmaca yer yer bol gerilim sunan farklı sekanslar, kale, köy, fabrika, dağdaki ev gibi bir çok detaylı ve özenilmiş mekan, her anıyla geren atmosfer ve düşmanlar, karakterin gelişimi, hikaye anlatımı yani oyun bir çok konuda harika iş başarmış gerçekten.

    dimitrescu kalesinde yaptığınız keşif, karşılaştığınız düşmanlar ayrı güzel, köydeki keşif ve aksiyon ayrı güzel, diğer mekanların kendine has oynanış mekanikleri ayrı bir keyif yine. şahsi bir benzetmeyi de ekleyeyim, tabi ki benzer oyunlar değiller ama oynarken dark souls oyunlarındaki keyfi aldım ben. gerilim, keşif ve karakter gelişimini başka bir şekilde ele alarak dark soulslara yaklaşan şekilde başarıyla yansıtmışlar. ben bayıldım açıkcası, 10.5 saatin her dakikasından keyif aldım.

    keşif, aksiyon, gerilim, korku, karakter gelişimi, atmosfer... bu 6 kelime özetliyor oyunu. eksikleri yok mu? illa ki var. boss fightlar bence tadındaydı ama kesinlikle daha iyi olabilirmiş, keza bulmacalar bir tık zor dizayn edilebilirmiş. ama her an ensenizde bulunan gerilim, yaptığınız keşiflerin güzel ödüllendirilmesi, muazzam atmosferi, hikayesi, oynanışı derken eksi yanları hiç yer tutmadı aklımda. müzikleri ve finali de bir ayrı güzeldi. gerçekten etkileyici bir hikaye anlatımına sahip oyun.

    yukarıda bir kaç yazar "videosunu izledim gerilim yok, şöyle olmamış böyle olmamış" vs diye yorum yapmış. şaka mısınız arkadaş siz? videosunu izledim nedir yav? oyun bu. gel oyna da bakalım gerilim-korku var mı yok mu?

    tanım: resident evil ana serisinin taş gibi olmuş 8.oyunudur.
  • vay canına diyorum sayın seyirciler. re7, re2 remake, re3 remake hepsini oynadım. hepsi de iyi oyunlar. amaaa village her şeyi geliştirmiş, rafine etmiş ve üstüne koymuş. diğer oyunların hepsinden rahatlıkla daha iyi diyebilirim.

    4k rtx max settings hdr oynuyorum. her saniyesi şahane. oyunun henüz ortalarındayım sanırım. ilk defa bir oyunu doğal bir şekilde 100% yapacağım sanırım. oyun akıyor. mekanlar neredeyse fotorealistik. ses dizaynı şahane. oyunun tasarımı tamamen başyapıt. önceki oyunlardaki gibi ucuz bir şekilde jumpscare'in bokunu çıkarmamışlar. ustaca bir oyun olmuş.
  • bundan 2 sene evvel çin'de yarasa yiyen bi pezevenk yüzünden en nihayet evvel gün covid oldum. dedim hem sıkıntıyı gideririz, hem kafa yorarız biraz puzzle - survival falan kurdum oyunu. şimdilik devam ediyorum dimitrescu castle kısmını yeni bitirdim. oyun bitince tekrar editlerim ancak her şey bir yana mekan tasarımları ve atmosfer ayrı bir harika. hele bir de kallavi bir gpu kullanıyorsanız aldığınız keyif daha da artıyor.

    oyunu 36 saat içinde iki kere bitirdim easy ve hard modda. oyun bitti editi spoiler ibaresinin altında yer almaktadır, spoiler içerebilir. yazının devamı için dinlenilesi müzik

    --- spoiler ---

    ethan winters yine bildiğiniz gibi daha oyunun başında elini kolunu kestiriyor kaptırıyor. neyse ki medic kit var kafan kopsa seni hayatta tutuyor.

    --- spoiler ---

    oyunun genel anlamda konusuyla alakalı yazacak pek bir şey yok 800 tane video, yazı vs zaten internette mevcut. ben kişisel gözlemlerimden bahsedeceğim biraz;

    - oyunu ana hatlarıyla dört bölüm olarak ele almak gerekiyor 4 hanedan üzerinden ama öyle chapter 1-2-3-4 şeklinde dümdüz değil tabii. her birisi benim kafamda bir şeylerle bağdaştı ve sanıyorum capcom bu amaçla oyuncuları biraz ondan biraz bundan diyerek tavlamaya çalışmış ki gayet yerinde bir davranış olmuş.

    1. bölüm oyun çıkmadan evvel cayır cayır reklamlarda gösterilen lady dimitrescu ve onun kalesinde geçiyor. bana bu bölüm birebir 7. oyunu seven insanlar için dizayn edilmiş gibi geldi. oyuna daha yeni adapte olmaya çalışıyorsun, elinde alet edevat yok doğru düzgün daha çok kaç - saklan temposunda ilerleyen bir bölüm.

    2. bölüm ise cayır cayır silent hill modunda ilerleyen donna beneviento'nun malikanesinde geçiyor. 2 kere silahla ateş ettim mi emin değilim bu bölümde. ve nedense gelip gideceğim yerleri bilsem de -köy, fabrika ve kaleye göre çok daha stabil bir haritalandırması olmasına rağmen tırsa tırsa oynadım 2. seferi.

    3. bölüm ise pek çok resident evil severin favori oyunu olan 4. oyun gibi geldi bana daha çok. hatırlayanlar olacaktır leon (bkz: leon scott kennedy) ile gölde hakladığımız bir yaratık vardı. bu bölüm, dördüncü oyundaki mekan dinamiklerini değiştirip bir kaç puzzle ile bize sunulmuş revize hali gibi geldi bana. eski oyunla bağdaştırdığım için epey hoşuma gitti net.

    4. bölümdeyse oyunun magneto'su olan karl heisenberg ve onun fabrikasıyla haşır neşir oluyoruz. bu bölümü de ayrı şekilde sevdim çünkü ethan'ın en guvvatlı olduğu bölüm bu bölüm. biraz akıllıca oynayıp tasarruflu şekilde bu bölüme geldiyseniz gerekli silah geliştirmeleri ile düşmanların içinden adeta blazkowicz (bkz: william b.j. blazkowicz) gibi kafayı kırmış şekilde geçebiliyoruz.

    - oyuna başlarken yukarıda yazdığım ve pek çok kişinin bahsettiği gibi oyunun mekan tasarımları, efsane - mükemmel - harika - dehşet verici!

    - bu mekan tasarımları ile yaratmaya çalıştıkları atmosferi kombine hale getirince 8 küsur saatlik harikulade bir eğlence bileti elde ediyorsunuz.

    - ethan, mother miranda tarafından kalbi sökülerek öldükten sonraki kısımda eveline ile konuştuğu esnada müthiş bir oha çekiyor insan, ve "hasiktir lan olay aslında 6. his filmiymiş" diyor. bu kısmı oyunu hemen üstüne ikinci defa oynarken önceden fark edebiliyoruz aslında. mesela bir tanesi dimitrescu'nun kızları ethan'ı el ense yapıp odaya astıkları esnada dimitrescu onun kanını içince bir terslik olduğundan söz etmesi. başka bir tanesi de oyuna ilk başlarken benim de yukarıda yazdığım kopan el ayakları birleştirebilmesi durumu :)

    - genel anlamda mother miranda ve rose ilişkisi hikaye içinde basit kalsa da 4 hanedan ve onun dinamikleri ile hikayenin ilerlemesi efsane lezzet katmış oyuna. tek düze kaç saklan hayatta kal ya da şarabı bitirip "fatih'in topları, fatih'in topları" nidaları eşliğinde adam öldürme olayı olmaktan çıkmış böylelikle oyun.

    - witcher'ı izleyenler netflixteki yaratık külliyatını da izlemişlerdir diye tahmin ediyorum, orada yaratıkları daha dolu ve derin yapabilmek adına pek çok coğrafyadaki mitleri, efsaneleri araştırdıklarından bahsediyorlardı. village of shadows olayı bana biraz onu anımsattı. sanki yerel halkın böyle bir efsanesi varmış da capcom bunu başarılı bir şekilde resident evil evrenine dahil etmiş gibi. yani village of shadows'un animasyonlu kısımları, hikaye ile paralel şekilde ilerlemesi çok çok hoş olmuş 10/10

    - buraya village of shadows animasyonu ile benzer gördüğüm iki yapımın daha linkini bırakmak istiyorum,
    -watership down intro
    -deathly hollows

    - oyunun tek eksik yanı biraz daha müzikal anlamda bir şeyler sunulabilirdi, ethan ile kaçmaya çalışırken devamlı bir gerilim müziği, çatışırken bir gerilim müziği var. insanı biraz daha gaza getiren şeyler olabilirdi bence. resident evil 4 oynarken winamp ile moonspell'den alma mater açar da dalardım zombilerin arasına :)

    - ethan'ı biraz daha deliliğe yakın, gözü dönmüş bir karakter olarak yansıtabilirlermiş bence. dozu biraz hafif kalmış bunun :)

    - bir de son bölümdeki heisenberg ile geçen her diyalogda, her karşılaşmada "aha iş birliği yapacağız, soracak bize" diye oynadım ama pek öyle olmadı. keşke seçim şansımız olsaydı. ve heisenberg çok tek düze bir tasarım gibi görünsede efsane bir karakter olmuş. kendileri oyundaki favorimdir.

    - son olarak duke... resident evil 4'te ansızın bir köşeden önümüze fırlayıp "welcome..." diyen dayı gibi sessiz sedasız alakasız yerlerde karşımıza çıkabilen tüccar görünümlü bir arkadaş. oyunda kendiyle alakalı bir hayli az bilgi mevcut ve 4. oyundaki gibi alelade bir tüccardan ziyade oyuna daha çok dahil olan bir karakter olduğu için keşke hakkında daha fazla veri olsaydı. ama kendiyle alakalı öğrendiğim ve ikisi de birbirinden mantıklı olan teori mevcut.

    -1. teori aslında oyunda 4 değil ama 5 hanedan olduğunu ve 5. lordun duke olduğu yönünde. bu teoriyle alakalı şöyle bir video mevcut sabitlenmiş olan ilk yorum beni yarmıştır :)
    -2. teori ise o da tıpkı diğer dördü gibi mother miranda'nın deneylerinden nasibini almış biri, o sebepten her yere rahat rahat gidip gelebiliyor, başı derde girmiyor.

    kapanış şarkısı

    velhasıl capcom arada sırada inişli çıkışlı işler yapsa da resident evil village gerçekten olmuş bir oyun. keşke 8 saat gibi kısa bir sürede bitmese demeden edemiyor insan. önceki oyunlara kıyasla bir tık daha duygusal anlamda oyuncuyu yakalayan bir oyun olması belki bunda önemli faktör. eskisi gibi oyun oynayan, oyuna zaman ayırabilen biri değilim ama gerek hikayesi, gerek karakterlerin arka planları gerekse mekan tasarımları ve atmosferi ile son yılların bu türdeki en iyi oyunlarından birisi olmuş. oynayın, oynattırın. ..

    9,5/10
  • tek kelimeyle muazzam bir oyun, inanılmaz bir emek var oyunun her karesinde bunu hissediyorsunuz.

    benim gibi çalışan ve kısıtlı zamanınızda sadece en iyileri oynamak isteyen biriyseniz ölmeden önce bu oyunu oynamak zorundasınız.

    playstation’un exclusive oyunları dışında hikaye tabanlı tek kişilik kaliteli yapımlar artık maalesef gelmiyor. resident evil village bu konuda bir cevher.

    resident evil 7 ile başlayan fps kamerası ve seriye yeni bir soluk getiren hikayesiyle, grafik motoruyla mükemmel ilerliyor re serisi

    bana göre son 5 yıl içinde çıkmış; hikaye tabanlı single player; en iyi üçüncü oyun.

    ilk ikisini soracak olursanız

    1 god of war
    2 the last of us part ii
    3 resident evil village

    teşekkürler capcom
  • alıp oynayana kadar sosyal ortamlarda bırak videosunu izlemeyi, adının bile aratılmaması gereken oyun.

    yukarıda spoiler yiyen arkadaşın ne dediğini daha da açıklayayım: youtube'a "resident evil village" yazdığınızda alakalı videoların neredeyse tamamında spoiler içeren thumbnail'ler kullanılmış, misal orçonun biri oyun boss'unun dönüşüm geçirmiş halini resim olarak koymuş, bunun gibi daha bir sürü spoiler içeren resme sahip video var.

    bence bu yaşanan olay çok büyük bir skandal, oyun dünyasının çernobil faciası desem yalan olmaz. ufacık bebenin eline pahalı cihazları veren anne-babanın, ayrıca içerik denetlemeden yoksun youtube'un yanında, suçun büyüğü tabii ki capcom'da. sırf metacritic notları yüksek çıksın diye eğitimsiz ve zeka geriliği olan insanlara daha oyun piyasaya sürülmeden "al bu oyunu oyna kanka" dersen gelir halıya da sıçar.

    canımızı sıkan milyon olay olduğu için pek etkisini görmedik, capcom kendi kaybeder.
hesabın var mı? giriş yap