• (bkz: resim)
  • hocam çizdim ya işte yüz ver dediği dersin adı
  • türkiye de mobilyalarına uygun renklerde aranılan sanatın adı
  • genelde, rahatlatıcı, keyifli ve coşkulu bir uğraşı sonrası ortaya çıkan eserlerle temsil edilir.
    bakınız;
  • aslında benim tablolarımda hep bir hikaye var diyen amerikalı ressam edward hopper, bir röportajda kendisine sorulan ;
    " insan yazım dili varken neden tuvale resim yapmayı yeğler ki" sorusuna şöyle cevap verir ;

    "kelimelerle anlatabilseydim resim yapmam için bir neden olmazdı ..."
  • yeteneksizliğime karşın inanılmaz ilgi duyduğum ve sevdiğim sanat dalı. derin bir ormandaki küçük bir filiz, fırtınalı bir denizdeki savrulan bir gemi, ıslak bir sokak, cılız bir gün ışığı.. o an orada bulunma isteği ve oradan ressamın aklına konuk olmak bir seyirci olarak müthiş keyif veriyor. bununla birlikte diğer tarafta da olmak istiyorum. yetenek edinilmez ama teknik öğrenilebilir. üstelik bu, bakılan resmi daha anlamlı kılar. başka bir deyişle ressami anlamaya yardımcı olur diye düşünüyorum. tabii bu girdiyi de bir yere bağlasam güzel olurdu ama işte konu bende de havada.
  • tablolarla alakalı uygun bir başlık bulamadım, bu entyri öğrenip aklıma geldikçe anı defteri gibi düzenleyeceğim. en sevdiklerim olsun, ben de unutmayayım.

    1-
    the huguenot, john everett millais

    bu tablodaki kadın katolik, erkek protestan (huguenot da fransız protestanlara deniyor). ((bkz: huguenot)). beyaz kuşak katolikleri temsilen kollarda. protestanlara da o zamanlar katolik çeteler büyük zarar veriyor.
    kızımız sevdiceğini korumak istiyor ve koluna beyaz kuşağı doluyor ama delikanlı kabul etmiyor bunu. başına geleceklerden korkmuyor, sadece kıza bakıyor ama ne bakmak.. kabulleniş, sevgi, şükran o kadar net geçiyor ki bu tarafa. bu duyguyu böyle güzel verebilmiş birine ancak şapka çıkarılır. kızın da yüzü aksine endişeli, ikna etmeye çalışıyor gibi. okuduğum kaynak son görüşmeleri olduğunu yazmış, bu da tabloya baktıktan sonra çok buruk hissettiriyor.
  • hakkında ne zaman bir şeyler izlesem ya da bir şeyler okusam nabzımın tavan yaptığı sanat dalı...

    hele o eşzamanlı bir şeyler resmeden programlar yok mu, nefesim kesiliyor anbean ortaya çıkana.

    o tuval ve üstünde renklerin ya da çizgilerin rasgele bir araya geliyormuş gibi oluşturduğu bütünlük bana hep mucizevi gelmiştir. kendimi bir acz içinde hissediyorum ne zaman bir resme baksam. o an önemli olan ne kompozisyondur, ne de anlattığı şey...

    kendi başına anlamlı olmayan çizgi ve/veya renklerin bir araya gelerek bir anlamlılık oluşturması başlı başına hayranlık uyandırır. bizlere de farklı da olsak, zıtlık içinde de olsak örgütlü toplum'un ne de güzel bir şey olduğunu anlatır aslında. bir de hatay halkı gibi bir arada yaşamanın değerini çarpıcı bir şekilde gösterir.

    resme yeteneğimin olmaması ne acı...
hesabın var mı? giriş yap