• kamudaki esas sorun memur fazlalığından çok personelin verimsiz çalışması, adaletsiz personel dağılımı, onun oyu bunun buyu derken iş olmayan yerlerde aşırı personel birikimi, zor ve iş yükü fazla yerlerde de personel azlığı. bu azlık da tesadüf değil! kamuyu idarecilerden çok parti teşkilatı yönetiyor. işler düzgün yürümüş yürümemiş adamların zerre şeyinde değil. kendi adamları istediği yerde mi evet, telefonla iş gördürebiliyor mu evet. gerisi koy gtüne gitsin.

    şu zihniyetle kamunun düzelme ihtimali yok, kanunu da değişirsen anayasayı da değiştirsen yok!
  • kamuda bir birimin sorumlusuyum. ciddi bir iş yüküm var. başka ilçelerde 3 4 kişinin yetiştirdiği işi tek başıma yapıyorum. nasıl bir amirlikse personelim yok. yaptığım işin hakkı en azından 2 kişi. o da yara kasa yani. 13 yıldır kamuda çalışıyorum emeklisi gelmiş, kaşarlanmış memurlar haricinde yayan, yatan adam söylendiği kadar yok bence. yıllarca mesaiye kalıp, eve dosya taşıdığım dönemler oldu. mobingin alasını yaşadım. en ufak bir şeyde tutanakla, kovuşturmayla tehdit de edildim. özel sektörü aratmıyorlar devlet eliyle de sağolsunlar.
  • özel sektördeki gereksiz insan fazlalığıyla aynı seviyededir. neden özellikle memuriyete giydirildiğini anlamak güç. 6 yıldır özel sektördeyim, sırf birilerinin tanıdığı, eski çalışanı vs olduğu için hiç hak etmediği pozisyonlara getirilen, hem teknik, hem sosyal açıdan yetersiz ve gereksiz o kadar insan gördüm ki anlatamam. yerine eşek bağlasanız o işi yürütecek insanlar linkedin'de "başarılı insanların yaptıkları 10 şey" diye kafa sikiyorlar. farkında değil misiniz?
  • gereksiz = fazlalık;

    resmi kurumlardaki gereksiz memur fazlalığı = anlatım bozukluğu,

    sonuç = ekşi sözlükteki gereksiz yazar bozukluğu
  • nicelikten önce niteliğe bakmak gerek. devletin her hangi bir kurumunda en basit bir işi dahi naz etmeden yapana denk gelmedim. önce memurlarların stockholm yönetimi zamanındaki finlandiya devlet memurları gibi davranmayı kesmesi gerek, niceliğe de bakarız bir ara..
  • bir gerçek.

    lakin bu mevzuyu şöyle ele almak lazım, bazı kurumlarda emeklilik yaşı gelmiş, kendini bir şekilde kızağa çektirmiş, iş yapmaya eli değmeyen bir sürü memur mevcut. vallahi de bunlara verilen maaş çöpe gidiyor. bunların hepsi küçük oğlanı da evlendirip emekli olma peşinde.

    yetki sahibi olsam, hazır ohal dönemindeyken bir khk çıkarıp zorunlu emekli ederim bunları. salarım müfettişleri, iş yapmayan emekliliği gelmiş kim varsa emekliliğe. lamı cimi yok.
  • açık konuşacağım. uzmanlık gerektiren memuriyetlerde kızak kadrolar harici eşşek gibi çalışmaktadır. b kadro memurlar ile bankamatik tabir edilen eskinin ağa babası memurlar bir zamanların mülga edilmeyi bekleyen yeniçeri ocağına dönmüş durumda.

    memurun iş güvencesi kaldırılırsa diye korkmuyorum, zira bu iki memur alt sınıfına dahil olmam oldukça zor görünüyor. o sebeple benim açımdan sıkıntı yok. bana tek koyan şey, en eğitimlisinin dahi "bikbikbik memurlar yatıyor yaa" demeleri. kendilerine gelse inovasyon departmanında çalışırlar, biz ise idari ve mali işler dairesinde. yemeyin beni allah aşkına, ne zamandan beri yönetici asistanı ile sekretar arasında ciddi bir fark oluştu? *
  • yıllar önce çalışma hayatıma başladığım bir kamu kurumunun genel müdürlüğü için (en azından o zamanlar) var olan fazlalık.

    muhasebe biriminde 38 kişi çalışırdı. bunların içinde günlük düzenli işi olan bir daire başkanı vardı, bir de ben. belki biraz da vezne. gerçi onlar da neredeyse bütün tahsilatları aşağıdaki banka şubesine yönlendirseler de, arada harcırah falan öderlerdi yalan yok. tabi bunları 3 kişi birlikte yaparlardı.

    bunun dışında haftanın ilk saatlerinde bütün işlerini bitirip sonra yatan, ya da ayda bir gün çalışan, hatta sıkı durun, tek işi yılda bir kere faaliyet raporu düzenlemek olan odalar vardı. evet oda. 3 tane emekliliği gelmiş teyze, bir de iki senelik evli, çocuklu hanım memurdan müteşekkil bu oda yılda sadece bir iki hafta çalışırdı. sonra odalarında diğer birimlerin benzer personelleriyle gün yapar, pasta, börek yerler, öğle arasına bir saat kala çok yakındaki avm'de sinemaya gidip, akşama doğru dönerlerdi. arta kalan zamanlarında da yeni işe başlamış genç, bekar memur olan bana kurumun dört bir yanından evlenmelik kız bakarlardı.

    benim her gün muhakkak çalışmak zorunda olmam da tamamen en son gelen personel oluşumdan kaynaklıydı. günlük işlemlerin muhasebesini yapar, fişlerini keserdim. ona rağmen benim bile işlerim günde maksimum 3 saatimi alırdı. muhtemelen bir sonraki alımda yerimi yeni gelenlerden birine devrederek, benim de kariyerimi kurumdaki kıdemli abilerim, ablalarım gibi emekliliğe kadar yatarak geçirme fırsatım olacaktı. ama böyle bir iş hayatına 6 ay bile dayanamadım. iş değiştirdim.

    38 kişi diyorum hanımlar beyler. şayet özel bir şirket olsa 2 kişiye yaptıracakları işleri 38 kişi birlikte yapıyordu.

    daire başkanı zavallı çalışırdı ama bak. adamın emekliliği yakındı, iktidara da muhalif siyasi görüşte olduğu bilinmesine rağmen kimse ellemezdi. kurumu ayakta tutan adamdı resmen. onun da asaleten atamasını yapmıyorlardı tabi.
  • bu fazlalık kimi zaman gece 10 a 11 e değin mesaiye kalan memurlar ile bi' seviye tespit sınavı yapılsa sınıfta kalacağı kesin olanlar arasında kıyas gerektirir. "memurların alayı yatıyor amk" çok abartılı bir iddia. ama "bazı memurlar var ki çoğu önemli makamlarda; bu adamlar bilgisiz ve gününü boş işlerle geçirerek yoktan yere resmi kurumlara yük oluyor." diyebiliriz belki. bu iş sağlam bir denetime bakar. bak bakalım mevcut memuriyet nasıl dökülüyor.
hesabın var mı? giriş yap