• ilk olarak tavuk dünyası nda çok yoğun hissettiğim ama şu an her restoranda yapılan dümen.

    mesela paşa dönerde normal miktarda döner yemek için duble koydurmanız gerekmekte.

    iskendercilerin hepsinde 1.5 1'in yerini aldı.
    .
    ...
    ......

    (bkz: liste böyle uzar gider)
  • bu yöntemler tanıdık değil mi? bu, zam değil güncellemenin toplum katmanlarına yansımasıdır. akp iktidarı topluma nasıl kurnaz olacağını da öğretti. toplum ahlaken küçüle küçüle içine kaçacak.
  • vatandaşların iki kere kazıklanması olayıdır.

    birincisi; zaten yiyecek ve içecekten yüksek kâr eden işletmeler, ekonomiyi bahane ederek ürünlerine mevcut enflasyonun üzerinde zam yapıyorlar.

    ikincisi; bu zam yetmiyormuş gibi porsiyonlar küçülüyor. porsiyonların yanı sıra kalite de azalıyor.

    bu durumu her yerde gözlemlemek mümkün...

    ben pek dışarıda yiyen birisi değilim. bazen şirketin verdiği yemek kartını kullanarak dışarıdan yemek söylüyorum veya restorana gidiyorum ama her seferinde pişman oluyorum.

    dün akşam, çok sevdiğim restoran-pub karışımı bir mekana gittim. uzun yıllardır müdavimiyim. çalışanlarını da tanırım ve hepsini çok severim. ilgili ve efendi çocuklar.

    söylemesi ayıptır canım soya soslu tavuk çekti. severek ısmarladığım bir yemektir. kayık tabakta getirirler. salata, soya soslu tavuk ve fırınlanmış elma dilim patatesten oluşur. zor bitirirsiniz... ve tadı da çok güzeldir... daha doğrusu, güzeldi.

    aynısından ısmarladım. bir süre sonra yemek geldi. menüdeki ve hatıralarımdaki yemek ile uzaktan yakından ilgisi yok. patates + makarna (ne alaka?) + eser miktarda tavuk (onun da yarısı garnitür) + azıcık pattis, tabağın üçte birini bile kaplamıyor.

    fiyatına bakıyorsun... ekim ayındaki fiyatın neredeyse iki buçuk katı. o kadar artmış. porsiyona bakıyorsun... yarısından daha aza inmiş... soya soslu tavuğun fiyatına gelen zam ile porsiyonu arasında ters orantı var...

    yemedim. geri gönderdim. siz dalga mı geçiyorsunuz? dedim. kızdım, söylendim. bira da olmuş 45 tl. iki tane içip kalktım (evde iç biranı. neden mekana gelirsin ki? zıkkım içesice ben).

    bugün de yemek yapmaya erindim. yürüyüşe çıkmıştım. uzun uzun yürüdüm. karnım acıktı. dedim ki, yemek kartımda kalan parayı bir güzel ezeyim... yıllardır gittiğim ve porsiyonlarından emin olduğum bir kebapçı var. tren istasyonuna da yakın. önden güzelce çorbamı içtim. bir buçuk adana kebap söylemiştim... ardından kebap da geldi ama... tabağın içinde kedi boku gibi uzanan ince ve orta boyda bir şey var... yarım porsiyon bile değil... garson abiyi çağırdım. hocam, dedim, sen yanlış anladın her halde. ben kol gibi kalın adana kebap istiyorum. bir buçuk porsiyon olsun lütfen. sanırım usta başka bir şeyle karıştırdı... hadi canım...

    garson abi, bir bana baktı, bir de yemeğe... karışıklık yok. bir buçuk adana. haydiii! lan bununla kuş bile doymaz, kaldı ki benim gibi kapılardan sığmayan iri yarı biri doysun. tabii ki, burada yemeği geri gönderemedim; büzüğüm yetmedi... efendi efendi kedi boku kebabını yedim. baklava istedim... bari, çorba güzeldi; baklava ile de final yapalım, dedim. hayallerimde kasım ayında yediğim o güzel baklava var. iki parça bir şey getirmişler... bildiğin bim'de satılan mısır şuruplu bir şey... adı baklava ama kendisinin baklava olduğundan haberi yok. emin olun haberi olsa çok gurur duyardı. yiyemedim. gecenin yıldızları çorba ve ikram edilen (kilis usulü) kaçak çaydı (çok severim).

    söylemeye gerek yok; bir zamanlar kol gibi kalın ve güzel gelen ama bugün kedi bokuna dönüşmüş kebabın fiyatı, kasım ayındakinin neredeyse iki katıydı. baklava da öyle. lahmacun yiyecektim ama tanesi 25 tl olmuş. önümdeki masada lahmacunu afiyetle gömen abiyi gördüm. eser sayıda kıyma vardı. seyrek kıymalı lahmacun.

    çorba, bir buçuk adana ve yiyemediğim rezil baklava için yemek kartımdan 178 tl kestiler. içim kıyıldı resmen. ulan o paraya ben neler neler yapmazdım. bir sonraki sefere kart kabul eden marketlerden birine gidip her şeyi bol bol alıp evde yapacağım.

    bu hikayenin özeti şudur: ağlayan esnafın allah belasını versin! ulan vatandaş veli nimetiniz sizin. vatandaşı kazıklamanın hayrını göreceğinizi mi zannediyorsunuz, tombalaklar?
  • yemek yapmayı öğrenme sebeplerimden biri
  • son zamanlarda müzdarip olduğum husustur. yıllardır müdavimi olduğum lokantalarda bile fiyatlar uçtu, porsiyonlar oldukça küçüldü, küçüldükçe de fiyatı arttı ve kullanılan malzeme kalitesi yerlerde. işin ilginç tarafı lokanta sahiplerini yıllardır tanıdığım için aramızdaki samimiyete istinaden söylüyorum, "abi bu yemeği neden artık bu kadar az koyuyorsunuz, eskiden çorba ve yemekle doyarken şimdi çorba + yemek + pilavla bile doymuyorum" diyorum adam bana "sana öyle geliyor kardeş, aynı porsiyonumuz küçülmedi" diyor bir de. yahu kör değiliz ya görüyoruz işte pasta tabağı gibi tabağa koymaya başlamışsınız onun içindeki yemek de kuş kadar. pilav garnitürlerde koyulan süs pilav kadar. eskiden tepeleme koyarlardı bol bol yerdik. şimdi kepçe ucuyla konuluyor. tamam porsiyonu küçülttün anladık ama küçülttükçe fiyatı neden arttırıyorsun? madem fiyatı arttıracaksın gramajı düşürme. bir de kalite de yerlerde sürünüyor. adana kebaba dana eti koyan mı ararsın, ne ararsan var.
hesabın var mı? giriş yap