• karısı için bir şiir yazdı ozan:
    "ışığımsın benim, yıldızım, şafağımsın,
    yanımdaysan, her şey güzel, doyumsuz,
    yok musun, her şey acı, tatsız!"

    tam bu sırada karısı -yıldızı ve ışığı-
    gülümseyerek gelip kapıda durdu
    "yine mi sen?" diye bağırdı ozan,
    "çalışıyorum, tanrı aşkına git başımdan!"

    çeviri: mazlum beyhan
  • yaşamını şiirine, şiirini yaşamına dokumuş dağıstanlı büyük ozan. ülkesinin dağlarının havasıyla dolu, duru, sımsıcak şiirler yazdı.
    kanımca lübnan’dan adonis’in, ülkemden ahmet arif’in kan kardeşidir.

    kendisinden bahsettiği bir yazısından alıntılarsak: “ulusunu candan sevmek, uluslar arası olmaya engel değildir. ulusuna köklü bir bağlılık duyan, ulusunu çok seven ozanlar, başka ulusları kötüleyemezler, dahası, tam tersine, başka uluslara da içten yakınlık duyarlar. şiirlerinde halkını yazmak, halkına bağlılığını vurgulamak demek, kendi kargasını bülbül, başkasının bülbülünü karga görmek demek değildir. bizim yazın alanındaki tavrımızın, hatta dünyaya bakışımızın temelini oluşturan düşünce budur.”

    şiirlerine bir fikir olması açısından mazlum beyhan çevirisiyle:
    "ne deliyim ne körüm
    ne sağırım ne sayrı
    mutluyum kısacası
    ve hiçbir şey istediğim yok
    senden felek
    ama yine de
    ucuz olsun ekmek
    ve pahalı olsun inan hayatı”
  • mazlum beyhan'ın çevirip kalem yayıncılık tarafından yayımlanan "şiirler" kitabının arkasında "kısaca kendime dair" bölümünden alıntıdır;
    "dağıstanımızın, yetiştirdiği ip cambazlarıyla ünlü tsvokra köyünde oğlanın doğduğu gün olarak ip üstünde yürümeye başladığı gün kabul edilir. altın gümüş işleriyle ünlü kubaçi köyündeyse, oğlan ne zaman babasına kendi elleriyle salavatladığı bir gümüşü getirip gösterirse o zaman doğmuş sayılır; sevinç içindeki baba da "işte benim de bir oğlum oldu" diye geçirir içinden (....)
    emeği ile yararlı işler yapmamış, güzellikler yaratmamış, yüce başarılar düşlememiş, yürekten dostluk nedir bilmeyen yeteneksiz insanlar için dağlarda "saçları ağarana dek yaşadı, ama dünyaya gelmedi" derler.
    başımdaki saçlar iki renk, hem ak var hem kara, ama doğrusu şu anda söyleyebilmem çok güç, ne zaman doğdum ben?.."
  • turnalar'ını sadako sasaki için yazdığı rivayet olunan dağıstanlı şair.
  • tsadalı şair hamzat'ın oğlu şair resul. (d.1923 - ö.2003) şiirlerinin tamamını avarca yazdı.

    anadil

    ...

    göğsümde bir kurşun, tam ölüyordum ki
    sesler duydum birden, iki kişiydiler
    benim dilimi konuşan iki insan
    geçip gittiler konuşarak yanıbaşımdan.

    o gün bir koyağında dağıstan'ın
    öğle ortası, yalnız, yitik, tam ölüyorken
    konuşuyordu iki adam hasan adlı birinin kurnazlığından
    ve ali diye birinin densizliğinden

    ...

    köyümüzün yamacında, gömüldüğüm şu yerde
    aradabir ansın avarlar beni
    ansınlar hemşehrilerini anadilinde
    hamza oğlu resul'ü tsada köyünden.

    çeviren: mazlum beyhan

    (bkz: benim dağıstanım)
  • juravli (turnalar)

    bana bazen öyle gelir ki,
    kanlı savaş alanlarından geçemeyen askerler
    topraklarımıza uzanıp kalmaz,
    onlar,beyaz turnalara dönüşür.

    uzak zamanlardan hala ,
    uçup gelerek seslerini duyururlar.
    boşa değil ya, bizim göğe
    bakarken susakalmamız.

    uçar, uçar yorgun turnalar kama gibi
    uçar, siste gün doğarken.
    ve o şekilde , bir boşluk görürüm
    belki de o yer bana ait.

    bir gün gelecek ben de ,turna akınlarıyla
    yüzeceğim gümüş renkli pus içerisinde.
    yeryüzünde bıraktığım herkese
    gökyüzünden, kuş çığlıklarıyla sesleneceğim.

    bana bazen öyle gelir ki,
    kanlı savaş alanlarından geçemeyen askerler
    topraklarımıza uzanıp kalmaz,
    onlar, beyaz turnalara dönüşür.

    https://www.youtube.com/watch?v=xzzhissfhv4

    şarkı için,
    (bkz: mark bernes)

    ayrıca;
    (bkz: sadako sasaki)
  • "yaşam buyurdu ben yazdım" diyen dağıstan'lı şair.

    dağıstanın tsada köyünde doğdu, buynaks avar öğretmen okulunu sonra da 1950 yılında moskova gorky yazın enstitüsünü bitirdi. ortaokul öğretmenliği, tiyatro oyunculuğu, gazetecilik gibi çeşitli işler yapan hamzatovun eserlerinden bazıları; "doğduğum yıl", "lirikler", "şiirler", "dağlı yüreği" dir.
    sarih, yalın, lirik bir dili vardır hamzatovun, hayata dair iyimser bakışı ile -güzelikle- yazmıştır şiirlerini, bahar, aşk, dostluk, dağıstan üzerine.

    "..
    dağıstan dağlarında yiğitler,
    pekişmesi için yiğitçe dostlukların
    en iyisini armağan ederlermiş birbirlerine
    kılıç, hançer, yamçı ve atların

    ben de içten dostluğumun kanıtı olsun diye
    şarkılarımı yolluyorum dostlarım
    en değerli sihalımdır şarkılarım benim
    en yavuz atım, en güzel yamçım
    .."
  • çok aşktan-meşkten bahsetmeyen; daha çok didaktik hatta realist yanının ağır bastığını düşündüğüm, dağıstanlı olduğunu eserlerinde yansıtan, milliyetçi unsurları gözardı etmeyen şair.

    bazı dizelerinde ise dağıstanlı yanını kenara bırakıp tüm dünya ülkelerinin şairi olup, aksayan yönlerimizi yüzümüze tokat gibi çarpan edebiyat adamı.

    ''
    ...ve hiçbir şey istediğim yok
    senden felek
    ama yine de
    ucuz olsun ekmek
    ve pahalı olsun insan hayatı.”
  • kardeşim! o bölgelere giden bir gezgin yıllar sonra karşılaşılan bir soydaşının evinde misafir oldu. konuk, akşam yemeğinden sonra ev sahibinin votkasını üç yudumla bitirdiğine şahit olmuştu. rus'tan arda kalan korunabilen kültür ancak bu kadardı. duygulanıp gözünden yaş gelen konuğa ev sahibi neden ağladığını sorduğunda sadece içten bir özür dilemekle yetinecekti geç gelen bu misafir. henüz bir nevi rahat olan, ana vatandakilerin asıl büyük dramı, hüznü, utancı, çığlığı, vaveylası ne olmalıydı peki. bundan daha büyük bir yitme, iflas, soygun hangi servet kaybıyla açıklanabilir. aynı kültürel yozlaşı politikası burnumuzun dibine kadar ilmek ilmek getirildiyse ya da, henüz bir nevi rahat olduğumuz. iki nesil sonrası kimlerin ördüğü ağın içinde ölüm sessizliğinde ve sonsuz duyulmaz çığlıklarla.
  • "benim dağıstanım" isimli kitabında kuzey kafkasya cumhuriyeti yöneticilerinden necmeddin gotsinski ve imam şamil'in torunu said şamil'e demediğini bırakmamış. yazdıkları dümdüz sovyet propagandası, yani iftira. tabii onun dağıstan'ı olunca istediği gibi kalem oynatabiliyor. gücü bir tek imam şamil'e yetmemiş sanırım.
hesabın var mı? giriş yap