• en bilinen eseri "the fairy feller’s master-stroke" olan richard dadd (1 ağustos 1817 – 7 ocak 1886) yaşamıyla olsun, eserleriyle olsun ilgi çekici bir ressam.

    kariyerinin başlarındaki eserlerinin konusu ve tekniği benzer meslektaşlarından farklı değildir. oryantalist konular, peri resimleri gibi romantik resimler viktoryen dönem ingiltere’sinde oldukça modadır. kraliyet sanat akademisi’nde gördüğü düzgün bir eğitimin ardından ressam arkadaşlarıyla beraber “clique” adlı grubu kurar. akademik sanatın yararsızlığından dem vuran bu grup, sanatın ancak halk tarafından değerlendirilebileceğini savunmaktadır. bu grubun ömrü uzun sürmez nitekim; çünkü dadd çıktığı uzun bir seyahatten “deli” olarak döner!

    dadd, 1842’de bir arkadaşıyla beraber kapsamlı bir doğu gezisine çıkarak; yunanistan, türkiye ve filistin üzerinden mısır’a gelir. işte her şey bu gezi esnasında gerçekleşir! nil nehrinde yaptıkları kayık gezisi sırasında dadd’in hareketleri değişir ve sayıklamaya başlar. kendini eski mısır tanrısı osiris zannetmektedir ve kötülükle mücadele hezeyanları yaşamaktadır. basit bir sıcak çarpması olarak düşünülen bu durumu maalesef gerilemez ve ingiltere’ye döndüğünde de aynı hezeyanlarla iblis olarak gördüğü babasını öldürür. gizlice paris’e kaçan dadd burada da rahat durmaz ve kötü güçlerin etkisi altında zannettiği bir turiste saldırınca tutuklanır. tanısı “paranoid şizofreni”dir ve bethlem psikiyatri hastanesi’ne yatırılır.

    işte burada sanki sanatı zincirlerinden kurtulmuş, müthiş yeteneği sınırsız bir özgürlüğe erişmiştir. hastanede yattığı süre boyunca resim yapmaya devam eden dadd, en büyük eseri olan “the fairy feller’s master-stroke (tuval üzerine yağlı boya / tate galerisi, londra.)” adlı tablo üzerine çalışmaya başlar. 53×38 cm boyutlarındaki tablo üzerinde tahmini olarak 9 yıl çalışmıştır.
  • bedlam'ın en ünlü hastasıdır. 1817 yılında ingiltere'de doğmuştur. babası başarılı bir kimyacıdır. henüz 20'li yaşlarındayken resim konusundaki yeteneği ile dikkat çekmiş ve prestijli okullarda eğitim görmüştür. 25 yaşında avrupa, yunanistan, türkiye, suriye ve mısır seyahatlerinde bulunmuştur. bu seyahati sırasında yarattığı eserler çeşitli müzelerde sergilenmektedir. zorlu ve stresli geçen seyahatin nil nehri durağında dadd bazı ciddi kişiliksel değişikler yaşamıştır. kendi hayal dünyasına çekilip yeni tanıştığı insanlara karşı agresif bir tavır takınmıştır. papa'yı öldürme dürtüsünü dile getirerek, mısır tanrısı osiris'in etkisi altında olduğunu ifade etmiştir. seyahatini 1843 yılında seyahatini tamamlamıştır. halüsinasyonları ve hayal dünyasına dair inanışları artmıştır. ailesi tedavisi için çaba harcamıştır. bir gün babasıyla kırsalda yürürken babasının kılık değiştirmiş bir şeytan olduğuna karar vererek onu bıçaklar, bu cinayetten sonra fransa'ya kaçar ve orada da bir turisti ustura ile öldürür. polis tarafından yakalanır ve ingiltere'ye geri gönderilir. bedlam'a yatar. 20 yıl boyunca orada kalır, daha sonra başka bir hastaneye transfer edilir ve orada ölür. bu süreçte de resim çizmeye devam eder. mizaç bozukluğu ve akut manik hastalığının yanı sıra paranoyak şizofreniden de acı çekmektedir. kendisinin iki kardeşi de aynı semptomlara sahiptir. bu da durumunun biraz genetik olduğunu işaret eder.
  • ilahi güçler tarafından* şeytanla savaşmak üzere çağrıldığına inanan, bu yüzden de roma'da papa halk karşısına çıktığında kontrolü dışında ona saldırmaya kalkışmış ulu ressam. en büyük eserini* akıl hastanesinde 9 yılda tamamlamıştır, bir başka paranoid'in* dediği gibi: tanrı örselemek istediğini evvela tımarhaneye gönderir.

    *içsel göklerin de kendi kuşları vardır.
  • (bkz: the fairy feller's master-stroke) hakkında tamamlanmadığını söyleyen ressam. oysa ki kendisi 9 yılını bu esere vermiştir.
  • sanatta, dahilik ve delilik arasında ince bir çizgi olduğu söylenir ve bu söze en iyi örneklerden biri richard dadd’dir.

    zihninin ona oynadığı oyunları gerçeklerden ayırt edemeyen dadd, ruhunu ele geçirdiğine inandığı mısır tanrısı osiris’in emriyle, kılık değiştirmiş bir şeytan olduğuna inanandığı babasını bıçaklayarak öldürmüştür. bu dehşet verici cinayetin ardından, paris’e kaçış yolunda, bir yolcuyu öldürmeye çalışması üzerine yakalanıp akıl hastanesine sevk edilmiştir. hastane kayıtlarına “...şiddete eğilimli ve tehlikeli bir hasta...” olarak geçen ressamın tedavisinde, psikiyatristler yine ressamın yeteneğini kullanmışlardır.*

    20’li yaşlarında başlayan ve babasını öldürmesine neden olan zihinsel rahatsızlığı* sebebiyle ömrünün son 43 yılını çeşitli akıl hastanelerinde* geçirmiş, şair siegfried sassoon’dan queen’in solisti freddie mercury’e kadar birçok sanatçıya ilham kaynağı olan tablolarını bu hastanelerde tedavi görürken yapmıştır.
  • babasını öldürmüş ve hayatının çok büyük bölümünü gözetim altında geçirmiş ressam. akıl problemlerinden evvel gelecek vadeden genç ressam olarak görülüyordu. hatta ülkesinin gelmiş geçmiş en iyi ressamlarından biri olacağı öngörülüyordu. fakat olmadı. hippi gençliği keşfedene kadar unutulmuş vaziyetteydi.
    dahilik ile delilik arasında ayağı deliliğe kaymış ressamdır.
  • "böyle koca, şişko, materyalist bir işviçrelinin benim ruhunu avcunun içine almaya kalkışması da!"

    bu cümle lucia'ya aittir, ben olsam şişman demezdim carl gustav jung'a. şizofreni tanısı konan lucia'yı tedavi etmeye çalışan kişiydi jung ve lucia'nın pek oralı olmadığı da belli oluyor sanırım. bu arada hayat ünlü olmadığınız sürece hastalıklarınızı tarih içerisinde konu almaz lucia'dan bahsediyor olma sebebimiz de babasıdır, james joyce. jung lucia ile ilgili şunları söylüyor;

    "lucia'nın buluşları dikkate değer olsa da rastgeledir, bu karanlık dile, portmanto-kelimelerle dalarkan joyce ve kızı aynı nehrin dibine doğru giden iki kişiye benziyor, joyce nehre dalıyor ancak lucia boğuluyor."

    akıl hastalığı havumuza bakalım ve konumuzun öznesini tanıyalım. bir havuz içinde lautreamont ve nietzsche bellerine kadar gelen suda sohbet ediyor az ileride van gogh havuzun kenarına yaslanmış yüzenleri izliyor, joyce dipten yüzerek ilerliyor ve işte havuzun popstarı dalış tahtası üzerine çıkıyor tüm gözlerin onun üzerinde şu an, richard dadd.

    richard uzun bir seyahatin ardından paranoid şizofreni tanısı ile evine döner, kulağını kesen van gogh aşağıda beklerken atlama tahtası üzerinde bekleyenin dadd olmasının sebebi ise babasının kafasını kesmiş olmasıdır. bir ressamdır richard ve en büyük eserlerini paranoid şizofreni tanısı ardından kaldırıldığı akıl hastanesinde çizmiştir.

    bir tane de tablosunu bırakalım buraya;

    tık
hesabın var mı? giriş yap