• (bkz: rufailik)
  • ahmet ali rüfai'nin 1148 yılında kurduğu islam-sünni tarikatıdır. bu tarikata göre insan bir
    bütündür. dünyadaki yaptıklarından kendisi sorumludur. iradenin beden üzerindeki egemenliğini rüfai tekkelerindeki ayinlerde ateş üzerinde çıplak ayakla yürümek, vücudu şişlemekle gösterirler. cumhuriyet dönemi'nde rüfai tekkeleri ile ayinleri yasaklanmıştır
  • şeyh ahmedü'r rufayi'nin kurdugu tarikat...
    zikirleri itibariyle eşsizdir..
    kızgın fırına girmek....
    ağzına ateş almak....
    keskin bıçakla vücudunu kesmek......
    zikirleri cuma günleri cuma namazından sonradır....
  • burada işlenmişi var diyerekten (bkz: rufai)
  • mensupları en fazla risk altında olan tarikatlardan gibi görünüyor. hafazanallah ritüeli yöneten arkadaşın bi anlık dikkatsizliği onca insan arasında ne şehit oldu ne gazi mertebesine yükselmenize neden olabilir gibi.
    işin ciddi tarafına gelirsek ezoterizmin ne kadar anlamlı ve kadar canlı olduğunu görebiliyor insan bu tip ritüellere baktığında. dünyanın bir tarafında sadece adasının ortasındaki bir taşı tanrısı kabul eden bir topluluk, diğer tarafta bazı hindu ritüelleri, voodoolar yanıbaşımızda rufailer acıyı durdurabilen insanlar. dinleri dilleri yaşayışları hiçbir seyleri ortak değil ama bir liderin yönettiği yarı trans hali yaratan ritüeller ve acının hem bedenden hem zihinden silinişi.

    http://www.youtube.com/watch?v=mr2pqnxowcm
  • tanım: köklü bir tarikat.

    popüler tanım: mensuplarının, zikirlerinde kendilerine şiş batırdıkları tarikat.

    rufailik elbette şiş batırma ritüelinden ibaret değil, ancak 1990'lı yılların türkiye medyasında rufailerin zikir görüntülerinin yayınlanmasının ardından pek çok insan onları (tarikatlarının adını bile bilmemelerine rağmen) bununla hatırlayageldi. ortada bir enteresanlık da yok değildi. zira, ekran karşısındaki insanlar, vücuduna onca şişi batırıyor olmasına rağmen hiç acı duymayan ve daha da önemlisi bir damla kanı akmayan insanları görünce bunun nasıl olup da olabildiğini sorgulamayı akıllarına bile getirmediler ve otomatiğe bağlanmış gibi, "islam'ın bu olmadığı" refleksini verdiler. daha da ilginci, özel kanalların yeni yeni ortaya çıkmaya başladığı o günlere dek ülkesinin nasıl bir yer olduğunu trt'den öğrenmiş bulunan bu kitlenin, asırlardır süren (ancak cumhuriyet döneminden sonra yeraltına inen) bu tasavvuf ritüellerini "yeni icat" olarak nitelendirebilmiş olmalarıydı - ki buna islami kesimin tasavvuf camiasını bilmeyen çoğunluğu da büyük ölçüde dahildir.

    özetle: adam sana lisan-ı haliyle "matter does not exist" (bkz: there is no spoon/@derinsular) demeye çalışıyor, ama senin aklın hala ya diyanetin boynu kravatlı hocasının anlattığı "temizlik imandandır" dininde, ya da vatan-millet-atatürk masallarında... çünkü varlık ile ilgili (dini ya da seküler) hiçbir entelektüel merakın yok. hayvan gibi yaşayıp gidiyor, rufailerin görüntülerinin ardından çarkıfelek izleyip televizyon karşısında uyuyakalıyorsun.

    tema:
    (bkz: sufizm/@derinsular)

    ana tema:
    (bkz: islam/@derinsular)
  • seyyid ahmed er rufai hazretlerinin kurmuş olduğu, kendilerine resul-ü ekrem muhammed aleyhisselam'ın sünneti ile kur'an-ı hakim'i rehber alan,ehl-i sünnet mezhebi içinde,erkan-ı aleviyye ve zikr-i cehri üzere süre gelen bir tarikattır.

    seyyid ahmed el kebir-i rufai hazretleri eserlerinin bir çok yerlerinde ;bir tarikatın önderinin fikirlerinin ve yaşantısının, onun hulefasında ve tabilerinde görüldüğünü vurgulamışlardır ve devamla; hallac-ı mansur'un tabilerinde vahdet-i vücud üzere konuşmaların olduğu,ve sair meşayihin etbaında da pirlerinin özelliklerinin gözüktüğünü söylemişlerdir.

    hazret kendisine bizzat resul-ü zişan'ı ve sünnetini rehber tuttuğundan, tabilerinde de sünnet-i seniyye ye sımsıkı bir temessük göze çarpar.

    rufai hazretlerinin yolu bilindiği gibi cehri, yani sesli zikri benimseyen bir tarikattır.tarikatında ehl-i beyt'e,sahabe-i kiram'a, on iki imamlara, fukahaya, fukaraya, ulemaya son derece bağlılık vardır.

    rufai tarikatında gerek zikir sırasında gerekse zikir haricinde adabın çok büyük ehemmiyeti vardır.cezbe bu tarikatta sülükten sonra geldiğinden zikir sırasında dervişlerde adaba aykırı olarak bağırmalar çağırmalar gözükmez.
  • prizrende de tekkeleri bulunan ve her bahar (tam tarihini hatirlayamadim, biraz arastirdiktan sonra entry'yi editliycem) "kendilerine sis batirdiklari ayini" uygulayan tarikat. eski yugoslavya doneminde tarikatlar yasaklanmadigindan bu gelenegi bugune kadar her yil kesintisiz devam ettirmislerdir.
  • (bkz: çığlık atanlar) olarak da bilinirler. en azından hans christian andersen istanbul’u ziyaret ettiğin de bu şekilde tanımlamıştır.
  • kendilerini çoluk çocuk şişliyorlar... bu işlerde biat adı altında sürekli bir kendine acı çektirme, zulmetme filan var, hiç hoş değil

    meraktan ölene, izlemeden duramam diyene ilgili link
hesabın var mı? giriş yap