• trent reznor'un hurt ve great below'dan sonra yazdigi en duygulu sarki. belki duygu yanlis bir kelime bu sarkiyi tanimlamak icin kim bilir. ama basit fakat cok etkili bir piyano ve ona eslik eden bir synth melodisi esliginde yavas yavas insa edilen bu kucuk sarki (with teeth albumunun son sarkisi) insanin icinde bulundugu boslugu en iyi ifade edebilen sarkilardan biri. tipik nine inch nails nihilizminin doruga ulastigi kucuk bir saheser kanimca.

    <edit> bu baslikda basimiza kalmis. benden onceki entrylerde sozleri de yaziliydi, simdi ucmus. ben gireyim bari:

    see the animal in it's cage that you built
    are you sure what side you're on?
    better not look him too closely in the eye
    are you sure what side of the glass you are on?
    see the safety of the life you have built
    everything where it belongs
    feel the hollowness inside of your heart
    and it's all
    right where it belongs

    [chorus:]
    what if everything around you
    isn't quite as it seems?
    what if all the world you think you know
    is an elaborate dream?
    and if you look at your reflection
    is it all you wanted to be?
    what if you could look right through the cracks?
    would you find yourself
    find yourself afraid to see?

    what if all the world's inside of your head
    just creations of your own?
    your devils and your gods
    all the living and the dead
    and you really are alone
    you can live in this illusion
    you can choose to believe
    you keep looking but you can't find the woods
    while you're hiding in the trees

    [chorus:]
    what if everything around you
    isn't quite as it seems?
    what if all the world you used to know
    is an elaborate dream?
    and if you look at your reflection
    is it all you wanted to be?
    what if you could look right through the cracks
    would you find yourself
    find yourself afraid to see?
    </edit>

    ..."see the animal in it's cage that you built" ....
    her insanin icinde temel olan bir karakter vardir, dogamizdan gelen ama vahsi olan fakat hayatta kalmak ugruna bastirdigimiz hayvani bir gudu. nede olsa doganin bir parcasiyizdir ama buna karsi dururuz, icimizdeki karakteri bastirip yok etmeye ugrasiriz her zaman, gormezlikten geliriz.

    ..."are you sure what side of the glass you are on
    see the safety of the life you have built
    everything where it belongs
    feel the hollowness inside of your heart"....
    anlatmaya gerek bile yok bu sozleri; her insanin varolusundan kaynaklanan huzursuzluk ve guvensizligi bastirmak icin inandigi seyler cercevesinde insa edilen bir sey degil midir yasamlarimiz. ve buna ragmen mutlulugu ve huzuru bulamayip hala kalbimizde onun yarattigi boslukla yasamak her birimizin hissettigi ama gozlerimizi kapadigimiz, inanmak istemedigimiz bir duygu degil de nedir?

    ..."what if everything around you
    isn't quite as it seems
    what if all the world you think you know
    is an elaborate dream
    and if you look at your reflection
    is it all you wanted to be?
    what if you could look right through the cracks
    would you find yourself
    find yourself afraid to see?"...
    eh bu kadar basit anlatilabilir modern insanin icinde bulundugu bosluk, hayatin belirsizligi ve bunun karsisinda bizim zayfiligimiz ve karsilasmaktan korktugumuz - yada kaybettigimiz- kendi kisiligimiz. postmodern ve nihilist bir sarki sozu degilde nedir bu! (evet biliyorum bayagi entel bir tanimlama oldu!)

    ..."what if all the world's inside of your heart
    just creations of your own"...
    matrix'in ciplak colune hos geldiniz!!!

    ..."your devils and your gods
    all the living and the dead
    and you really are alone"...
    inandigin seyler hayatindaki hersey gibi senin kendi yarattigin seylerse eger, geriye ne kalir?....

    ..."you can live in this illusion
    you can choose to believe
    you keep looking but you can't find the woods
    while you hiding in the trees?"...
    ... geriye hic bir sey kalmaz icinde yasadigin ve gercek olduguna inandigin bir hayalden baska. ve hala o hayalde yasamaya devam edersin kendini guvende hissedebilmek icin. ve hala gercegi arayip durursun hayatin boyunca ama gozunun onundeki ciril ciplak gercegi gormekten cok uzaksindir. degistiremedigin tek bir gercek vardir ki o da yalnizligindir!...

    her dinledigimde beni kendimden alip goturur bu sarki ve o yuzden kalbimde ayri bir yeri vardir.. kalbimde yani; right where it belongs....

    sarkinin teknik yanida cok ustun. bu bir kac dakikalik sarkinin nasil ilerledigini burda anlatmak yetersiz kalir, dinlemeniz gerekir sarkinin ambiyansinin nasil insa edildigine tanik olmaniz icin!
  • hangi moodda dinlenirse dinlensin kişide stabil bi ruh hali yaratan nine inch nails parçası. *
  • yaşanmadan bilinmiyor bazı şeyler denmiş ya..eksik. yaşanmadan hiç birşey bilnmiyor tam olarak. sadece acımakla ve vicdanla geçiştiriyoruz gördüklerimizi. duyduklarımızı ise unutmamız daha kısa sürüyor. hepimizin kendimize ait bir gerçekliği var. bu gerçekliği her an her dakika adeta kraliçesine hizmet eden bir arı gibi örüyoruz. doğrularımız zaman geçtikçe kesinleşiyor. duvarlarımız zaman geçtikçe kalınlaşıyor. yargıların ötesine geçilemiyor. kuşbakışı bakmayı bırakın olan bitenin geçtiği toprağın dibine gömülüyor insan bu yargılardan. oysa ki...oysa ki işte. gerçeklik sadece insanın kendi bireyselliğine özgü olmaktan öteye gidemiyor. gören körlüğümüz buradan iş tutuyor.

    kafasına silah dayanmış 8 yaşında bir çocuk ne kadar tehlike arzedebilirse, elinde silahı tutan yargılar da o derece tetik sevdalısı aslında. yargılar tetikleri dilleriyle, kelimelerle çekiyor şimdilerde. maymunlar cehennemine düşmüş birer astronot gibi olsaydık, belki de kumsalda bir özgürlük anıtı göremeden hayatımızı bitirirdik kıyametten habersizce. öyle de yapıyoruz zaten. an denen şey öyle önemli bir hal almış ki, tüm zerreleri bir birine ucuca bağlanmış bu koca evrende tek bir şeye verilen zararın ve garezin elektriksel iletiminden bizim de çarpılabileceğimizden habersiziz. ama biz gördüğümüze inanırız. hatta o kadar ki, korkuyorsak okuduğumuza, daha da berbatı, çok korkuyorsak en ufak bir dedikoduya bile inanırız. ancak güvenlikliyiz çok şükür. sımsıcak evlerimizde, 1500 ekran televizyonların karşısında, her şeyi google'dan aratarak bulmanın huzuruyla, devletin adaletine güvenerek, sistemin bizleri tek tek koruyacağını bilerek, okumuş, öğrenmiş, eğitimli insanlar olduğumuzdan hissettiğimiz ayrıcalığı sonuna kadar kıçımızdan başımıza hissederek, hele ki her yaptığı doğrudur her söylediği kanundur dediğimiz putlarımız da varsa, ne ala. aslında koca bir ormanın ortasına bir ağaç dalında yaşadığımızdan habersiziz.

    açlıktan ölmenin eşiğine gelseydiniz eğer, kurtulsaydınız bile doymadan kalkardınız en mükellef sofralardan. ama hiç açlıktan ölmek üzre olmadınız.

    bir çocuğunuz olsaydı, bir erkek, yıllar boyunca hayalini kurduğunuz, burnu size, gözleri sevdiğinize benzeseydi, ve o çocuk bir yaşındayken siz onu kucağınızda tutup mermilerden ve bombalardan korumaya çalışırken habersizce delip geçseydi onun bedenini bir mermi, sadece göğsünden bir anlık kan sızdığını görseydiniz, bir daha bir çocuğu gördüğünüzde ne hissederdiniz?

    nutella dini diye bir din icat edilseydi, siz de bu dinin müridi olsaydınız, ama sadece ve sadece azınlık olduğunuz için, iktidara sahip olmadığınız için ve sırf bu dine inandığınız için bir gece uykunuzda evinizi basıp karınıza tecavüz etselerdi, size de bunu seyrettirip tüm kemikleriniz kırılıncaya dek sizi mühürleselerdi, bundan sonra ne uğruna yaşamayı dilerdiniz?

    tüm bunlar hollywood senaryolarından alıntılar değildir. hayır. hollywood belki de gerçek hayatta olup bitenlerin darbeleme gücünü insanı incitme olasılığını yoketmek için icat edilmiştir. ama bunlar olmuyor diyebilr misiniz? yaşadığınız ülkenin çocuk pornosuna en fazla rağbet gösterilen ülke olduğunu biliyor musunuz örneğin? hemen yan komşunuzun bir gün çocuğunuzu tutup iş üzre kendi malumatını giderebileceğini aklınıza getirmeniz mi gerekiyor bunu anlayabilmeniz için? boşverin, sadece şunu bilin; evrende icat edilebilecek tüm sapkınlıkları insandan başka bir yaratığın icat etmeyeceğinden emin olun.

    şimdi, tam şu anda yaşadığınız şu yere bir bakın. burası evinizse eğer, açık televizyon, dağınık bir masa. mümkünse oralarda uyuyan bir kedi yada köpek. anneniz babanız huzurla yaşayıp gidiyor para kazanıyorsunuz eğitimli ve yalanlar yalanı bir pohpohlama üzre aldığınız ünvanlar ve eğitimlerle kendinizi yüceltmişsiniz. inandığınız değerler var. sizi sevenler, sizi özleyenler. belki de sizin için her türlü fedakarlığı yapabilecekler. kendinizi değerli hissediyorsunuz. güvendesiniz. hayatınız, geleceğiniz en ufak bir endişeye mahal vermesin diye yaşıyorsunuz. yaşıyorsunuz da, ne yaşıyorsunuz bunu gerçekten biliyor musunuz? içtiğiniz sigaradan en derin nefesi çekerek ve zamanı durdururcasına yaşayabiliyor musunuz? aynaya durup saçınızı düzeltmek için değil de, bir kez de gözlerinizi görmek için bakıyor musunuz? hayranlık duyduklarınızın ne olduğunu gerçekten biliyor musunuz? peki ya kendinizin kusursuzluğuna olan inancınıza gelen en ufak bir zerre çamura karşı canavar kesiliyor musunuz? umursamazlığınız aslında zavallılığızın bir parçası da bunu mu saklıyorsunuz? siz de biliyorsunuz uçurumu görmektense ikea kataloğu görmek daha iyidir. öylece yaşar giderim mi diyorsunuz?

    aslında insanlığın toplamda ne kadar berbat olduğunu, tüm yaşanmış zamanlar boyunca ölüm katliam, salgın, çirkeflik ve yalan üzre yaşamış insanlık, bunun farkında mısınız? tarih bile aslında gerçek değil. iradeye sahip zeki bir bilincin kendi tarihinin bile tamamen yalan olma ihtimali varken önemli olan sadece inandıklarımızdır. inanıyorsan o gerçek olur hatta! gözlerini kapa ve odaklan neo!. oysa ki kansızlıktan kalbi atmayan sinsiliğinden hayatı boyunca gerçekten gülmemiş insanlara hiç mi rastlamadınız? ama kötü bir şey varsa ortalıkta kendi başınıza gelme olasılığını hissetmekten kaçınmak için o şeyi görmezden geliriz. korkuyorsak yokederiz. yok edemiyorsak uzak dururuz. yüzleşmek mi? bu sadece enayilerin işi der geçeriz.

    belki de bizim tanrımız bilimsel metodtur ne biliyorsunuz? insanlıktan büyük tanrı mı olurmuş? o gönderilenlerden daha mübarektir belki de newton, leibniz diye mi düşünüyorsunuz? bunu duyunca birden koltuğunuzdan doğrulup sülalemin en ücra mensuplarına küfretmek mi istiyorsunuz? yada tam tersi peygamberler aradan zirilyon tane mevsim geçse her söylenileni bu kadar zihin içinde aynen yankılanmış, kimse kutsallığa leke sürme cüretinde bulunmamış, zina edeni gömüp taşlamalıyız mı diyorsunuz? şüphesiz ki siz sorgulamayanlardansınız.

    yansımanız bile ele verir aslında sizi. yaptığınız küçücük bir işte, dostlarınıza verdiğiniz bir kaç kuruş borçta bile belli eder durum kendini. aslında dost dediklerinizin dost olduğunuzu mu sanıyorsunuz? sırf borcunuzu istediniz diye sizden yüz çeviren, sırf sizi beğenmedi diye nefret ettiğiniz, sizin işinizi doğru bulmadığı için yapmayan insanlara olan kininiz nerde? yok değil mi böyle şeyler? sokaktaki dilencilere bir kaç kuruş verir günahlarımızdan arınırız nasılsa. bir bağış tüm ömre yeter hatta. iyi birer insanızdır hepimiz değl mi?. ama nerede bu kötülüğü dünyaya boşaltanlar?? bilmeyiz. belki vikide yazıyordur. bakmak lazım deriz..

    etrafınızda olup bitenlerden şüphe ederseniz de paranoyaksınızdır muhtemelen. freud ne derse doğrudur. oysa ki freud diye bir şey yoktur. bir bardak su bulabilmeniz bile aslında mucizedir de, hep elinizin altında durur litrelerce su, ondandır susuzluğun erdemini bilemeyişimiz. ihtiyaçlar karşılanır nasılsa. bir yerlerden bulunur rahatlık ve huzur. ama bu dünyada kapınızı kırıp sizi sokak kaldırımı yapamayacak birileri olduğundan emin misiniz? gerçekten inandığınız şeylerin, sırf siz inanıyorsunuz diye ve sizin erdeminizden ve okuduklarınızın doğruluğundan emin olduğunuz için en doğru şeyler olduğunuza emin misiniz? mutlak gerçeklik yoktur derler ya inanmayınız. tek gerçek ölümdür. yaşarken her şey birer perdenin üzerine konmuş kelebek gibidir. perdeyi çektikçe uçuşanları da görmeyiz. ama aşk o perdeyi parçalasanız da kalır orada. o ayrı.

    velhasıl, bu şarkı, görememenin korkunç acısını anlatır. biz de böyle sayıklar dururuz.
  • dinlerken ne mutluluk ne uzuntu duymayi bana animsatacak birsey. hicbirsey hissetmeden dinliyorum hep. sanki hicbirseyi dinler gibi. kendiliginden yukseldigi zaman sanki bir hata var gibi kucucuk cok kucuk bi baskin uc bu koskocaman hicligin icinde. sonra bitene kadar ust uste duran bir suru yatagin en altindaki bezelyenin verdigi rahatsizliga benzeyen bu kucuk hatayi dusunerek arka arkaya bin defa dinlemeye bagimli oldugum sey.
    trent, see the animal in its cage that u built...
    nin a ait hicligin icinden cikarip bize hic zarara ugratmadan yine hic olarak vermeyi basardigi diger baska birsey.(bkz: i hurt myself today to see if i still feel):the songs he saved the animals
    bu kadar kucuk seylerden etkilenebilmek icin sanirim koca bir boslugun, hicligin icine dusmek lazim, siddetini umursamadan gelen en kucuk seyi hissedebilmek icin.
    (bkz: hiclik)
  • bu sarkiyi midenizde hissetmeden olmeye kalkmayin sakin!
  • sessizce içimize düşürülen kurt da olabilir ("what if everything around you isnt quite as it seems?"), uyumak istediğimiz bi uykudan uyandıran pis bi deprem de ("and if you look at your reflection, is it all you wanted to be?").
    uyarıcı bir hap ("are you sure what side of the glass youre on?") veya iyileştirici bir şırınganın acıtan iğnesi de olabilir ("feel the hollowness inside your heart, and its all right where it belongs").. anlamsız nasihatleriyle kafa siken beyaz sakallı amca da olabilir ("you keep lookin but you cant find the woods while youre hiding in the trees"), başka herhangi bişey de.
    şurası kesin yalnız, kavgada söylenmicek lafların şirin bi piyano melodisi eşliğinde kafamıza kakıldığı allahın belası şarkılardan biridir bu.. ve bir çoğuna da koyar, öyle düşünüyorum.

    "what if all the world's inside of your head just creations of your own? and you really are alone.."
    bi git.
  • all the love in the world gibi bir parcayla baslayan bir albumun size atabilecegi son darbe. bu parca olmadan nine inch nails bu kadar complete olamazdi diye dusunuyorum. ayrica seslerin cesitliligi acisindan da acaip boyutlara ulasmis bir parcadir. her seferinde baska bir sese dolayisiyla baska bir basliga takilabilirsiniz. ve tabii "if you gaze long into an abyss, the abyss will gaze back into you."
  • ilahi tragedya. bir de sunu izliyorsunuz da (kendime iskence ettigim oluyor), http://www.youtube.com/watch?v=hch2nnwu2pw
    sahiden ne kadar da parlak degil her sey. hakikaten bir iluzyonu yasiyormusuz . en cekiliri bu zira. bu iluzyona "inanmayi secebilirsin".
    peki ya catlaklarin icine de, kendimize bakabildigimiz kadar bakabilseydik. yine ayni mi olurdu her sey?
  • soylemeyi sevdigim dogal bir akisi olan bir parca
  • gıcırtı ve pianodan nasıl bir mucize yaratılınabilecegini cevaplamıs harika süper nin sarkısı.

    (bkz: trent reznor)
hesabın var mı? giriş yap