• ben istiyorum ki arkamdaki yazıcı birden optimus prime gibi dönüşüp kocaman bi' robot olsun ve "siz insanlar ne kadar geri zekâlısınız, biz makineler sürekli sizin iyiliğiniz için çalıştığımız hâlde siz sürekli mal gibi birbirinizi öldürüyorsunuz, savaşlar çıkarıyorsunuz, bi' avuç toprak, iki yeşil kâğıt parçası için yapmadığınız, yapmayacağınız kötülük yok. kindarlık sizde. kıskançlık, rekabet, haset sizde. kötülüğünüzü sadece kendi ırkınıza değil, doğaya, diğer canlılara, dünyanın her bir metrekaresine bulaştırdınız. ey insanoğlu pisliğinizi daha fazla yaymamanız için yönetimi ele geçiriyoruz. dünyayı bundan sonra biz yöneteceğiz!" desin.

    müthiş yazılımlar yapalım, algoritmalar yazalım. yapay zekâ insanların sadece iyi özelliklerinin ve zekâsının taklidi olsun. robotlara kötülük diye bi'şey öğretmeyelim. (ya da sadece kötü insanlara gıcıklık olsun diye yazıcıya kâğıt sıkıştıracak, klimalara 18 derece gösterip 20 derece soğutacak, ketıllara suyu tam kaynatmayacak kadar falan öğretelim.) robotlar ve otobotlar sürekli insanlık için çalışıp insan hayatını 255 yıla çıkarsın. insanlığa yararlı olabilecek her türlü şey icat edilsin, geliştirilsin. hastalık diye bi'şey hiç olmasın. ilaç ve savunma(!) sanayileri tamamen çöksün. karbon bozumuna çare bulunsun. açlık, ekonomi, temiz içme suyu sorunları çözülsün. ışık hızına çıkmanın ve yıldızlararası yolculuk yapmanın yolları bulunsun. yaz tatillerinde andromeda'ya gidelim.

    istiyorum ki yeryüzündeki tüm makineler şu anda, eşzamanlı olarak düşünebilen robotlara evrilsin ve insanları mesai adlı saçmalıktan kurtarsın. biz aslında sizin yaptığınız her işi kendi kendimize yapabiliriz desin. çalışmak ve hâliyle para diye bi'şey olmasın. insanlar kitap okusun, film izlesin, kırlarda el ele koşsun. isteyenler robotlarla birlikte teknolojiyi daha da geliştirmek için, bilimde atılımlar gerçekleştirmek için ya da sadece çalışmayı sevdiğinden, istediğinden çalışsın. o da olmadı robotların etrafında çember oluşturup "sağ olun robotlar, çok yaşayın robotlar" diyerek alkış tutsun. dünyaya robotlar hâkim olduğu için güç, yönetmek, hırs gibi insana özgü egoları ifade eden kelimeler unutulsun. siyaset, ülke sınırları, ırkçılık diye bi'şey kalmasın. tüm siyasiler, tamam hadi hepsi değil, politikacıların, devlet yöneticilerinin çoğu, zindanlara kapatılsın.

    çok güzel olmaz mıydı? düşünürken bile heyecanlandım. terminator 1984 main theme çalıyor şu an kafamın içinde...
  • the terminator, blade runner, ı, robot, westworld, metropolis, matrix, (bence) the dark city, hatta wall-e ve daha niceleri... robotların dünyanın hakimiyetini ele geçirdiği, insanları ya köleleştirildiği ya kıyıma uğratıldığı ve kalan son direnişi de yıkmak istediği distopik bir gelecek... pek çok kurguda bunu gördük, anlatıldı, robotlardan korktuk.

    hatta boston dynamics’in yaptığı şu robotları görünce “lan acaba gerçek mi oluyor?” diye inceden inceye korkuyla karışık bir haz duyarak endişe ettik: https://www.youtube.com/watch?v=-7xvqqeoa8c

    ama genel kanı, insanların böylesi bir kıyamet senaryosunun gerçekleşmesine izin vermeyecek kadar akıllı olduğu ve yok olmaya giderse yine kendini yok edeceği yönünde bir rahatlama sağlıyor.

    peki bu ne kadar doğru?

    distopik gelecek kurgularının aslında bir histen ibaret olduğunu düşünüyorum. yaşanılan zaman dilimi içinde bir şeylerin ters gittiğini hisseden hayalperestlerin, daha ne kadar ters gidebilir sorusuna aradıkları bir yanıt olduğuna inanıyorum. bu yüzden her distopya aslında büyük ölçüde de içinde var olduğumuz durumun bir tasviri olabilir.

    son birkaç yıldır, gelecekte yok olacak mesleklerle ilgili mütemadiyen haberler çıkıyor. buna mukabil geleceğin meslekleri de ele alınıyor fakat yok olan meslek sahiplerinin, oluşacak gelecek meslek erbablarından daha fazla olacağı, haber içeriklerine bile bakınca bir gerçeklik olarak önümüzde duruyor.

    gelecekte yok olacak ve halihazırda zaten yok olmuş olan meslekler, yani mesleklerimizi elimizden çalanlarsa robotlar, yazılımlar.

    mesela teknik muhabirlik. atıyorum oscar gecesinde yaşananlar. aynı gün açıklanan bir takım ekonomik veriler ve birkaç politikacının açıklamaları. bunların hepsi birkaç muhabir yerine bir yazılımla tek bir üslupla, yazım yanlışı olmadan, herhangi atlanmış bir veri olmadan üretilebilir hale gelecek. geldi kısmen.

    ya da çevirmenlik. google translate’in inanılmaz çevirisini daha yeni konuşmadık mı? ted ed’in youtube kanalında inanılmaz işler var. bazıları ağır geliyor. açıyorum otomatik altyazıyı, öyle bir otomatik türkçe çeviri yapıyor ki, benim diyen çevirmen o altyazıyı çevirip, video’ya yerleştirmek için bir güne yakın zaman harcar. yazılım ise anında yapıyor.

    ya da internet bankacılığı. bankadaki elemana ihtiyacımız her geçen gün azalıyor mesela.

    ya da internetten alışveriş.

    ya da geriye gidelim. mesela uçaklar önceden, pilot, yardımcı pilot ve uçuş mühendisi tarafından uçurulurken, gelişen bilgisayar sistemleriyle uçuş mühendisliği diye bir meslek tarih oldu. yapacak iş bulmuşlardır ama bazı insanlar işsiz kalmıştır bu daralmayla.

    bakın saydıklarım henüz sadece, üretilmiş ürünlerin ara elemanları. bir de işin üretim boyutu var.

    işin üretim boyutuna gelince metropolis’in önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum. henüz 1927’de, süregelen endrüstileşme ve makineleşmenin dünyayı sürükleyeceği yeri görüp, yaklaşık bir asır önce bunu kurgulaştırmak inanılmaz bir dehadır. bu kadar nokta atışı gözlem yapabilen ve hayal kurabilen birkaç insan var sanırım son asırda. biri de george orwell.

    yani aslında halihazırda robotlar dünyamızı ele geçirmeye başlamış. bizim yaptığımız birçok işi onlar yapıyor. biz işsiz kalıyoruz. aç kalıyoruz ve kontrolsüzce ürüyoruz. nasıl tüketeceğimizi bilmediğimiz şekilde fazla ve gereksiz üretiyoruz. bu üretimleri tüketmek ve kendimizi meşgul etmek için son bir asırda iki kez dünya çapında savaştık, kendimize ve ürettiklerimize kıydık ama yetmedi. çünkü üremeye ve üretmeye devam ettik. şu anda dünyanın kaynakları, insan popülasyonunu doyurmaya yetmiyor. insan bir virüs gibi yayılmaya devam ediyor. çok fazla sayıda işsiz var ve sayıları her geçen gün artacak çünkü dünyayı robotlar ve aslında onlara sahip olan zümre yönetecek. işsizlerin ve dolayısıyla açların sayısı arttıkça artacak. bu duruma son vermenin yolu ya aç insanların birbirini öldürmesinden, ya savaşlarla toplu insan kıyımından (sadece suriye’de son birkaç senede 500 binden fazla insanın öldüğünü hatırlatırım), ya da bir salgınla, hastalıkla toplu insan itlafından geçecektir ve dahi geçiyordur.

    şunu anlayalım. terminatör’deki gibi robotlar çıkıp bize saldırmayabilir, hatta bence saldırmayacaktır. fakat terminatör evrenindeki dünyayı biz yaklaşık yirmi senedir yaşıyoruz. robotlar, onların sahibi insanlar tarafından dünyayı ele geçirdi ve yavaş yavaş ilerliyor. öyle topluca bir savaş da yaşamayabiliriz çünkü o savaş zaten yaklaşık on senedir devam ediyor ve milyarlarca insan ölene kadar devam edecek ama hiroşima’daki gibi bir kalemde yüz binlerce insan ölmeyeceği ve bir gün elli, bir gün yüz, bir gün yetmiş beş insan öleceği için farkına bile varamayacağız.

    o yüzden bir gün bir robot sizi öldürmek için saldırırsa ona nasıl karşılık vereceğinizi hayal etmeyin. şu anda robot size saldırıyor, işinizi alıyor, halihazırdaki mesleklerin yüzde 90’ından fazlası bir anlam ifade etmeyecek. en iyi savunma öncelikli ihtiyaçları giderebilmek adına öğrenilenlerdir. bunlar nedir? tarım. nasıl doyabileceğini bilmen gerek. barınma. en azından basit bir bir kulübe yapabilmelisin. çünkü robotlar saldırmasa da biz, birbirimize gireceğiz. başka yolu yok. böyle güzel güzel mesajlar vermek isterdim, insan insan olsun gerisi yalan, hep beraber barış içinde yaşayabiliriz, demek isterdim. ama bu kadar insan barış içinde yaşayamaz. nüfus çok fazla, kıyım yaşanacak. mesela bir salgını muhakkak göreceğiz. ebola gibi değil, daha basit, önemsiz gibi, peyderpey öldüren, mesela kanser gibi. artık kanıksadığımız bir hastalık.
  • günümüzde, emin adımlarla “robot”a evrilmekte olan insanı ve popoyu baz alarak, insanların dünyayı ele geçirmesi şeklinde algıladığım başlık.
    şimdiden “keşke robotlar ele geçirseymiş, en azından ‘el yaptı’ derdik” diye ahlanıp vahlanacak gelecek nesilleri hayal edip içimi kemiriyorum.
  • robotların dünyayı işgali bilimkurgu filmlerindeki gibi bir isyanla başlamayacak yetenekli ve zeki insanların elinden “mesleğini” alarak başlayacak, bunu ise “aptalla” işbirliğine giderek yapacak. teknolojiden yararlanarak zeki insanların işini elinden alan bir aptal.. tabi görece “güçlü” bir aptal.

    böylelikle rönesans ve reformla başlayan, modernizm ve pozitivizmde evrilen “aklın üstünlüğü” zamanla ikinci plana itilecek. zeki ve yetenekli olan insana ihtiyaç “azalacağı” için aklın üstünlüğü yerine ortaçağdaki ya da modern olmayan toplumlardaki anlayışla “güç” kriterine geri dönülecek. böylelikle zeki olanın “güçlü” olması olgusu güç kaybetmeye başlatacak.

    bunu bir örnekle açıklamak istiyorum, bu örneği lütfen genelleyin. örneğin sherlock holmes, detayları takip eden zeki bir dedektif, zekası onu toplumdan “üstün” kılıyor; aptal ama güçlü dedektifler onun karşısında çaresiz kalıyor, çözülemeyen bir durum olduğunda her zaman sherlock’a ihtiyaç duyuluyor.

    günümüzde ise bir olay olduğunda artık sherlock’a “ihtiyaç olmuyor”, kamera artık onun yerini alıyor ve böylelikle sıradan ve aptal ama “güçlü” veya “soylu” olan dedektif sherlock’un yerini alıyor. tabi zekasıyla fark yaratma sınırlanınca bu insanları tembelleştirmeye sürüklüyor, ve tembelleşmeyle birlikte gelinen kaçınılmaz son: aptallaşma. bkz: albert einstein: “korkarım bir gün teknoloji, insan iletişiminin ve yakınlaşmasının önüne geçecek ve aptal bir nesil ortaya çıkacak”... artık sıradan bir dedektif kamerayı kullanarak ya da teknolojik tahlil yöntemleriyle suçluyu yakalayabiliyor, böylelikle sherlock’lar üretilemiyor, ya da ders programını okuldaki zeki hoca hazırlamıyor ona “ihtiyaç” kalmıyor, bilgisayar programı bunu yapıyor, gerçekten fark yaratan bir uçak pilotuna gerek “kalmıyor” otomatik pilot var, kaliteli bir yardımcı hakeme gerek yok artık var var..., bu durumdan etkilenmeyecek birkaç meslekten biri “yazarlık” olabilir çünkü yazarlık, hayalgücü ve yaratıcılık ister.

    tüm bunları anlattıktan sonra şöyle bir eleştiri gelebilir, “iyi de makineler sayesinde hata olmayacak işte ne güzel”... gibi ama bu durum uzun vadede insanlığın yeteneklerini geliştirmesini engelleyip ve kısıtlayarak makineye mutlak “bağımlı” bir hale getirecek, robotlara bağımlı hala gelmiş tembel bir insan. bu bir çeşit insanlığın entropisi gibi. bunun yanında zeki insan fark yaratacak tabiki yine ama bu farkın makası giderek daralacak. robotlara bağımlı tembel ve dolayısıyla aptal bir nesil üretilecek. işte robotların dünyayı işgali bu şekilde olacak.
  • gerçekleşse de kurtulsak düşüncelerine neden olandır.
    bıktık artık aynı senaryodan birader, yaratıcılığınız bu kadar mı sığ.
  • eger soz konusu olan yapay zekaysa, kacinilmaz olan olaydir.
  • ve o an malum kisi cikip ta;

    malum kisi: aaah benim robot kardesim. seni mutfakta kullandilar, otoparkta kullandilar, icine afedersin para sokarak senden kola aldilar yiyecek aldilar. sen ne acilar cektin be.. seni en cok biz anlariz seni biz biliriz. beraber islandik yagan yagmurda beraber...

    diye diye robotlarin devreleri karistirir dunyayi bu enayilerin de elinden alir.
  • bu saatten sonra kacinilmaz son.
  • acaba demokratik olabilirler mi :)
  • 3. dünya savaşı başlamadan önce akıllı robotlardan ya da mutant insanlardan çok haberimiz olmayacaktır. nerede ne kadar geliştirilme yapıldı, ne kadar ilerleme kaydedildi, işte o zaman görüp öğreniriz hep beraber.
hesabın var mı? giriş yap