• citizens of capua
    dinari
    bringer of rain
    gibi tabirleri anımsatır
    (bkz: spartacus)
  • hangi hatayı düzeltmekle başlasam bilemedim.

    yanlış-1 ''dünya tarihinin en büyük ve uzun süreli imparatorluğu.''

    roma imparatorluğu tarihin gördüğü en görkemli devletlerden birisidir, orası ayrı mesele ama ne en büyüğüdür, ne de en uzun süreli olanıdır. tarihin en büyük imparatorluğu 35m km2'lik yüzölçümüyle britanya imparatorluğudur, ama britanya imparatorluğu bir sömürge imparatorluğu olduğu için kıyaslama yapmak doğru olmaz. bitişik sınırlara sahip imparatorluklarla, sömürge imparatorlukları aynı şekilde kıyaslanamaz. bu yüzden bitişik sınırlara sahip imparatorluklara bakalım. burada liste başı olarak 33 milyon km2'lik devasa yüzölçümüyle moğol imparatorluğu geliyor. en geniş sınırlarına ulaştığı dönem de 5 milyon km2 toprağa hükmetmiş roma'nın altı katından fazla. arap (emevi), çin (qing) , türk (osmanlı), makedonya (büyük iskender), pers (ahameniş) imparatorluklarıda gene bitişik sınırlara sahip imparatorluklar olarak daha geniş sınırlara sahipler.

    en uzun süreli imparatorluk konusuna gelirsek, m.ö 750 kurulduğu kabul edilen antik roma'nın m.s 476'da sonlandığı kabul edilir. takribi 1200 yıl. çin imparatorluğu ise yaklaşık 2000 yıl varlığını sürdürmüştür.

    en büyük sınırlara sahip olmaması ya da en uzun süreli yaşamamış olması roma'nın şanına gölge düşürmez burası ayrı mesele. roma belki tarihin en önemli imparatorluğudur, ama yalan yanlış bilgilerle savunulmaya ihtiyacı yok.

    yanlış-2 ''roma imparatorluğunu geri getirmeye çalışmıyorlar''

    neresinden tutsan elde kalır. roma imparatorluğu erken orta çağ'ın başından beri avrupalılar tarafından yeniden kurulmaya çalışıldı, birleşik avrupa hülyası bugün bile avrupa'da etkinliğini yitirmiş değil. roma'yı geri getirmeye çalışanlara şöyle bir bakarsak:

    (bkz: iustinianus) (bkz: doğu roma / bizans imparatorluğu) (bkz: charlemagne) (bkz: kutsal roma imparatorluğu) (bkz: napoleon bonaparte) (bkz: benito mussoloni) (bkz: avrupa birliği)

    bu işin sadece avrupa ayağı. bunun dışında avrupa dışından da roma'yı yeniden tesis etmek isteyenler var pek tabii:

    (bkz: fatih sultan mehmet) (bkz: osmanlı imparatorluğu) (bkz: rusya çarlığı) (bkz: amerika birleşik devletleri)

    yanlış-3 ''şu anki avrupalılar roma'lıların soyundan geliyor''

    roma imparatorluğunun ana vatanı olan italya topraklarında bugün yaşayan halkın bile roma'nın soyundan geldiği şüpheliyken, bunu bütün avrupaya genelleyerek iddia etmek en basit tabirle abesle iştigaldir. bugün avrupa milletlerinin çoğu roma topraklarını işgal eden barbar kavimlerinin soyunda gelmedir, cermen kökenlidirler. (ingiltere, almanya , isveç , norveç , danimarka, belçika, hollanda vs.) doğu avrupa ve balkanlardaki halkların ezici çoğunluğu slavdır. slav olmayan arnavutlar, rumenler, macarlar ve yunanlıların ise etnik köken olarak romalılarla bir ilgisi yok. latin kökenli italya ve ispanya ise tarih boyunca çok sayıda istila ve göçe maruz kalmışlar, uluslasşma süreçlerinde çeşitli etnisitelerin birleşmesiyle yeni bir ulus ortaya çıkmıştır. fransa ise cermen ,latin ve gal kültürlerinin bir sentezi ulus olarak erken orta çağ'da ortaya çıkmıştır.

    kısacası bugün avrupa'da ya da dünyada biz romalıların soyundanız diyebilecek bir millet ya da devlet yok. ama bu tabii tarih boyunca ve günümüzde çeşitli millet ve devletlerin roma'nın mirasını devr alıp, sürdürmesine engel olmadı. çünkü tarihin gördüğü en görkemli medeniyetlerden biri, belki birincisi olan roma'nın ihtişamı, mirası ve kültürü herkesi cezbedip, gözlerini kamaştırıyordu.
  • parthlarin götünden kan aldığı devlet...
  • avrupalıların defalarca geri döndürmek isteyip boyunun ölçüsünü aldığı imparatorluk. en son ikinci dünya savaşında aldılar o zamandan beri suskunlar.

    fakat avrupanın roma'yla övünmediğini ve geri getirmeye çalışmadığını söylemek için fevkalade sığ görüşlü olmak gerek.
  • eğer en başından beridir konuşacaksak, avrupa'nın roma imparatorluğu gibi bir hayali yoktur. zaten roma bugüne temel olmuştur. osmanlı ise anadolu yabancısı kalmıştır. şimdi anadolu'ya inerseniz çoğu eser selçuklu döneminden kalmadır.

    karşılaştırdığınız şeyler çok farklı. roma günümüzde aklınıza gelebilecek ne varsa temellerini atmış ve halen kullanılan şeyler yapmıştır. osmanlı ise saraylarda yaşamış, geleceğe pek düzgün şeyler bırakmamıştır. roma ile osmanlı farkı çok fazladır. biri medeniyet kavramını şekillendirirken, diğeri çoğu zaman ne yapacağını bilemeyen bir devlet olmuştur. ki son dönemlerinde avrupa tarzına daha çok yönelmiştir osmanlı. fransızların istiklal'de kutsal günlerini kutlamalarına imamlar el sallardı.

    roma hakkında biraz bilgi için isteyenlere latin dili ve edebiyatı okuduğum için kitaplar gönderebilirim. ayrıca yazdıklarım için osmanlı arşivinden istediğiniz kaynağı bulup buraya koyabilirim.
  • gaius clinius maecenas tarafından mesenlik hareketlerinin dolayısıyla sanat sponsorluğunun ilk kez ortaya çıktığı devlet.
  • kendilerinden başka herkesi köle olarak gören bir imparatorluk. insanlığa en büyük katkısı budur. birde kerhane kültürü bu ibnelerden gelmektedir. zamanında çok büyük sikişler dönmüş.(bkz: spartacus)
  • roma torunuyuz. atalarımız toprağını feodal beylere kaptırdı,mirasına sahip çık romalılar.
  • köklü bir cumhuriyet olan roma imparatorluğu çok zekice tasarlanmış kapsayıcı siyasal kurumlara sahipti. bir yıllığına seçilen ''magistra'' lar tarafından yönetiliyordu. magistra’ların makamlarına seçimle ve bir yıllığına gelmesi ve aynı anda birden fazla kişinin bu makamda görev yapması, bunlardan herhangi birinin güçlerini pekiştirmesi ya da suistimal etmesi olanağını azaltıyordu.bunun yanısıra roma yurttaşları siyasal ve ekonomik haklara sahip olsalar da kölelik yaygın ve son derece sömürüye dayalıydı. ayrıca elit kesim,yani senatörler sınıfı, hem ekonomiye hem de siyasete hâkimdi. roma, akdeniz’de yayılmaya devam ederken çok büyük bir zenginliğe kavuştu. ancak bu ihsanın büyük kısmı senato sınıfından birkaç varlıklı aile tarafından paylaşıldı ve zenginlerle yoksullar arasındaki eşitsizlik arttı. senatörler zenginliklerini yalnızca kazançlı eyaletlerin kontrolünü ellerinde tutmalarına değil aynı zamanda italya’nın her yanındaki çok büyük malikânelerine borçluydu.bu malikânelerde ekseriya savaşlarda tutsak edilmiş esirler çalıştırılıyordu. cumhuriyet dönemi roma orduları önce roma’dan, ardından italya’nın başka bölgelerinden gelen küçük toprak sahibi yurttaş-askerlerden oluşuyordu. genellikle ihtiyaç olduğunda orduda savaşıp sonra topraklarına dönüyorlardı. roma genişleyip seferler uzadıkça bu model işlemez hale geldi. askerler her defasında topraklarından yıllarca uzak kalıyordu ve çoğu arazi kullanılamaz hale gelmişti. asker aileleri bazen kendilerini bir borç dağının altında buluyor ve açlığın eşiğine geliyorlardı. böylelikle pek çok arazi zamanla terk edildi ve senatörlerin malikânelerine dahil oldu. ms 2. yüzyılın sonlarında bu durum hem zenginle fakir arasındaki uçurumun benzeri görülmemiş bir düzeye erişmesi hem de roma’da bu adaletsizliğe isyanla karşılık verip roma aristokrasine cephe almaya hazır hoşnutsuz yurttaşlardan oluşan yığınlar nedeniyle tehlikeli bir noktaya ulaştı. fakat siyasal güç son iki yüzyıldaki değişimden fayda sağlayan senatörler sınıfının zengin toprak sahiplerinin elindeydi. çoğunun kendilerine gayet iyi hizmet
    eden bu sistemi değiştirmek gibi bir niyeti yoktu.

    gidişatın farkında olan tiberius gracchus italya’da bulunan bir bölge olan etruria’dan geçerken yurttaş- askerlerin ailelerinin çektiği zorlukların farkına vardı. ister bu deneyim yüzünden olsun isterse güçlü senatörlerle arasındaki başka anlaşmazlıklar yüzünden, çok geçmeden italya’daki arazi tahsisatını değiştirmek üzere tehlikeli bir planı uygulamaya koydu. senato ve elit kesimin siyasal yetkinliklerini kısıtlayan ve onların ayrıcalıklarını azaltan bu planın sonucunda bir suikast girişimi ile kendi kuzeni tarafından öldürüldü. fakat ölümü sorunu çözmedi; toprak tahsisatında ve roma ekonomisinin ve toplumunun başka cephelerinde reform teşebbüsünde bulunanbaşkaları da çıktı. bunların çoğu benzer bir kaderi paylaştı. bu gerilimler belirli aralıklarla sonraki yüzyılda da gündeme geldi; örneğin mö 91 ile mö 87 yılları arasında “italik savaşı”na neden oldu.

    roma cumhuriyeti’nin çekirdeğini oluşturan siyasal kurumlar julius caesar tarafından yıkıldı.roma caesar’a boyun eğdi ve bir başka iç savaş patlak verdi. caesar kazansa da mö 44’te brutus ve cassius’ün önderlik ettiği hoşnutsuz senatörler tarafından öldürüldü. caesar’ın destekçileri, bilhassa mark anthony ve octavian ile düşmanları arasında yeni bir iç savaş patlak verdi. anthony ve octavian savaşı kazandıktan sonra birbirleriyle savaştılar, ta ki octavian mö 31’de aktium savaşı’ndan galip çıkıncaya dek. mö 28’den sonra augustus caesar ismiyle anılan octavian, ertesi yıldan itibaren sonraki 45 yıl boyunca roma’yı tek başına yönetti. augustus roma imparatorluğu’nu kurdu, gerçi o kendisi için “eşitlerin birincisi” anlamındaki princeps’i tercih ediyor ve rejime “principate” diyordu.

    roma’nın gerileyişinin tohumlarını atan, bu cumhuriyetten principate’ye geçiş ve sonrasında da tek başına imparatorluktu. ekonomik başarıya temel oluşturan kısmen kapsayıcı siyasal kurumlar yavaş yavaş zayıfladı. her ne kadar senatörler sınıfı ve diğer varlıklı romalılar için uygun şartlar sağlasa da roma cumhuriyeti mutlakıyetçi bir rejim değildi ve bu kadar güç daha önce hiçbir zaman tek makamda yoğunlaşmamıştı.

    augustus’un başlattığı değişiklikler de ilk başta siyasaldı fakat sonra önemli ekonomik sonuçlar doğurdu. bu değişikliklerin sonucunda ms 5. yüzyılda batı roma imparatorluğu –doğu’dan ayrıldıktan sonra artık batı olarak anılıyordu– ekonomik ve askeri bakımdan geriledi, çöküşün eşiğine geldi.

    roma krallığı(mö 753-mö 510)
    roma cumhuriyeti(mö510- 27)
    roma imparatorluğu(27-476)

    kaynak: ulusların düşüşü ( daron acemoğlu)
  • amerikalı üniversite öğrencisi sasha trubetskoy, m.s. 125 sınırlarını baz alıp bütün roma ana yollarını metro haritasına benzeyecek şekilde yeniden tasarlamış. tam posterlik iş çıkarmış.
hesabın var mı? giriş yap