• roma ordusunun temelini oluşturan askeri birlikler. başlangıçta günümüzdeki gibi askere alma ve görev (sefer) sonrası terhis edilen askerlerden oluşuyordu. sonra profesyonel ordu birliklerine dönüştüler ve romanın güçlü kişilerine bağlandılar. fakat bu durum kaos ve otorite çatışmasına neden olunca lejyonların ıslahatı gerekti. birliklerin bir bölümü lağvedildi ve isa hazretlerinin doğmasına 30 sene kala bir düzenleme daha yapıldı ve hızlı bir ordu meydana gelmiş oldu, sonra bu düzenlemeyi çeşitli reformlar izledi.

    ayrıntılar:

    1. roma lejyonu

    2. roma lejyonları
  • roma ağır piyadesi, sürekli talim ve olağanüstü disiplini sayesinde savaş alanında formasyonunu(teşkilini) bozmadan blok halde savaşabiliyordu. formasyon usulü savaş onlara yunan'lılardan intikal etmişti; ama roma'lılar eğitim, disiplin ve taktikte çıtayı çok yükselttiler.

    teke tek savaşma usulünden başka bir şey bilmeyen düşmanlarını, kendilerinden sayıca kat kat olmasına rağmen, mağlup etmeyi başardılar. aşağıdaki videodan roma'lıların formasyon usulü savaşta işi nereye kadar götürdüklerini görebilirsiniz.

    https://www.youtube.com/watch?v=zn3e3q-4xlc
  • tipik bir lejyonun mevcudu roma tarihi boyunca farklılıklar gösterse de cumhuriyet döneminde ortalama 4,200 lejyoner ve 300 süvari iken,(lejyonlar her birinde 120 lejyoner bulunan 30 maniple'ye bölünmüştü ), erken ve orta imparatorluk döneminde yaklaşık 5200 lejyonerden ve ilave olarak bir auxilia birliğinden müteşekkildi (9 tanesinde 480, 1. kohortta 800 lejyoner bulunan toplam 10 kohorta bölünmüştü). imparatorluğun son döneminde ise 1000-2000 asker civarında bir güç olarak görevlerini ifa ediyorlardı.

    roma lejyonları mö 107 yılındaki marian reformları’na kadar sabit kuvvetler olarak değil ihtiyaç duyulduğunda oluşturulup daha sonra dağıtılan birlikler şeklinde görev yapmaktaydılar. bu sebeple roma tarihi boyunca birkaç yüz lejyon oluşturulduğu tahmin edilmektedir, ancak bunlardan sadece 50'si tanımlanabilmiştir. imparatorluğun erken dönemlerinde ise, 25-35 sabit lejyon ve bunların auxilia birlikleri bulunmakta ve ihtiyaç duyulduğunda yeni lejyonlar oluşturulmaktaydı.
    lejyonlar, roma cumhuriyeti ve roma imparatorluğu boyunca göstermiş oldukları olağanüstü başarıdan ötürü, antik dönem boyunca uzun süre askeri kabiliyet ve etkinliğin modeli olarak addedilmişlerdir.

    savaş taktikleri o dönemin yunan savaş taktiklerinden faklı değildi ve çarpışmalar genellikle düzlüklerde yapılırdı. kargıcılar sıkıca bir araya gelmiş saflar oluşturacak biçimde tertiplenirlerdi. her safın askerleri kalkanlarını birbirlerine kilitlerler, bu sırada en öndeki askerler mızraklarının öne doğru tutarlar ve mızrak atıcılar ve sapancıların desteği ile düşmana saldırlardı: süvariler düşmanı kovalarlar ve bazı gerekli durumlarda piyadelerin desteğini kırmaya çalışırlardı. savaş alanında manevra yapabilmek için oldukça hantal bir yapıya sahip bu birlikler engebeli arazilerde dağlı kabileler tarafından kolaylıkla yenigiye uğratılabiliniyorlardı.
    praetor olarak bilinen erken dönem roma sivil yöneticilerinden ikisi savaş sezonu olarak adlandırılan ilkbahar ve sonbahar arası dönemde askeri lider olarak görev yaparlardı. resmi bir savaş ilanı, savaşın başladığına işaret eden bir mızrağın düşman topraklarına fırlatılmasıyla sonlanan bir dinsel töreni içerirdi.

    equites (süvariler): süvari en prestijli birlikti ve özellikle politik kariyer yapmak isteyen zengin genç romalıların yetenek ve cesaretlerini göstermek için tercih ettikleri sınıftı. süvariler savaş donanımlarını kendileri sağlamakla yükümlüydüler. bu donanım kalkan, miğfer, vücut zırhı, kılıç ve bir veya daha fazla mızraktan oluşurdu. süvarilerin lejyondaki mevcudu diğer birliklere oranla daha azdı. ortalama 3000 askere karşı (veliteslerle birlikte sayı yaklaşık 4200), normal bir lejyonda her biri 30 askere sahip 10 birlikten oluşan toplam 300 süvari bulunurdu ve decurionlar tarafından komuta edilirlerdi. ağır süvarilere ilave olarak, fakir yurttaşlardan ya da yaşları hastati ya da equites olmak için küçük olan zengin genç romalılardan oluşturulan hafif piyadeler de bulunabilirdi. savaşta, düşmanın piyade tertiplenmesini yarma ya da kanatlardan kuşatma manevrası ve düşman süvarileriyle savaşmak için kullanılırlardı.
    velites (hafif piyadeler): velites genellikle kendi savaş gereçlerini sağlayamayacak kadar fakir olan roma yurttaşlarından oluşturulurdu. temel işlevleri avcı ya da mızrak fırlatıcısı olarak savaşın başında düşmanı oyalamak ya da hareket halindeki birliklerin arkasını kollamaktı. mızraklarını fırlatmalarının ardından maniple hatlarının arasındaki boşluklardan geri çekilirler ve ağır piyade hatları tarafından düşman saldırılarından korunurlardı. cumhuriyetin ortalarında roma orsusundaki mevcut olan süvari açığı nedeniyle velitesler aynı zamanda keşif kolu olarak da kullanılırlardı. kesin bir kuruluş ya da oluşumları yoktu.
    ağır piyadeler: bunlar lejyonların temel birlikleriydi. ağır piyadeler, roma yurttaşı lejyonerlerden oluşur ve demir miğfer, kalkan, silahlar ve pilum adı verilen ve menzili yaklaşık 30 metre olan ağır bir mızrak ile teçhiz edilirlerdi. mö 387 yılından sonra hastati ve principeslerin en gözde silahları bir tür kısa kılıç olan gladius idi. iri başlı çivilerle desteklenmiş sandaletleri olan caligae yere düşmüş düşmana karşı kullanılan bir diğer etkili silahlarıydı. marian reformlarından önce ağır piyade birlikleri deneyim seviyelerine göre üç farklı hat olarak düzenlenmişlerdi;
    hastati (tekil hastatus): acemi ya da çok az tecrübeye sahip, birkaç yıldır görevde olan lejyonerlerden oluşturulurdu.
    principes (tekil princeps): en etkili çağlarında bulunan lejyonerler (yirmili yıllarının sonunda otuzlu yıllarının başında bulunan).
    triarii (tekil triarius): sadece son çare olarak kullanılan ve usta askerlerden oluşan hat; eğer savaşa dahil değillerse bir dizleri yere değecek şekilde beklerlerdi. triarii hatları daha çok ihtiyat birliği ya da hastati ve principes hatlarının arkasını kollama amaçlı için görev yaparlardı ve pilum ya da gladius yerine hastati ve principes hatlarının mö 387 yılından itibaren kullanmaktan vaz geçtikleri hastae adı verilen uzun mızraklar taşırlardı. bu silahları nedeniyle falanks düzeninde savaşırlardı. triarii lejyonerlerinin avantajlı silahlı düzenleri, hastati ve principes birliklerini takip etmeye niyetli gözü kara düşmanlar için bile yeterince caydırıcı bir durumdu. triarilere sığınmak sözü, son çare anlamında kullanılan bir roma deyimi idi.
    bu üç hattan her biri, toplam 60 asker mevcutlu ve iki centurion'un kıdemlisi tarafından komuta edilen, iki centuriadan oluşan maniplelere bölünmüştü. centurialarda mormalde 60 asker bulunur, bu durumda hastati ve principes toplam 120 güçlü maniple'ye sahip olurdu. lejyonda her biri 30 askerlik iki yarım centuria'dan oluşan genellikle 10 maniple hastati, 10 maniple principes ve 10 maniple triarii bulunur, bunlara ilave olarak yaklaşık 1200 velites ve her biri 30 askere sahip 10 birlikten oluşan toplam 300 süvari görev yapardı. bu mevcut, orta cumhuriyet dönemi lejyonlarının optimal sayısı olan 4500 askere karşılık gelirdi. marian reformları ile birlikte lejyonların yapısında değişikliğe gidildi ve her biri kendi sembolüne sahip contubernia olarak adlandırlan 80 güçlü yeni centuria oluşturuldu. her bir contuberniumda aynı çadırı paylaşan sekiz asker, bir değirmen taşı, bir katır ve bir yemek kabı (tur süresine bağlı olarak) bulunurdu. manipleler ana taktik ögeleri olduğu için erken cumhuriyet dönemi lejyonları zaman zaman manipular lejyonlar olarak da adlandırılırlardı.

    lejyon rütbeleri
    liste, marian reformlarından (m.ö. 104) diocletianus'un askeri reformlarına (290 civarı) kadar olan süre içerisinde geliştirilmiş olan lejyon subay sistemini tanımlar:

    kıdemli subaylar
    dux, tam olarak lider: geç imparatorluk ya da dominatus dönemi unvanı olup bir eyalete ait iki ya da daha fazla sayıda askeri birliğe komuta eden bir generali tanımlar. dux unvanı genellikle eyalet içerisinde konuşlandırılmış bir garnizonun baş komutanına atıfta bulunmakla birlikte, bir konsül ya da imparator'u da işaret edebilir.
    legatus legionis, legatus: tam bir lejyon komutanı. legatuslar genellikle 3 ya da 4 yıllık bir süre için (bazı durumlarda daha uzun bir süre için) senatörler arasından imparator tarafından bu göreve atanırlar. sadece bir lejyona sahip roma eyaletlerinde legatus aynı zamanda eyalet valisi olarak görev yaparken, birden fazla lejyona sahip eyaletlerde her lejyona kendi legatus'u tarafından komuta edilir ve eyalet valisi tüm legatuslara emretme yetkisine sahiptir.
    tribunus laticlavius, geniş kuşaklı tribün: adını senatoryal sınıftan erkeklerin giydiği geniş çizgili tunikten alan bu tribün, imparator ya da senato tarafından atanırdı. genellikle "tribuni angusticlavi"lere oranla daha genç ve tecrübesiz olmaları nedeniyle legatus'un arkasında, lejyonun ikinci komutanı olarak görev yaparlardı. yaşı ve deneyimsizliği nedeniyle savaş sırasında tam olarak ikinci komutan olarak hareket etmese de, legatus'un ölmesi durumunda lejyonun komutasını ele alabilirdi. bu tribünlük, isteğe bağlı olmakla birlikte, sık sık genç erkeklerin cursus honorum'a başlamak için ilk adım olarak kullandıkları bir görevdi.
    praefectus castrorum, ordugâh prefect'i: ordugâh prefect'i, lejyon komuta hiyerarşisinde üçüncü sırada bulunurdu. genellikle tribünlerden daha düşük bir toplumsal sınıfa ait primus pilus olarak görev yapmış ve lejyonda 25 yılı tamamlamış askerler arasından seçilirdi.
    tribuni angusticlavii, dar kuşaklı tribün: her lejyonda beş adet daha kıdemsiz tribün bulunurdu. bunlar genellikle üst sınıftan gelen genç erkeklerdi ve tecrübeli olmaları gerekmezdi.

    centuriolar
    en kıdemli centuriolar birinci kohortta bulunan beş centuria'nın askerleriydi. geri kalan kohortlarda ise, savaş hattında bulunan centurialarda bulunanlar en kıdemlileri olmak üzere altı centurianın emrinde altı kıdemli centurio bulunurdu. ikinciden onuncuya kadar olan kohortlarda kıdem centuria'ya göre değişiklik gösterirdi ancak bir kohort içerisinde aynı centuria'ya komuta eden iki adet centurio var ise asıl komuta kohortta bulunan daha kıdemli bir centurio tarafından üstlenilirdi.

    normal bir kohortun altı centuria'sı kıdem sırasına göre şöyle sıralanırdı:
    ileri hastati (ileri mızrakçılar)
    geri hastati (geri mızrakçılar)
    ileri principes (ileri ana hat)
    geri principes (geri ana hat)
    ileri triarii (ileri üçüncü hat)
    geri triarii (geri üçüncü hat)
    centurialar, unvanlarını lejyonların yanaşık olarak üç farklı sınıftan oluşan üç hat olarak kullanıldıkları eski dönemlerden alırlar. bu hatlardan her biri en ileride ve en geride bulunan centurialar olmak üzere tekrar bölünürlerdi.

    primus pilus, tam olarak ilk sıra: primus pilus birinci kohortun birinci centuria'sına komuta ederdi ve tüm lejyonun en kıdemli centurio'su kabul edilirdi. ilk sıra olarak çağırılırdı çünkü birinci kohortun en ön sırasında bulunan centuria'ya komuta ederdi. (diğer kohortlardan farklı olarak, birinci kohortun "ön mızrak" ve "arka mızrak" centuria'sı yerine sadece bir tane kargı centuria'sı vardı). primus pilus'un sonradan praefectus castrorum olma şansı vardı. primus pilus emekli olunca alabileceği en büyük ödül equestrian sınıfa girebilmekti.
    temel ücretin 60 katı maaş alırdı.

    primi ordines: "birinci kohort rütbelileri" birinci kohort'un beş centurio'su ve primus pilus'tan oluşurdu. primus pilus hariç, her biri temel ücretin 30 katı maaş alırdı. bu rütbedekiler primus pilus ve pilus prior hariç tüm diğer centuriolardan daha kıdemli olurlardı.
    pilus prior: "ileri mızrak" centurioları kohortların kıdemli centuriolarıydı. lejyon savaş düzeni aldığında pilus prior'a tüm kohortun komutası verilirdi. primus pilus da aynı zamanda bir pilus prior'du ve lejyon içerisinde bulunan tüm centurioların en kıdemlisiydi. bu pozisyonlara daha çok zaman içerisinde yükselmiş olan kıdemli askerler seçilirdi. bu rütbe primus pilus'un bir alt rütbesiydi.
    diğer centuriolar: her bir lejyonda 59 ya da 60 centurio bulunurdu. bu askerler profesyonel ordunun belkemiğiydi ve neredeyse tüm hayatları askerlikten ibaret olan kariyer askerleriydi. genellikle zaman içerisinde bu rütbeye yükselirlerdi ancak bazı istisnai durumlarda imparator ya da diğer üst düzey görevliler tarafından doğrudan da bu göreve atanabilirlerdi. kohortlar birden ona, her bir kohortta yer alan centurialar ise birden altıya kadar sıralanmıştı ve sadece birinci kohortta beş centurio bulunurdu (lejyonda toplam 59 centurio ve bir primus pilus). centurioların kıdemleri bulundukları centuria ile doğrudan ilişkiliydi çünkü birinci kohort'un birinci centuria'sı kıdemde en yüksek 10. kohort'un 6. centuria'sı ise en düşüktü. ortalama bir centurio'nun günümüz ordularındaki karşılığı aşağı yukarı yüzbaşı'ya eşdeğerdi. temel ücretin 10 katı maaş alırlardı.

    alt rütbeler
    optio: her bir centurio için bir adet (59-60), centurio tarafından komutada ikinci olarak atanırlardı. temel ücretin 2 katı maaş alırlardı.
    duplicarius: temel ücretin 2 katı maaş alan bir subay.
    tesserarius: (muhafız komutanı) yine toplam 59 tane ya da her bir centuria için bir adet. optio'ların astı gibi hareket ederlerdi. temel ücretin bir buçuk katı maaş alırlardı.
    decurion:10 ile 30 eques legionis'ten oluşan bir süvari birliğine komuta eden subay.
    decanus: bir contubernium ya da sekiz askerden oluşan bir manganın komutanı.
    özel görev birlikleri
    aquilifer: lejyon içerisinde var olan tek kişilik bir görev. aquilifer lejyonun bayrak ya da aquila (kartal) taşıyıcısı olup çok önemli ve prestijli bir konuma sahipti. aquila'nın kaybedilmesi büyük bir onursuzluk olarak kabul edilirdi. bu nedenle aquila'yı taşıyan lejyoner, lejyonun taktiklerinden çok iyi anlayan kıdemli askerlerden seçilirdi. temel ücretin 2 katı maaş alırdı.
    signifer: her centuria'da bir signifer bulunurdu (59). askerlerin ödeme ve tasarruflarından sorumluydu ve centurial signum olarak adlandırılan ve madalyonlarla süslenmiş tepesinde askerlerin ettiği sadakat yeminini sembolize eden el bulunan bir mızrak taşırdı. bu her bir centurianın askerlerinin etrafından toplanacağı sancaktı. temel ücretin 2 katı maaş alırdı.
    cornicen (borazancı): signifer ile beraber çalışır ve centuriaya bağlı askerlerin dikkatinin centurial signum'a çekilmesini sağlar ve subayların emirlerinin iletilmesine yardımcı olurdu.
    ımaginifer: imparatorun bir portresini taşır ve böylece birliklere kime sadakât göstermeleri gerektiğini hatırlatırdı.

    aldıkları ücretler
    gaius marius'un mö 107 yılındaki ordu reformundan domitian'ın tahta çıktığı m.s. 81 yılına kadar süre içerisinde sıradan bir lejyoner bir yıl için 225 denarius alıyordu. domitian bu miktarı 300 denarius'a çıkarmıştır. bu artıştan, 2. yüzyıl boyunca süren görece istikrarlı enflasyon oranları nedeniyle, septimius severus tarafından üceretlerin 500 denarius'a çıkarılmasına kadar geçen sürede yeni bir maaş artışı yapılmadı. ancak yine de askerler bu ödemenin tamamını nakit olarak almazlardı. ücretlerinden beslenme ve donatımları için devlet tarafından belirli bir miktar kesinti yapılırdı ve bu yüzden net maaşları çok fazla değildi.
    ayrıca ilave olarak tüm lejyonerlere 25 yıllık görev sürelerinin sonunda toplu bir ödeme yapılırdı. bu ödeme augustus döneminde 3000 denarius ve/ya da verimli bir tarım arazisi şeklinde olurdu (tarım arazisi daha sık tercih edilirdi.). caracalla zamanında praemia olarak adlandırılan bu emekli ikramiyesi 5000 denarius'a çıkarıldı.

    lejyonların sayısı tartışmalıdır. bazı lejyonlar diğerleriyle aynı numarayı taşıyabilir. augustus kendi kurduğu lejyonları ı'den başlayarak numaralandırmıştır ancak aynı zamanda seleflerinden de bazı numaraları miras almıştır. genel olarak her imparator kendi kurduğu lejyonları ı'den başlayarak numaralandırmıştır. ancak bu gelenek sürekli olarak uygulanmamıştır. örneğin imparator vespasian daha önce terhis edilmiş olanlardan topladığı lejyonların eski numaralarını korumayı tercih etmiştir. trajan'ın ilk lejyonu xxx olarak numaralandırılmıştır çünkü bu lejyon toplandığında mevcut 29 lejyon daha vardı ancak ikinci trajan lejyonuna ıı numarası verilmiştir. xvıı, xvııı ve xıx numaraları, teutoberg ormanı savaşında yok edilen lejyonlara ait olduğundan bir daha asla kullanılmamıştır*. bu nedenle ortaya çıkan karmaşık durumu engelleyebilmek ve aynı mumarayı taşıyan lejyonları birbirinden ayırtedebilmek için unvanları bilmek önemlidir.

    sembolleri
    mö 104'den sonra tüm lejyonlar standart sembol olarak aquila (kartal) kullanmaya başladılar. semboller aquilifer olarak bilinen bir subay tarafından taşınırdı ve kaybedilmesi çok büyük bir utanç olarak kabul edildiği için çoğunlukla lejyonun dağıtılmasıyla sonuçlanırdı.
    jül sezar, commentarii de bello gallico (kitap ıv, bölüm 25) adlı kitabında, britanya'nın mö 55 yılındaki ilk işgali sırasında meydana gelen bir olay sırasında lejyon sembolü kartalın güvenliğini sağlamanın romalı askerleri nasıl korkuya sevk ettiğini anlatır. sezar'ın askerleri britonların korkusuyla gemileri terk etmeye çekindikleri sırada onuncu lejyonun aquilifer'i kendisini geminin güvertesinden aşağıya bırakmış ve kartalı taşıyarak tek başına düşmana doğru ilerlemeye başlamıştır. ayıplanmaktan korkan silah arkadaşları gemilerden atlayarak onu takip etmeye başlayınca diğer gemilerde bulunan askerler de onlara katılmışlardır.
    roma imparatorluğu'nun doğuşu sırasında lejyonlar, liderleri olan imparatorlar ile özel bağlar kurmuşlardır. her lejyonda ımaginifer olarak bilinen ve görevi, pontifex maximus olan imparatorun imago olarak adlandırılan heykel ya da tasvirini taşımak olan subaylar görev yapmışlardır.
    bunlara ilave olarak her lejyon, adının ve ambleminin betimlendiği vexillum ya da signum taşıyan bir vexillifer subayına da sahipti. diğer birlikleri desteklemek için lejyonlardan alt birlikler oluşturulması sık rastlanan bir durumdu. böyle durumlarda bu alt birlikler kartal taşımazlar, sadece vexillum taşırlardı ve bu sebeple vexillatio olarak adlandırılırlardı.
    aynı zamanda siviller de bazı durumlarda roma lejyonarına olan yardımlarından dolayı ödüllendirilirlerdi. gösterdikleri üstün hizmet karşılığında yurttaşlara onursal bir hediye olarak başı olmayan bir ok verilirdi.

    lejyonlar, genellikle her başarılı seferin ardından imparator tarafından yeniden adlandırıldığı için birkaç unvan taşıyabilirdi; örneğin lejyon xıı fulminata aynı zamanda şu isimleri de taşımıştır; paterna (babacan), victrix (muzaffer), antiqua (saygıdeğer), certa constans (güvenilir, azimli) ve galliena (gallienus '). pia fidelis (itaatkâr , sadık), fidelis constans ve diğer unvanlar birden fazla lejyon için ya da bazen bir lejyon için birden fazla olarak kullanılmıştır. bu tabloda en çok tanınan ve kullanılan unvanlar gösterilmiştir.

    (a) lejyonun toplandığı bölgeyi, örneğin ıtalica = italya'dan ya da
    (b) lejyonun zafer kazandığı bölgeyi parthica = partları yenen
    gösterir. lejyonlar aynı zamanda kendisini kuran ve bu lejyonun favori lejyonları olduğunu göstermek isteyen gens'lerin (klan) (örneğin augusta, flavia) adını da taşıyabilirdi.

    gemına unvanı muhtemelen bir başka lejyondan oluşturulan ya da bir başka lejyondan ayrılan lejyonları tanımlamak için kullanılmıştır. bir başka ihtimale göre ise romanın efsanevi kurucu ikizleri romulus ve remus'a adanmış olan lejyonları belirtmek için kullanılmıştır.

    roma lejyonları oldukça sert bir askeri disipline sahipti. talimatlara mutlak suretle uyulurdu ve bu talimatları yerine getirmeyen bir lejyoner çok çeşitli cezalandırma yöntemlerinden biriyle karşı karşıya kalbilirdi. pek çok lejyoner kendisini kanaatkarlığın erdeminin zatında vücut bulduğu tanrıça disciplina`:roma mitolojisindeki ast ilahlardan, disiplinin tecessümü-vücut bulmuş hali- ve tanrıçası. özellikle imparatorluk askerleri tarafından tapınılırdı.` kültüne adamıştı ve sertlik ve sadakat onların davranış kodu ve yaşam tarzı olmuştu.

    küçük cezalar
    castigatio - centurio'nun sopası ile vurması ya da animadversio fustium (tac. yıllıklar ı, 23)
    - erzağın azaltılması ya da genellikle dağıtılan tahıl yerine arpa yemeye zorlama.
    pecuniaria multa - maaşın düşürülmesi, para cezası ya da ödemelerde kesinti.
    - kırbaçlama, centuria, kohort ya da lejyonun önünde kırbaçlanma cezası.
    - flagrum flagellum, flagella ya da "kısa kamçı" ile kamçılama basit bir kırbaçlama cezasından çok daha kanlı bir cezalandırma. "kısa kamçı" genellikle köle gönüllüler olan voloneslerin cezalandırılması için kullanılırıdı
    gradus deiectio - rütbe düşürme
    missio ignominiosa - onursuzluktan atılma
    - hizmet süresi avantajı kaybı.
    militiae mutatio - daha alt hizmet ya da görevlere sürgün.
    munerum indictio - ilave görev.

    büyük cezalar
    fustuarium, firar ya da görevi terk suçları hakkındaki hüküm. lejyoner, hayatlarını tehlikeye attığı silah arkadaşlarının huzurunda taşlanarak ya da sopa ile dövülerek öldürülürdü. fustuarium kararı verilmiş olan lejyoner kaçmayı başarırsa kovalanmaz ancak roma'dan sürgün cezasına çarptırılırdı.
    desimasyon, savaş esnasında isyan eden, görev yerini terk eden ya da görevini ihmal eden bir askeri birliğin tamamına verilen bir ceza hükmüdür. ceza, birlik içerisinden kurayla seçilen her on askerden birinin, geride kalan diğer dokuz asker tarafından öldürülmesi şeklinde infaz edilirdi.

    lejyonların başarısının altında yatan nedenler
    montesquieu; "romalıların tüm düşmanlarına karşı başarıyla mücadele ederek dünyanın efendisi olmalarının asıl nedeni olarak, mevcut uygulamarından vazgeçmelerinin hemen ardından daha iyisini bulabilmeleri olduğu gerçeği dikkate alınmalıdır" diye yazar.
    bu örnekler arasında, gladius (hispanik iberyalılar) ve savaş gemileri (kartacalılar) gibi başka kültürlerden kopyalanmış ve uyarlanmış silahlar, perslerden örnek alınmış ağır süvariler ve atlı okçular sayılabilir.
    roma teşkilatlanması pek çok hasmına göre daha esnek bir yapıya sahipti. lejyonlar zamanına göre süvarilerle, gerillalarla ve kuşatma savaşlarının karmaşık sorunlarıyla mücadele etme konusunda oldukça etkili bir yeteneğe sahipti.

    romanın disiplini, teşkilatlanması ve sistematizasyonu uzun bir süre boyunca mücadele etkinliğini korumayı başarmıştır. bu öğeler, lejyonların eğitimi, lojistik desteği, arazi tahkimatları vb. alanlarda görülür.
    romalılar hasımlarına oranla kayıplarını telafi etme konusunda çok daha etkiliydiler. kartacalılar, partlar ve barbar kabilelerle yaptıkları savaşlar bu duruma örnektir.
    roma liderliği karışıktı ancak roma ordusunun başarısını muhafaza etme konusunda zamanın ötesinde bir etkinliğe sahipti.
    roma askeri ve sivil kültürünün etkisi, özellikle ağır piyade lejyonlarında vücut bulmuş haliyle, roma ordusuna sürekli bir motivasyon ve bağlılık sağlamıştır.
    sıkı ve daha önemlisi üniforma disipliniyle yapılan komuta, koruma ve roma lejyonerlerinin yer değiştirmeleri çok daha uyumlu bir eğitim sağlıyordu. romalıların hasımları daha çok askeri bilimden habersiz kabile mensuplarıydı.
    romalıların askeri teçhizatları, özellikle de silahları geç cumhuriyet, erken imparatorluk döneminde rakiplerine oranla çok daha etkili ve kullanışlıydı. askerler kalkanlar, miğferler ve pek çok durumda kendilerine koruma avantajı sağlayan vücut zırhlarıyla teçhiz edilmişti.
    romanın sahip olduğu askeri yeteneklerin antik dünyada bir benzeri daha yoktu ve gerek savunma gerekse saldırı amaçlı kuşatma savaşları sırasında, özellikle tahkimatların inşası ve idamesi konusundaki mühendislik yetenekleri roma lejyonlarının bir diğer önemli avantajıydı.

    ünlü lejyonlar
    (bkz: lejyon xiii gemina)
    (bkz: lejyon xv apollinaris)
    (bkz: lejyon xv primigenia)
    (bkz: lejyon xvı flavia firma)
    (bkz: lejyon xvı gallica)
    (bkz: lejyon ıv scythica)
    (bkz: lejyon v alaudae)

    history of the art of war. vol 1. ancient warfare, hans delbrück
    roman warfare, adrian goldsworthy
    history of warfare, john keegan
    the roman army and greece and rome at war, peter connolly
    the encyclopedia of military history: from 3500 b.c. to the present, r. ernest dupuy, ve trevor n. dupuy.
  • roma lejyonları, antik çağın en disiplinli piyade orduları idi. romalılar, yunanlılardan öğrendikleri askeri sistemi çok daha ileri noktalara taşımışlardı. bu disiplinli ağır piyade ordusu, orta asya steplerinden kopup gelen süvari orduları her yeri istila edene dek dünyanın kaderini belirlemişlerdi.

    kabaca ms. 500 ile ms. 1500 arası süvarinin dolayısıyla doğunun step kavimlerinin altın çağıdır bu nedenle. 1500'lü yıllardan itibaren ateşli silahların kullanıma girmesiyle piyade tekrar ön plana çıktı ve en disiplinli piyadeleri yine roma mirasına sahip olan avrupa'lılar sahaya sürdüler.

    roma lejyonlarının savaş alanında yaptığı manevraları aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:

    https://www.youtube.com/…lc9g&list=wl&index=26&t=0s
  • adlarina ustlerinde genelde gemi tasviri falan olan sikke de basilan roma askeri birlikleri.

    (bkz: legionary denarii)
  • roma antik dünyanın en büyük gücüydü. yüzyıllar boyunca britanya'dan kuzey afrika'ya, iber yarımadası'ndan ön asya'ya kadar eski dünya'nın tek hakimi oldu. "pax romana" (roma barışı) diye adlandırılan, avrupa'nın büyük bir kısmının ve akdeniz havzası'nın roma hakimiyetinde yaşadığı bu dönem, yaklaşık mö 27'den ms 180 yılına kadar devam etti. bu süre boyunca romalılar, karşılaştıkları her orduyu yendiler ve roma imparatorluğu göreceli bir barış ortamı içinde yaşadı. roma vatandaşlarının refahının arttığı bu dönemde roma imparatorluğu'nun gücü muazzam ordusuna dayanıyordu. çok iyi eğitilmiş ve kusursuz bir şekilde örgütlenmiş bu ordunun lejyonlarında görev yapan askerler dünyanın o zamana dek gördüğü en iyi askerlerdi roma savaş makinesi, ustaca uygulanan savaş taktikleri ve gelişmiş mühendislik ürünü silahları sayesinde karşısına çıkan her orduyu mağlup etti.

    nerede olursa olsun, yazın mısır'ın çöllerinde, kışın kuzey avrupa'nın ücra buzlu bölgelerinde savaşan roma askerleri, yani lejyonerler bu zorlu işin altından kalkmak için ihtiyaç duyulan teçhizata ve bağlılık duygusuna sahiplerdi. hiyerarşik yapısı en üstteki generallerden en alt rütbedeki "munifex"lere dek (mile gregarius adı da verilen bu askerler genellikle lejyondaki angarya işleri yaparlardı) katı bir şekilde düzenlenen orduda bütün emirlere uyuluyordu. romalılar, tarihte kullanılan ilk kuşatma silahlarının da öncülüğünü yapmış ve çağın diğer uygarlıklarından farklı olarak profesyonel askerlerden oluşan daimi ordu kurarak bunlara tam zamanlı ücret ödemiştir. aslında asker olmak roma'daki en iyi mesleklerden biriydi. çünkü lejyonlarda görev yapan her romalıya bir yıllık askerlik hizmeti karşılığında 225 "denarius" ödenir, genellikle 25 yıl süren hizmetinin ardından emekli maaşı bağlanır, hatta bazen bir miktar arazi de kazanabilirdi. ayrıca savaş sırasında kazanılan ganimetlerde vardı.

    roma askerleri savaş alanlarında yekpare bir kuvvet gibi savaşır, düşmanda yıkıcı bir etki yaratan ölümcül savaş tekniklerini kullanırlardı. ancak ordunun belki de en dikkat çekici yönü kusursuz ikmal ve haberleşme sistemleriydi. o çağlarda böylesine büyük bir ordunun lojistiğini ve idaresini sürdürmek altından kalkılması çok zor olan bir işti. bu yüzden romalı generallerin orduyu uzun süre savaşabilir halde tutabilmeleri olağanüstü bir başarı sayılır.

    roma ordusunda acemiler nasıl eğitilirdi?
    bir roma askeri olabilmek için en az 1,72 metre boy, iyi bir görme yeteneği ve fiziksel olarak formda olma şartları aranıyordu. askeri eğitime katılma yaşı 18'di, ancak savaşlarda askere ihtiyaç duyulması durumunda bu yaş düşürülebiliyordu. orduya yeni katılan askerler cumhuriyet döneminde konsüle, imparatorluk döneminde ise imparatora, "sacramentum" adı verilen bağlılık yemini ettikten sonra eğitime başlayabilirlerdi. roma ordusunda acemilerin eğitime başlayabilirlerdi. roma ordusunda acemilerin eğitimi yürüyüşle başlardı. en az dört ay süren acemi eğitimlerinde askerler tam teçhizatlı olarak her gün 20 roma mili (29,6 km) düzgün adım yürürlerdi. eğitimlerde muharebelerde kullanılan çeşitli dizilimlerin alıştırmaları yapılır, çatışmalarda nasıl davranması gerektiği öğretilirdi. günde iki kez yapılan silah eğitimlerinde gerçek olandan iki kat ağırlığa sahip kalkanlar kullanılırdı. acemilere okçuluk, süvarilik ve sapan kullanımı da öğretilirdi. hatta yüzme dersleri de verilirdi.

    eğitim alanları; sert kış şartlarında ordugahlarda amaca uygun olarak inşa edilmiş kapalı mekanlarda gerçekleştirilirdi. böylece eğitimlerin hava şartlarından etkilenmeden yılın 365 günü yapılması sağlanırdı.

    muharebe eğitimi; uygulamalı eğitim ve tatbikatlarda tahtadan yapılmış kılıç ve kalkanlar kullanılırdı. eğitimlerde amaç askerlerin savaşlarda ihtiyaç duyacakları muharebe tekniklerini ve yeteneklerini geliştirmekti.

    muharebe teknikleri:
    lejyonerlerin muharebe teknikleri kılıç ve kalkanın birlikte kullanılmasını gerektiriyordu. romalıların savaştığı vizigotlar, ostrogotlar, galyalılar ve vandallar gibi kuzey avrupa halklarının savaşçıları genellikle tek bir darbeyle büyük hasar verebilen ve iki elle kullanılan çift ağızlı, kalın ve geniş büyük kılıçlar taşırdı. romalı askerler bu tehdide karşı koymak için, yaklaşan savaşçıyı kalkanıyla engeller ve onu geriye doğru itmeye, hatta yere düşürmeye çalışılırdı. karşısındaki savaşçı sendeleyince roma askeri düşmanının toparlanmasına fırsat tanımadan kılıcı "gladius"la onu yaralamaya veya öldürmeye yönelik hamleler yapardı.

    romalıların kullandığı gladius yaklaşık 60 cm uzunluğunda çift ağızlı ve kalın bir kılıçtı. roma askeri gladiusu, geniş ve büyük kılıçla savaşan kuzey avrupalılardan çok daha hızlı savurabiliyordu. lejyoner silahsız kaldığında önünde bir topuz bulunan kalkanından ve çivili sandaletinden de birer silah olarak yararlanırdı. roma askeri üzerinde "pugio" adı kısa bir hançer de taşırdı.

    hiyerarşi ve yapı:

    1 manga (contubernium)= 8 asker
    10 manga = 1 bölük (centuria) = 80 asker
    6 bölük = 1 tabur (cohort) = 480 asker
    10 tabur + 120 süvari = 1 lejyon (legio) = 4920 asker

    mö 753'te roma kentinin kurulmasından kısa bir süre sonra oluşturulan ilk ordudan itibaren temel prensip askerlerin roma vatandaşı olmasıydı. roma ordusunda ağırlık piyadedeydi. bu ordu antikçağda yunanların falanks düzeni adını verdiği (hoplit denilen mızraklı ve kalkanlı ağır piyadelerin sekiz sıra halinde dizilmesi) sistemi benimsemişti. mö 4. yüzyıldan sonra falanks sistemi terk edilerek "manipulus" sistemine geçildi. bu dizilimin en büyük avantajı birliklere manevra avantajı tanımasıydı. konsül gaius marius'un mö 107 yılında yaptığı askeri reformlar roma ordusunun çehresini bir anda değiştirdi. marius'un yaptığı en önemli reform orduyu topraksız romalılara açması oldu. bu reform sayesinde düzenli galirleri olmayan topraksız köylüler profesyonel profesyonel asker olarak orduya katıldılar. böylece, eskiden olduğu gibi her seferden sonra dağıtılmayan, tam zamanlı profesyonel askerlerden oluşan daimi ve düzenli bir ordu ortaya çıktı. devletten standart bir ücret alan askerler artık tüm zamanlarını talime ve sefere ayırıyorlardı. marius ordudaki yaş farklılıklarını da ortadan kaldırdı. ordunun çekirdek askeri birliği kohort (tabur) oldu. bütün askerler aynı silahla donatıldı. bu gelişmei roma savaş makinesinin mükemmelleşmesi anlamına geliyordu.

    yeni yapılanma ile yeni bir hiyerarşi sistemi de uygulama konuldu. hiyerarşinin en tepesinde "legatus" olarak bilinen ve binlerce kişiden oluşan lejyona komuta eden bir general yer alıyordu. aşağıya doğru inildiğinde lejyonlar yaklaşık 480 kişilik taburlara (cohort) ayrılıyordu. her taburda altı tane bölük (centuria) vardı. bir yüzbaşı (centurion) tarafından komuta edilen 80 kişilik bölük, 10 mangadan, her manga da (contubernium) çadırda veya garnizonda beraber kalan sekiz askerden oluşurdu. bölük komutanı olan yüzbaşı, bir erden yaklaşık 18 kat daha fazla maaş alıyordu. roma cumhuriyeti, mö 27'de augustus'un senatonun kontrolünü tamamen ele geçirmesiyle bir imparatorluğa dönüştü. imparatorluk döneminde ordu içinde birtakım yeni taktikler ve yapılanmalar ortaya çıkmaya başladı. örneğin, kullanılmaya başlanan zırhlı süvari birlikleri yaygın hale gelerek antikçağın muharebe alanlarını yepyeni bir savaş ortamına dönüştürdü. süvarilerden kısa bir süre sonra, "onager" ve "balista" modeli mancınıklar kullanıma sokuldu.

    destek birlikleri:
    imparatorluk genişledikçe, sınırları korumak için daha fazla askere ihtiyaç duyuldu. bu nedenle, halkı roma vatandaşı olmayan uzak eyaletlerden "auxilia" adı verilen destek birlikleri oluşturma zorunluluğu doğdu. bunlar kendi geleneksel tarzlarında savaşırlardı ve kendi yerel şeflerinin komutası altındaydı. roma vatandaşı olmayan bu yeni askerlere, 25 yıl hizmet ettikleri takdirde roma vatandaşlığı verilirdi. bu yeni askerlerin uzak ülkelerden akın akın gelmesi sonucunda ordunun yapısı oldukça değişti. buna örnek olarak küçük asya'daki eyaletlerden gelen ve yaylarını çok iyi kullanan okçular verilebilir. bu askerlerin esas görevi, kendilerinin dahil olduğu lejyon içinde bulunan taburlara destek sağlamaktı. bu askerlere lejyon askerlerine verilen paranın yaklaşık üçte biri ödenir ve bunlar saf değiştirmemeleri için kendi memleketlerinden uzak yerlerde konuşlandırılırdı. roma vatandaşı olmayan askerlerden oluşturulan süvari ve okçu birlikleri roma ordusuna önemli katkılarda bulundular.

    bir lejyon askerinin donanımı nasıldı?
    miğfer: roma askeri "coolus" ve "montefortino" tarzı da bronz miğferler kullanılıyordu. ayrıca "cassis" modeli de tercih ediliyordu.

    tunik: uzun mesafeler kat etmek ve etkili bir şekilde savaşmak için romalı askerin tuniği (tunica) dizin yukarısına gelecek derecede kısaydı.

    pilum: ucunda piramit şeklinde demirden ucu olan bir mızraktı. bu mızrak atıldığında ağırlığı demir uçta yoğunlaştığı için zırh ve kalkanı kolayca delerdi.

    zırh: göğüs zırhı zincir ve pullu olurdu. bu zırh, düşman askerinden gelecek saldırılara karşı mutlak bir koruma sağlardı.

    gladius: genellikle ispanyol demirinden yapılmış bu kısa kılıç yakın dövüşlerde etkiliydi. sapı kullanan askerin daha çok darbe vurabilmesi için özel olarak geliştirilmiştir.

    sandaletler: "caligae" adı verilen çivili sandaletler gerekirse silah olarak da kullanılırdı.

    kalkan: bir ikon haline gelen diktörtgen kalkan (scutum), tüm vücudu korumasının yanında belli sayıdaki askerin yan yana gelerek kendilerini korudukları testudo adı verilen muharebe diziliminin gerçekleştirilmesine de olanak sağlıyordu. ucundaki metal topuz da önemli bir silahtı.

    -

    düzenler ve taktikler:
    roma ordusunun en temel özelliği çok iyi eğitilmiş askerlerin döneminin en iyi teknolojisiyle üretilmiş silahlarla donatılması ve savaş dizilimlerini günün gerektirdiği yenilikleri yaparak sürekli iyileştirmeleriydi. roma ordusu, antik yunan'dan aldığı falanks sistemini, birliklere savaş meydanlarında esneklik sağlamak amacıyla sürekli yenileyerek ve değiştirerek döneminin, en iyi muharebe dizilimlerini uygulayan ordusu oldu.

    testudo dizilimi: roma da "testudinem formate" olarak adlandırılan testudo (kamplumbağa) dizilimi, hem açık muharebe meydanlarında, hem de kuşatmalarda uygulanıyordu. düşmanın yakın mesafeden fırlattığı ok ve mızrağa karşı koruma sağlamak için lejyon askerleri boylarına yakın uzunluktaki kalkanlarını kullaıyorlardı. testudo dizilimi antikçağda yunan ve makedon askerler tarafından kullanılan falanks düzeninden esinlenerek geliştirildi.
    kuvvetli yönü: düşmanın attığı ok ve mızrak ibi silahlardan etkilenmeden düşman kontrolündeki arazinin içlerine kadar ilerlemeye imkan veriyordu.
    zayıf yönü: kolayca hızlı bir saldırıya geçilmesine pek izin vermiyordu.

    daire dizilimi: düşman gücü roma saflarını yardığında deneyimli askerler tarafından karşı koymak amacıyla veya roma birliği ana ordudan ayrı kalıp düşman tarafından kuşatıldığında uygulanıyordu. ortasında okçuların yer aldığı daire düzeni (orbem formate), umutsuzluk anlarında, bir tür "son direniş" olarak uygulanıyordu. safların yarılmasından sonra uygulandığında bütün ordunun panik halinde kaçmasını önlemiş oluyordu.
    kuvvetli yönü: ana birliklerinden ayrı düşmüş askerler için uygundu.
    zayıf yönü: roma askerini düşman askeri karşısında hassas ve kolaylıkla kuşatılabilir bir durumda bırakıyordu.

    kama dizilimi: bu dizilim testudo ve daireye oranla daha çok saldırıda kullanılırdı. "cuneum formate" olarak adlandırılan kama diziliminde sivri ucu düşmana dönük olan bir üçgen oluşturuluyordu. roma ordusunun muharebe kılıcı olan gladius'un etkili bir şekilde kullanılmasına imkan veren bu dizilimle oluşturulan üçgen bozulmadan düşmana doğru hücum ediyordu. ayrıca kama dizilimin içinde yer alan tüm askerlerin tek bir bölgeye yaptığı mızrak atışı, düşman hatlarını dağıtıyordu. eğer düşman kama dizilimiyle saldırıyorsa, romalılar buna v dizilimi yaparak önlem alırdı.
    kuvvetli yönü: düşman üzerinde beklenmedik bir baskın etkisi oluşturuyordu.
    zayıf yönü: iyi uygulanamadığı durumlarda yenilgi kaçınılmazdı.

    oyalayıcı taarruz: roma ordusu her zaman yanaşık düzende hücum etmedi. falanks taktiklerine karşı romalılara avantaj sağlayan şey, hatlar arasındaki mesafeleri iki katına çıkarmaya yeteneğiydi. bozucu taarruz ya da oyalama taarruzu yapan hafif piyadeler (velites) mızraklarını düşman saflarına fırlattıktan sonra hatlar arasında bırakılan boşluktan geri çekilirdi. onların yerini alan ağır piyade, yani mızrak ve kılıçla donatılmış lejyon askerleri düşmana saldırırdı.
    kuvvetli yönü: falanks taktiklerine karşı çok etkiliydi.
    zayıf yönü: roma ordusu bu düzende düşmanın yapabileceği bir taarruza karşı savunmasız durumdaydı.

    süvariye karşı barikat: antikçağda savaş meydanlarındaki at, günümüz muharebelerindeki tanka karşılık geliyordu. roma ordusu düşmanın süvari hücumunu, mızraklar ve kalkanlardan bir barikat oluşturarak durdururdu. bu düzende saflar halinde dizilmiş roma askerleri mızraklarını öne doğru uzatır, kalkanlarıyla da bir duvar oluştururdu. roma'nın, kalkan ve mızraktan oluşan barikatının önüne gelen düşman süvarisi, dizginlerini çekerek atını durdurmak zorunda kalır, böylece roma okçusunun hedefi durumuna düşerdi.
    kuvvetli yönü: muharebe alanının korkulan sınıfı süvarilere karşı etkiliydi.
    zayıf yönü: dizgini çekilmesine rağmen at durmazsa engel oluşturan askerler için sonuç ölümcül olabilirdi.

    -

    silahlar ve kuşatmalar
    eğer bir yerleşim yeri roma karşısında direnirse imparatorluğun kuşatmalarda kullandığı savaş araçları devreye sokulurdu.
    roma savaş makinesi avrupa'nın dört bir köşesini eline geçirirken karşısına arada bir, kuvvetli biçimde tahkim edilmiş kaleler ve şehirler de çıkıyordu. romalılar bu istihkamları yerle bir ettikten sonra onların zenginlik ve kaynaklarını yağmalıyorlardı.
    kuşatma, şehrin çevresine bir dizi hisar ve nöbetçi kulesinin inşa edilmesiyle başlıyordu. böylece, şehre takviye kuvvetlerinin gelmesini engellemenin yanı sıra kaleyi savunanlar gıda ve sudan mahrum bırakılıyordu. eğer şehir direnmeye devam ederse romalılar bütün güçlerini kuşatma için seferber ediyordu.

    kuşatılmış şehir
    romalılar, kuşattıkları şehirleri ele geçirdikten sonra, maddi değeri olan ne varsa yağmalarlardı. genellikle kuşatmada kadınlar ve çocuklar sağ kalırdı ve bunlar köleleştirilirlerdi. roma birliklerinin başında bulunan general marcus claudius marcellus, sicilya'daki siraküza şehrini kuşatan roma lejyonlarına antikçağın büyük dehası arşimet'i sağ ele geçirilmesi konusunda emir vermişti. ne yazık ki bu emir dikkate alınmadı ve antikçağın en büyük düşünürlerinden arşimet roma kılıcı gladiusla öldürüldü. yaklaşık iki yıl süren kuşatma sırasında arşimet'in geliştirdiği silahlar siraküza'nın roma'nın eline düşmesini uzun süre önlemişti.

    lağımcılık: roma askerleri kuşatma sırasında çok güçlü bir direnişle karşılaştıklarında surların altını kazarak şehre bağlanan geçitler açarlardı. bu geçitlerden şehre sızan roma askerleri düşmanın yenilgiye uğramasını sağlarlardı.

    akrep mancınık: uygun bir cismin burulup tekrar eski haline getirilmesi ile ortaya çıkan enerjinin silahlarda kullanılması helenistik teknolojinin roma'ya bıraktığı miraslardan biriydi. romalıların makedonyalılardan öğrendiği bu teknoloji ve mühendislikle ürettiği silahlardan birisi de, düşmanın üzerine uzaktan demir mızrak atan akrep mancınığıydı. bu silahı bir lejyon askeri tek başına kolaylıkla kullanabiliyordu. romalıların kuşatmalarda ve savaş meydanlarında kullandığı akrep mancınık son derece isabetli atışlar yapıyor ve düşman mevzilerinde kargaşaya yol açıyordu.

    onager mancınık: onager mancınık adını, yaban eşeğinin tepmesinden alıyordu. insan gücünün erişemediği uzaklıklara kaya parçaları fırlatan bu mancınığın mekanizması, bükülmüş bir ipte depolanan gücün bir anda serbest bırakılmasıyla harekete geçiyordu. onager mancınıklar, düşman siperlerindeki okçuların üzerine kaya parçaları fırlatıyordu. roma lejyonunda, her bir kohortta birer tane olmak üzere 10 tane onager mancınık bulunurdu.

    ballista mancınık: roma lejyonlarının vazgeçilmez silahı olan bu mancınık, boyutuna göre düşman mevzilerine büyük ok, mızrak ve taş fırlatıyordu. bu mancınık kale surlarına karşı kullanıldığı gibi düşman piyadeleri karşısında da etkiliydi. devasa demir mızrakları 300 metreden daha uzak bir mesafeye atabilen ballista, düşman saflarında korkuya yol açıyordu. her lejyonda 55 tane arabalı ballista mancınık vardı.
hesabın var mı? giriş yap