• herkesin papağan gibi "ilk yarı şöyleydi, ikinci yarı böyleydi" dediği ağır dram yüklü bir film. böyle filmleri bir kere izler, fena dağılırsınız. ikinci defa izlemeye yürek dayanmaz. neticede gayet başarılı. ayrıca

    --- spoiler ---

    kurtulduktan sonra bir sahnede anne, genç kızlığından kalma odasında yatağa uzanmışken birkaç saniyeliğine arkasındaki duvarda leonardo dicaprio'nun posterini görürüz. böylece bu senenin en iyi kadın ve en iyi erkek oyuncusunu daha oscar verilmemişken aynı karede görmek insanı gülümsetir.

    --- spoiler ---
  • çok büyük spoiler geliyor sözlük, gözünü dört kapat

    --- spoiler ---
    bi şeyin kapısı açıksa oda olmaktan çıkar (feylesof jack the roomer)
    --- spoiler ---

    edit 29.05.2016:

    memleketin gündemi vesaire derken dün oturup tekrar seyrettim filmi. kapat kulağını bişi diycem

    --- spoiler ---
    kızın anasına kendisini o kadar kibar yetiştirmiş olmasaydı bu durumda olmayacağı hakkında yakınışı içimi yaktı...
    --- spoiler ---
  • tüm film boyunca çocuğu kız sandım. hatta sırf old nick çocuğa tecavüz etmesin diye erkek gibi büyüttü annesi diye de kafamdan yazdım. filmin sonuna kadar da çocuğun erkek olmadığı ne zaman orataya çıkacak diye de bekledim. çocuk sonunda erkek çıktı ya la. valla sonu en sürprizli filmdi benim için .
  • henüz seyrettiğim ve içimi burkan film

    --- spoiler ---

    annenin daraldığı zamanlarda içini boşaltmak için jack e 'uzaylılara seslerini duyurma' oyunu oynattığı, avazları çıktığı kadar bağırdıkları sahneyi unutamıyorum.
    --- spoiler ---
  • "annemle karar verdik, neyi sevdiğimizi bilmediğimiz için her şeyi deniyoruz."
  • aga bu nedir ya? gerim gerim gerildim. çocukcağızı bu filme nasıl adapte ettiniz, ne yapacağını nasıl anlattınız, nasıl ikna ettiniz?

    --- spoiler ---

    kurtulma sahnesi filmin ortalarında olduğu için başarılı olma ihtimalini çok düşük görüyordum. tekrar "oda"ya dönüp filmin sonuna kadar çıkılamayacağına inanmıştım. bu açıdan çarpıcı oldu. bunun yanında beş sene boyunca çocuğuna öyle bir hayal dünyası yaratmak, egzersiz yaptırmak, dolapta beklemeye ikna etmek vs vs bunları düşünebilmek nasıl bir düşünce gücüdür? bunu yazabilmek, düşünebilmek aşırı yüksek insanlık gerektiyor olmalı.

    abd propagandası mıdır bilemem ama, şahit olan köpekli biraderimin türkiye versiyonunu hayal bile edemiyorum. artı o polis ablamızın ellerinden öpüyorum. salak şoförün gazına gelmeyip insanlığın son noktasına ulaştı.
    --- spoiler ---

    en iyi filmi alamaz sanırım ama kalbimizin oscar'ını jack biraderimiz aldı.
  • brie larson bu filmdeki rolune hazirlanmak icin bir ay boyunca kendini bir odaya kapatmis ve sinirli cesitte ayni yiyeceklerle beslenmis.
  • brie larson'a altın küre kazandırmış film. yanında ise en az brie larson kadar oynamış olan jacop tremblay, resmen karşılıklı yukarı çıkarmışlar birbirlerini.

    --- spoiler ---

    film öyle psikolojik savaş içeriyor, o kadar vurucu sahneler var ki. çocuk aslında kız, annesi erkek olduğunu söyleyip saklıyor, görünce ona da cinsel istismar uygulayacak falan diye kafamda neler kurdum abv. kamyonet sahnesinde nefesimi tuttum. bütün film adam tekrar çıkacak diye gerildim. bu nasıl film of ne içim sıkıldı.
    --- spoiler ---
  • başyapıt olabilecekken yazık edilmiş film. 10 puanlık olan tek şey jacob tremblay'in oyunculuğuydu.

    --- spoiler ---

    filmin ilk 1 saati çok başarılı. daracık bir odada, insana klostrofobik duygular yaşatmasına rağmen inanılmaz sürüklüyor. brie larson 7 yıldır tutsak edilen bir kadının psikolojisini çok çok iyi yansıtmış. artık kaçmayı bile denememesi, onu tutsak eden adamın bütün kurallarına itaat etmesi, her gece tecavüze uğradığı halde bu konuda hissizleşmesi, zaman zaman oğlunu dahi gözü görmeyecek "gone day"ler yaşaması, oğluyla oyun oynadığı sahnelerde bile içindeki burukluğun, ruhundaki sönmüşlüğün hissedilmesi.. tek delirdiği sahne adamın oğluna dokunacağını zannettiği sahneydi ki bu müthiş anlamlı ve başarılı olmuş. zaten kaçma planı yapmaya da bu olaydan sonra karar verdi. küçük jack'e hiç değinmiyorum. hem karakter olarak iyi kurgulanmıştı hem de en başta belirttiğim gibi oyuncu çok başarılıydı.

    tam "işte bu ya, bu film en iyi film oscarını kesin alacak" diyordum ki filmin son 50 dksına girdik. kaçıştan sonraki kısmı gerçekten çok özensiz buldum. tamam, film çocuğun bakış açısından anlatılıyor ama annenin başından geçenleri net bir şekilde anlattığı, ağlayıp bağırıp birilerine sarılıp rahatladığı bir sahneyi çok bekledim. o "cehennemden kurtuluş" hissini yaşatıp içimizi soğutamadı film. sonra psikiyatristle daha yoğun sahneler olabilirdi mesela, hem anne hem çocuk için. kızlarını kaybeden anne ve babanın yaşadıklarına değinilebilirdi. ikinci yarının genel havasına göre final beklediğim kadar kötü değildi, yine bir şekilde bağlanmıştı.

    ama bana kalırsa, ikinci kısım diye bir şey hiç olmamalıydı. film boyunca oda'daki psikolojilerini, kaçış planlarını, hatta belki kadının zihninde flashbacklerle geçmişi -kulübeye nasıl kapatıldığı, kaçmaya çalıştığı anlar, jacki doğurduğu gün vb- izleyebilirdik. en sonunda oda'dan kurtulmalarıyla final gerçekleşirdi. hatta jack ve annesinin polis arabasında sarıldıkları sahneden müthiş bir final olurdu, hönküre hönküre ağlardık. işte o zaman gerçekten oscarlık bir film izlemiş olurduk.
    --- spoiler ---
  • uzun zamandır izlediğim en çarpıcı film. hakkında hiçbir şey bilmeden izlemeye başladım ve aldığım zevk büyük oranda buna dayanmaktaydı bu yüzden spoiler vermeden asıl yazacaklarımı spoiler ibaresi altında yazmak istiyorum.

    --- spoiler ---
    başlangıcında ilk bi 15 dakika neler olduğunu anlamakla geçiyor, bu esnada annenin çocukla normal hayattaki rutinleri yerine getirmesi hayatlarının "normal" olmadığını anladığım an beni en çok şaşırtan şeylerden biri oldu. ne kadar mutlu gözükmüşlerdi gözüme. ki aslında old nick gelene kadar ben gayet mutlu bir anne oğul izledim, sadece paralarının olmadığını düşündüm ki onu da pek sorun etmiyor gibilerdi.

    joy, oğlunu halıya sarıp malum planı yaptığında kendileri için değil benim anladığım kadarıyla sadece oğlunu kurtarma planı yapıyor. çünkü anneanne ve dedesiyle mutlu olacağını söylüyor orada. kadın bunca sene kurtulmaya çalışmamış şimdi mi aklına geldi şeklinde yorumlar gördüm. kadının derdi kurtulmak değil zaten, çocuğu dünyayla tanıştırmak. nitekim jack "hello ma i'm in the world" dediği yerde bu amaca ulaştığını görüyoruz. bonus olarak kendi de dünyaya tekrar gelmiş oluyor. bonus dedim çünkü bir izleyici olarak adamın eve dönüp kadını öldürebileceğini falan düşündüm ben şahsen. oralara hiç girmeyip zaten tatlı tatlı üzüyoruz böyle net keskin üzmelere gerek yok demişler.

    dış dünyaya adapte olamadılar, gerek ağlarken peçetesini saklamasını gerektiren şov dünyası gerekse bir tecavüzcüden doğmuş çocuğun yüzüne bakamayan bir büyükbaba buna izin vermedi. sadece onları suçlamak olmaz, odada mağara alegorisi vardı olabildiği kadar mutluydu jack. odayı sorduklarında sonsuz büyüklüğünde olduğunu söylemesi de bunu destekler nitelikte. özellikle sonra odaya tekrar döndüklerinde odayı küçülmüş bulması da bununla alakalı. dış dünyayla tanıştı, oda artık sonsuz değil, ama onun odası, annesiyle huzurlu kalabildiği son yer, bu yüzden kıyamayıp küçülmüş mü bana mı öyle geldi diyebiliyor anca. vefasızlık yapmıyor.

    nesnelere kişilerle anlam yükleme var filmde çokça. bende de var bu ondan dikkatimi çekti. vedalaştığı her eşya annesiyle bir anısı aslında. hatta dışarı çıktıktan sonra oyuncaklarla arasının pek iyi olmadığını görüyoruz. çünkü ilk oyuncağını alan old nick'ti ve bu nesneyi de jack onunla bağdaştırdı otomatik olarak.

    --- spoiler ---

    izlerken dikkatimi çeken ama sonradan unuttuğum bir sürü detay vardır eminim. hatırladıkça editlerim. dün gece izlediğim filmin hala bu kadar etkisinde olmam normal mi bilmiyorum ama daha da bir süre kurtulamam gibi.
hesabın var mı? giriş yap