• raahşaaan
    kapa kırmızı ışığı çin kerhanesi mi la burası*
    geçti anam o günler
    gece dışarda görürsem vururum allahıma

    raaahşaaan
    o kıyafeti bi daha giydiğini görmiim
    namısınla çalış sokaklarda gezinme
    yolun yol değil, bilesin
  • bu aralar sting efendi ile fazla uğraştık ama yazmazsam çatlarım. efendim roxanne adlı eserin bende hatırlattığı yegane şey, pencereden dışarı fırlatılmış kanlı ped'dir.

    90'ların başları olması lazım. işte o başlardan bir gün, hayatımda ilk defa roxanne dinlemişim. tabi o zamanlar ingilizce başlangıç seviyesi, sadece "you don't have to turn on the red light" kısmını anlıyor, bununla da mal mal övünüyoruz. işte o kutlu başlayıp kanlı biten günde, eski mahallemde mutlu masum gezerken, kaldığım sitenin bloklarından birinin önünde, yerde üzerine kırmızı bir leke bulaşmış bir kumaş parçası gördüm. bir an için "bu ne lan (o zamanlar 'la' yok), kim atmış bunu" derken yanımdaki benden daha piç olan arkadaşım "nanıskyim kanlı ped, midem bulandı mınakoyim (o zamanlar amk da yok)" dedi. adet, kan man, (bkz: kanban) bunlardan haberdarım o zamanlar, ancak bu tarz biyolojik atıklar üretebileceğini hiç düşünmemiştim. hemen kafamızı kaldırıp bunu kimin atmış olabileceğine baktık. ikinci kattaki bir evin penceresi açıktı, odanın ışığı yanıyordu, ve evet ışık kırmızı renkteydi. daha doğrusu odanın duvarlarının renginden ötürü kırmızımsı bir renk almıştı.

    "roxanne, you don't have to put on the red light" - "kapat lan şu ışığı manyak karı, pedi senin attığın anlaşılacak". o gün bugündür bu şarkıyı böyle çevirir, böyle yorumlarım.

    eserini ilk dinlediğim günün sokağa atılmış kanlı pede denk gelmesi tabi ki sting'in suçu değil, ama insan kerhaneden karı çıkartmak ile ilgili şarkı yaparken biraz dikkatli olur be kardeşim. biraz dünya ergenlerini düşünür. şarkı dünya barışı ile ilgili olsa idi bu çağrışım belki de hiç gerçekleşmeyecek, şarkı ve kanlı ped birbirlerini besleyerek o talihsiz günü daha dün yaşamışım gibi hatırlamama yol açmayacaklardı.

    hem hafif caz sound'u olmasa o şarkı üç aşağı beş yukarı şöyle bir şey değil midir zaten;

    "roksan,
    çalışmanı istemiyorum,
    çok aşağılık bir şey bu
    evinin kadını ol,
    seni kuş sütüyle beslerim.
    roksan,
    bırak fuhuşu,
    yoksa oymağını skerim"

    esen kalın.
  • cyrano de bergerac'ın halasının kızı; sevdiği ama açılamadığı, dile gelemediği ellere yar oluşunu izlediği kız... roxanne üstelik hayal denilebilecek nitelikte, şiirsi, anlamlı ve mantıklı konuşan bir kızdır ve bi o kadar vefakar, cefakardır.

    hocam enseste girer. bizim buralara ters. kusura bakma. zaten hala kızıyla işim olmaz varsa yoksa bosna hersek kızı benim olayım.
  • sozleri su sekildedir:

    roxanne
    you don't have to put on the red light
    those days are over
    you don't have to sell your body to the night

    roxanne
    you don't have to wear that dress tonight
    walk the streets for money
    you don't care if it's wrong or if it's right

    roxanne
    you don't have to put on the red light
    roxanne
    you don't have to put on the red light

    roxanne (put on the red light)
    roxanne (put on the red light)
    roxanne (put on the red light)
    roxanne (put on the red light)
    roxanne (put on the red light)
    roxanne

    i loved you since i knew you
    i wouldn't talk down to you
    i have you to tell just how i feel
    i won't share you with another boy

    i know my mind is made up
    so put away your make up
    told you once i won't tell you again
    it's a bad way

    roxanne
    you don't have to put on the red light
    roxanne
    you don't have to put on the red light

    roxanne (put on the red light)
    roxanne (put on the red light)
    roxanne (put on the red light)
  • firends'in bir bölümünde phoebe'nin "ross can" uyarlamasıyla söyleyip dağılmamıza sebep olduğu şarkıdır. hesapta ross'un oğlu ben ve sting'in oğlu aynı sınıftadır, phoebe bunu öğrenip ross'tan sting konserine bilet ister fakat ross, ben ve sting'in oğlunun iyi geçinemediğini öğrenir.
    phoebe:please ross get the tickets
    ross:i am sorry phoebe i just can't do it.
    p:yes you can, sting says so himself.
    r:what?
    p:"ross can"` :melodisiyle`
  • stingin ici bayan yorumundan sonra moulin rouge versiyonu ile insani derinden sarsan, son ses dinlenmesi gereken bir parca. parcanin sonundaki cikis, filmdeki toplu tango, roxanne'in kucaktan kucaga dusup sonunda yere atilmasi....
  • steve martin'in en güzel filmlerinden birisiydi. steve filmde büyük burunlu birisini canlandırıyordu. herkes burnunun büyüklüğünden hayrete düşüyordu fakat kimse bunu belli etmemeye çalışıyordu çünkü o, bu konuda çok hassastı.. sonra roxanne diye bir kızla tanıştı ve görüntüsünden utandığı için aşkını ona açmakta baya bir zorlandı. komik bir filmdi.. özellikle burnun büyüklüğü ile ilgili 50 tane espri yapabileceğine dair iddiaya girip becermesi süperdi.
    esprilerden bir tanesi : kafanızı sağa sola sallamazsanız sevinirim, orkestra tempoyu değiştirip duruyor..
  • (bkz: el tango de roxanne)

    ayrıca internet aleminde, ismime yakın olması ve de sting çok sevmem nedeniyle yıllarca kullandığım ilk ve tek nickname'dir. sonra, sözlüğe kaydolurken değişik bir isim bulucam diye dinlediğim şarkının gazıyla cosmic girl felaketini kendime yaşattığım ve sonra vay gidene şeklinde ardından yandığım isimdir.
  • şu tatil günlerinde pek sık aklıma takılıyor. bir tek roxanne için mi geçerli yani bu sözler. soru işaretlerini sevmiyorum. insanların kendisini bilememesini de.
    otelde insanları eğlendirmeye çalışıyorlar. her akşam farklı bi gösteri. ki insanların canı sıkılmasın. incileri dökülmesin.
    oturup izliyoruz akşamları o gösterileri. bi adamla kadın çıkıyor; sihirbazlık numaraları. alkışlıyorlar, alkışlıyorum; şaşırıyorlar, şaşırıyorum. içimdense sadece boğuluyorum. o adamla kadını o sahneden indirmek istiyorum. üstlerindeki garip, muhakkak insanı terleten ve kaşındıran kumaştan yapılmış şeyleri çıkarmak istiyorum. "bunu yapmak zorunda değilsiniz!" diye bağırmak istiyorum. sonra başka günler başkaları çıkıyor sahneye.. dans grupları, jimnastikçi kız, akrobasi gibi şeyler yapan insanlar. hiçbiri o an orada olmak istemiyor sanki. onları izleyen insanların da aslında orada olmak istemediği gibi.. öğretilmiş bir şekilde bütün sene çalışmışlar ve öğretilmiş bir şekilde tatil yapıyorlar. tonla para ödedikleri otelden üst düzey hizmet bekliyor, garson kızlardan sürekli bi içecek istiyorlar. garson kızların yüzlerine bakıyorum. roxanne..
    insanları gördükçe, kim oldukları fark etmez, tutup sarsmak istiyorum. mahkum olduğunuz ama yapmak istemediğiniz bu şeyleri yapmak zorunda değilsiniz, kaçabiliriz, demek istiyorum. diyemeyince hatırlıyorum. belki de benim sandığım gibi bunu yapmak istemiyor değillerdir? bunu yapmak istememek mümkün mü, benim aklım almıyor. kim böyle bi dünyada yaşamak ister bilemiyorum. oysa ben ne kadar kendimin ve diğerlerinin roxanne'dan bir farkı olmadığını düşünsem de onlar kendilerini elbette roxanne'den ayrı tutuyorlar. roxanne bir fahişe, onlarsa değil. roxanne vücudunu satıyor ama onlar ne vücutlarını ne hayallerini ne de hayatlarını satıyor. hah.

    yine de, eğer istersen..

    roxanne
    you don't have to wear that dress tonight
    you don't have to sell your body to the night..
  • moulin rouge da oldugu gibi sozleri su sekildedir
    "roxanne...you don't have to put on that red light
    walk the streets for money
    you don't care if it's wrong of if it is right
    roxanne...you don't have to wear that dress tonight
    roxanne...you don't have to sell your body to the night

    his eyes upon your face
    his hand upon your hand
    his lips caress your skin
    it's more than i can stand!

    why does my heart cry?
    feelings i cant fight!
    your free to leave me but
    just don't deceive me!"

    and please believe me when i say
    i love you!!!

    ispanyolca:
    yo que te quiero tanto, que voy a hacer? (ve ben seni cok seven, ne yapacagim ben? )
    me dejaste...me dejaste como una paloma ( beni biraktin.. beni bir kumru gibi biraktin (su yenen degil, kus olan kumru)) )
    el alma se me fue; se me fue el corazon ( ruhum beni terketti, kalbim beni terketti )
    ya no tengo ganas de vivir porque no te puedo convencer
    ( artik yasamak istemiyorum cunku seni ikna edemiyorum )
    que no te vendas, roxanne ( kendini satmamaya, roxanne. )

    why does my heart cry?
    roxanne!...you don't have to put on that red light
    feelings i can't hide!
    roxanne!...you don't have to wear that dress tonight
    why does my heart cry?
    roxanne!...you don't have to put on that red light
    feelings i can't fight!
    roxanne!...you don't have to wear that dress tonight
    roxanne!
    roxanne!

    cok basarili bir coverdir sting in soyledigi falan hikayedir bu cover yaninda.. hatta acik konusmak gerekirse moulin rouge filminin tepe noktasidir bu sarkinin calindigi nokta.. sarkinin 3:30 mevkigi ise sarkinin tepe noktasidir.. her ne kadar film bir turk filmi, bir orhan gencebay filmi edasiyla gelisse de mevzu itibari ile bu sarki alip goturur insani.. ha orhan gencebay kendi filmlerinde bu sarkiyi soylese daha farkli yerlerde olabilirdik tabi su an..
hesabın var mı? giriş yap