• 3 gün önce kigali'de, aslında kampala'da yaşayan bir belçikalı ile karşılaştım. burasının artık güvenli olduğundan bahsediyordu. ben de, bilmişlik yapmak için 1994'teki soykırımı hatırlattım. sonuçta o topraklar etnik savaşlara her an gebe kalabilir, siz de sizin olmayan bu savaşın ortasında kalabilirsiniz. bana, "o 20 yıl öncesiydi, şimdi daha iyi" dedi. özellikle bir avrupalı'dan böyle vurdumduymaz sözler işittiğinizde hafifçe öfkelenebiliyorsunuz. o ana kadar sadece bir kaç günlük, ya da en fazla bir ay için geldiğini düşündüğüm adama, "nerede, ne iş yaptığını, neden afrika'da olduğunu" sordum. şüphe ile çalışırım. böyle bir şey söylemeseydi, sormazdım.

    öğrendim ki, adam psikiyatristmiş. 1994'te yaşanan soykırımda da ruanda'daymış. 100 gün süren etnik temizlikte, eşini ve çocuklarını öldürmüşler. o da kalan son parasıyla, bir araba bulup nairobi'ye kaçmış. 2005'e kadar orada yaşayıp, kampala'da açtığı bir klinikte afrikalılara yardım etmekte şu an.

    sevdiklerini elinden alan şeyle mücadele ediyor adam. cehalet. yoksulluk. vicdan. bunlar bir insanı diğer bir insandan ayıran temel özellikler. bazen düşünüyorum da ben bu kadar "dünyalı" olamıyorum. bu kadar inanamıyorum. hani, kötümser değilim, evrimsel süreçte, bu gibi sorunların da daha azalacağına, en azından daha içselleştirileceğine inanıyorum. bu yüzden yaptığım şey, yanlış zaman diliminde doğmakla hayıflanmak. 200 sene sonra belki de bu topraklarda yaşarken, "bugün farklıyım diye başıma bir şey gelecek" korkusuyla yaşamayacağız. yani şimdiye görece.

    ama eğer bu yaşanacaksa, belçikalı yves sayesinde olacak, benim sayemde değil.
  • soykirimiyla taninir ruanda. (pardon, meselesiyle (bkz: ruanda meselesi/#12038075)). 1993 nisan'inda clinton amca, united states holocaust museum yani, amerika birlesik devletleri yahudi soykirimi muzesini acarken, bir daha dunya uzerinde boyle bir olaya izin vermeyecegiz ayaklarinda konusmalar savurmustu; bir senecik sonra nisan-haziran arasinda kiyilan o kadar insana karsi rahhaaat rahatt dondu sirtini. gerci 95'ti galiba, geldi de ozur diledi ruanda halkindan, o da birseydir belki bilmem. insan gitgide daha azina bile sukran mi duyuyor ne, aldigiyla yetinmek mi ki bu.

    fransa, belcika ve digerleri bm baris gucundeki askerlerini can guvenligi korkusuyla hizla geri cekerken; elcilik calisanlarini ve onlarin kedi-kopeklerini bile can havliyle helikopterler ve ucaklarla akin akin kacirirken, peslerinden aglayan kadin-erkek-cocuk-genc-yasli demeden onca insani geride birakanlar. oleceklerini adlari gibi bile bile birakanlar.. ve onlara ait cekilmis goruntulerle birlikte huzurlu medeni avrupalarina donenler...
    ve gazeteciligin ahlakina dair sorgulamalar, icten ice.

    cunku insan degilsin rengin siyahsa. kim ne derse desin bu boyle. oyle bir literatur var ki psikolojide bunun uzerine birikmis. butun olay derinin rengi. ne kadar insan oldugunun olcutu. neyi hakettiginin.

    ve hayir, kabile savasi cok kucultucu bir tanimdir aslinda olanlari tarif etmek icin. (bizi ilgilendirmez, kimbilir dunyanin neresinde, haa afrika'da o zaman kesin ilkel otesi zaten, kirmis birbirini kabileler, vah vah --gibi kendini soyutlayan yaklasim ya da).

    hakikaten insanin insanligindan utanmasi geregidir ruanda.
    (bkz: utanmak)
  • fransızları soykırımdan suçladıklarından dolayı kültürlerini çıkarıp ingiliz sömürgesi devletlerin arasına katılan yemyeşil ülke. her taraf yeşil derken afrikanın kırmızı toprağınıda unutmamak gerekiyor kazılan her yer kırmızı. şu anda hızla gelişmekte olan başkenti kigali'yi 3 sene öncesinden ayırmak mümkün değil. her taraf inşaat halinde geniş villalar arasında bir golf sahası bile var. o kadar çok turist varki kenya'dan kalkan ruanda uçağının 3 te 2 sini avrupalılar dolduruyor. otellerde yer bulmanın neredeyse imkansız olduğu ruanda'da da en dandik apart otelin fiyatı gecelik 120 dolar'dan başlamakta. naylon poşet yasak olduğundan herşey kağıt poşetlerde satılıyor ve tüketiliyor. bunun yanında afrika'ya özgü sefalet burada devam etmekte şehir merkezindeki exchange ofisin olduğu markete girip çıkmak tam bir işkence etrafınızı bir anda bişeyler satmak isteyen bir sürü insan doldurup arabanın yolunu tarif ederek bişeyler koparmaya çalışıyorlar.

    kigali'de sosyal hayat ise beklenenden renkli. sanıyorsam adını bourbon street den alan bourbon cafe de mükemmel ruanda kahvesini içebiliyorsunuz yalnız sert bir kahve olduğundan cengaverlik yapmayıp sütle karıştırmak gerekiyor. gece hayatıda barındırsada barlarda siyahi ablalardan uzak durmak tavsiye edilir zira kaç avrupalıyı civar delikanlılar topa koydu bizim kızımıza bakma ayaklarında.

    ruanda'da hemen hemen herkes bir yakınını soykırımda kaybettiğinden, etkileri hala sürüyor , avrupalıların getirdiği etnik ayrımcılık soykırımdan sonra terk edilmeye başlanmış, insanlara hutu musun tutsimisin diye sormak büyük kabalık onlar kendine ruandalıyız demeyi tercih ediyorlar. örnek alması gereken çok insan olsa gerek, afrika'nın genelindeki birleşme ve bütünleşme çabaları burada da görülüyor. hemen hemen her reklamda "unity , one nation , one africa , one world , difference doesn't matter" gibi sloganlar var öyleki en çok reklam yapan cep telefonu operatörleri bile reklamları bu temalar üzerine kuruyor.

    soykırım suçluları hayat boyu hapse mahkum olmuşlar şimdi bedava işgücü olarak çalıştırılıyorlar. yeni yapılan yollar yağmur kanallarını hep mahkumlara yaptırıyorlar. yürüdüğümüz yolda sıkça gördüğümüz bu insanlar bize geçerken bonjur diye seslenmeyi ihmal etmiyor. bir soykırım suçlusuna iyi günler dilemenin garipliği insana kendi iç dünyasında yolculuk yaptırabilecek düzeyde.
  • fransa'nin ruanda soykirimi sirasinda aktif olarak hutu'lari destekledigine dair iddalarin gundemde oldugu, 100 günde 800 000 tutsi'nin sokaklarda doner bicaginin buyugu machete'lerle resmen dograndigi, oy veremesinler diye ilimli hutularin ellerinin kesildigi, hamile kadinlarin cocuklarinin canli canli karinlarindan alindigi, oldurulen cocuklarin kalplerinin zorla ebebeynlerine yedirildigi (butun bunlar birlesmis milletler raporlarindan alintidir) ve olanlar yuzunden insanligina ve medeniyete inanan herkesin (1994'de ya da sonra hicbirsey yapmamis olan benim de, sizin de) utanmak kelime olarak cok hafif geliyor ama kendisinden utanmasi gereken ulke.

    http://news.bbc.co.uk/2/hi/africa/6079428.stm
  • 94'ten bu yana kimsenin kimseyi doğramadığı ülke. aksine benzerine az rastlanır insanlık örneklerine rastlayacağınız ülke. aşırı bir tezat yaşıyorlar geçmişleri ile. soykırımda ailesini öldüren adamı affeden kadınlar görebiliyorsunuz. affetmişler ve aynı köyde yaşamaya devam ediyorlar. artık hutu tutsi diye bir ayrım kalmamış. sadece 20 yıl önce insanlık tarihinin en kanlı suçlarından birine sahne olmuş bir ülkenin, bu kadar kısa zamanda bunu atlatıp gelişmeye devam edebilmesi insan aklını zorluyor.

    başkent kigali çoğu anadolu şehrinden daha temiz, düzenli ve güvenli. illaki çok eksik var standartlar açısından ama şunu da bilmek lazım, çoğunluğun aylık 100 doların altında kazandığı bir ülke için fazlasıyla iyi durumdalar. kırsalda standartlar daha da aşağıda maalesef. elektrik ve su altyapısı yok çoğu yerde. lakin ülkenin yeniden inşaa edilmesinde en büyük rolü oynayan kadınlar, bu meselelerde de çok çalışıyorlar. köylere güneş enerjisi ile elektrik üreten sistemler kuruluyor ve bunu kadınlar yapıyor. kendi dillerinden başka dil bilmeyen kadınlar bu sistemleri sadece izleyerek öğrenip, köylerine elektrik sağlıyorlar. bunu yaparken de hutu tutsi demeden, her eve yapıyorlar. köylere devlet yeni evler yapmış ve bu evleri sırasıyla hutu tutsi diye dağıtmış. yani mutlak surette birbirleri ile komşu olmuşlar.

    affetmek allaha mahsustur diye saçma sapan bir laf var ya hani, işte ruanda'ya geldiğinizde insanoğlunun sadece affederek neleri başarabildiğini açıkça görüyorsunuz. soykırım suçlulularının çoğu hapiste tabi fakat genelde soykırımı yöneten, yönlendiren asıl tayfayı cezalandırmışlar. alttaki piyon hutu halkı af dilemiş, öldürdükleri insanların ailelerine mektuplar yazmış, mezarların yerini göstermiş vs ve bu aşamadan sonrası tam anlamıyla bir mücize olmuş. kelimelerle anlatmakta dahi zorlanıyorum çünkü cidden gözlerimle görmeme rağmen inanmakta güçlük çekiyorum. kocasını, oğlunu, kardeşlerini öldüren adama sarılıp seni affettim diyen kadını nereye koymalı, ona ne demeli, ne yapmalı... böyle mal gibi kalıyor insan. inanılmaz bir erdem. tanrı bile kullarına karşı bu kadar iyi değil.

    insan ister istemez düşünüyor. neden biz bunu yapamıyoruz diye. kürt-türk, hutu-tutsi en ufak farklı yok. beraber yaşamayı öğrenmek ve bunun bir erdem olduğunun farkına varmak şart. bunun gelişmişlikle, modernlikle falan uzaktan yakından alakası yok. okumaz yazma bilmeyen, evinde elektriği olmayan afrikalı kadın yapabiliyor da sivaslı fatma teyze neden yapamasın. yeter ki buna destek olacak hükümet, devlet, yönetici, siyasiler olsun. ruanda insanları, biz türklerde bu açıdan çok ama çok daha şanslılar. hep batıya özenmenin, öykünmenin manasız olduğunu gelip ruanda halklarının başardığı şeyi görerek anlamamak imkansız. ki soykırımın asıl suçluları da yine batılılar. körükleyen, harlayan onlar. insanları burun boylarına göre sen hutu'sun, sen tutsi'sin diye ayıranlar uzaydan gelmemişler. avrupanın göbeğinden gelmişler.
  • ilginçtir hiç bahsedilmemiş. dünyada eşi benzeri bildiğim kadarıyla yok.

    plastik poşetlerin yasak olduğu ülke. bu sayede dünyanın en temiz ülkesi olarak gösteriliyor. sadece bununla da kalmıyor. tüm ülke vatandaşları haftasonları (kesin olarak hatırlamıyorum. sanırım cumartesi günüydü) evlerinin etrafını, oturdukları sokakları ve/veya caddeleri temizliyor. nasıl bir kültürleri veya eğitimleri var bilmiyorum. ama örnek alınması gereken ülke.
  • bu ülkenin 1994 yılına ait sansürsüz arşiv görüntülerine 1 saat katlanabildim... sonrasında gelen mide ağrıları ise şunu düşündürttü ;
    gelsin şu uzaylılar mı gelecek artık, robotlar mı ele geçirecek... kim gelecekse gelsin... alsın şu dünyayı elimizden.!
    ayıp yaa...
  • evet 1994 yılına kadar kadınlar konuşamıyordu bile ama şu an ne durumda olduklarını da yazalım değil mi?

    anayasasına parlamentoda yüzde 40 kadın kotası bulundurma maddesi eklemiş ülkedir.

    şu an parlamentoda yüzde 60 kadın oranıyla dünyanın zirvesindedir. evet ruanda'dan bahsediyoruz. bu oran şu an abd'de bile yuzde 17 civarındadır.

    tanım: işleri güzelce yoluna koymaya başlayan ülkedir.

    geri giden bir biz varız sanırım.
  • 19 yıl önce dünya tarihinin gördüğü en büyük soykırımlardan biri yaşanırken batılı ülkeler apar topar buradan kaçmaktan başka bir şey yapmadılar. şimdi o ülkede insanlar yere çöp atmıyor, ay sonunda evlerini sokaklarını siliyorlar. naylon poşeti havaalanından bile içeri sokmuyorlar. fakirler yine var, klasik afrika ülkelerindeki gibi. diğer yandan gökdelenler yükseliyor, hayat devam ediyor. 800 bin kişinin 3 ay içinde öldürüldüğü bir ülke burası.
  • bana 1994te 3 ayda 1.000.000 insanın öldürüldüğü yeri hatırlatıyor. size de hatırlatsın bilmeyen varsa da ilkelliğin ne demek olduğunu bilsin unutmasın. yazik günah.
hesabın var mı? giriş yap