ruhdaş kelamlar
-
duydum ki, kara bir köyün derya kıyısında şarap kadehine kederini anlatıyorsun... masanda bir fesleğen şaraba eşlik eden ve kokuları uzanıyor galata kulesi’nden boğaza. etme, bizim terk i diyar ettiğimiz şehre bizi peşkeş çekme. asitane bensiz sana flu gelmeli, renkler mefhumunu yitirmeli.
etme... yapma evladım, yapma çocuğum. o köy benimle köyündür, o şarap benimle mukaddes muhabbetler doğurur. o râyihalar benimle meâl bulur, ben yoksam anlamsızlık peyda olur. yapma, yapma çocuğum yapma. hadi, çarpmasın seni bensizlik, boş sandalyem hüzün vermesin sana.
haydi çocuğum dön şehrine, istanbul ebeden bizimdir. -
nedir aşk, bu sırlı kimya, tılsımlı yol, sarhoşluğu, mayhoş havası, bir yerdeyim, bir gökte, bir de bakmışsın ne yerde ne de gökte karışıklığı?.
ah be yüreğim 'aşk nedir, ne değildir?' derdine düştük... belki bir ses, cisim, suret, madde, mistik sarhoşluk, beden, şehvet, sanrı... nedir bu kimyasına gömüldüğümüz ve içinde çırpındığımız okyanus misali aşkın tanımını yanlış mı algılıyor yoksa haylaz kalbimiz ve aşk dediğimiz aslında başka bir hamurun yoğruluşu mu?... -
varlığını varlığına armağan ediyorsun,bu ne cüret çocuk,varlığın nedir ne zaman buldun dokundun anladın,bu sarp yolculuğa nasıl çıktın hangi çağın meczubu oldun,ayak basmayan yerlere yüz mü sürdün,bir ağaca sarılıp ağladın mı,bir toz zerresi gibi hayat seni savurdu mu,ne oldu çocuk nasıl buldun varlığını ve nasıl armağan ettin.
-
dokundu nefesin şehrime nefesin erguvan
parmak uçlarından döküldü harfler
heceler, kelimeler ve cümleler
yokluğun kuyusundan oldun varlık katresi
suya kimyasını dokumuş bir açelya tanesi
ve varlığın, süslü kelimeler habercisi
güneş içmiş bir selam; sarmaşık gibi
çiçeklerle zırhlanmış lâl cümleler...
odamın göğünden çiseledin habbe habbe
saçlarıma ve ruhuma aktın yağmurlaşarak
gözlerinde fukarası olduğum ışıltı
ve boynunda yaşam sitare sitare
saçına ilişen gözler mahrum bakıştan
dudaklarında bak açmış kırmızı güneş
tenin bir orman yalnızlığı çiçek bezeli
hışırtısı denizin vuruyor kulaklarına
ve kulaklarında bir çocuk şenliği
ve neşeli bir kalabalık çocukluk...
koca bir çınarsın toprağı yaran
ve toprağı sararken başı arşa varan
gözlerin menekşe belki de yasemin
bakışların bir lalezar bir çiçek deryası
fesleğen kokusudur kokusu ruhunun
kentlerin sınırını aşıp rayihâ olan...
varlığınla kalakalmışlığın ötesinden
öncen güzelliği mestur bir yokluk
varlık dediğin iki perdelik bir oyun
kuliste bekliyorsun, en güzel ruhaniyet
ışığın doluyor şevkle sahne senin
üzerinde rengarenk çiçeklerle bezeli şiir
salınır şiir gerdanından ayak uçlarına
ve ruhum el pençe divan duruyor
ruhunun divanında...
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap