• ruhi çenet'i çok defa izledim, kanalına da aboneyim, çıkardığı içerikleri de beğenerek takip ediyorum. tepkisinde de haklıdır.

    şimdi sizle alakasız görünüp de aslında direk konuyla alakalı bir veri paylaşıp, bir yorum ekleyeceğim;

    paid for online news in last year:
    norway: 15%
    sweden: 12%
    denmark: 10%
    us: 8%
    australia: 8%
    japan: 6%
    ıtaly: 5%
    poland: 4%
    south korea: 4%
    spain: 4%
    canada: 4%
    france: 3%
    argentina: 3%
    germany: 3%
    uk: 3%
    greece: 2%
    source (rıjs)

    burada internet haberlerine ülkelerin ödeme yapma oranını gösteriyor. türkiye böyle bir listede ancak %0.1 gibi bir rakamla yer alabilir çünkü bizde bilimin, bilginin pek bir değeri yok. ben şahsen bir çok işte çalıştım, sanayi ortamında bile çalıştım ve dikkat ettim ki önemli bir şeyler anlatmaya çalıştığınızda, bilimsel bir şey konuştuğunuzda ya dışlanıyorsunuz, ya çok bilmiş biri muamelesi görüyorsunuz. burada bilginin, bilimin pek bir değeri yok. bir norveç, bir isveç "yaa adamlar çöp ithal ediyormuş" 'un çok üzerinde gelişmiş ülkeler. bilgiye değer veriyorlar.

    yaptığı çıkışta haklıdır. küfür ve hakaret edenler? onların genel üslubu bu. hiçbir şekilde değiştiremezsin. analitik düşünceye tepki olarak dünyaya gelmiş insanlar. varlıkları yoklukları bir benim için.
  • bulunduğu yeri sonuna kadar hakeden fakat bazı eleştirileri de kabul etmesi gereken youtube fenomeni.

    şöyle ki ;
    - videoları pek çok kaynağı bir araya getirerek derliyor. yaptığı işi yabancı videoları türkçeleştirmek olarak görmek emeğine saygısızlık olur.
    - youtube yokken dahi hazırladığı blog yazıları da düşünülürse ciddi bir birikim ve daha önemlisi sürekliliğe sahip. pek çok youtuber köşeyi en kısa sürede dönmek için içerik hazırlarken , kendisi yıllardır yaptığı şeyi yaparak kitlesini edindi.
    - yabancı kaynaklara ve trende son derece hakim olması ve onu hep bir adım öne çıkardı. farklı ve öncü kıldı.

    fakat ;
    - youtube denilen mecranın hızla ticarileşmesiyle ajanslar , reklamlar vs. mecburen onun da hayatına girdi. daha önce gerilim , gizem , korku , uzay , saklı tarih gibi alanlarda videolar hazırlarken ; muhtemelen ticari taraftan gelen baskılarla videoları daha genele hitap eden bir hal aldı.
    - doğal bir sonuç olarak , reklam amaçlı ürettiği içerik arttı , seçim şansı azaldı.
    - tüm bunlara ıssız adada yaşam mücadelesi verme, sokakta bir gece yaşama vs gibi cast olduğu izlenimi veren videolar eklenince belirli bir kesim tarafından eleştirildi ve samimiyeti sorgulanır hale geldi.
    - son dönemlerde de seçmiş olduğu konuların daha popülist olduğu aşikar.

    istatistiklerini ve konu seçim süreçlerini bilemiyorum fakat barış özcan tarzı didaktik videolar kendisine gitmiyor. eğer ticari kaygıları bir yana koyarak , daha kendisi gibi videolar çekerse kitlesi bence bu eleştirileri takmaz. ama populizme bir tık daha yanaşırsa , eleştrilerin dozu daha da artar.
  • hakkında yorum yapan terbiyesizleri görmemizi sağlamış youtuber

    yerinde olsam bir avukatlık bürosuyla anlaşır, kendisi hakkında bugüne kadar yazılan tüm hakaretler için ayrı ayrı dava açtırır, gerçek kimlik bilgilerinedinildiğinde de tamamına tazminat davalarıyla hayatlarının dersini verirdim.
  • sözlük bunun hayranları ile doluymuş meğerse. adamlar kötü yorum gördükleri anda mesaj kutusunu dolduruyorlar.

    hadi iyisin ruh içen et, sözlükte bile seni seven ergenler var.
  • donanımlı biri olmasına karşın ergenlere yönelik içerik hazırlayan youtuber. maddi olarak şartlar bunu gerektiriyor. garipsemiyorum. yalnız kısık sesle genizden konuşmaya çalışıp gizemli bir hava katmaya çalışırken epey komik oluyordu eskiden. onu özledim.
  • ergen kanalıymış...

    daha iyi ya. ergenler internet cafelerde 12 saat harcayacağına belki "en ilginç 10 gezegen" tarzı videolara denk gelir de hayatı, bilimi, astronomiyi sorgulamaya başlarlar.

    ergen diye eziklemeye çalıştığınız kitle bu ülkeyi devralacak insanlar. bu ülkenin eski nesili sokakta sağ-sol diye birbirini vuran, %90 oranla kenan evreni seçip şimdi ağlayan bir nesil. veya akpye oy verip, mülteci iken 3-4 çocuk yapan suriyelilerden yakınan kesim. "yeni nesil kötü" diyorsunuz ya eski nesilin de ülkeyi az bok çukuruna sokmadı. bu ülkenin gelecek nesillerine çok pislik bıraktı insanlar. bırakın yeni nesil saçmalıklarla değil de ruhi çenetin kendi çapında bilime özendirici videolarını izleyerek büyüsün. belki ülke değişir.
  • bence işini iyi yapan biri.
  • youtube ile tanışmama vesile olan youtuber (mağaradan yeni çıktığım zamanlardı..) .
    ilk abonesi olduğum kanal...

    ancak şöyle bir sıkıntı var..
    binlerce insanın gözü önündesin..
    sevenlerin var eyvallah da..
    sövenlerin de olacak.
    bu normal. göz ucuyla bakarsın içinden 'he' der geçersin..
    bu kadar canını sıkmana ve sana laf diyenlere bu kadar takılmana gerek yok..

    not:severim kendisini..
  • ressam olabilmek için yanıp tutuşan bir genç, dünyaca ünlü bir ressamın okuluna katılmış.
    aylar, yıllar geçmiş.
    bir gün bizim delikanlı çıkmış karşısına ustasının…
    “usta” demiş, “ben artık bir ressam oldum mu?”
    “onun kararını ben vermem, halk verir” demiş ustası ve sormuş “büyük sınava hazır mısın?”
    hep bu anı bekliyormuş; heyecanla “hazırım” demiş..
    “tamam o zaman “ demiş ustası, “yarın en sevdiğin tablolarından birini alacak, şövalenin üzerine koyup şehrin meydanına bırakacaksın. tablonun yanında bir tüp boya, bir fırça ve şu not olacak : ‘beğenmeyenler resmin üzerine bir çarpı atsın.”
    sabahın ilk ışıklarıyla bizim delikanlı hocasının dediğini harfi harfine yapmış…
    gün batarken hocası “git al bakalım tablonu” demiş…
    bizimki şehrin meydanına gitmiş; bir de ne görsün; tablosunun üzeri çarpı içindeymiş, tuval görünmüyormuş adeta çarpılardan”
    koymuş tabloyu kolunun altına, yıkılmış bir vaziyette ustasının yanına dönmüş.
    “usta” demiş, “dersimi aldım… benden ressam olmazmış”
    başlamış gevrek gevrek gülmeye ustası..
    “dur hele” demiş, bu ilk sınavdı… yarın ikinci sınav var”
    anlatmış ustası: “yarın bir başka sevdiğin tablonu alacak yine aynı yere bırakacaksın. yine bir kutu boyayı ve fırçayı tablonun yanına koyacaksın. ve bu sefer şöyle bir not iliştireceksin: “tablomda hatalı bulduğunuz yerleri düzeltin.”
    ustası ne diyorsa aynen yapmış genç adam…
    bir gün önceki sınavda büyük hayal kırıklığına uğrayan genç akşam olmasına rağmen cesaret edemiyormuş tablosunu almaya.
    onun bu tedirgin halini gören ustası “evlat” demiş, “gel bakalım ikinci sınavın sonucuna”
    tablonun yanına gitmişler ki ne görsün bu sefer bizim genç ressam adayı…
    boyanın kapağı bile açılmamış, fırça yerinden bile kalkmamış, tablosu olduğu gibi duruyor, bir nokta bile eklenmemiş…
    sevinçle boynuna atlamış ustasının…
    “ama ben bir şey anlamadım bu sınavlardan usta” demiş.
    “dün, resmimi beğenmeyip çarpı içinde bırakanlar bugün tek bir fırça bile dokundurmamışlar tabloya. nasıl olur? ne anlama geliyor bu?”
    bilgece gülümsemiş ustası..
    “bak evlat” demiş, “insanlar böyledir… eleştir dendiğinde yarışa girerler ama düzelt dendiğinde kimse sesini çıkartamaz. eleştirmek kolaydır ama yapmak zordur. bu dersi sakın unutma. bu ders seni ressam yapmaya yeter mi bilmem ama bilge yapmaya yeter”
    genç ressamın yaşadığı bu sınavları biz de günlük hayatımızda sürekli yaşamıyor muyuz?
    tenkide geldiğinde cömert mi cömert, müsrif mi müsrif ama takdire geldiğinde cimrinin cimrisi bir toplumda kişinin umutlarını koruyabilmesi, doğrularını muhafaza edebilmesi öyle güçleşiyor ki…
    ve şuna inanırım…
    takdir etmesini bilmeyenin tenkidi de dikkate alınmaz..
    sadece hataları görmek, dillendirmek zamanla doğru bile olsa eleştirinin içini boşaltır, gücünü zayıflatır.
    adam eleştirir, eleştirir…
    “tamam, öyleyse gel sen yap” dersiniz, kaçar!
    tanım: sevdiğim youtuber.
  • beğen veya beğenme adam youtube un türkiyesi için, türkiyenin nevzat aydını gibidir

    aferin aslan yürüyedurdur

    tanım: bir youtuber
hesabın var mı? giriş yap