• 30-er-rûm

    âyeti hariç, sûrenin tamamı mekke'de nâzil olmuştur. 60 (altmış) âyettir. iranlılarla yapılan savaşta yenilmiş olan rumların (bizanslıların) tekrar galip gelecekleri anlatıldığından, sûreye bu isim verilmiştir.

    rahmân ve rahîm (olan) allah'ın adıyla.

    1. elif. lâm. mîm.

    2. rumlar, yenildi.

    3. arapların bulunduğu bölgeye en yakın bir yerde onlar, halbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir.

    4. onların bu yenilgilerinden önce de sonra da emir allah'ındır. o gün müminler de allah'ın yardımıyla sevineceklerdir.

    5. allah, dilediğine yardım eder,galip kılar. o, mutlak güç sahibidir, çok esirgeyicidir.

    6. (bu) allah'ın vâdettiğidir. allah vâdinden caymaz; fakat insanların çoğu bilmezler.

    7. onlar, dünya hayatının görünen yüzünü bilirler. ahiretten ise, onlar tamamen gafildirler.

    8. kendi kendilerine, allah'ın, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak olarak ve muayyen bir süre için yarattığını hiç düşünmediler mi? insanların birçoğu, rablerine kavuşmayı gerçekten inkâr, etmektedirler.

    9. onlar, yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin âkıbetlerinin nice olduğuna bakmadılar mı? ki onlar, kendilerinden daha güçlü idiler; yeryüzünü kazıp altüst etmişler, onu bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. peygamberleri, onlara da nice açık deliller getirmişlerdi. zaten allah onlara zulmedecek değildi; fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekteydiler.

    10. sonunda, allah'ın âyetlerini yalan sayarak ve onları alaya alarak kötülük yapanların âkıbetleri pek fena oldu.

    11. allah, ilkin mahlûkunu yaratır, (ölümden) sonra da bunu (yaratmayı), tekrarlar. sonunda hep o'na döndürüleceksiniz.

    12. kıyametin kopacağı gün, günahkârlar (ümitsizlik içinde) susacaklardır.

    13. (allah'a koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçı çıkmayacaktır. zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.

    14. kıyamet kopacağı gün, işte o gün (müminlerle inkârcılar) birbirlerinden ayrılacaklardır.

    15. iman edip iyi işler yapanlara gelince, onlar, cennette nimetlere ve sevince mazhar olacaklardır.

    16. inkâr edenler, âyetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalan sayanlar ise, işte onlar azapla yüzyüze bırakılacaklardır.

    17. haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde allah'ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd o'na mahsustur.

    18. haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde allah'ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd o'na mahsustur.

    19. ölüden diriyi, diriden de ölüyü o çıkarıyor; yeryüzünü ölümünün ardından o canlandırıyor. işte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.

    20. sizi topraktan yaratması, o'nun (varlığının) delillerindendir. sonra siz, (her tarafa) yayılan insanlar oluverdiniz.

    21. kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de o'nun (varlığının) delillerindendir. doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.

    22. o'nun delillerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır. şüphesiz bunda bilenler için (alınacak) dersler vardır.

    23. gece olsun gündüz olsun, uyumanız ve allah'ın lütfundan (nasibinizi) aramanız da o'nun (varlığının) delillerindendir. gerçekten bunda, işiten bir kavim için ibretler vardır.

    24. yine o'nun delillerindendir ki, size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından arzı onunla diriltiyor. doğrusu bunda, aklını kullanan bir kavim için (alınacak) dersler vardır.

    25. göğün ve yerin o'nun buyruğu ile durması da o'nun (varlığının) delillerindendir. sonra sizi topraktan bir çağırdı mı hemen (kabirlerinizden) çıkıverirsiniz.

    26. göklerde ve yerde olanlar hep o'nundur. hepsi o'na boyun eğmiştir.

    27. ilkin mahlûkunu yaratıp (ölümden) sonra bunu (yaratmayı) tekrarlayan o'dur, ki bu, o'nun için pek kolaydır. göklerde ve yerde (tecelli eden) en yüce sıfat o'nundur. o, mutlak güç ve hikmet sahibidir.

    28. allah size kendinizden bir temsil getirmektedir: mülkiyetiniz altında bulunan köleler içinde, size verdiğimiz rızıklarda -birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz derecede sizinle eşit (haklara sahip)- ortaklarınız var mı? işte biz âyetlerimizi, aklını kullanacak bir kavim için böylece açıklıyoruz.

    29. gel gör ki haksızlık edenler, bilgisizce kötü arzularına uydular. allah'ın saptırdığını kim doğru yola eriştirebilir? onlar için herhangi bir yardımcı yoktur.

    30. (resûlüm!) sen yüzünü hanîf olarak dine, allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. allah'ın yaratışında değişme yoktur. işte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.

    31. hepiniz o'na yönelerek o'na karşı gelmekten sakının, namazı kılın; müşriklerden olmayın.

    32. dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.

    33. insanların başına bir sıkıntı gelince, rablerine yönelerek o'na yalvarırlar. sonra allah, katından onlara bir rahmet (nimet ve bolluk) tattırınca, bakarsınız ki onlardan bir gurup yine rablerine ortak koşuyorlar.

    34. kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler bakalım! haydi sefa sürün; ama yakında bileceksiniz!

    35. yoksa onlara bir kesin delil indirdik de, o delil, müşrik olmalarını mı söylüyor?

    36. insanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir fenalık gelse hemen ümitsizlige düşüverirler.

    37. görmediler mi ki allah, rızkı dilediğine bol bol vermekte, dilediğininkini de daraltmaktadır. şüphesiz imanlı bir kavim için bunda ibretler vardır.

    38. o halde sen, akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. allah'ın rızasını isteyenler için bu, en iyisidir. işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

    39. insanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, allah katında artmaz. allah'ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte zekât veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır.

    40. allah, (o yüce varlıktır) ki sizi yaratmış, sonra rızıklandırmıştır; sonra o, hayatınızı sona erdirecek, daha sonra da sizi (tekrar) diriltecektir. peki sizin (allah'a eş tuttuğunuz) ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabilecek var mı? allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.

    41. insanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.

    42. (resûlüm!) de ki: yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekilerin âkıbetleri nice oldu, görün. onların çoğu müşrik idi.

    43. allah katından, dönüşü olmayan bir gün (kıyamet günü) gelmeden önce yönünü o gerçek dine çevir! o gün (insanlar) bölük bölük ayrılacaklardır.

    44. kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhine olur. iyi işler yapanlara gelince, onlar da kendileri için (cennetteki yerlerini) hazırlamış olurlar.

    45. zira allah, iman edip iyi işler yapanlara kendi lütfundan karşılık verecektir. şüphesiz o, kâfirleri sevmez.

    46. size rahmetinden tattırsın, emriyle gemiler yüzsün, fazlından (nasibinizi) arayasınız ve şükredesiniz diye (hayat ve bereket) müjdecileri olarak rüzgârları göndermesi de allah'ın (varlık ve kudretinin) delillerindendir.

    47. andolsun ki, biz senden önce kendi kavimlerine nice peygamberler gönderdik de onlara açık deliller getirdiler. (onları dinlemeyip) günaha dalanların ise cezalarını hakkıyla vermişizdir. müminlere yardım etmek de bize düşer.

    48. allah o'dur ki, rüzgârları gönderir, bunlar da bulutu kaldırır. derken, allah onu gökte dilediği gibi yayar ve parça parça eder; nihayet arasından yağmurun çıktığını görürsün. allah dilediği kullarına yağmuru nasip edince, onlar seviniverirler.

    49. 0ysa onlar, daha önce, üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi.

    50. allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak: arzı, ölümünün ardından nasıl diriltiyor! şüphesiz o, ölüleri de mutlaka diriltecektir. o, her şeye kadirdir.

    51. andolsun ki, bir rüzgâr göndersek de onu (ekini) sararmış görseler, ardından muhakkak nankörlüğe başlarlar.

    52. (resûlüm!) elbette sen ölülere duyuramazsın; arkalarını dönüp giderlerken sağırlara o daveti işittiremezsin.

    53. körleri de sapıklıklarından (vazgeçirip) doğru yola iletemezsin. ancak teslimiyet göstererek âyetlerimize iman edenlere duyurabilirsin.

    54. sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlügün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren, allah'tır. o, dilediğini yaratır. o, hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir.

    55. kıyamet koptuğu gün, günahkârlar, (dünyada) ancak pek kısa bir süre kaldıklarına yemin ederler. işte onlar, (dünyada da haktan) böyle döndürülüyorlardı.

    56. kendilerine ilim ve iman verilenler şöyle derler: andolsun ki siz, allah'ın yazısında (hükmedildiği gibi) yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. işte bugün yeniden dirilme günüdür; fakat siz onu tanımıyordunuz.

    57. artık o gün, zulmedenlerin (beyan edecekleri) mazeretleri fayda vermeyeceği gibi, onlardan allah'ı hoşnut etmeye çalışmaları da istenmez.

    58. andolsun ki biz, bu kur'an'da insanlar için her çeşit misale yer vermişizdir. şayet onlara bir mucize getirsen inkârcılar kesinlikle şöyle diyeceklerdir: siz ancak bâtıl şeyler ortaya atmaktasınız.

    59. işte bilmeyenlerin (hakkı tanımayanların) kalplerini allah böylece mühürler.

    60. (resûlüm!) sen şimdi sabret. bil ki allah'ın vâdi gerçektir. (buna) iyice inanmamış olanlar, sakın seni gevşekliğe sevketmesin!

    5 sene soora edit: bu entry neden zamanın ötesinde hakikaten anlamıyorum... kuran-ı kerim'den bir sure ben sadece paste ettim buraya, gerçekten anlamıyorum evet.
  • orhan türker'in ağzından:
    "bu topluluğun istanbul'daki varlığı tanzimat'tan beri türkiye'nin avrupa'ya dönük yüzünü oluşturuyordu. modernleşme hareketleri, sosyal hayatın değişmesi, kadın-erkek eşitliğinin gelişmesi, özellikle hafta sonu tatillerinde giyim kuşama özen gösterilmesi rumların etkisiyle oldu. bu insanların en fakir olanlarının bile mutlaka bir ütülü pantolonu ve ve her daim boyalı olan bir çift iskarpini vardı. rum kültüründe, sokak evin bir devamı olarak düşünülürdü. her sabah, hayata günaydın diyen rum kadınları önce evlerini, sonra sokaklarını süpürürdü. haftada en az bir kez sokağa açılan mermer merdivenler pırıl pırıl silinirdi. sokağa çöp atanı aralarına almazlar, evlerini ziyarete gitmezlerdi.
    eğer bahçesi var ise her rum evinde, mutlaka sivrisinekleri kovduğuna inanılan bir defne ağacı, bir asma çardağı ve bir mor salkım bulunurdu. bu da hem güzel bir görüntü veriyordu, hem de yaz sıcağında gölgede oturma imkanı sağlıyordu.
    bazı batılı yazarlar 2. yüzyılın başında, osmanlı'nın içindeki tüm topluluklar içinde batı'ya taşıyacak olan lokomotif gücün rumlar olduğunu öne sürüyordu ki bu çok doğruydu. 1930'larda istanbul'a çok sayıda yunan tiyatro toplulukları bazıları tarafından eleştiriliyordu. onlar, "bu yunanlılara neden bu kadar yüz veriliyor" diye soruyorlardı. atatürk, son derece toleranslı davranarak, "bırakınız bizim insanımız gitsin ve müzikal operetleri, kadın ile erkeğin nasıl medeni bir şekilde bir arada oturup eğlenebileceğini öğrensinler" diyordu.
  • türkiye'de yaşayan yunan asıllı vatandaşlara rum denmez. osmanlı, türkiye'de yaşayan rumlara yunan derdi. biz de hala aynısını kullanırız. aslında yunan denen kelime bizim onları isimlendiriş şeklimizdir, yoksa onlar kendilerine yunan değil, rum veya elen derler. burdan yunanistan'a bir mektup yollasanız ve adreste "yunanistan" yazsanız, mektup ordan "yanlış adres, yunanistan neresi" diye geri gelir. yunan kelimesinin ise arapların ispanyollara karşı kullandıkları ve osmanlı'nın bunu araplardan aldığı dışında kelimenin kökeni ile ilgili pek bir ayrıntı bilinmemektedir.
    biz şu an kelimeyi tam tersi kullanırız. osmanlı yunanına rum dendiğini ve kelimenin aslının yunan olduğunu sanırız ama öyle değildir. aslı rum'dur, yunan bizim onlara, daha doğrusu osmanlı rumlarına koyduğumuz isimdir.
    rum, köken olarak roma imparatorluğu'na ait olana denir, ki roma imparatorluğu'na ait olmak bir ayrıcalık sayılırmış. sultan mehmet bile doğu roma'yı bitirdiğinde "ben devamcısıyım" demiştir. selçuklular kendilerine roma selçuklusu anlamına gelen rum selçuklular diyorlar (bkz: mevlana rum-i) , kürtler osmanlı askerine rum askeri diyorlar. yani efendim rum, osmanlı yunanlısına denmiyor; roma'ya ait olana deniyor. yunan ise, osmanlı rumlarına, osmanlının verdiği isimdir. yoksa onlar kendilerine rum veya elen derler, roma'ya aittirler.

    (bkz: rum eli)
    (bkz: diyar-ı rum)
  • mubadele doneminde sadece imroz-gökçeada, bozcaada ve istanbul'daki rumlarin ulkede kalmasina izin verilmis. mubadele ve savas nedeniyle gocenlerin sayisi 1.190.000 kadar iken geriye 110.000 kadar kalmis. sonrasinda sevgili milliyetcilerimiz "yuh kardesim, 110.00 cok fazla degil mi?" diye dusunup "bunlar cok zengin, biraz fazla vergi versinler" demisler. boyle olunca bir kisim daha gitmis.
    bakmislar hala rum var istanbul'da, gitmiyor yuzsuzler! "e bunlar ataturk'u hic sevmezlerdi, ben gordum ataturk'un evine bomba koydular" demis bizim irgdaslar. ardindan bir kisimdan daha kurtulmusuz.
    yalniz o da ne! adalarda hala var bunlardan. nasil kovacigiz bunlari? efendim adalara yari-acik hapishaneler kuralim, suclularin dolasmasina izin verelim; tarim alanlarini askeri havaalani yapalim, her bir seyi kamulastiralim. e zavalli rumlarin tarim alanlari kamulastirilip oralara askeri us, hapishane falan dikilince huzuru kaciyor bunlarin. istenmedikleri yerden gitmek zorunda kaliyorlar.
    en sonunda kala kala 2000 kadar rum kaliyor. turk dedigin caliskan olur zaten; yilmamislar, calismislar. rum birakmamislar ulkede. ama bilmezler ki bu ulkede milyonlarca rum dolu vardir. buralar eski rum diyarlari canlar. hos, birine senin kaninda rumluk var deyince sert tepki goruyorsunuz. ancak isin dogrusu bu. ege kokenliyseniz, ailenizde rum olmasi ihtimali, olmamasi ihtimalinden yuksek.
    yanmiyor musunuz "izmir'in kizlari" diye? gocebe turklerin kizlari mi daha guzel olur sizce, yoksa balikci-tuccar rumlarin kizlari mi? siz nereden geliyor zannediyorsunuz bunlarin guzelligi?

    ah irgdas ahhh..

    dip not olarak eklemek isterim ki ben butun egelilerin yunan olarak gorulmesine karsi cikarim. netekim ben, kariayali olmakla gurur duymaktayim.

    imroz yerine imralı yazılmış. ol babda emr u ferman'a dikkati için teşşekürler.
  • eskiden bu topraklara anadolu yerine verilen isim; diyar-ı rum vs..
  • sözlüğe bıkmadan usanmadan tüm kuran'ı nakşeden huzursuz arkadaşımızın entrisinden de anlaşılacağı üzere kuranı kerimden bir sure.

    sure nin nazil oluşuna ilişkin olarak anlatılan rivayet şöyledir:
    hz. muhammet'in islam dinini tebliğ ettiği sıralarda, dünya üzerindeki iki büyük devletten biri doğu roma imparatorluğu diğeri ise sasani impartorluğu'dur. romalılar hıristiyandır ve dolayısıyla tanrıya inanırlar. sasaniler ise ateşperesttir. (bkz: zerdustluk) bir anlamda putperesttirler yani.

    bu iki büyük devlet o dönemde hakimiyet mücadelesinin sonucu olarak savaş halindedirler. sasaniler o sıralarda yapılan bir savaşta ağır bir yenilgiye uğratırlar romalıları. bu olay mekkede de yankı uyandırır. romalılar tanrıya inandıkları için müslümanlar romalılara yakınlık duymaktadırlar, müşrikler ise sasanilere. müşrikler kafa bulmaya başlarlar müslümanlarla "noldu? sizin allahınız koruyamadı mı romalıları? allahınızın ateşe tapan sasanilere gücü yetmedi mi? tarzında geyik çevirmeye başlarlar.

    müslümanlar alı al moru mor bir haldeyken rum suresi iner. üçüncü ayette "arapların bulunduğu bölgeye en yakın bir yerde onlar, halbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir." demektedir. allahtan bu tiyoyu alan hz. ebubekir müşrik bir arkadaşı ile iddiaya girer. eğer üç yıl içinde romalılar sasanileri yenerse arkadaşı hz. ebubekir'e on deve vercektir. yenemezse o verecektir on deveyi arkadaşına. ayette geçen bir kaç yıl sözcüğünü üç yıl olarak yorumlamıştır hz. ebubekir.

    hz. ebubekir, bu iddiasını hz. muhammet'e anlatır. o da der ki "o ayette geçen sözcük üç, beş, yedi ve dokuz anlamlarına gelmektedir. iddianı değiştir" bunun üzerine hz. ebubekir müşrik arkadaşına gider ve iddiayı dokuz yıl üzerinden değiştirmek istediğini söyler. romalılar öyle ağır bir yenilgiye uğramışlardır ki dokuz yıl içinde de toparlanıp sasaniler'den rövanşı almaları olanaksız görülmektedir. arkadaşı kabul eder. dokuz yıl ve yüz deve üzerinden yenilerler iddiayı.

    sonra ne mi olur? dokuzuncu yıl romalılar hezimete uğratırlar sasaniler'i. iddiayı hz. ebubekir kazanır. tiyoyu allah'tan alınca kazanır tabi:)
  • avasas 2002 yilinda yanilmişsin ve sana laflar hazirladim.. ama yanilginda yalniz değilsin, rum süresinden mucizeler çikmasini bekleyen nice adamla berabersin.. şaşirdin değil mi. şaşirma çünkü süre rum'larin (bizanslilar'in), iranlilari (ateşe taptiği iddia edilen sasanileri) hristiyan olduklari ve tek tanri inancina sahip olduklari için, ergeç mutlaka yeneceğine ilişkin bir öngörü olarak yorumlanageliyor bildiğim kadariyla. bir müddet sonra yenmişlikleri de vaki, ama sonuçta üç beş armatör dişinda pek bir şey çikarabildiklerini söylemek mümkün değil..
    neyse biz bu süreyi bir de şöyle okuyalim..

    aslina bakarsaniz 600'lü yillarda bugünün dubaisi mekke'ydi. arap yarimadasinin transit ticaret merkeziydi. bu merkez niteliği bir yandan kutsal kabul edilen bölgelere ve yerlere yakinliğin sağladiği avantajla kazanirken, öte yandan da kuzey arabistan, suriye, afrika ortadoğu ve uzak doğuyla güney arabistan arasindaki ticaretin geçiş yollari üzerinde bulunmasiyla kazaniyordu. malumunuz güney arabistan, yemen vs. o dönemde sadece bölgenin değil, dünyanin da en gelişmiş merkezlerinden biridir. tarim alanlari, arap yarimadasindan farkli iklimi vs. bu niteliğini güçlendirir ve neredeyse 18. yüzyilla kadar da korur. yemen üretim ve tüketim merkezidir. ki osmanli askerleri yüzyillar sonra bu yüzden yemen yollarinda ölür..

    neyse, işte bu ticaret yolunun ve ticari ilişkilerin kontrolü iranlilarla (sasaniler), rumlar (bizans) arasinda bir güç mücadelesi alanidir. sasaniler basra körfezini güçlendirmeye yönelirken, bizans arap yarimadasini, dolayisiyla mekke'den de geçen ticaret yolunu destekler... bu yol üzerindeki habeşistan da bizansin desteğini alir. ki hristiyandir ve hani çağrı filminde habeş diyarina giden muhammedin adamlari hristiyanlarla tartişir ve onlar tarafindan korunur.. neden derseniz, tek tanri inancina sahip olduklari için değil, ayni ekonomik çikarlara sahiptirler ve araplarin büyük bir çoğunluğu bizans tezinin yandaşi ve ticaretin arap yarimadasi üzerinden yapilmasinin destekçisidir.. kureyş kabileleri de bu ticaretin yöneticilerini barindirirlar ve malumunuz muhammed ve hatice de tüccardir. hatta islam ansiklopedisine bakarsaniz, hatice bizzat bizans (rum) bölgelerinden gelen mallari taşiyan kervanlarin sahibidir. ve kur'an her durumda ticareti ve tüccarliği kutsal addedecek seviyede sayar sever... böyleykeeen böyle işte sayin rumelleri, allah sizi destekledi ama gör bak ne oldu sonunuz. simdi dubaiden adamlar gelip istanbul'dan arsa satin aliyor. üzülmeyin rumi gençler zaten bu ticaret garip iş, hiç de beceremiyorum...
  • kim derdi ki bir gün gelecek ve kutsal kitaplara konu olmuş ülkenin insanları kendi evlerinde azınlık olacak.

    artık kültürel yorgunluk mu dersiniz yoksa devletin düşen ivmesinin halk özelinde yansımaları mı bilmem ama rumların erimesi arap istilalarına kadar gidiyor. kılıç korkusundan olsa gerek, islam ordularının sınır bölgelerine kısa süreli ve aralıklı sızmalarında bile bölgedeki halkın bir kısmı müslümanlaşmıştır. bu süreç türk akınları ve yerleşimleri döneminde zirve noktasına gelmiştir. takdir edersiniz ki bu geniş tarihi yelpazede milliyetten ziyade din daha önemliydi. 11. asır sonrası anadolu'ya baktığın vakit türk=müslüman, rum=ortodoks durumu hakimdi. avrupa'da ise müslümanlar sarazenler diye yapılan genelleme osmanlı'nın ardından türk/türklere dönmüştür. işin özetinin özeti üç aşağı beş yukarı budur.

    dünden bugüne rumların bir kısmı din değiştirmiş bizimle karışmış, rumlar katledilmiş, rumlar sürülmüştür, rumlar az kalmıştır. uzun süredir de ön yargılı bir tavra maruz kalmaktadırlar. bu insanlara kötü gözle bakan, düşük yoğunluklu baskı uygulayan kişilerin genetiğini araştırma imkanın olsa belki de üst paragrafta anlattığımız zümreden gelmeler, ermeni veyahut arap ile karışmış da olabilirler, klişe olacak ama anadolu burası. bu insanların suçu nedir arkadaşım, kendi topraklarında kendi kültürlerini bırakmamak mı?

    kültürel etkileşimde onlardan daha çok şey almışızdır emin olun. şehri abad edenlerin torunları denizden haç çıkarma töreni yapıyor, bu kente verdiği tek şey beton olanlar bağırıp çağırıyor, ayıp be kardeşim, ayıp. ha diyorsan ki kılıç hakkı diye bir şey var, eyvallah o zaman balkanlar ve arap diyarı için ağlamayacağız.

    daha yazacak çok şey şüphesiz ve evet romalıdırlar.
  • 1888 verilerine göre 10 fabrika dışında izmir ekonomisine hakim olan halktır.yine bu verilere göre izmir'in en büyük 368 tücarrından, 208'i, 78 ticari mümessilinden 71'i, 65 avukatından 37'si, 44 bankerinden 30'u, 40 kuyumcusundan 27'si, 31 alkol üreticisinden 27'si rum'du. 1922'de 125 doktordan 103'ü, 50 eczacıdan 35'i rum halkına mensuptu.
    .
  • roma imparatorluğu zamanında, romalı.
    ortodoksluğun ortaya çıkışında, ortodoks.
    emeviler ve abbasiler zamanında, anadolu.
    osmanlılar zamanında, ruslar hariç ortodoks milletten olan. (o zaman millet dini anlamda kullanılırdı).
    osmanlılar'ın son yıllarından itibaren, yunanistan dışında yaşayan yunan.
hesabın var mı? giriş yap