• bir aile tanıyorum ankara'da ikamet eden. koca müsteşar olarak emekli olmuş, eş öğretmen emeklisi. iki de oğulları var bunların. iki oğuldan yarım çocuk randımanı alamadı bunlar. iki oğulun toplamda 5 evlilik yapması, evliliklerden 3 çocuk arttırmaları, çocukların annelerde kalmasından mütevellit ailenin torun hasreti derken iki çocuk güldürmedi bunları. çocuklardan biri evde kafasında namaz takkesi ile huşu içinde gezer ve dünya hayatını gereksiz bulurken, diğeri nerde akşam orda sabah, içelim sabaha kadar modunda barlardan toplandı yeri geldi.

    tüm bunlar konusunda annenin efsane bir yorumu oldu;

    - bazen düşünüyorum, rüşvet de almadı benim kocam. haram para yememişizdir herhalde. çocuklarıma bakıyorum, "acaba aldığımız hediyelerden mi oldu?" diyorum.

    hediye olabilir.
  • tapu dairelerinde gecerli bir para birimi..*
  • almak isteyenin allem edip kullem edip*üç beş kuruş koparmaya, bunu yaparken de alçaldıkça alçaldığı durumlar olur bazen.(bkz: alışmış kudurmuştan beterdir)

    evine beş dakikalık mesafedeki bir yerde ruhsatsız olduğu için ceza yazmaya kalkan, daha sonra asıl hedef olan rüşvet almaya yönelen, "param yok" denildiğinde sigara isteyen, sigara da olmadığını duyunca "tek dal da mı yok" diyecek kadar alçalana şahit olmuştum. bununla ilgili bir fıkra var anlatmadan geçemeyeceğim:

    trafik polisi arabayi durdurmus ve eğilip sormuş:
    -ehliyet-ruhsat lütfen.
    "tabi buyrun" demiş şoför ve vermiş. polis bakmış bir problem yok.
    -pekii demiş polis, çevre vergisi pulu?
    *burada, buyrun demiş adam.
    -ilk yardim çantanız var mı? demiş polis.
    *tabii deyip bagajı açmış adam. polis bakmış içinde eksik yok.
    -yangın söndürücü?
    *burada buyrun.
    -zincir?
    *derhal çıkarayım buyrun. polis daha sonra tekrar sormuş:
    -mezdeke kaseti var mı? şoför çok şaşırmış.
    *evet var buyrun demiş.
    -tamam siz onu takın teybe ve sesini açın demiş ve polis başlamış oynamaya.
    şoförün şaşkınlığı daha da artmış ve dayanamamış sormuş.
    *hayrola memur bey? polis cevap vermiş:
    -ee, eşek değilsin artık takarsın bi 20 milyon...
  • en masumundan bir rüşvet anısıdır..

    savcılıktan sabıka kaydının minimum 3 günde alınabildiği yıllar..
    bana da o gün lazım.
    dediler ki sor, bu gün lazım ne yapabilirim diye, onlar sana söyler..

    sordum ne yapabilirim diye..
    bir oda spreyi al hallederiz hemen dedi.
    tabi dedim çıktım savcılığın kapısından, baktım hemen sağda bir tuhafiyeci var.
    girdim, abi bir oda spreyi verir misin dedim.
    sabıka kaydı için mi dedi :) ...
  • insanların bu konuyla ilgili algıları da artık ve maalesef değişiyor.
    bence zaten kendi işini yapan bir memur (hangi kurumda olursa olsun, isterse köyde doktor olsun), vatandaştan/hastadan/mükelleften bir sakız dahi alırsa bu, rüşvete girer.

    kim ne derse desin, ne kadar kendi vicdanını temizlerse temizlesin bu böyledir. hiç kimse kendini ya da karşısındakini bu konuda kandırmasın. az ya da çok, ilgili kurumun o işi yap diye verdiği bir ücret var mı, var. sen şikayetçi olsan dahi -ki hakkaten maaşlar çok düşük, bir çözülemedi şu sorun- muhatabından iş öncesi ya da sonrası ya da sırasında aldığın en küçük bir şey rüşvete girer. rüşvetin tanımı budur zaten.

    hâl böyleyken, sen istediğin kadar bir çöp bile alma, hatta buna azami özen göster ve dikkat et, eğer aynı işi yaptığın arkadaşın bunu alıyorsa, bunu kendine kabul ettiriyorsa, hatta sipariş veriyorsa (baklavasına yaparım gibi), sonra da sana ikram ediyorsa; ama sen almıyorsan o işyerinde kötü sensin arkadaş.

    herkes sana rüşvetin ne olduğunu açıklamayı görev addeder. herkes bilir zaten, bir sen bilmiyorsundur. illa sen de ucundan azıcık tadacaksın o aldıkları her ne ise. tatmazsan eğer, bittiğinin resmidir. herkes bir yorum yapar, herkes sana ders verir, seni bir şekilde zorlar. bu da bu kadar basit bir gerçektir işte. çoğunluğa uyacaksın, uymazsan o toplulukta/işyerinde kötü sensin.

    ondört yıldır resmi bir kurumda çalışıyorum. bu söylediğimin dışında bir şey ne gördüm ne de duydum. artık ben mi yanlış düşünüyorum acaba diye kendimi sorgulamaya başladım. o yüzden benim tanımım da bu olacak: "rüşvet, insana prensiplerini ve doğru bellediklerini sorgulatan bir hastalıktır."
  • almak konusunda aşırıya kaçan memurların 6 ay boyunca maaşlarını çekmeyi unutmalarına ve sonunda yakalanmalarına neden olan haksız kazanç çeşidi. (bkz: guvenilir kaynaklardan alinan bilgi)
  • - merhaba sigortalarınıza bakabilir miyim ?
    - tabi buyrun,siz yeni kiracı olmalısınız. hayrola sizin de mi sigortalarınız attı ?
    - sigortalarım atmadı,ama birazdan atabilir..ben elektrik idaresinden geliyorum..elektriğiniz kaçak..
    - ama ben öğrenciyim,kiradayım. teknik malumatım yoktur. elektriklerimiz nolacak
    - heh heh..ev sahibiniz vereceği paraya bağlı.niheh.aslında zabıt tutardım ama tutmuyorum bak.sen iyi bir gence benziyorsun.
    - oldu peki..
  • bir ülkedeki çürümüşlük miktarı (bkz: yolsuzluk algilama endeksi), o ülkenin gelir düzeyi ile ters orantılıdır. istatistiklere bakıldığında yaklaşık aynı miktarda geliri olan ülkelerin yolsuzluk miktarı da benzer oranlardadır. ülkeler arasında az gelirliden yüksek gelirliye doğru gidildikçe rüşvet logaritmik olarak azalır. bu durum ülkeden ülkeye değişmez. dolayısı ile biz türkler adam olmayızdan daha öte durumlar söz konusudur.

    eşşek gibi geliri olup ta hala yolsuzlukta üst seviyelerde olan macau halkına hiçbi şey demiyorum.
  • bugun bir sandalyede oylece dusuncelere beynimi kapatmis otururken derin bir ani aklima geldi ve canim sikildi.

    2010'larin basiydi sanirim. babaannem kanser tedavisi goruyor, kemoterapiler, ameliyatlar pespese tabi. babam bakirkoy sadi konuk'a yolladi beni, ameliyat eden doktorun sekreterinden bir tetkik sonucunu almam icin. giderken sekreter bir sey isterse ikilemeden aliyorsun diye de uyardi.

    minibusle hastaneye ulasip sekreterin yanina gittim. hasta adi soyadi gibi bilgileri verip almam gereken evragi soyledim. biraz bekletti, biraz ne is yapiyorsun vs bos muhabbet ettik ve adam direkt 'bizim is de yogun iste, burayi birakip da cikamiyorum yogunluktan, canim da nasil cikolata cekti ya' dedi. oysa yogun falan degildi ve hayatimda ilk defa boyle bir sey yasadigimdan sasirmis ve demek ki bu isler boyle oluyor diye gecirmistim icimden. babamin uyarisi sebebiyle sen evraklari ayarlarken ben gidip alirim, hangisini seversin tadinda bir cumle kurdum. adam hic istifini bozmadan al iste birkac bir sey deyip doktorun odasina yoneldi, ben de bahcedeki kantine inip iki uc kaliteli kare cikolatalardan alip siyah kucuk posete koydurdum.

    yukari ciktigimda yine doktorun kapisinin onundeki danisma kisminda elinde evraklarla duruyordu. ben de cok gostermeden poseti uzattim ama o kadar rahat alip icini acip bakti ki bu kadar umursamazliga daha da cok sasirdim. yillar sonra bu olayin bizimkilerin yaptiklari yaninda cok masum bir kismi oldugunu ogrendim.
  • rüşvet bir anlaşmadır. rüşvette her iki taraf da yasal olmayan zeminde olmalıdır ve çıkar sağlamalıdır. her türlü şartı tuttuğu halde bir işini yaptırmak için para verirse rüşvet olmaz. gerçekleşmesi yasal olarak imkansız olan bir iş için para verilmelidir. ancak bu şekilde her iki tarafda menfaat sağlar. bu sebeple bir çok halde irtikap ve görevi kötüye kullanmak ile karıştırılır.
hesabın var mı? giriş yap