• 30 yıldır kleptokrasi ile yönetilen ve yönetim biçimini etrafındaki ülkelere de yaymaya çalışan yolsuzluk cenneti.

    rusya'nın etki alanında olan bütün ülkelerde otokratik kleptokrasi hakim. devleti yönetenlerin çocukları, batıdaki kumarhanelerde, milyon dolarları bir gecede çatır çutur ezerken, sıradan halk ay sonunu getiremiyor, ağzını açana karakolda işkence yapılıyor. rusya'nın tam etki alanında bulunan orta asya ülkelerinin tamamı, azerbaycan ve belarus bu durumda. rusya'nın etkisinden tamamen kurtulan baltık ülkeleri şu anda avrupa birliği üyesi olarak refah içinde yaşıyorlar.

    ukrayna halkı tercihini iyi yaşamaktan yana kullandı ama ruslar ukrayna'yı yeniden kendi bok çukurlarının içine çekmeye çalışıyorlar. durum bundan ibaret.

    ülkemizdeki beyinsiz avrasyacılar da türkiye'nin belarus veya kazakistan gibi bir yer olmasını istiyorlar. 20 senedir, amerikalılar askerlerimizin başına çuval geçirdi diye kafa ütüleyip, ruslar tarafından şehit edilen 33 askerimiz hakkında tek kelime etmeyen düşük zekalı insanlar sonuçta bunlar.
  • erdogan rejimi ucaklarini dusurdugunden beri her aksam ana haber bulteninin ilk 45 dakikasi "turkiye".
    metroda giderken bakiyorum; insanlarin okuduklari her gazetenin her sayfasinda "turkiye".

    turkler ucaklarinin dusurulmesi gibi olaylari en fazla iki hafta sonra unuturken ruslar unutmayacaktir.
    cunku bizden farkli olarak olaya "super guc" psikolojisiyle yaklasiyorlar ve gururlari cok incindi.

    rus hukumeti "turk halkiyla problemimiz yok" seklinde aciklama yapmis da olsa yukarida yazdigim anti turkiye propagandasinin turklere karsi irkci saldirilari baslatacagini gormek icin kahin olmaya gerek yok.

    "terore destek veren hukumete yuzde elli oy veriyorlarsa onlar da terorun desteklenmesinden yanalar"
    rus halkinin turk halki icin dusundugu bu.

    burada yasayan 86.000 vatandasinin akibetini bir saniye bile dusunmemis olan erdogan rejimini hicbir zaman affetmeyecegim.
  • türk ordusu rusya ordusu'ndan güçlüdür şeklinde zırvalıklarla elestirilebilen bölgesel güç.

    bir de demiş yeni doktrin falan.

    doktrin dediği de sadece zayıf ordu ve militanlara karşı etkili olabilecek olan sihalar.

    nükleer silahın yok, kendi üretimin uçağın tankın yok, bir aydan uzun sürecek topyekün savaşı kaldırabilecek petrolün yok ama rusya ordusundan güçlüsün.

    yaramıyorsa içmeyin...

    edit: rusya ukrayna savaşı gösterdi ki rusya ordusu tam bir fıs. nükleer gücümüz yok, petrolümüz yok ama savunma savaşında rusya'yı her türlü yeneriz.
  • son durumunu emperyalistlik antiemperyalistlik üzerinden yorumlamak, savunmak ya da yermek büyük mallık.

    hayat güçlünün gücü yetene çöktüğü bir düzendir. bu gerçekle yüzleşmeden atacağınız her adım boş konuşmalar diyarına mutlu bir yolculuğa başlatır sizi.
    ne diyor gavur, deal with it.

    her ülke emperyalisttir. sadece sağa sola saldırmaya gücü olanlar ve olmayanlar vardır. henüz sağa sola saldırmanın performans/maliyet oranı düşük olan ülkeler vardır.
    götü yiyen askeri gücünü de kullanır, yemeyen sözde yardımla falanla filanla yapar işini. biz yemeyen taraftayız. birkaç üçüncü dünya ülkesine okul falan açıyoruz, yardım ediyoruz. niye aq? ülkecek sevabımız artsın da cennete gidelim diye. ülke sevap mı yapar lan? buz gibi emperyalizm işte.

    herkes altına alabildiğini almaya çalışır, diğer güçlülerle mücadele için de antipropganda yöntemleri kullanır. sen vahşisin, ben meleğim. hepsi süs püs.
    hadi onlar bunu sizi gütmek için yapıyor, size ne oluyor olm?

    natocuymuş, amerikancıymış, avrasyacıymış, rusçuymuş millet birbirine girmiş.

    bu düzenin haklısı haksızı olmaz, güçlüsü güçsüzü olur. ceylan haklı diye yemekten vazgeçen aslan gördünüz mü olm siz hiç hayatınızda?

    ek: hele ona buna emperyalist diye osmanli torunu iseniz imparatorlugun sınırlarini ve genişletmek icin verilen savaslari da ders konusu olarak vereyim size.

    ek: debeye girmisiz ilk siradan. beklemiyordum acikcasi ama bunu gorunce epey ahraz saldirisina ugrayacagimi dusunmustum. neyse ki gorebildigim kadariyla sadece iki dangalak cikmis burada rusyayi savunduğumu sanan. fena degil.
  • aslında almanya kadar iyi bilmemiz gerekirken nedense çeşitli şehir efsaneleriyle olur olmadık şekilde tasvir ettiğimiz ülke. neden almanya kadar yakın bilmemiz gerekiyor derseniz çünkü bir kaç avrupa ülkesinden sonra en çok türk nüfusu bu ülkede ikamet ediyor. çünkü rus kadınlarıyla en çok evlenen milletler arasında türkler ilk sırada. buna mukabil suriyelileri saymazsak ülkemizde en çok ikamet izni alan insanlar ruslar. tatil bölgelerimizden rusya vatandaşlarının ev satın alabilme hakkı olduğunu da unutmayalım. yani iki ülke arasında birbirimizi tanımamız için şartlar gayet yeterli. gerçi onlar bizi biraz daha iyi tanıyorlar fakat biz neredeyse hiç bir şey bilmiyoruz onlar hakkında.

    o yüzden dedim ki belli başlı öğeleri örnekleriyle açıklayayım. zira internette rusya hakkında doğru düzgün belgesel bile bulmak zor. gelin biraz daha yakından tanıyalım bu ülkeyi. genel geçer bilgileri wikipedia'dan bile bulabilirsiniz o yüzden nüfusu şu kadar, resmi dini nedir gibi konuları geçerek bizim anlayacağımız şekilde kategorilerle anlatacağım.

    --- yaşam standartları ---

    gelir eşitsizliği ve yoksulluk, rus tarihinin ayrılmaz bir parçası olarak bugünlere kadar gelmiş kronik bir sorundur. alım gücünün en iyi olduğu dönem 70'li yıllar olabilir. lakin o dönem eve maaşınızla bir ton patates doldurmanın hiç bir mantığı yoktu. bütün parasını verip araç almak için dahi sıraya girmeniz ve beklemeniz gerekiyordu ki ortalaması beş seneydi.

    günümüzde asgari ücret 250-300 dolar civarında. devletin resmi açıklamasına göre açlık sınırı 160 dolar civarında. tabi ki bu rakamlara köyde dahi zor yaşarsınız. o yüzden insanlar sürekli ek iş peşinde koşuyorlar. plakalı taksi sistemi olmadığı ve taksicilik serbest olduğu için işten sonra taksiye çıkan bir sürü insan görebilirsiniz. hala türkiye'den akın akın bavul ticareti yapılmasının sebeplerinden birisi budur.

    büyük şehirlerde (özellike moskova) yaşam oldukça pahalı. şehir dışına bir adım attığınızda ise paralel evrene geçiyorsunuz. sscb sonrası birlikten ayrılan bütün ülkeler büyük bir mülkiyet krizi yaşadılar. öncesinde kimsenin evi yoktu. ikamet etmesi için verilmiş evraklara sahiptiler. sonrasında kim hangi evde oturuyorsa ona sahip oldu. yalnız buradaki sorun şu ki bir çok insan eski konumunu kaybettiği için bu evleri kiraya vererek veya satarak farklı yerlere taşındılar.

    haliyle merkez bölgedeki evlerin fiyatları uçtu. bu binaları toprak tapusu devlette kat ve daire tapuları halkta olduğu için yıkamadılar. en fazla tadilat yapılarak bu evleri kullanmaya devam ettiler. bütün post sovyet ülkelerde hala sik gibi duran çirkin evlerin yıkılıp yerine yenilerinin yapılmama sebebi de budur.

    türkiye ile benzer bir dönemde rusya'da yeniden şehirleşme ve yapılanma sürecine girdi. lakin yukarıda bahsettiğim sebeplerden ötürü merkezdeki binalar öyle kaldı. şehirleri dışarı doğru büyütmeye başladılar. örnek olarak istanbul'un avcılardan başlayarak genişleyen kısmı gibi düşünebilirsiniz. şunu diyeceğim hiç aklıma gelmezdi lakin bizim hede hödö rezidanslarımız ve aksak topal altyapımız rusların şehir projelerini sağlı sollu tokatlar.

    öyle boktan bir şehirleşme var ki counter strike haritası gibi semtler yaratıyorlar. bir ihale açılıyor. devlet veya özel firmalar ihaleye katılarak belli bir alana belli bir yaşam kompleksi kurmayı taahüt ediyor. sonrası allah kerim. özel firmaların büyük kısmı binaları tamamlamadan kaçıyor. devletin yaptıkları ise kimi zaman kendi kendine devriliyor kimi zaman kalitesizlik yüzünden daha çok zarara yol açıyor. türkiye'de 60x sonrası deniz kumuyla yapılmış binalar daha güvenli. öyle bir kalitesizlik söz konusu.

    normalde yeni kurulan bir alana kişi sayısına göre hastane, okul, çocuk parkı vb. gibi artık çok sıradan bir yapılanma planı hazırlanmak zorunda. sözde bunlar hazırlanıyor fakat sonuç hiç beklenildiği gibi olmuyor. evlerin materyal ve işçilik kalitesi öyle düşük oluyor ki bir kaç yıllık binalar çürüyor, yıkılıyor, altyapısı patlıyor. sovyet dönemindeki en kalitesiz evlerden daha berbat bir evlerde yaşıyor insanlar. altyapı olmadığı için en ufak yağışta her yeri su basıyor. kışın çamur deryaları, bozuk yollar ve yetersiz kanalizasyon yüzünden bok kokan sokaklarla başbaşa kalıyor insanlar.

    eski evler demişken onların da büyük kısmı içler acısı. vaktiyle çok insana dağıtabilmek için tek odalı o kadar çok ev yapmışlar ki ülkenin yarısı 20 metre kare içinde mutfak banyo tuvalet ve oda olan bir kutularda yaşıyor. hiç abartmıyorum, ülkenin yarısından fazlası şu dairelerde yaşıyor: https://youtu.be/8irvwfwzuha

    yeni yapılar ise eski kafayla inşa ediliyor. dikine 20-25 katlı enine her blokta yüzlerce daire olan evler düşünün. hatta düşünmeyin görselle destekleyeyim. yenisi bu: görsel eskisi bu: görsel

    halkın yeni yeni şikayetçi olduğu konu faturalar. türkiye ile kıyaslandığında hala ucuz. elektrik, doğalgaz ve sıcak/soğuk su faturaları hala bir çok şehirde gayet cazip. son zamanlarda arttığına dair şikayet ediliyor fakat onlara türkiye'de kışın ortalama bir daireye gaz gideri olarak 100 dolar ödediğinizi söylerseniz sakinleşiyorlar. çünkü 2+1 dairenin moskova'da fatura giderlerinin toplamı ancak o kadar ediyor. buna ev telefonu ve internet dahil.

    gıda konusunda moskova pahalı. diğer şehirlerde %15-20 daha aşağı. yine de bizimle yarışır fiyatları var. kırmızı etin kilosu 60 lira, süt 6-7 lira, sigara 10-15 lira, patates soğan 3-4 lira, domates 15-20 lira arasında değişiyor. bira ortalama 6-7 lira.

    vergi konusunda biraz daha insaflı bir devlete sahip oldukları için telefon, oyun konsolu vb. elektronik ıvır zıvır daha ucuz. internet ortalama 50 mbitten yukarı simetrik şekilde 40 liradan başlıyor. kiralar ise moskova'da el yakıyor. merkezde tek odalı tadilattan geçmiş bir dairenin kirası en az 6000 lira. şehir dışında 2-3 bin lira arasına bulunabilir. ufak bir şehirde bu kira 150 dolara kadar düşüyor.

    dışarı çıkarsanız ortalama bir kişilik yemek 30-40 liradan aşağı tutmaz. adam gibi bir mekanda alkol almak da türkiye kadar pahalı. ithal biraların şişesi mekanlarda 30 lira civarında. lokal biralar 20 liradan başlıyor. orta üst bir restoranda akşam yemeği en az 300 lira civarından başlar.

    o nedenle şehir merkezinde yaşayan insan sayısının beş katı şehir kenarındaki varoş semtlerde yaşıyor. bir çoğu kruşçev ve brejnev zamanından kalma evlerde veya yukarıda bahsettiğim rezalet yeni komün gettolarda yaşıyor. şahsen eski kokmuş evleri tercih ederim zira bu evler en azından düzgün ısınıyor ve duvarları ses geçirmiyor. yeni evlerde en büyük sorun kalitesizlik. bir de nefret ettiğim bir yönü varki bu evlerin hepsinde istisnasız duvar kağıdı var. nasıl bir hastalıksa banyoyu dahi kağıtla kaplayanları çıkıyor.

    --- yaşam standartları ---

    --- halkın kafa yapısı ---

    bu açıdan türkiye'ye oldukça benziyorlar. halkın yarısından biraz fazlası putin destekçisi. bir reyisçilik furyası orada da yaşanıyor. çünkü putin sallantıda devam eden yönetimlerden sonra masaya yumruğunu vuran adam figürünü çok iyi kullanıyor. dini kurumlara tekrar değer kazandıran, sokaklarda başı boş gezen alkolikleri tutuklayan, topluma tekrar düzen getiren bir kahraman olarak görülüyor bir kesim tarafından.

    ister inanın ister inanmayın hayvan gibi dış güçler bizi yıpratmak istiyor muhabbeti burada da var. üstüne üstlük burada bir de ex sovyet tribi var. atıyorum ukrayna rusya gölgesinden çıkmak mı istiyor. bunu saatlerce televizyonda tartışıyorlar. litvanya bir lenin heykeli mi kaldırdı. bu da günlerce tartışma konusu oluyor. nankör köpekler biz sizi zamanında nazilerden kurtarmadık mı? insan yediği kaba sıçar mı tartışmaları dönüyor.

    kardeşim esed/hayın esed muhabbetinin bir değişik tezahürü de geçmiş katliamlar üzerinden dönüyor. on yıl önce devlet televizyonu katyn diye bir şey yok diyordu. putin politika değiştirip suçu sscb dönemine yıkınca bu kez suç bizim değil hayin ismet.. pardon stalin demeye başladılar. yandaş medyanın kralı orada da dönüyor anlayacağınız. hatta megri megri siyasetine daha çok benziyor.

    bizden farklı bir avantajları var ki o da gençlerin yurtdışına bizden daha kolay çıkabilmesiyle ilgili. yeni nesil dozur dozur avrupa ülkelerine gidiyor. medeniyet gördükten sonra ülkeye dönüp haksızlıkları çatır çatır konuşuyorlar. onlar da askeri endüstri dışında ülkenin bir bok geliştirememesinden sıkıntılılar. olabildiğince kendilerini geliştirerek başka ülkelere kaçmaya çalışıyorlar. bizim samanı bilmem hangi ülkeden, pamuğu bilmem şuradan alıyoruz muhabbetinin aynısı var. biz domatesi neden türkiye'den alıyoruz muhabbetine çokça denk geldim.

    gavurun tabiriyle boomer veya old fart dediği sscb nesili ise çok farklı kafada. yol yaptı tadında hiç bir manası olmayan tezlerle putin savunuyorlar. bir kısmı nostalji kafasıyla sscb ne güzeldi, ekmek elden su gölden takılıyorduk diyor. bir kısmı iyi ki kurtulduk da levis pantul giydik götümüze modundalar. yalnız bunların ortak noktası; tamam putin gitsin de yerine kim gelecek? alexei navalny'de bir kere liderlik vasfı yok kesimi.

    putin rusya'nın başına 2000 yılında geldi. bu sene 20 senesini kutluyor. tıpkı bizdeki gibi putin'den başka yönetici görmemiş bir nesil var. bir de yeter diyen nüfusun en az 1/3'i olan bir kesim var. şuradaki videodan az çok reaksiyonlarını anlayabilirsiniz.
    https://youtu.be/9bqu2ukogkm

    bir asansöre putin portresi konuluyor ve insanların tepkileri ölçülüyor. videoyu hazırlayan özgürlük radyosunun kişilerin yüzlerini buzlamasından veya insanların kamerayı görerek sibirya şimdi soğuktur şeklinde hareket etmelerinden bize ne kadar çok benzediklerini anlayabilirsiniz.

    benim en sevdiğim kitle ise bu ülkenin elit kesimi. bizim ülkemizde malesef burjuva kesimi yok. günümüzde burjuva dediğimiz şey bir şehirde en az üç nesildir yaşayan ve çocukları yüksek eğitim almış kitleye verilen bir sıfattır. bizde adını sanını bildiğimiz bir kaç zengin aile sayılabilir. onların da ingiltere gibi siyaset üstü bir konumları yok. ruslarda ise gerçekten oligark bir tabaka var. bu insanların bir çoğu gerçek rusya'nın sahipleri. navalny gibi adamlar bu kitlenin ufak bir yansıması.

    amber yıllıkları serisinde çok güzel bir metafor vardır. bütün evrenler bir tür soğan gibi katlardan oluşur. yönetici olmak için ezoterik bir ritüelden geçilir ve bu geçilen yolda attığınız adımlar bir motif oluşturur. cücük tabir edebileceğimiz bir merkezde çizilen desen bütün katmanlarda genişleyerek devam eder. rusya'da da böyle bir etki var. siyaset üstü bir devlet aklı var ve bunu bu göremediğimiz katman idare ediyor. attıkları her adım genişleyerek bütün katmanlara yayılıyor.

    deli saçması gibi gelebilir lakin fark edeceksiniz ki çarlık döneminde elit olan, stalin döneminden sağ çıkan herkesin hala keyfinin yerinde olmasından anlayabilirsiniz. doymuş, doyurmuş, halka iki gram faydası dokunan bir kitle olması bende sempati yaratıyor. iade-i itibar alarak kendilerini tekrar toplamaları ve yeni dünyada ülkelerini kimse yem etmiyor olmalarına büyük saygı duyuyorum. imparatorluk döneminin bir tezahürü olarak devam ediyorlar. bir benzeri büyük britanya'da göze sokularak devam ediyor. bizde vizyonsuz köpeklerin ayakkabı kutuları, yaptım olducu müteahitleri bir yerlere getirmeleri, sanata gram değer vermeyen sonradan görme zenginler orduları yaratmaları gururuma dokunuyor.

    --- halkın kafa yapısı ---

    --- türklere bakış açısı ---

    ortalama bir rusun türkleri her hangi bir şekilde dert ettiğini hiç sanmıyorum. devletin yandaş medyaya fişteklediği uçak krizi dönemi haricinde türkler hakkında net bir fikri olan insan görmüş değilim. herkesin derdi kendisine büyük. halkın götüne yılan kaçmış, çıkaracak leylek ararken en son dertleri türkler olabilir. türkiye bir rus için yazın tatile gidilecek, ucuza tekstil ve inşaat materyali alınabilecek ülkelerden birisi. daha fazlası değil. bizim de kendi götümüze bakmaksızın x bir ülke hakkında fikirlerimiz neyse onların da türkiye hakkında görüşleri o kadar.

    atıyorum biz ürdün veya mısır hakkında ne düşünüyorsak onların da fikirleri o kadar. tabi ki türklerin rusya'ya türlü dokunuşları oldu. atıyorum yukarıda iki saat anlattığım inşaat sektöründe türk firmalarının bir repütasyonu var. eğer bir yaşam kompleksini türk firması yaptıysa değeri otomatik olarak x2 oluyor zira türk firmaları kaliteli malzeme ve düzgün işçilikle çalışıyorlar. o yüzden mimarisi olmasa da bina inşaatını yaptığımız bir sürü meşhur bina var rusya'da. bir benzeri gıda ve tekstil sektöründe cereyan ediyor. bütün rusya ve ex sovyet ülkelerde "türk malı" damgası önemlidir.

    türk malının değeri bu ülkede yüksektir. pencereden tutun da armatürden domatese kadar türk malı dediğiniz vakit müşteri tarafından tercih sebebidir. keza tatil ve turizm için de ruslar için cennet bir ülkedir türkiye. atıyorum novosibirsk gibi ebesinin fizanında bir şehirin köyünde yaşayan rus için türkiye'de tatil büyük bir onur meselesidir. türkiye'de bir görmemişin maldivlerde tatil yapması gibi bir durumdur. o açıdan ister istemez takdir ederler.

    yalnız yine yeni yeniden imajımızı sikip atan sebeplerin en başında bu ülkeye giden amele tayfası başta gelir. ucuz alkol, relaks hatunlar derken ayarları kaçar bunların. kadına çocuğa tecavüzden içeri giren türk pasaportlu tipleri görseniz kanınız donar. ben niceleriyle muhattap olmak zorunda kaldım. daha yaşadığı köyün bağlı olduğu şehiri görmemiş kekoları direkt moskova'ya salınca başımıza böyle şeyler geliyor. gerçi son yıllarda biraz akıllandı firmalar fakat bunların verdiği hasarı onarmak gerçekten çok zor.

    --- türklere bakış açısı ---

    --- kültürel öğeler ---

    rus kültürünün büyük bir kısmı kim ne derse desin tatarlardan sayesinde şekillenmiştir. tıpkı bizim ermenilerin asırlar boyu biriken greko-romen kültürünü almamıza benzer. yaşadıkları bölgede uzunca yıllar moğol-tatar hükümdarlığı altında kaldılar. bu da otomatik olarak cacık-cacıki kıvamında bir benzerliğine yol açtı. etkileşim isteş bir fiil olduğu için bittabi ki slav kültürü de diğer halklara nüfuz etti. totalinden ortaya çıkan ise günümüz rus kültürüdür.

    ruslar da tıpkı bizim gibi ne doğuya ne batıya ait bir toplum hüvviyetine büründüler. onlar da hala her doğulu toplum kadar tutucu her batılı toplum kadar gelişime açıklar. bunun en güzel örneğini tv programlarından idrak edebilirsiniz. atıyorum bir batılı için müge anlı ne kadar saçma bir program yürütüyorsa bir rus için o kadar doğaldır. hatta bazı konularda bizden daha bağnaz davranabilirler. bir dönem ülkenin en çok izlediği program "bitva ekstrasens" adında bir metafizik şovuydu. bir şaman bir rahip bir imam derken her dinden her inançtan insanları toplayıp cinayet davalarını çözmelerini, büyü bozmalarını veya kayıp insanları bulmalarını istediklerini düşünün. bu program yıllarca bizdeki survivor kadar tepede kaldı.

    yemek kültürü konusunda ise yakın tarihte komünizm ile şekillenmiş ülkeler arasında en kısırı olabilirler. tarım toplumu olmalarına rağmen iklim şartlarından ötürü çok kısıtlı bir ürün gamına sahip olmaları büyük etken. patates, lahana ve havucu alın rus mutfağı kendi başına çöker. soğuk iklimde toprak altında yetişen sebzeler öncelik. belli dönemlerde toprak üstünde yetişenler ise mutluluk sebebi bu ülkede. öyle ki kabak, baklajan, arbuz gibi dışarıdan geldiği bariz ürünler var mutfaklarında. bizim domatesi her yemeğe katmamıza benzer bir durum duhul etmiş.

    bugün ortalama bir türk gencine şunu sorabilirsiniz. japon veya fransız mutfağı hakkında ne biliyorsun? hangi yemekleri sayabilirsin? en kötü suşi veya fransızların unlu mamüllerinden birisini sayarlar. gel gelelim rus mutfağı hakkında sayılabilecek hiç bir ürün yok. global ölçekte fast fooda dönüşmüş bir tane ürünleri yok. bizim dahi döner gibi inanılmaz pratik bir ürünümüz var. ruslar da ise salata dışında sayabileceğiniz ne var ben bilmiyorum.

    bir rus restoranına giderseniz önünüze gelecek menüde başlangıç olarak borş ve sezonuna göre salyanka ve akroşka (okroşkoa) dışında bir şey gelmez. en fazla tavuk ve erişte çorbası alırsınız. bizim mantıya benzer pelmeni veya en fazla blini (krep) bulabilirsiniz. kalan bütün mutfak asya mutfağına aittir. mantıdan tutun da çiğ böreğe kadar hepsi aynı adla durur. şaşlık bittabi ki şişlik/şiş örneğidir. plov (pilav) gibi bir çok öğe yine tatar mutfağına aittir.

    sanat konusunda ise araya giren sovyet dönemi haricinde bizden fersah fersah önde oldukları su götürmez bir gerçektir. edebiyattan müziğe, baleden resime kadar her konuda dünya tarihine damga vurmuş sanatçılarla doludur rus tarihi. sovyet döneminde dahi dmitri şostakoviç gibi şahane besteciler çıkarmışlardır. tabi ki çarlık dönemi daha efsanedir. modest musorgski, nikolay rimski-korsakov, sergey rahmaninov ve tabi ki pyotr ılyich tchaikovsky. yazarlar konusuna girmeme dahi lüzum yok sanırım.

    --- kültürel öğeler ---

    --- eğreti durumlar ---

    rusya'ya gidecek, özellikle moskova'ya gidecek bir türk için en garip durum sanırım insanların ilgisizliği olsa gerek. gerçekten hissedilir seviyede ırkçılık da cabası. özellikle kış aylarında bir insana adres sorduğunuzda yanıt almanız çok zor. metroda dahi aksanınız yüzünden ırkçılığa uğrayabilirsiniz. hadi ben asya fenotipiyim, bir şekilde yoldaşlıktan yırtıyorum ama bir türkün moskova'da yaşayıp bu durumlara gark olmaması imkansız. karabaş da derler, terörist de derler. bir sürü kafatasıçı orospu çocuğuna denk gelirsiniz.

    tuvalet oldukça sıkıntı olur dışarıda. evde bir şekilde çözersiniz de bir çok mekanın tuvaleti gerçekten rezalettir. şehirler arası yollarda da sık sık başınıza gelir. bir benzeri çin'de de mevcuttur. tuvaletlerde ne su ne sabun ne de kağıt bulunur. tabiat ananın toprağına sıçmaktan tek farkı bir kabine sahip olmasıdır.

    yemekler daha önce bahsettiğim üzere ayrı bir sıkıntıdır. lahanadan içiniz dışınıza çıkar. kahvaltı kültürü neredeyse yoktur. en fazla samsa gibi içi etli peynirli milföy hamurundan mamül ürünler vardır. yeni yeni fransız veya avrupa usulü mekanklar açılıyor fakat bunları her yerde bulamazsınız.

    alkollü gecelerde illa ki güzel bir şeyler söylemenizi bekler insanlar. yarım yamalak bir rusça ile iyice işkenceye dönüşür. altı üstü 3-4 kişi kendi halinize parkta içiyor dahi olsanız illa ki kıl bir tip çıkar ve sizden iyi niyet dileklerinizi beyan etmenizi bekler. ben bir gün balatayı sıyırıp; kelebekler osurmaz, osursa da duyulmaz! demiştim. öyle dübüre böyle hıyar misali.

    alkol demişken sarhoşlardan uzak durun. sokakta para isteyeninden tutun da mekanda saçma sapan bir muhabbetten yakanıza yapışanına kadar her türlüsünü görebilirsiniz. cinsiyetinin hiç bir önemi yok. gönyede duramayan adam gördüğünüz anda topuklayın. diğer türlüsü çilelerden çile beğenme kategorisine giriyor. en son mevzu bir tanesinin ağzını burnunu kırmaya kadar gittiğinde tövbe ettim. siz o yola hiç girmeyin.

    çayka. namı diğer yedir içir dobro veçir durumları. durup dururken kiev yol nasihatları gibi olacak lakin bunu yazmazsam olmazdı. yol iz dil hiç bir şey bilmeyen adamın kimse kara kaşına kara gözüne yazılmaz a dostlar. fuara gidip gece kulübünde normalde sizin sikletinizin üç kademe üstü bir hatuna denk geldiyseniz ve hatun ilk dakikadan size yazılıyorsa orada bir kıllanmanız lazım. kıllanmadıysanız o sizin probleminiz. sabah böbrek avi mi olur yoksa gece siz aksiyon üstündeyken evi, siz kimin bacısınız sikiyorsunuz ulan tiratları ile kızın ağabeyleri olduğunu iddia eden kaslı maslı ivan drago gibi adamlar mı basar orasını bilemem.

    böyle hatunların çoğu ya size hesap geçirir kaçar ya da gece başka bir bokluk çıkar. selçuk erdem'in dümdüz labirent yolu çizilmiş deney faresi karikatürü gibi içinizden bir kesin pislik var düşüncesi geçmesi lazım. geçmiyorsa evrimin belli başlı genetik deneyimleri aktarmadığı türden bir insan olduğunuzu acıyla tecrübe edersiniz. kolay olan her şeyden kıllanmak bir türk adetidir arkadaşlar. bazen güzel bir fırsatı kaçırısınız lakin büyük oranda kestaneyi kurtarırsınız.

    yalan dolan konusunda ise malesef iki devlet tek millet mottosunun ne kadar kolpa olduğunu size kendi soydaşlarınız öğretir. azerisi, ahıska türkü derken ne kadar sizinle aynı dili konuşan insan varsa üzerinizden bir kere geçer. özellikle ahıska türklerinin yeni nesilini fadıl akgündüz tohumlamış. o kadar net bir tokat grafikleri var. hatta sscb sonrası bütün "bağımsız devletler topluluğu" (sng) arasında tokatçı allstar anketi yaparsanız size verecekleri yanıt istisnasız bu kandaşlarımız çıkacaktır.

    --- eğreti durumlar ---

    şimdilik bu kadarla bırakıyorum. ara ara buraya ekleme/çıkarma çalışmaları yapaciğim. hoşçakalın yoldaşlarım.
  • putin'e & rusya'ya kızmaya hakkımız yok

    öncellikle allah şehitlerimize rahmet eylesin, onların intikamını sonuna kadar almalıyız orası ayrı

    türkiye bugün 2011'den beri sahnede olan facia hatalı suriye iç savaşına desteğinin bedelini ödemektedir.

    türkiye 2011'de, yalancı tezgahtar amerika'nın trenine binmeyip, suriye iç savaşına destek vermeyip, muhalifleri silahlandırmayıp, hastanelerini muhalif savaşçılara açmasaydı, esad'ın yanında dursaydı, esad ayaklanmayı 2-3 haftada bastırırdı, bu kadar insan da ölmemiş olurdu

    şimdi biz suriye iç savaşına destek verdik, elimize ne geçti ?

    koca bi sıfır (o)

    ne kaybettik:

    = gelen göçten dolayı demografik/etnik yapımız bozuldu
    = milyarlarca dolar gitti ve gitmeye devam ediyor
    = suriye gibi ekonomik olarak bizim arka bahçemiz olmuş, beyaz eşyasından demir çeliğine kadar herşeyi türkiye'den satın alan bi ülkeyi kaybettik
    = suriye'nin kuzeyininde demografik yapı bozuldu, amerika boşluğu kürtlerle doldurmaya kalktı
    = pkk ile suriye'de de uğraşır olduk
    = geçmişte türkiye'ye düşmanlık yapmış olsa da, 2000'lerde ilişkilerimizin çok iyi olduğu komşumuz suriyeyi politik/diplomatik açıdan kaybetmiş olduk
    = israil, suriye'nin güçsüzlüğünü fırsat bilip golan tepelerine iyice çöktü, ilhak etti
    = suriye'nin arkasında duran, suriye'yi yönetir ve yönlendirir hale gelen rusya ve iran'a koz vermiş olduk, ve bugün o kozu bize karşı kullanıyorlar

    ve bu kadar şey yaşandı, bedeller ödendi, ödeniyor ve ödenmeye devam edecek, esad ve baas da hala yerinde duruyor

    peki ne kazandık ?

    soruyorum ne kazandık ??????

    ***

    gerçek ulusal çıkarlara dayanmayan, rasyonel olmayan, milli imkanları esas almayan, ideolojiyi öne çıkaran stratejiler, idlib’de de olduğu gibi sorunlara yol açar.

    edit: imla
  • dunyanin en buyuk dogal gaz rezervlerine, iyi kotu egitimli bir nufusa, zengin bir sanat ve kultur mirasina, nukleer enerjiye, demode olsa da kayda deger bir agir sanayiye, demir celik fabrikalarina ve silah endustrisine sahip iken halki son derece fakir olan ulke.

    neden acaba?

    ustelik yakin zamana kadar dunyadan izole de edilmemisti. nufusu da cin ya da hindistan gibi degil. abd'nin ucte biri kadar. turkiye'nin bir bucuk kati.

    rusya halki neden fakir?

    rusya bir avuc oligark ve onlarin basta tuttugu bir diktatorun catir catir soydugu bir ulke. rusya'da kazanilan paralar londra'nin luks mahallelerinde , new york central park civarindaki binalarda ve zurih ya da cenevre'nin pahali sokaklarinda harcaniyor. rusya'dan kazanilan paralarla bir avuc adam milyar dolarlik yatlarla dunyayi turluyor. ama rus orta sinifi kutu gibi evlerde yasamaya mahkum ediliyor.

    bir turk milliyetcisinin rus milliyetciligini savunmasi mi daha absurd yoksa bir sosyalistin rus oligarki icin nefes tuketmesi mi daha zavallica.

    rus yonetici ve ekonomik elitinin isledigi savas suclarini savunmak asi karsitligi, qanon ya da duz dunya savunuculugu gibi tuhaf ve anlasilmaz bir tutum.
  • rus ordusunun 1,5 milyon askeri üniforması kayıpmış. böyle söyleyince, sanki o üniformalar bir yerde duruyor ama nerede olduğu şimdilik bulunamıyor gibi oluyor. o üniformalar hiçbir zaman var olmadı. kağıt üzerinde var oldu ama gerçekte hiç var olmadı. üniformalar için ödenmesi gereken para da muhtemelen moskova'da lüks bir daire için harcandı.

    rusya'da köy okulu öğretmeninden vladimir putin'e kadar tüm memurlar yolsuzluk yapar. özel sektör çalışanları da fırsatını bulurlarsa yolsuzluk yaparlar. rusya budur. avrasya budur. avrasyacılık budur.
  • borsasının kapalı olmasını, ruble'nin yere çakılmasını, mcdonalds şubelerinin kapanmasını filan geçtim ama daha yaptırımların etkilerini yeni yeni hissetmeye başlayan ülke.

    uluslararası bir teknoloji firmasında çalışıyorum ve şirketin rusya'da çok sayıda çalışanı var. rusyada yaşayan bazı iş arkadaşlarımla konuştuğum kadarıyla yaptırımların günlük hayata etkileri burada yazılanlardan çok fazla. iş sadece para sıkıntısıyla kısıtlı değil.

    1. ilk olarak ülkede yedek parça kalmamış. araban bozuldu tamir ettirmek istiyorsun ama yedek parça yok. adamlar eski arabaları söküp parçalarını karaborsada satmaya başlamış.

    2. yolcu uçaklarının tamir ve bakımı yapılamadığından bir çok uçuş iptal olmuş.

    3. bozulan traktör, iş makineleri ve kamyonların da yedek parçası yok. bozulan her alet yolda kalıyor. madenlerdeki iş makineleri, tarımda kullanılan traktörlere kadar hiçbir şeyin bakımı yapılamıyor.

    4. bilgisayar toplamaya kalksan piyasada doğru dürüst parça yok.

    5. marketlerde raflar boşalmaya başlamış. adam gibi (kaliteli anlamında) ne diş fırçası ne çamaşır deterjanı bulunamıyormuş. piyasada sadece çakma çin ve rus malları kalmış.

    6. eczaneler ilaç satarken kişi başı sınırlama getirmiş. kanser ilacından aspirine kadar her şeyde kişi başı kotaya geçilmiş. mevcut ilaçların fiyatları da bir gecede %50 artmış.

    7. gücü yeten, birazcık donanımlı ve eğitimli olan herkes ülkeden çıkmaya çalışıyor. bu iş arkadaşlarımın çoğu da avrupa'daki ofislere transferlerini istediler. bazıları rusyadan çekip gitme uğruna ülkedeki tüm malvarlığını ve paralarını geride bırakmaya bile razılar. evim, bankadaki param orda kalsın yeter ki siktir olup gideyim diyen çok insan var.

    8. bazı inşaat malzemeleri bile karaborsaya düşmüş.

    9. buzdolabı, çamaşır makinesi gibi beyaz eşyaların yedek parçalarında çok büyük sıkıntı varmış.

    10. yaşı birazcık geçkin olanlar "resmen sovyetler dönemine geri döndük, her şey karaborsaya düştü" diyorlar.

    11. en basitinden eskiden netflix'e gidip bir film izleme keyfimiz vardı, o bile kalmadı diyorlar. bunlar basit şeyler gibi gözükebilir ama adamlar bu basit şeylere bile ulaşamaz oldular.

    12. iptal edilen kredi kartları, paypal zaten malumunuz.

    13. kapatılan fabrikalar, tamamen çöken tedarik zincirleri ve ilk 2 haftada işini kaybeden 1 milyondan fazla insan var. sırf mcdonalds rusya'da 70 bin kişiye iş veriyordu. mcdonalds başta olmak üzere bazı şirketler işçilerine maaş vermeye şimdilik devam ediyor ama bunun ne kadar süreceği bilinmez.

    14. rusya'nın adeta ikonu haline gelen lada 1973'ten beri ilk kez araba üretimini durdurdu. bunun sebebi de tedarik zincirinin çökmesi ve ülkede yedek parça kalmaması.

    15. daha bunlar yaptırımların henüz ilk 1-2 haftasında ilk hissedilen şeyler. zaman içinde bu yaptırımların hissedilen ağırlığı daha da artacak.
  • rusya-ukrayna savaşı fena halde 80'lerdeki ırak-iran savaşına benzemeye başladı. o zamanlar fırat ve dicle'nin birleştiği yer olan şattül arap israil'i tehdit eden iran'ın zayıf karnıydı. bu sebeple abd ilk önce saddam'ı ırak'ın başına getirdi, silahlandırdı. sonra da savaşın kazananı olmaması için iran'ı da alttan silahlandırarak ırak ve iran'ın birbirini her anlamda bitirdiği bir savaşa neden olmuştu. savaşın sonunda da iran bugünkü aciz haline gelirken ırak petrollerine abd çökmüş oldu.

    burdan ukrayna-rusya savaşına gelirsek, abd ve ingiltere çok açık bir şekilde büyük savaş için büyük bir ekonomisi olmayan rusya'yı bir politika doğrultusunda kışkırtarak, çıkışı olmayan bir labirente soktu. burda amaç güney pasifik doktrini ışığında çin'in dünyadaki en güçlü müttefiki rusya'yı devre dışı bırakmak. aukus paktına alınmayan fransa'nın rusya'yla yakınlaşması ve macron'un direkt olarak putin'in ayağına giderek ateşkes çağrısı yapması da bazı şeyleri gösteriyor. üstelik abd'nin ukrayna'daki askeri yardım işini ab ülkelerine bırakması da bilinçli. çünkü ab ülkelerinin askeri işlerde ne kadar köreldiğini 90'ların başında balkanlarda gördük. üstelik abd'nin elinde olan sosyal medyaya bakarsak rusya savaşı çoktan kaybetti. yani ortada rusların zayıf ekonomisiyle bütün kartlarını oynaması için müthiş bir politika izleniyor. ben açık söyleyim savaşın başında rusya ve ukrayna'da çalışmış biri olarak rusya'nın ukrayna'nın doğusunu çoktan ruslaştırdığı için rahat kazanacağını düşünüyordum. ama ortada ukrayna'nın figüran olduğu savaş görünümlü bir rusya'ya boyun eğdirme operasyonu var.

    sonuç olarak, yıllardır öve öve bitirilemeyen putin ukrayna'da tuzağa düştü, açgözlülüğün kurbanı oldu. burda rusya'ya savaşın 2.günü ukrayna'da dönen abd-ingiliz oyununun farkına varıp ukrayna'yı bir an önce masaya oturtun diyen çin'i de unutmayalım. çin gerçekten abd'nin kafayı taktığı kadar varmış. artık putin bu rus ekonomisiyle çin-abd soğuk savaşında rusya'nın çin'in bir müttefiki olabilmekten öteye gidemeyeceğini kavramalı. mevcut dünya düzeninde rus ekonomisinin bu savaşı kaldırmayacağını görmeli. bu savaş devam ederse ırak-iran savaşında olduğu gibi ukrayna ve rusya'yı bitirmekten başka bir sonuca varamayacak.
hesabın var mı? giriş yap