• anlatanların da farkında olduğu durumdur. anlatılan kişiye dinleme gücü vermek amacıyla da 'rüyamda sen de vardın' cümlesi eklenir.
  • bir insanın kendinden bahsetmesinin, "ben" odaklı anlatımlarının en aşmış, içine bilinçaltı da eklenmiş, ne kadar yaratıcı veya zeki olduğu alt mesajı da taşıyan versiyonu ile muhatap olmanın getirdiği rahatsızlıktır.
  • saçma sapan rüyalarımızın başkalarını hiiiç ama hiiiç ilgilendirmediğini yüzümüze yüzümüze çarpan sıkıcılık. anlatmayın efendim. kendinize saklayın rüyalarınızı çok rica ediyoruz.
  • lucifer dizisini izleyenler bilir, herkes cehennemdeki cezasını kendi belirler.

    benim için de cehennem herkesin gelip bana rüyasını anlattığı ve benim de bunu dinlemek zorunda olduğum yerdir.
  • olur öyle şeyler, rüyanın tılsımı, adeta büyülü gerçeklik içre havası rüyayı gören içindir enikonu. genellikle diğer bir insana sirayet etmez. *
  • insanlar genelde olmuş ya da olabilecek olayları, bi şeylere karşı gerçek hislerimizi veya düşüncelerimizi dinlemeyi severler. bilinçaltımızın karanlık, birbirinden bağımsız, gerçeklikten uzak, gerçekleşme ihtimali olmayan bizim dahi anlamlandıramadığımız bir takım senaryolar bütününü dinlemeyi keyifli bulmazlar. kaldı ki rüyaları tam anlamıyla da aktaramayız. mekanlar bile olduğundan çok farklıdır. karşı tarafı bi de üstüne betimlemeler yaparak boğmayalım; zaten anlamıyor, anlaması gerekmiyor. tavsiye; biraz freud okuyun, anlam yüklemeyin rüyalara.
  • galiba çoğumuzda olan hal. yakın uzak kim anlatırsa anlatsın acayip bunalıyorum rüya dinlemekten. beni de görmüş olsalar ejderha da görmüş olsalar ilgimi çekmiyor. kitaplarda karakterlerin rüyalarını anlatmasından da çok rahatsız oluyorum, filmlerdeki rüya sekanslarından da. gerçi jung’u azıcık okuduğumdan beri dinlerken sıkılmamak için kendi kendime arketipleri arama olsun, o kişinin o anki korku ve duygularını çözümlemeye çalışma olsun, içindeki farklı yönleri (rüyadaki her kişi sensin) anlamaya çalışma olsun, böyle böyle sıkıcılığı biraz geçti. ama böyle de kendimi insanları çırılçıplak görmüş gibi hissediyorum. sonuçta en yakınlarımızla bile paylaşmadığımız düşüncelerimiz ve zaaflarımız var. herkesin var, ondan bence anlatıp durmayın rüyalarınızı. karşınıza benim gibi amatör jung okuyucusu biri çıkar, sizi tesadüfen çözümleyiverir, pişman olursunuz. anlatacağınıza arketipleri okuyun, jung’u okuyun biraz kendinizi tanıyın kuzum çünkü gördüğüm kadarıyla çoğumuz kendimizi tanımıyoruz.
  • rüya anlatma hevesi ile taban tabana zıt durması bakımından insanın benmerkezci doğasını birebir yansıttığına inandığım durum.
  • o kadar iç şişiren bir şey ki, dinlemek zorunda kalınca böğrümü sıkıyorum. yazmazsam olmaz.

    az önce arkadaşım aradı:

    - hiyyy, o kadar kötüyüm ki?
    - hayırdır????
    - çok o kötü bir rüya gördüm!
    - allah'ım ben de bir şey sandım. hayırdır inşallah ne gördün?(umarım kısa metrajlıdır).
    - rüyamda ölmüşüm! ölümü gördüm. cenazemi görüyorum. ruhum dolaşıyor, kendimi görüyorum inanabiliyor musun?
    - (e sağsın işte. bir önemi var mı rüyanın? offf!) aaa altıncı his gibi yani? burus vilis de öyleydi.
    - ya dinleeee bak. şimdi beni görmüyorlar, mezara giriyorum... .... .... .... falan oluyor, ayyy o kadar etkilendim ki?
    - (e işte yaşıyorsun ama işte yaşıyorsun anladın mı hayattasın. önemi yok yani) kötü olmuş ya hiyyy! bak bak.
    - evet sonra .... ..... .... gidiyorum falan.
    - (@&@?#*$€!) :(
  • "hayırlara gitsin inşallah" demeye rağmen yeni baştan detaylara girilerek anlatılması daha da bir sıkıcı hâle getiriyor. ibn-i sina değilim, ne yapabilirim ki? "neye yorarsan o çıkar" diyerek topu taça atıyorum, varsın o düşünsün.
hesabın var mı? giriş yap