• recep tayyip beyin monserler dedigi, akp oncesi turk disisleri, bu fuzelerin s300 model olani turkiye sinirlarina yaklasacak, nato uyesi olmayan bir ulkeye yerlestirilecek diye uluslarasi bir kriz cikarip, o fuzelerin kibris'a yerlesmesine engel olmustu.

    uluslararasi stratejik deha kucuk enistenin turkiye'si ise, s-400'lerin sinirimiza yaklasik 20 km otedeki khmeimim ussune yerlestirilmesini, ustelik de bunun uluslarasi toplum tarafindan da kabullenilmesini sagladi.

    diyecek laf bulamiyorum.
  • dünyadaki en sofistike hava savunma sistemlerinden biri olması (hadi en iyisi demeyelim) türkiye'nin rusya ile silah anlaşması yapması için yeterli sebep midir?

    ya da şöyle aforizmayla sorarsak, seferoğullarının altın tepsisiyle tellioğulları kız istemeye gider mi?

    eve çamaşır makinası almak gibi bir şey değil silah anlaşması yapmak. zira bunu son 70 yıldır potansiyel düşman bellediğin bir ülkeden alacaksın. tabiri caizse profesyonel can düşmanlığını yapmış 1946-53 arası karasularını boğazlarını alenen tehdit etmiş, doğu anadolunun bazı noktalarını sovyet ermenistanına dahil etmeyi falan gözden geçirmiş (bkz: türk boğazları krizi) bir ülkenin devamından silah alacaksın.

    atatürk'ün büyütüp yeşerttiği milli nötralite politikamız olan yurtta sulh cihanda sulh 1946-1953 arasında bozulduysa bu almanya'yı yenmiş ve kağıt üzerinde aklına neresi eserse kendi nüfuz alanında sayarak domine eden sovyet rusya yüzünden bozuldu. biz durduk yerde kaşıntımız tuttuğu için bizi nato'ya alsınlar diye çırpınmıyorduk. stalin ta 1939'da hitlerle flört ederken dışişleri bakanı molotov, boğazlarda rus üsleri kurma planlarını almanlara açıklıyordu. savaştan sonra zincirini iyice kırdılar. yani bizim dünyanın diğer ucunda kore'de döktüğümüz kanlar verdiğimiz şehitler aslında indirekt olarak türk topraklarını korumaya yöneliktir. nato'ya girememiş bir 1950'ler türkiyesi sovyet askeri tehdidi altında yurtta veya cihanda sulh mulh göremeyecek bir ülkedir.

    sovyet güdümü varşova paktının da proleterya diktatörlüğüyle burjuvaziyle falan pek alakası yoktur. burada büyük ağabey sovyet rusya'dır. sovyet rusya ile bir anlaşma çerçevesinde beraber yaşamanın tek geçer metodu da sovyetlerin büyük abiliğine patronluğuna biattır. 1991 öncesi polonya çek cumhuriyeti romanya bulgaristan gibi sözümona bağımsız devletlerin bugün sovyet "uydusu" olarak anılmalarının sebebi budur. mesela buna kıyasla nato'daki amerikan abiliği daha çok ortak savunmaya aktarılan paranın kaynakların vs miktarıyla alakalıdır. ingiltere'nin fransa'nın silah dizayn ederken mesela amerikalıları konuya dahil etme zorunlulukları yoktur. nato bağımsız devletlerin ortak savunma anlaşmasıyken, varşova paktı rusya etrafındaki devletlerin rus düşmanlarına ne kadar zarar verebilecekleri / rusyaya gelen zararı ne kadar buffer edebilecekleri ile daha çok alakalıdır.

    1991-2001 rus ordusunun içler acısı halinden sonra gelen kaynak aktarımları sayesinde rus askeri üretimi ar-ge projelerine yeterli finansman bulabildi. soğuk savaş döneminden iki tık ileride savunma platformları var ve üç dört tık ötedekiler de dizayn bürolarında vs yazılıp çiziliyor. ancak rusların batı ile olan münasebeti konusunda değişen pek bir şey yok. politbüro merkez komite yerine putin ve avanesi var. sovyet genel sekreteri gibi kişilik kültü bir lider yerine, kişilik kültü bir başkan var. küçük düşmemek için dünyayı yakmaya kadar gidebilme konsepti sovyetlerde de bugünkü rusyada da aynı. işte biz yurt sulh falan derken adamların bilinçaltı, "süpergüç olalım ve ne olursa olsun süpergüç kalalım" falan diyor.

    bu tavrın ve anlayışın eğilip bükülmeyeceğini, illa ki bir duvara ya da demire toslayacağını anlamak için askeri analist olmak gerekmiyor. 1945-1991 arasındaki soğuk savaşın en büyük özelliklerinden birisi silahlanma yarışı idi. şimdi bu silahlanma yarışının ortasında nato'nın ikinci büyük ordusu diyor ki :

    "ben hava savunma sistemini ruslardan alacağım, en iyisi oymuş, rusyaya da askeri teknik ekip gönderiyorum eğitim için"

    iyi de,

    * o füzeler aktif takip radarı, angajman radarı gibi koca bir paketle geliyorlar. ve senin bunların kaynak kodlarına erişimin yok.

    * o füzeler türk (nato) hava sahasına girdiğinde nike hercules devrinden beri ruslara karşı geliştirilmiş ve aralıksız iff dost araç marklamasına bir tür rus ekipmanı getirmiş olacaksın. büyük ihtimal rus teknisyenler de getireceksin.

    * 29 üye ülkenin 21'in ilgi gösterdiği --> stealth <-- bir uçak geliştirme programına dahilsin. (bkz: f-35) rus teknisyenler füzelerini kurarken iff protokolünü izlerken ilk kez f-35 radar cross section kaydını da alacaklar. nato ortak savunma anlaşmasıyken sen tüm üye devletlerin askeri sırlarını altın tepsiyle rus teknisyen kılığındaki fsb ajanlarına vermiş olacaksın.

    * aslında aldığın da gerçek s400'ün sulandırılmış ihraç modeli. düşmanı olan örgütten (bkz: nato) kendi çabalarıyla binbir zorlukla dahi edinemeyeceği bu bilgileri sen o örgütün bir üyesi olarak ruslara verdikten sonra ruslar kendi s-400 triumf paketlerine hemen upgradeler geçirecekler. nato'nun bir olası rus askeri operasyonuna karşı olan en ama en büyük kozu olan stealth / radarda görünmezlik artık ruslar hariç radarda görünmezlik olacak.

    * teknisyen getirmemiş bile olsalar s-400 ile f-35'in aynı ortamda belli bir süre bulunuyor olması bile füzenin edinilmiş ve karşılaştırmalı veriyi bir şekilde "eve" yollamayacağının bir garantisini vermiyor. siber savaş çağındayız. rusları her şeyde küçümseyin ama erişmek istedikleri bilgi sizdeyse asla.

    - ama yunanistanda s-300pmu1 var? onlar rus füzesi kullanıyor biz niye kullanmayalım
    * yunanlıların 1998'de 33600baud modem devrinde aldıkları platformla 2019'da nato savunma gridlerine siber saldırılar vs düzenleyen bir ülkenin ürettiği modern savunma platformları arasında biraz fark var. amerika'nın sovyetlerin patlamasından sonra beyaz ruslara rüşvet verip aldığı ikinci nesil s-300'lerin incelemesinde mesela elektronik ekipman bulunamamıştı. o dönem türkiye s-300 peşinde koşsaydı, göreceği en cevval eleştiri yav düşmana para niye kazandırıyorsun düzlemindeyken bugün seni soğuk savaştan tek parça çıkarmış müttefiklerine ihanet kategorisinde değerlendiriliyor.

    - ama polonyada mi-24 falan var, sovyet ekipmanı nato'da hala çok, bir biz mi kötüyüz?
    * polonya işte ex-sovyet ekipmanı kullanıyor. başka ülke silahı kullanmak değil sorun, mesela avusturyadan glock da alınıyor. biz de ex sovyet btr 60 falan kullanıyoruz. kaleşnikof vs her yerde gırla. ancak silah anlaşması yaptığın ülkeyle senin müttefiklerin karşı karşıya ayda iki tatbikat yapıyor, ikisinin de nükleer silahları hardcoded olarak birbirlerinin şehirlerine kilitlenmiş bakıyor, nükleer denizaltıları tam yüklü hidrojen bombalarıyla kuzey kutup örtüsü altında seyir ediyor, uzun mesafe deniz karakol bombardıman uçakları atlantik üzerinde vızır vızır geçiyorken sen ruslarla teknoloji transferi riski olan bir silah anlaşması yapıyorsan, envanterini ve kimi sırlarını her dostunun düşman bellediği ülkeye açıyorsan ve bunu piyasadaki en iyi çelik tencereyi alıyormuş gibi göstermeye çalışıyorsan müttefiklerinin arkasından iş çeviriyor duruma düşüyorsundur.

    ki bence putin'in de türkiye s-400 almış almamış pek ipinde olduğunu sanmam. ortaya bir kemik atıyor, can düşmanları gözünün önünde itişip duruyorlar. beleşe spekülasyonla işte eğleniyordur.

    işte alın tabii s-400 falan güzel sistem. ama çoluğunuzun çocuğunuzun yaşadığı şehre şu anda nişan almış bulunan ve bu vaziyette mobil platformlarda dağ bayır gezen rus nükleer füzeleri de ola ki bir gün rampalarından fırlarsa işte umarım ticari s-400'ünüzün angajman radarında onlar da görünür. görmezse de telefon açar ivan kardeş sizin füze görünmüyor der çemkirirsiniz. sonra bir ışıklar... bir sıcaklık.
  • başlık altında sıçan sıçan üzerine...

    kabaca gördüğüm yanlışların doğrularını yazayım:

    1) s-400'lerin füzeleri geldi. yaklaşık 128 füze olması lazım. belki yedeklerde vardır veya yedekler ikinci parti ile gelecektir. (rusya 120'den fazla dedi, bizim aldığımız sistem yapısında toplam atışa hazır 128 füze olacaktı) sistem istense aktif edilecek durumda.

    2) türkiye abd'den patriot talep ettiğinde abd vermeyi kabul etti. türkiye gidip teknolojisini de ver, radar algoritmasını da ver, füzelerini de ben üreteyim diyince doğal olarak abd s*ktir çekti. 2009'da kongreden geçen satış teklifini açın inceleyin. 13 batarya en fazla 8 milyar dolara bırakırız demişler. pazarlıkla şununla bununla fiyat muhtemelen biraz daha aşağı çekilebilirdi yani.

    yani benim cahil kardeşim. abd sana patriot vermedi değil sen almadın. bu acı gerçeği bir kabullenin ondan sonra gelin devam edelim...

    3) t-loramids projesi kimin yüzünden uzadıkça uzadı? el-cevap: türkiye. nato üyesi olmasına rağmen kim gitti hq-9/fd-2000 sistemini seçti? el-cevap: türkiye, sonra 2 sene daha kim oyalandı? el-cevap: türkiye. en sonunda kim teknoloji vermiyorlar diye projeyi iptal etti? el-cevap: yine yeni yeniden türkiye...

    yani senin hss alamamanın sorumlusu abd, çin, fransa, ingiltere falan değil güzel kardeşim, ortada alınamayan hss yok, adamlar parasıyla hepsini de satıyorlardı ama devlet aklı bunları almaya yanaşmadı.

    hayır hiçbir şey bilmiyorsan adamlar satmayacağı sistemi neden gelip senin ihalene sokup teklif versin bunu biraz düşün yani...

    4) 8 milyar dolara 13 batarya patriotu geri çeviren devlet aklı sonra ne yaptı? gitti 2,5 milyar dolara herhangi bir teknoloji transferi ve ortak üretim olmadan 4 batarya s-400 aldı. e hani fd-2000 teknoloji transferi yok diye iptal edilmişti? hani patriot'un teknolojisini vermiyorlardı?

    5) söylemesi abes ama 2443 adet f-35 alacak abd'yi 128 atışa füze ile de durduramazsınız haberiniz olsun.

    neyse ben size şu s-400 alımının muhtemel alınma hikayesini anlatayım. yaşananlar haricinde anlatılanlar tahmini bir senaryo:

    15 temmuz'da bizim devlet aklı bir fark etti ki havadaki savaş uçaklarına ve helikopterlere en ufak bir müdahalede bulunamıyoruz. yani hava araçları elini kolunu sallayarak uçuyor. bunları sokaktaki vatandaşa kadar herkes birebir yaşayarak görünce hss ihtiyacı yeniden gündeme geldi. ithiyaç gündeme geldi ama şimdi darbenin ve darbecilerin arkasında bizzat abd'nin durduğu ayan beyan olunca gidip onlardan hss alınmasına yanaşılmadı. bu sırada da işte rusçu/çinci tayfa bir anda ortaya çıktı rusya'da darbeyle alakalı darbe karşıtı ılımla açıklamalar yapınca bir anda birbirimize kanımız kaynadı. perinçekçi tayfa da ağızdan gir burundan çık taktiği ile gidip rusyadan s-400 alma fikrini ortaya attırdı. rusya'da ayağına böyle bir fırsat gelmiş teper mi? tepmez tabii ki onların devlet aklı biraz daha akıllı olacak ki hiç ikiletmeden s-400'leri verdiği gibi yanında su-35 falan da kakalayacaktı neredeyse.

    neyse gel zaman git zaman sistemler için kredi görüşüldü şu oldu bu oldu derken abd s-400 alırsanız f-35 vermeyiz dedi. bu seferde piyasada f-35 çöp diye algı kasmaya başlayan avrasyacı generaller albaylar falan peydah olmaya başladı. adamlar ciddi ciddi f-35 abd emperyalizmine boyun eğmektir, s-400 ulusal bağımsızlıktır falan demeye başlamışlardı en son. rusya'nın ürettiği hss'yi alarak abd'nin başına çuval geçirdiğimizi falan söyleyenler vardı şimdi bunlara rusçu diyince neye alınıyorlar acaba? üstelik rusyanın yaptığı kalleşliklere en ufak tepki veremeyen bireyler kendileri...

    neyse bunlarda baya bir algı oluşturdu, f-35'lerin kötü bir uçak olduğunu düşünen ciddi bir kitle meydana geldi. o işlerin öyle olmadığını anlatanlara da bak general söylüyor diye kendilerince ayar verildi falan... aynı generaller s-400 leri de güzelce yağlayıp ballayınca düşünme becerisi olmayan malum kitle de abd türkiye'ye saldırsa hepi topu 128 tane füze ile 2000'den fazla savaş uçağı olan ve 2443 tane de f-35 alacak olan abd'yi durdurulabileceğine inandı.

    bu sırada devlet aklı da abd nin muhtemelen blöf yaptığına türkiyenin projeden kesinlikle çıkarılmayacağına inanıyordu ama s-400'leri taşıyan rus hava kuvvetleri bağlısı an-124'ler ve il-76'lar türk hava sahasına girince türkiye'nin program ortaklığı askıya alındı. pilotların ve bakımcıların eğitimleri durduruldu falan derken pilotlar geri yollandı, uçaklar depoya kaldırıldı, son olarak da uçaklar abd hava kuvvetlerine devredildi.

    şimdi işler o kadar sarpa sardı ki. bir defa türk hava kuvvetlerinin planları bozuldu. bir yandan kötü ekonomiye rağmen sürdürülmeye çalışan bir milli muharip uçak projesi var. f-35'e neredeyse 20 yıldır ortak olan türkiye (f-16 harici) yeni bir ara dönem uçağı alacak ekonomiye sahip değil. diğer yandan abd'de kalan 1,2 milyar $ gibi bir para var. trump tüccar adam paraya bakıyor. dolayısıyla türkiyeden gelecek parayı bırakma niyetinde değil. ama özellikle yahudi, rum ve ermeni lobileri de uçakların kesinlikle satılmaması için müthiş baskı yapıyor.

    gel gelelim bu süre zarfında birde covid movid derken neyi nereden tutacağımızı şaşırdık bizde. rusyanın bile isteye bizim askerlerimizi vurmasıyla bir anda abd ile aramız düzelir gibi oldu. milli savunma bakanlığı f-35 konusunda ısrarcı.

    şuan s-400'ün ilk 2 bataryası geldi. yani 64 atışa hazır füze var. kalan 2 batarya alınacak mı belli değil. covid bahane edilerek bu eldeki 2 batarya da çalıştırılmıyor demek ki birilerinin aklına caatsa nihayet gelebildi. abd'nin blöf yapmadığını da nihayet idrak edebildiler.

    benim görüşüm 3. ve 4. batarya s-400'ler alınmayacak ve hatadan sıyrılma ustaları olan mevcut yönetim allem edip kallem edip bu işin bir şekilde üstünü kapatacak. inşallah iddia edildiği gibi her türlü rusya'ya 2,5 milyar dolar ödeme yapmak durumunda kalmayız. yani şuan 2 batarya için yaklaşık 1,3 milyar dolar gibi bir ödeme yapılmış olması lazım. en azından kalan 1,2 milyar doları kurtaralım bari. şuna harcanan parayı yerli hss projelerine aktarsaydık kimsenin içi acımazdı ama gelinen nokta itibariyle biz 1,3 milyar dolar gibi bir parayı dillere destan bir siyasi beceriksizlikle çöpe atmış gibi duruyoruz. üstelik bunun için f-35 gibi bir uçaktan, bu uçaktan elde edilecek bilgi birikimi ve tecrübeden, türk firmalarının yapacağı cirodan falan vazgeçtik. yani öyle böyle dillere destan bir beceriksizlikten bahsediyorum.

    en azından bu depoda kalmak şartıyla f-35'leri bari almamız lazım çünkü gerçekten 2030'lu yılların ikinci yarısından sonrası sıkıntı. mmu'nun kesin olarak gelip gelmeyeceği bile belli değil. yani bırakın 2029'da envantere girmesini belki 2040 olacak hala daha operasyonel filo oluşturulamamış olacak. o zamanda işte iran hava kuvvetleri gibi ses var görüntü yok hesabı bir şeye dönüşürüz...

    eyyorlamam bu kadar

    edit: yanlış anlamaya müsait olduğu için bir açıklama: 120'den fazla füze teslim edildi. atışa hazır füze sayısı ise 64. yani tek seferde böyle salvo şeklinde kesintisiz atış yapabileceğimiz miktar 64. sonra kalan füzeleri tüplere doldurup tekrar atış yapabiliriz.
  • kazık dedik ama yüzyılın kazığı çıktı.

    işe yarar bir sistem olduğunu, ancak f-35 programından atılmaya zerre kadar değmeyeceğini savunuyordum. meğer işe yarar bir sistem bile değilmiş.

    bundan onlarca yıl önce geliştirilen patriot’lar keklik gibi kinzhal avlarken, s-400’ler akla gelen her türlü füzeye, ve hatta pırpır motorlu iha’lara karşı bile madara oldular. bu savaşın belki de türkiye için en büyük artısı alınan s-400’lere güvenerek savaşa girilmeyeceğini göstermiş olmasıdır.

    sen kalk, teknoloji paylaşımı yapmıyorlar bahanesiyle patriot’ları alma, sonra teknoloji paylaşacaklar diyerek s-400 al, sonra rusya sana o konuda orta parmak göstersin, bir de üstüne teknoloji paylaşımı yapacağın f-35 programından şutlan.

    bravo cidden. bundan daha epik bir fail düşünüyorum ama rusya’nın üç günde kiev’i alıyoruz diye başlayıp rezil olması haricinde bir şey bulamıyorum.
  • rusya'ya dair her şey gibi abartılmış, propaganda sonucu kağıttan kaplana dönüşmüş hava savunma sistemi.

    bu günlerde sürmekte olan “f-16 mı yoksa f-35 mi” karşılaştırmasında s400 sıklıkla gündeme geliyor. yunanistan'ın f-35'lerini s-400 vuracakmış.

    f-35 gibi düşük gözlemlenebilir uçaklar s, c, x ve ku bantlarından yayın yapan yüksek frekanslı radar sistemlerin tarafından tespit edilmeyi geciktirmek veya önlemek için tasarlanırlar. çünkü bu sistemler "silah düzeyinde kilit", diğer bir deyişle hedefe kilitlenme kapasitesine sahiptir. l veya s bantları gibi daha düşük frekanslı radar sinyalleri ise düşük çözünürlüklüdür, uçağın varlığını ve yaklaşık yönünü tespit edebilir ama hedefe kilitlenecek çözünürlükte yön ve mesafe verisi sağlayamaz.

    sonuç olarak birçok ülke, düşük gözlemlenebilir savaş uçaklarının yaklaştığını bildirmek için düşük frekans bantlarını kullanan erken uyarı radar sistemleri geliştirdi. ancak buna rağmen çoğu ülke doğrudan tepelerinde uçtuklarını bilseler bile bu uçakları hedef alma yeteneğinden yoksun. hani iran, rusya, vs. çıkıp “f-35'i gören radar yaptık” diyorlar ya altı ayda bir, işte bahsettikleri bu. yani yine propaganda.

    rusya'nın nebo-m radar sistemi, yaklaşan düşük gözlemlenebilir uçakları tespit etmek için vhf bandında nebo svu ve l bandında protivnik g olmak üzere iki düşük frekanslı radar frekansı kullanıyor. bu sistemler, düşük gözlemlenebilir uçakları hedeflemek için gereken çözünürlüğe sahip değil, ancak elde ettikleri verileri s ve x bantlarında yayın yapan rusya'nın gamma s1 sistemiyle paylaşıyor ve bu şekilde düşük gözlemlenebilir uçakları hedef almayı amaçlıyor.

    f-35, f-22, j-20 ve su-57 gibi modern düşük gözlemlenebilir uçaklarının tümü bu yüksek frekans bantlarına karşı tespit edilmeyi en aza indirecek şekilde tasarlanmış olsa da, günümüz teknolojisiyle hiçbir modern savaş uçağının tespit edilmeyi tamamen yenemeyeceğini belirtmek lazım. örneğin f-35'in yaklaşık 0,0015 metrekarelik (masa tenisi topu kadar yaklaşık) radar kesitine (rcs) sahip olduğunu biliyoruz. f-22'nin rcs'si ise 0,0001-0,0002 metrekare (misket kadar yaklaşık). bunların her ikisi de, radar kesit alanı yaklaşık 0,003 metrekare olan, dünyanın ilk operasyonel düşük gözlemlenebilir uçağı olan f-117 nighthawk'a göre önemli bir gelişmeyi temsil ediyor.

    özetie uygulamada düşük gözlemlenebilirlik tespit edilmeyi tamamen engellemekle ilgili değildir; bunun yerine, savaş uçağının ilk saldırıyı yapmasına veya potansiyel bir tehditten kaçmasına yetecek kadar uzun süre geciktirilmesi anlamına gelir. radar geri dönüşünüz ne kadar küçük olursa, etkili bir şekilde hedef alınabilmesi için uçağınızın radara o kadar yakın olması gerekir.

    yunan hava kuvvetleri albayı ve elektronik mühendisi konstantinos zikidis tarafından 2014 yılında journal of computations & modeling tarafından yayınlanan hakemli bir değerlendirmeye göre rusya, nebo-m tarafından desteklenen düşük frekanslı sistemlerin f-117 nighthawk'ı tespit edebildiğini iddia ediyor (elektronik harpten arındırılmış bir ortamda 350 kilometre menzil ve ağır jamming altında potansiyel olarak 72 kilometre kadar menzil). bu iddia s-400 ile ilgili efsanelerin çoğunun temelini oluşturuyor ancak düşük gözlemlenebilir bir uçağı tespit etmekle onu hedeflemek arasındaki farkı gözardı ediyor.

    yukarıdaki rakamlar s-400 sisteminin düşük frekanslı radarlarının tespit aralığını f-22'den yaklaşık 30 kat daha büyük ve f-35'in en az iki katı büyüklüğünde bir rcs sunan f-117 için gösteriyor. bu da demek oluyor ki f-35 (ve tabii f-22) için menzil ciddi şekilde kısalacak.

    son değerlendirmede diyebiliriz ki s-400, f-35 gibi uçakları hedef alabiliyor ancak uçak sistemin yaklaşık 30 kilometre yakınına gelene kadar bu mümkün değil. bu da demek oluyor ki f-35 s-400'ün menziline girmeden çok önce s-400 f-35'in etkili menziline girmiş oluyor. sonuç olarak, f-35a ile s-400'ün arasındaki bire bir karşılaşmada f-35'in yaklaşık 250 kilometre menzilli arrgm-er füzesini kullanarak s-400'ü alt edeceği net bir şekilde görülüyor.

    (bkz: copy paste değil alın teri)
  • "hani nerede s-400'ü övenler" diyenler var.

    yahu diyelimki allah korusun o s-400 indirdi senin f-16'nı.
    ozaman bak gördün mü vs yazsak, hemen ne diyeceksin belli.

    "vatan haini, pilot şehitken düşündüğün şeye bak" diyeceksin, demeyecekmisin?

    ozaman evladım, benim haklı çıktığımda atamayacağım golü, sende bana şimdi atamazsın. (fair play)

    s-400'lerde yerinde duruyor, umarım hepte sessizce dururlar ve sen hep "bak gördünüz mü" dersin.

    yeterki pilotlara birşey olmasın.
  • tomahawklara karşı kullanılması manasız sistemdir. bilgisizin yorumu da hiç çekilmiyor. s-400 bir orta/yüksek irtifa hava savunma sistemdir. alçak irtifa hava savunma sistemi farklı bir konudur. kaldı ki tomahawk bir seyir füzesidir. tahrip gücü yüksek değildir. fakat manevra kabiliyeti çok yüksek bir füzedir. eğer danışıklı dövüş yoksa bile s-400 bir tomahawk'ı durdurmak için kullanılması gereken savunma sistemi değildir.

    edit : s-400'ün indirme kapasitesi olmasıyla, kullanılması arasındaki farkı bilmeyenler damlamış hemen. elbetteki s-400'ün irtifası tomahawk'ı da kapsıyor. fakat bunun için kullanılacağı anlamına gelmiyor. s-400'ün kullanım amacı ve etkin olduğu mesafe orta ve yüksek irtifadır ve bunlar da uçaklar veya bu yükseklikten dalış yapan balistik füzelerdir. tomahawk bir seyir füzesidir.
    size saldıran bir küçük hayvanı, sniper tüfekle vurmak ne kadar mantıklıysa s-400 ile tomahawk vurmaya kalkmak o kadar mantıklıdır. üstelik bunun yanında radar sinyalinin yakalanmasından bahsetmiyorum bile.
    dolayısıyla s-400 gibi kıymetli bir sistem tek hedefe yöneltilmiş 59 tane tomahawk için kullanılmaz. çoklu hedeflere yönelmiş 100 tane uçak için kullanılması planlanır. bu da zaten savaş durumu demektir. savaş durumunda olmadığın birine karşı en değerli silahını kullanmak sadece saçmalık olur. normal hayatta maaşı aldığınız gün parayı eziyor musunuz lan yoksa siz?

    kaldı ki dediğim gibi bu füzenin etkin hedefleri alçak irtifadan gelen seyir füzeleri değil, yüksek ve orta irtifadan gelen diğer tehditlerdir.
    bir seyir füzesini, eski bir sistem olan 2k12 kub ve daha yeni olan omuzdan atılan 9k38 igla bile durdurabilir zaten. hatta igla'nın yerine yapılan 9k333 verba zaten tamamen bu hedef gözetilerek geliştirilmiştir.
    eğer aynı hedefe gelen çok sayıda seyir füzesi varsa onları durduracak keza, pantsir-s1 ve kashtan sistemleri de var.

    bu yüzden de zaten irtifa savunmaları ayrılmıştır. yoksa bir tane güdümlü yüksek irtifa füzesi yapıp her hedef vurulabilirdi, öyle değil mi?

    bunun yanında saldırı rusya'ya da yapılan saldırı değil ve rusya ve suriye'nin bu saldırıdan haberi var.
    bu saldırı khmeimim'e olsaydı s-400 gene kullanılmaz fakat diğerleri mutlaka kullanılırdı. ve zaten o zaman savaş durumu gerçekleşmiş olurdu.

    rusya açıklaması sonrası edit: https://tr.sputniknews.com/…yrat-hava-ussu-saldiri/

    "rusya’nın, abd’nin düzenlediği saldırıyı moskova ve washington arasındaki uçuş güvenliği anlaşmasının ciddi bir ihlali olarak gördüğünü kaydeden konaşenkov, bu nedenle suriye hava sahasında kazaların önlenmesi konusunda abd ile yapılan işbirliğini askıya aldıklarını ifade etti."

    "konaşenkov, “suriye’deki hassas altyapı tesislerinin korunması için, suriye ordusuna ait hava savunma sistemlerinin güçlendirilmesi ve etkinliğinin artırılmasına yönelik bir dizi eylem en kısa sürede hayata geçirilecek” diye konuştu."

    yani zaten ilgili bölgede hava savunma sistemi olduğu bile şüpheli.

    rusya ikinci açıklaması sonrası edit: https://tr.sputniknews.com/…-sistem-tartus-hmeymim/

    "konaşenkov, “s-400 ve pantsir hava savunma sistemleri, hmeymim üssündeki rus hava grubunu garantili biçimde koruyor. suriye’de konuşlu s-300 sistemi ile pantsir hava savunma sistemi de rus donanmasının tartus’taki tesisini koruyor” dedi.

    konaşenkov, suriye’deki rus hava savunma sistemleri birliklerinin 24 saat boyunca nöbet tuttuğunu da kaydetti.

    ozerov: rus üsleri, kara, hava ve denizden korunuyor

    sputnik’e konuşan rusya federasyon konseyi savunma ve güvenlik komitesi başkanı viktor ozerov da, hmeymim ve tartus üslerinin s-300 ve s-400 sistemleriyle hem karadan, hem havadan, hem de denizden korunduğunu belirtti."

    rusya sadece khmeimim ve tartus'taki üsleri koruyormuş.
    dolayısıyla ilgili bölgede hava savunma sistemi olmadığı artık açıklık kazanmıştır.

    ayrıca, görüldüğü gibi rusya iki hava savunma sistemi ile koruma yapmakta. yani uçana kaçana s-400 kullanmak gibi bir durum yok. demek sözlükteki kafa olsa 400 milyon dolarlık silahı her hedefe kullanacaklar. siz iyi ülke falan yönetmiyorsunuz lan.
    bonba falan da takarsınız siz.
  • rus imali hava savunma sistemi.

    gelin ben size işin özünü anlatayım.

    bir ülkenin hava savunma sistemi sadece füzeye veya sadece uçağa bağlı olamaz. eğer amerika gibi izole bir coğrafyada değilseniz silah olarak füze+uçak kombinasyonunu kullanmak durumundasınız.

    hava savunma sistemleri alçak irtifa ve orta-üst irtifa olarak kabaca ikiye ayrılıyor. alçak irtifada omuzdan veya kundağı motorlu bir araçtan ya da sabit bataryalardan atılan füze sistemleri ile eski model klasik uçaksavar topları kullanlıyor. orta-üst irtifa içinse s-400, nike vb sistemler var.

    bundan başka işin diğer bir boyutu ülkenin radar kaplamasının tam olması ve radarların gerektiğinde birbirilerini örtmesi. bu nedenle sabit ve hareketli radar istasyonları da kombine kullanılıyor.

    uçak ise artık en son savunma hattı. uçaklar kalkmaya başladığında düşman artık çok yakında demek.

    şimdi s-400'ün tek başına alınması bölgesel koruma anlamında çok caydırıcı bir olay. ancak bunu ülkenin geneline yaymak ve ülkeyi bir şemsiye gibi koruyan bir ağ kurmak lazım.

    radarlarımız sorunsuz gibi dursa da ülkenin ciddi bir alt irtifa korumasına da ihtiyacı var. bundan başka s-400 sistemini belki şimdi alınandan daha fazla almak lazım. uçak olayı ise şu anda çok kötü durumda. hava kuvvetlerinde çok ciddi bir yetişmiş eleman sıkıntısı var ve bu durum elbette uçakları kullanacak pilot sınıfını da kötü etkilemiş durumda.

    s-400 entegre olacak mı, kaynak kodları ne, dost-düşman tanıma (bkz: iff) yapamıyormuş falan feşmekan bunları geçiniz. bunlar kulaktan dolma duyulan kahvehane ağızları. o alım sözleşmesi imzalanırken bu tip detayların üzerinden daha en başında geçiliyor. siz sanıyor musunuz ki füze almak isteyen şekline şemaline bakıyor, aldıktan sonra "aaa dur bakalım bu bizi tanıyacak mı acaba" diye araştırıyor! o anlaşma yapılmadan önce belki 100 defa üzeriden geçiliyor, inceleme yapılıyor hem ssm'de hem kuvvette, hem genelkurmay'da. birinden kaçarsa diğeri soruyor zaten.

    iff dediğiniz sistem küçük bir kutu ve bu kutuya periyodik olarak yüklenen yazılım kodlarından ibaret. biz zaten kendi iletişim kodlarını yazıyoruz. o kutuyu alıp s-400'ün görev bilgisayarına entegre edecekler olay bu.

    nato sistemine entegre olma filan geçiniz bunları. nato eski nato değil. yıkılan sovyetler sonrası dümenden rus tehdidi çıkarıp eski mantığını ve gücünü korumaya çalışan ama netice itibariyle işlevsiz kalan bir yapıdır nato ve artık amerikanın dünya üzerindeki çıkarları için yedekte tutulan bir sopadan başka bir özelliği yoktur. dolayısıyla aldığın füze o sisteme entegre olmasa da olur. buyrunuz yunanistan'ın aldığı s-300'ler paşa paşa yatıyor adalarda. nato bünyesine eski demirperde ülkelerini doldurdular, sanki hepsi gidip amerikan silahı mı aldı? hala t-serisi tanklarla, brdm'lerle, mi'lerle, mig'lerle takılıyor adamlar. abartmayın bazı şeyleri komik oluyorsunuz, kulaktan dolma yazdığınız o kadar belli oluyor ki.

    edit: #70755365 numaralı entry'de eski büyükelçi şükrü elekdağ tarafından eleştirilmiş bu alım.

    bilemeyen genç arkadaşlar olabilir, şükrü bey büyükelçilik zamanlarında ve daha sonraki milletvekili olduğu dönemde isabetsiz analizleriyle bilinen biridir. bu sisteme karşı olma nedenini de nato uzun menzilli radar ve onun bilgi aldığı abd uydu sistemine entegre edilememesi sonucu füzelere karşı kullanılamayacağı olarakbelirtmiş ve sistemin yalnızca uçaklara karşı etkin olacağını söylemiş. bunun yerine fransa-italya konsorsiyumu imali başka bir sistemi işaret etmiş.

    şimdi bu açıklamayı (bizzat isim vererek başka bir silah şirketinin reklamını yapmadığını varsayarak) iyi niyetle değerlendirdiğimizde büyük bir yanlış yönlendirme yaptığını söyleyebiliriz. s-400'ün ürün kataloğuna bakarsanız +/-600 km menzilde füzeler de olmak üzere +/-300 hedefi izleyip neredeyse 100 küsür tanesine aynı anda kilit atabildiğini görürsünüz. nato erken uyarı sistemi dediğiniz şey nato üyesi ülkelerin radar ağlarından alınan bilgilerin online paylaşıldığı bir ağdır. yani size x lokasyondan füze atıldığında orayı görecek radarınız yoksa oraya en yakın nato radarı size bilgi verir.

    gelgelelim sizin size atılan bir füzeyi durdurmanız için +/- binlerce km'ye ihtiyacınız yoktur. günümüzdeki çatışma durumları hazırlıklı olarak beklenilen durumlardır ve bu tip erken uyarı sisteminin asıl amacı eskiden sovyetlerden bir anda atılacak olan onlarca icbm'yi erkenden tespit etmek içindi. aslında içindi diyorum çünkü hem o dönemler geçti hem de artık tehditler farklı yerlerden de gelebiliyor. mesela bizim güneyimizde nato üyesi ülke var mı? yok. peki oradan atılan füzeyi mesela ışid salladı attı 5-10 tane scud, hangi erken uyarı sistemi gösterecek? (oraya bakan bir istihbarat uydusu yoksa, olsa bile abd tüm istihbaratı anlık paylaşmıyor canlarım sizinle, yani sürekli online durumda bir flight radar benzeri bir site yok uçan her şeyi gösteren.)

    şükrü bey'in çuvalladığı nokta bu işte. balistik füzeler gibi hedefleri siz anca yakın mesafeden kilitlenip yokedebilirsiniz, 2500 km'den zaten kilit atamazsınız. yani size akdenizin ortasından atılan bir füzeyi 3 dakika erken öğrenmeniz elbette önemlidir ve hazırlıklı olmanız için fırsatınız olur ancak bu durum sistemleriniz komple kapalıyken ancak size avantaj sağlar. eğer sistemi açık tutarsanız sürekli, yani s-400'ün arama radarı sürekli arayış içinde olursa +/-600 km alan sürekli taranır ve hedef görürse kilitlenirler. dolayısıyla sizin erkenden uyarılmaya vs ihtiyacınız olmaz. işte tüm entegrasyon işinin olayı budur.

    şükrü bey'in bence hoş olmayan bir şekilde farklı bir füze sistemini işaret etmesi doğru değil. reklam mı yapılıyor o haberde ben anlamadım. ayrıca ruslar gibi hava savunma sistemleri konusunda amerika'dan bile üstün sistemler üreten ve sistemleri defalarca kanıtlanmış işler yapan (doğru/yanlış orasını tartışmıyoruz) bir ülke (rusya) ile bu alanda daha önce kanıtlanmış başarılı bir sistemi üretmeyen 2 farklı ülkenin ortak sistemini işaret etmesi (bu sistemi kullanan 4 ülke var, 2 tanesi üreticisi olanlar ki onlar zaten kullanmak zorunda yoksa satamazlar, ingiltere ve sonuncusu da avrupa'da üretilen her silah bokunu satın alan suudi arabistan) ve bizim devlet adamların o pek sevdiği bir türlü bitmek bilmeyen teknoloji transferi hikayesine bel bağlaması ne denli doğru? ruslar teknolojik sırları vermez demiş. he babam, avrupalılar veriyor değil mi o sırları?! bu teknoloji transferi muhabbetini f-35 ve a-400m içinde çok yaptılar, ama içyüzünü kimse bilmiyor elbette. adamlar bunu her istedikleri için koz olarak kullandı, bakın şunu şunu yapmazsanız alırız elinizden bu hakkı dediler. peki şimdi ne yapıyoruz bu kapsamda? al buyur a-400'de sana kaportacılık yaptırıyorlar, asıl önemli olan aviyoniklere, motorlara vs. vs. diğer elektroniğe giremiyorsun bile. teknoloji transferine bak peeeh.!!! (yapılan işi küçük görmüyorum ancak durum bu maalesef.)

    size olayı şöyle anlatayım, s-400 ve öncesi sistemler feci etkilidir. kimse bilmiyor, bundan birkaç sene evvel ırak karışmaya başladığında rusya güneyimize indirdi o sistemleri suriye'ye filan. (amerikalılar da ırak'ın kuzeyine yığdılar benzer şeyler.) bizim pilotlarımız kendileri söylüyordu, daha malatya'dan, diyarbakır'dan kalkar kalkmaz kilit yemeye başlıyoruz diye.adamlar çekinir oldular suriye sınırında keşif yaparken, ne anlatıyorsunuz siz kardeşim, s-400 gibi sistem şu anda keşke daha fazla alınsa. yunanistan s-300'leri adalara koydu, bizim ekipten kilit yemeyen kalmadı o bölgede. entegre miydi o sistem nato'ya? değil, eee ama caydırıcı oldu bizim taraf açısından...

    bir de nedir bu nato entegresi olayının kastırılıp durmasının önemi nedir yahu? entegre olursa bile amerika kalkıp bize füze atarsa bir yanda da ben size füze attım diye radar ağından bilgi mi geçecek bize? yani o ağı kapamayacak elemanlar he mi?! ya zaten olay o noktaya gelirse dünya karışmış demektir meraklanmayın biz sadece figüran durumundayızdır.
  • elimizde bulunan s500 ile dosta güven düşmana korku verdiğimiz sistemin yanında ilkel kalan füzelerdir.

    (bkz: diyanet işleri başkanı'nın makam aracı)
  • kendisiyle ilgili hatalı bilgilerin debeye girdiği hava savunma sistemi.

    abd'nin genel olarak havacılıkta rusya'ya üstünlüğünün diğer bütün askeri alanlara yayıldığı düşüncesi bir safsatadır, literatürdeki adı da faulty generalisation'dır.

    s-400 bir hava savunma sistemidir. bunun çeşitli radarları ve fırlatıcıları vardır. türkiye'ye tam olarak neyin ne kadarının satıldığını bilmiyorum. zaten türkiye'nin s-400 alması bir hataydı ama buna en sonda değineceğim. bu giride, tıpkı debe'deki gibi rusya'nın kullandığı s-400'ü f-35'le kapıştıracağım.

    radarlar sadece karadaki terminallerden oluşmaz. bir de erken uyarı uçakları vardır. bu uçaklarla karadaki radarlar arasından bir düşman uçağı geçtiğinde erken uyarı uçağının aldığı sinyal bozulur. dünyada bu tarz bir sistemden kaçabilecek hiçbir uçak yok.

    aynı şekilde, hava savunma sistemlerinin başka bir parçası da aktif gözlemdir. çin, japonya'daki ve kore'deki bütün abd üslerini, rusya ukrayna'daki bütün pistleri, abd de rusya'daki bütün üsleri gözlüyor. bu gözlem bazı noktalarda kesilebilir tabii ama bu ülkeler genel olarak düşmanın faaliyetleriyle ilgili gerekli bilgiye sahip.

    başka bir deyişle, f-35 kalktığında, rus uyduları veya gözlem drone'ları zaten bu uçakların kalkış yerlerini ve zamanlarını anında öğrenmiş olacaklar.

    ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    şimdi radara gelelim.

    karadelik fotoğrafının 700 terabaytlık bir verinin visualize edilmesini olduğu gibi radar dediğiniz şey devasa bir veri setinin visualize edilmesidir. bir dakika arayla birbiri arasında 40 km mesafe olan iki ayrı yerde hamster çükü büyüklüğünde birbirinin aynısı iki ayrı iz gördüğünüzde bunun düşman uçağı olduğunu anlarsınız.

    debede jargon bombing yapılan radar spektrumları ise yüksek ve düşük frekansları anlatır. düşük frekansın dalga boyu büyüktür. mesela 10 metre dalga boyuna sahip bir radar, 5 metre uzunluğundaki bir cisimle pek etkileşime girmez. mesela radarlarınızı çalıştırdınız, hamster çükü büyüklüğünde bir şey gördünüz. kuş olabilir mi? olamaz, çünkü ortalama bir kuş büyüklüğündeki bir cisim uhf bandındaki bir radarla pek etkileşime geçmez.

    düşük frekanstaki dalgalar, büyük cisimlerle etkileşime girdiklerinde de çok net bir sonuç vermezler*. bu yüzden de düşük frekans radarlar tam konum tespit ederken iyi değildirler.

    yüksek frekans radarlarsa atmospheric attenuation'dan dolayı uzun mesafeler kat edemezler. bu radarlardan makul bir veri alabilmek için çok yüksek bir güçte çalıştırmanız gerekir. bunun da iki sıkıntısı var:

    1. gezici bir radar bu tarz bir güç kaynağına sahip olmayabilir.
    2. radarın kendisi çok rahat hedef olabilir. düşman uçağı görmek için çok yüksek güçte radar dalgası vermek, ikinci dünya savaşı'nda düşman uçağı bulmak için spot ışığı açmak gibi olur. siz uçağı göremeden uçak spotun nerede açıldığını görür.

    bu yüzden de hava savunma sistemleri bir kaç aşamalı çalışır. kabaca konuşursak ilk aşama düşman varlığını tespit edip yaklaşık nerede olduğunun kestirilmesidir. ikinci aşama ise tam konumunun tespit edilmesidir. eğer düşmanın kabaca nerede olduğunu biliyorsanız yüksek frekans radarlarınızı bu bölgelerde çalıştırarak düşman uçağını bulabilirsiniz. bütün gökyüzünü yüksek frekans radarlarınızla tarayamazsınız.

    debedeki girinin en kritik hatası da burada:

    --- spoiler ---
    düşük gözlemlenebilir bir uçağı tespit etmekle onu hedeflemek arasındaki farkı gözardı ediyor.
    --- spoiler ---

    nereye bakmanız gerektiğini bildiğiniz sürece düşman uçağının tam konumunu bulup saniye saniye izlemeniz an meselesidir. bu yüzden de takibe daha uçak yerdeyken başlanır.

    diyelim ki uçağınızın öyle bir kaplaması var ki radar dalgalarını yüzde yüz emiyor. radar geçti gitti, sizi tespit edemedi değil mi? hayır. ışık, kırıcılık indisi farklı ortamlardan geçerken yansır. atmosferin kırıcılık indisi de sürekli değiştiği için bu dalgalar atmosfer boyunca yansıyarak yüzeyde bir gürültü yaratırlar. ama sizin uçağınız bütün radar dalgalarını emdiği için o bölgede daha az gürültünün oluşmasına sebep olur.

    radar kesiti denilince aklınıza ne geliyor bilmiyorum ama radar kesiti artık eeski anlamını yitirmiş bir kavram. bütün mevzu uçaktan yansıyan sinyalin izdüşümü iken çok anlamlıydı, ama artık analizler konum uzayında bile yapılmıyor, toplanan veri fourier transformla momentum uzayına aktarılıyor. tek görevi büyük verilerin fast fourier transform'unu almak olan devasa işlemciler geliştirildi. işlemcilerin gelişme hızının uçakların gelişme hızından çok daha yüksek olması sayesinde radar sistemleri artık tonlarca veriyi işleyebiliyorlar. bu yüzden de uçaktan biraz daha az verinin gelmesinin pek bir önemi yok.

    f-117'ler bugünkü radarlar karşısında f-35'lerden daha görünür olabilir ama f-117'lerin o günkü radarlar karşısındaki performansının, f-35'in bugünkü radarlar karşısındaki performansından çok daha iyi olmasını beklerim. yani artık hayalet uçak diye bir şey yok.

    ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    s-400 özelinde de şunu söyleyeyim. s-400, abd'nin bir türlü bulaşmak istemediği cold launch sistemini kullanıyor. bu sayede de füzenin ilk fırlatma anında bir yönü yok. cold launch kullanmayan patriot'ların ilk oryantasyonu, başarı oranını doğrudan etkiliyor. iki farklı yönden iki farklı füze gelmesi patriot için sıkıntıların başlaması demek.

    aslında en önemli mevzu, hem s-300'lerin hem de s-400'lerin savaşta test edilmiş olmaları. size f-35'le ya da patriot'la ilgili test sonuçlarını verenler bu uçakları ya da sistemleri geliştirenler. tabii ki size "f-35 için on yüz milyor milyar harcadık ama işte f-16'dan bir tık daha iyi" demeyecekler. s-400'ler ise, hem atacms karşısında*, hem de storm shadow karşısında test edildi, fena sonuçlar da elde etmedi.

    s-400'ün dengi patriot'ların tarihi ise rezaletle dolu. körfez savaşı'nda 1965'in teknolojisine sahip scud'lara karşı, her füzeye dört patriot kullanılmasına karşın istenilen başarı elde edilemedi. 14 eylül 2019 suudi arabistan dron saldırıları'nda ise husilerin ev yapımı bir kaç drone'unu ve seyir füzesini durduramadı. yani s-400 bizzat abd ve birleşik krallık yapımı silahlar karşısında idare eder bir performans gösterirken patriot en fazla iran yapımı, muhtemelen çölde bir araya getirilmiş silahlar karşısında çuvalladı.

    ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    henüz savaş şartlarında* test edilmemiş bir aracın üretici tarafından açıklanan test sonuçlarına güvenmemeniz gerektiğini, üreticinin bir çıkar çatışması içinde olduğu için ürününü abartıyor olabileceğini söylememe gerek olmaması lazım. ama varmış ki 50 yıldır sayısız savaş görmüş ve bu tecrübelerle geliştirilmiş f-16 ile f-35'i f-35'in siki kutu kola gibidir diyerek karşılaştırıyorsunuz. kim gördü f-35'in sikinin kutu kola gibi olduğunu? f-35 söyledi...

    biraz detay vereyim.

    --- spoiler ---
    son değerlendirmede diyebiliriz ki s-400, f-35 gibi uçakları hedef alabiliyor ancak uçak sistemin yaklaşık 30 kilometre yakınına gelene kadar bu mümkün değil. bu da demek oluyor ki f-35 s-400'ün menziline girmeden çok önce s-400 f-35'in etkili menziline girmiş oluyor. sonuç olarak, f-35a ile s-400'ün arasındaki bire bir karşılaşmada f-35'in yaklaşık 250 kilometre menzilli arrgm-er füzesini kullanarak s-400'ü alt edeceği net bir şekilde görülüyor.
    --- spoiler ---

    burada o kadar çok gizli varsayım var ki... mesela s-400'ün neresi alt edilmiş oluyor? gezici radarları mı? command and control merkezleri mi? fırlatıcıları mı? s-400'ü tamamen işlevsiz hale getirmek için kaç tane gezici radarı vurmak gerekir? 250 km öteden attığınız füzenin rus elektronik harp önlemlerinden etkilenmeden hedefini vurabileceğine nasıl emin oluyorsunuz? s-400'ler arrgm-er'leri 30 km yakınına gelince göremeyecek mi peki? savaş meydanında sadece s-400 ve f-35 mi var? mesele sadece menzilse neden abd 400 km öteden tomahawk gömmüyor da f-35'i gönderiyor?

    bir de bu testleri abd elindeki devasa s-400 sistemleriyle yaptı herhalde. s-400 radarlarıyla alınan sinyalleri s-400 işlemcileri ile işleyip bu mükemmel sonuçlara ulaştı. ya da birilerine s-400'ün önceki performansları üzerinden bir model kurdurdu ve model üzerinden bu iddialarda bulunuyor... modelling and simulation çalışan birisi olarak söyleyebilirim ki eldeki bilgiyle bu tarz modelleri istediğiniz gibi kurabilirsiniz.

    bu tarz şeyler ihtiyaç üzerine gelişir. sscb iyi ve çok zırhlı ürettiği için abd havacılıktan yürüdü*. abd'nin hava hakimiyeti çok iyi olduğu için de sscb hava savunma sistemlerinden ilerledi. abd'nin çok iyi hava savunma sistemlerine ihtiyacı olmamasının sebebi de rusya'nın fırlatıcılarını ve radarlarını hava üstünlüğü sayesinde vurabileceğini düşünmesi. bence de makul bir düşünce. bir gün abd'nin hava üstünlüğü sorgulanabilir olursa abd, hava savunma sistemlerinin daha çok üzerine düşer. o gün gelirse, abd, lockheed martin'e ihtiyaç raporu yazdırıp, bu rapora göre lockheed martin'e sipariş verip, bu siparişi lockheed martin'e test ettirip, testleri geçen ürünü lockheed martin'in belirlediği fiyattan almak yerine daha düzgün bir arge sistemi oluşturur.

    ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    bizim s-400 almamız niye hataydı?

    biz çünkü nato'ya entegre bir ülkeyiz. bizim radar sistemlerimiz nato radarları ile uyumlu. s-400'ün bütün nimetlerinden yararlanma şansımız bu yüzden yok. zaten bu dediklerimi yapabilmek için kaç radar istasyonu gerekir allah bilir... bir de tabii ki rusya bize erken uyarı uçağı* vermeyecek. kendisinin elinde bile yeteri kadar olduğunu sanmıyorum.

    abd'nin s-400'e tepki göstermesi de haklıydı. abd, bir nato ülkesi olan türkiye'nin hava sahasını, türkiye izin verdiği sürece, rusya tarafından gözetlenmeden kullanmak isteyecektir. siz türkiye'deki s-400 radarlarının sadece türkiye'ye bilgi vereceğinden nasıl emin olabilirsiniz? ben olamam.

    yukarıda uzun uzun, hava savunma sistemlerinin terabaytlarca veriyi işlediklerini ve bu veriler üzerinden çıkarım yaptıklarını anlattım. rusya'nın türkiye'deki radarlarıyla abd'nin türkiye'deki ya da bölge ülkelerindeki faaliyetlerini çok daha yakından izleyerek abd'nin bölgedeki güç projeksiyonuna gölge düşürme ihtimali varken, abd'nin buna tepki vermemesini beklemek saçma olurdu.

    yani abd'nin bize olan tepkisi, s-400'lerin türkiye'ye kurulmasının abd'ye olacak zararını düşününce son derece orantılıydı. mesela s-400 değil de su-35 falan alsaydık abd bu tepkiyi vermezdi.

    akp bu işe girişmeden önce konuya biraz hakim herhangi bir mühendise sorsaydı o da benim dediklerimi derdi. akp sağolsun, uğraşa uğraşa türkiye için olabilecek en kötü sonuca imza attı. kurabilseydik bile tam verim alamayacağımız bir hava savunma sisteminin parasını ödeyip kuramazken, parçası olduğumuz, henüz test edilmemiş olsa da tam verim alabileceğimiz ve yine parasını ödediğimiz bir uçaktan olduk.

    merak eden olursa:

    (bkz: demir kubbe/#157635193)
    (bkz: demir kubbe/#157548272)
    (bkz: elektronik savaş/#157570111)
    (bkz: rusya ukrayna savaşı/#155921819)

    ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    ek:

    debe girilerine pek ek yapmam ama cevap hakkı doğdu (#161163404). giride ve linkli girilerde hiçbir teknik bilgi yok. avrupa ve abd menşeili popüler bilim/savunma sanayi magazini linkleri paylaşılmış.

    fourier transform öncesi bir sinyal ne kadar localised ise transform sonrası o kadar geniş olur. yani radar kesiti dediğiniz şeyin alan olarak anlamı yok. ha derseniz, yansıyan güç olarak anlamı var, haklısınız. yansıyan güç önemli ve radar kesitiyle orantılı. ama hamster çükü kadarmış, radara bakan birisi kuş zannedip önemsiz bulabilirmiş, fark edilmeyebilirmiş gibi düşünmeyin. yansıyan sinyal güçlüyse, hamster çükü kadar olsa da gözükür. ayrıca ses hızıyla ilerleyen hamster çükü de dikkat çeker. block-matching algorithm diye bir konsept vardır, aynı hamster çükü yer değiştirdiğinde bunu tespit eder. açıkçası birebir radarlarda nasıl uygulanıyor bilmiyorum ama araştırmaya başlamak için yeterli bilgiye sahipsiniz.

    merak eden olursa diye fast fourier transform için geliştirilmiş asic işlemcilerle ilgili eski bir makale. tabii güncel işlemciler için dökümentasyon falan bulamazsınız. patriot için de s-400 için de...

    bu arada evet, dünya yuvarlaktır*. şükela modunda bakarsanız, yere paralel yakın ve paralel gelen saldırıları s-400'ün durduramayacağını ve s-400'ün bunun için tasarlanmadığını yazan bir sürü giri bulabilirsiniz*. ama o girilerde yazmayan ve doğrudan konuyla alakalı bir diğer mevzu multipath fading'dir. yere yakın giden seyir füzelerinden yansıyan radar sinyalleri, yerden yansıyan sinyallerle karışır, birbirlerini bozar. bu yüzden seyir füzeleri tehlikelidir. s-400'ler bu tarz şeyleri tespit ederken zorlanır. tam koruma için aew&c şart, ki o arkadaşın girileri de bunu söylüyor.

    giride bahsetmediğim ve esasen çok önemli başka bir mevzu da mimo antenlerin gelişmesi. beamforming yöntemleri ile yüksek frekans radarları daha düşük güçle kullanabilirsiniz.

    işin ilginci ben f-35 gömmüyorum. f-35 test edilmedi, nereden bu kadar iyi olduğunu iddia ediyorsunuz diyorum. bir şey gömüyorsam o da patriot'tur. f-35'i sorgularken de dikkat ederseniz f-16'yı övüyorum, su-35 alalım demiyorum. s-400'ün performansını anlatırken atacms karşısındaki performansıyla ilgili link verdiğim giride* "18'de 3 isabet oranı üzerinden rus yanlısı yorumcular atacms'nin ne kadar ezik olduğunu söylüyor. halbuki 18'de 3 gayet başarılı bir oran." diyorum mesela.

    teknik bir mevzunun teknik olarak yanlış olduğunu iddia ediyorsanız neden yanlış olduğunu söyleyin. sadece bu tarz mesaj atınca ya da direkt "her şey yanlış" diyince benim bulunduğum yerden şöyle gözüküyorsunuz.

    ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    ek 2: bu bilgisayardaki gelişmeler mevzusu bir türlü anlaşılmıyor sanki. çok basit bir örnek vereceğim*.

    size bir vericiden en fazla 10 birim gücünde sinyal gelsin. gürültü de 0.05 birim olsun. siz bu sinyali analog to digital converter'a* soktuğunuzda bundan en fazla 101 değişik sonuç elde edebilirsiniz. bu da okuduğunuz değeri, 101 elemanlı [0, .1, .2, ...., 9.9, 10] kümesiyle eşleştirmek demek. eğer eşleşen eleman 0.2 ise, okuduğunuz değer 0.15 ile 0.25 arasındadır, 0.3 ise 0.25 ile 0.35 arasındadır... bundan 101'den fazla elaman çıkarmak isterseniz bu aralıklar üst üste biner. yani 101 teorik üst limitiniz. fazla detaya girmeden, bu kanalın kapasitesi log2(101) = 6.6 bit/kullanımdır. bundan daha fazlasına ulaşamazsınız.

    ama adc vakit isteyen bir şeydir, ne kadar derine bakmaya çalışırsanız o kadar vakit kaybedersiniz**. eğer vaktiniz çok darsa sadece 5'ten büyük mü küçük mü diye bakabilirsiniz, okuduğunuz değeri [0,10] kümesindeki bir değere eşleştirirsiniz. yani bu kanaldan elde edebildiğiniz bilgi 1 bit/kullanım olur. vaktiniz daha genişse önce 5'ten büyük mü diye sonra 2.5'tan ya da 7.5'tan büyük mü diye bakıp [0, 3.3, 6.7, 10] kümesindeki bir değere eşleştirebilirsiniz ve 2 bit/kullanım hızına ulaşırsınız. çok vakit harcayamazsınız, zira yeni sinyal gelecek, ona bakacaksınız.

    şimdi, sinyal gücü 10'dan 4'e düşsün. gürültü aynı. kanalınızın şimdiki kapasitesi log2(41) = 5.3 bit/kullanım. ama sizin sinyali inceleme hızınız artmış olsun ve bu sinyali sekiz elemanı olan [0, 0.57, 1.14, ..., 3.43, 4] kümesine eşleştirebilecek vaktiniz olsun. sinyalin gücünün düşmesine rağmen, siz bundan 3 bit/kullanımlık bilgi ürettiniz.

    radarlarda işlemci frekansı, adc hızı ve gürültü arasındaki ilişki kesinlikle burada ilkokul seviyesinde anlattığım adc rate delay tradeoff ve gaussian channel capacity kadar basit değil. ben de bu konuyu burada yazacak kadar bilmiyorum. ama işlemci tarafındaki gelişmelerin, sinyalin gücünün azalmasına karşın radarın performansını nasıl arttırabileceğini kabaca anlatabilmiş olmam lazım.

    bir de burada akla daha kolay yatıyor diye succesive-approximation adc üzerinden örnek verdim ama "akhtually" diye insanlar gelmesin diye ekleyeyim: flash adc de aynı gecikmeden muzdarip.

    şu anda moore yasası öldü mü, ölmedi mi, öldü ama kalbimizde mi yaşıyor bilmiyorum, fakat işlemcilerin gelişme hızının yavaşladığı bir gerçek. bununla birlikte distributed computing olayı da hızlı gelişiyor. yarın işlemciler bir doyuma ulaşırsa "hayalet uçaklar" malzeme teknolojilerindeki gelişmelerle biraz daha hayaletleşebilirler. ama f-117'nin radar kesiti bu, f-35'inki şu, demek ki f-35 daha görünmez gibi bir yaklaşım bayağı hatalı.
hesabın var mı? giriş yap