saat on ikiyi beş geçiyordu
-
son 13 satırının müthiş anlamlara gebe olduğunu düşündüğüm şiir. paylaşmak isterim. nasıl kaçmış buralarda gözden..
''tepeden tırnağa buz kesiyordu yalnızlık
saat on ikiyi beş geçiyordu
dişlerimle, şafağı sökmek isterken karanlığın göğsünden
gün ağarıyordu saçlarıma
tel tel
raylarımdan çıkıyordum
vagonlarım kopuyordu birbiri ardına
savruluyordum
bir cinayete kurban gidiyordum
kaza süsü verilmiş
faili meçhul bir ölüm biçiyordu terzi masasında
bir tabuta çivileniyordum
saat on ikiyi beş geçiyordu'' -
büyük usta tuncel kurtiz, namıdiğer ramiz karaeskinin (bkz: ezel) seslendirdiği şiir. sözlerinin beni, hayatımın farklı farklı kesitlerinde ayrı ayrı yakalayıp içimi dağladığı şiir.
bir şiirin her cümlesi bu kadar can acıtabilir mi? ama bence şiirin değerini 8/10 dan 10/10'a çıkaran tuncel kurtizin yorumu. öyle bir yaşatıyor ki o yalnızlığı bitmişliği, tükenmişliği, tarifsiz.
"...düş bahçelerim yağmalanıyordu,
herkes payına düşeni alıp giderken.
bütün kimsesizliğimle,
bütün çaresizliğimle,
bütün çıplaklığımla, kalıyordum karanlığın koynunda;
üşüyordum..."
kısmında ilk cümlede "düş bahçelerim yağmalanıyordu" derken yükselip bir tokat vuruyor. hissediyorsun o çok tanıdık duyguyu, acıyla yitirilen hayalleri .
sonra yavaşlıyor, yavaşlıyor, yavaşlıyor ve yine o ağır çatallı sesine rağmen öyle yumuşatıyor ki sesini, bir çocuk mağduriyetiyle "üşüyordum" diyor o sözü daha iyi hissettirecek bir ses sanatçısı tanımıyorum.
mükemmelsin büyük usta.
seni, sesini çok özlüyoruz. -
çok güzel olmasına rağmen sözlükte hakettiği ilgiyi görememiş can acıtan şiir.
-
varlığından az önce haberdar olduğum şiirdir.
iyi ki doğdum sözlük:) -
-
ilginçtir, şiirin sahibi belirtilmemiş başlıkta.
(bkz: serkan uçar) -
tuncel kurtiz'in de ses verdiği şiir.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap