şu saat itibariyle öğrendim ki,
freud'un da sabah hastalığı hakkında çok güzide bir yorumu var, şu şekilde: kocasından nefret eden kadın içindeki fetüsten de tiksiniyor, ve onu reddetme, içinden çıkarma eğiliminin bir göstergesi sabah hastalığı.
bakın sabahtan beri beş tane sakinleştirici almış olmama rağmen yine de sinirlendim, olabilir mi böyle bir saçmalık?
bu noktada freud'un bunca manasızlık içermesine rağmen neden bu kadar tutulduğu, neden insanlara hala bunca çekici geldiği konusuna değinmek istiyorum ben. şu var ki, freud kişilik üzerine ilk kapsamlı teoriyi yaratan kişidir. bu bağlamda kendinden sonra geleceklere yol açmış ve ister onun fikirlerine katkıda bulunmaya, ister onları çürütmeye çalışsınlar, freud'dan feyz almışlar, dolaylı ya da dolaysız olarak ondan etkilenmişlerdir. bu freud'un ölümsüzlüğünün sebeplerinden biridir fikrimce.
şu var ki, bilimin birinci şartı olan test edilebilir, çürütülebilir olma niteliği bu sabah hastalığı örneğinde de görüldüğü gibi freud'un teorisinde şiddetle namevcuttur. bilim gibi değil de din gibi algılanınca kabulü mümkündür ancak pek çok söylediğinin. din gibi hayatın her alanıyla ilişkili, her soruya yanıt verebilen bir sistemdir freud'unki. velev ki, ancak olaylar gerçekleştikten sonra açıklayabilsin onları, davranış öngörmekte yetersizlikle dolup taşsın.
bir de edebi değerini göz ardı etmek istemem ben freud'un yazdıklarının. inancım o ki, bizler her türlü fantazi ürününden, edebiyattan, hele hele sembollerden zevk almaya eğilimli yaradılışlara sahibiz (
symbolatry dedikleri de mesela tam bu sembollere tapınmaya denk gelen sözcüktür). mitolojiye, astrolojiye duyulan bunca merakın da ardında bunun yattığını düşündüğümü daha önce de sözlükte bir yerlerde ifade etmiş olmalıyım. freud da, itiraf edelim ki, usta bir yazardır, dili canlı, anlattıkları ise yaratıcı bir zekanın ürünleridir. büyük yazarlara tapınanların varlığı nasıl doğalsa (
bardolatry ve hatta
putperec diyeceğim), freud'u putlaştıranları da o yönden anlayabilirim. ama bilim sanmasınlar, hele psikolojiyi onunla özdeşleştirmesinler. bakın böyle üzülmekle sinirlenmek arasında gidip geliyorum. sigmund, sana karşı bir şey değil bu, kişisel alma, tamamen fikirsel bazda.