• "seni seviyorum. deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum."

    "varlığı büyük boşlukları dolduracak mahiyette değildi; fakat yokluğu müthişti." *
  • "içimde biriken hislerin birdenbire patlayarak, beni zerreler halinde dağıtacağından korkuyorum."

    içimizdeki şeytan kitabından.
  • 'gözlerimi kapadığım zaman senin hayalini görüyorum' diyorsun. ah aliye, ben gözlerim açıkken bile hep seni görüyorum.
    (bkz: canım aliye, ruhum filiz)
  • .."bizim küçük anadolu şehirlerimizde bu müzmin evlenme hastalığı daima hüküm sürmektedir. en kuvvetliler bile bir iki sene dayanabildikten sonra bu amansız mikroptan yakalarını kurtaramazlar ve kör gibi,önlerine ilk çıkanla evleniverirler.

    tabii bu evlenmede herhangi bir müşterek hayattan ziyade,erkek için evde bir kadın bulunması; kız için de "münasip bir kısmet" varken kaçırılmaması düşünülmüştür. bu izdivaç mikrobu evlendikten sonra faaliyetine başlar: evvelce birtakım emelleri olan,yükselmek,kendini göstermek,eser vermek isteyen adamlara bir kalenderlik,bir lakaytlık gelir. evde meram anlatmaya asla imkan olmayan,seviyesi,ahlak telakkisi,dünyayı görüşü ve itiyatları büsbütün ayrı bir mahlukla daimi bir beraberlik insanı dış hayatta da bedbin yapar ve bütün insanlardan şüpheye düşürür.

    evlendikten sonra bir adamın bütün gayesi ve istikbal düşüncesi,bir kere içine girmiş bulunduğu ve şimdi mukadder telakki ettiği bu belayı ses çıkarmadan ve dosta düşmana pek belli etmeden sürükleyip götürmek,onda herkes tarafından söylenen,fakat kimse tarafından bulunamayan meziyetler ve saadetler araştırmaktır "
  • "hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim"

    "artık hiçbirşeyin değişmesine imkan yok. lüzum da yok"

    (bkz: kürk mantolu madonna)
  • “acılar kalbimi nasırlaştırdı ve kalbim, her zaman üzerine basılan bir nasır gibi sızlıyor. yalnız ben artık bağırmıyorum, bağıramıyorum.”
  • "muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu...biz ancak o zaman sahiden yaşamaya - ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. o zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, her şeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu.
    bütün çekingenliklerim yok olmuştu... eskiden her insan hakkında hiçbir esasa dayanmadan, sırf mukavemet edilmez bir hissin, bir peşin hükmün tesiriyle nasıl: "bu beni anlamaz!" demişsem, bu sefer onun için, gene hiçbir esasa dayanmadan, fakat o yanılmaz ilk hisse tabi olarak: "iste bu beni anlar" diyordum..."
    kürk mantolu madonna
  • öncesinde ve sonrasında hikayeleri ve yolları ayrı olan iki insanın, yalnızlıkta kesiştikleri bir anı anlatmıs gibi:

    "yalnız işte... kimsesiz... ruhen yalnız... nasıl söyleyeyim... öyle bir haliniz var ki..."

    "anlıyorum, anlıyorum... tamamen yalnızım... bütün dünyada yalnızım... küçükten beri..."

    "ben de yalnızım... " dedi.

    bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine alarak:

    "boğulacak kadar yalnızım..." diye devam etti,
    "hasta bir köpek kadar yalnız..."
  • ''göreceksiniz ya, ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım... hakiki hayatım benim için can sıkıcı bir rüyadan başka bir şey değildir...''
    kürk mantolu madonna
  • “demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?”
    içimizdeki şeytan
hesabın var mı? giriş yap