• boyatmayın demiyorum, boyatın. eyvallah. ama düzgün boyatın.

    annem saçlarını boyatmış dün. kafa derisini de boyamışlar. iki gündür erol evgin'e anne diyor gibiyim. hani bir peruk takar ya insan, işte öyle bir şey...
  • kendisini yapmadan evvel, yaklaşık 20 sene düşünmüş dahi olsanız, kendisini yaptığınızda "bunelan böyle aq" tepkisini verebiliyorsunuz..
    dikkat edin..
    ben dün gece saat 10 sularından beri tepkiyorum
    şu an çok sarışınım ve ağlıyorum.
  • hayatımda iki kere seneler önce yaptığım eylem. onda da saçımı pembe gibi kırmızı gibi arasan bulamayacağın çok tatlı bir renge boyatmıştım. bir süre çizgi film karakteri gibi gezdim. daha sonra boya aktı, saçlarım yavruağzı mı desem turuncu mu desem öyle bir renk oldu. bir süre de tımarhane kaçkını gibi gezdim. en sonunda simsiyah boyattım tekrar ve bir daha da bulaşmadım boyaya. şu anda liseden beridir sahip olduğum beyaz saçlarım iyice artmış durumda ve çevreden zaman zaman 'saçını niye boyatmıyorsun?' gibi sorular geliyor. saç boyatmanın neden bu kadar gerekli görüldüğünü anlamıyorum ki bence beyaz saçlar hoş görünüyor. aslında mesele şu ki, makyaj, oje, boya gibi şeylerden son zamanlarda çok soğudum. tamam, güzel görünüyor da, bu kadar zahmete girmeye değiyor mu yani? çok anlamsız geliyor. sürekli saçını boyatmak, makyajını kontrol etmek, saatlerce ojeyle uğraşmak insanın kendi kendini hapsettiği bir çeşit esaret değil mi? bu kadar çok insan tarafından bu kadar benimsenmesi ve alışkanlık haline gelmesi çok ilginç.
  • galiba dünyadaki en saçma 3-5 şeyden biri. çok acayip geliyor. omuzlara vernik attırmak gibi, ya da ne bileyim, topuklara parke döşemek gibi. ne kadar saçma anlatamam. saç var bir tarafta, böyle kıl yumağı gibi. kafadan çıkıyor. diğer tarafta boya var. böyle renkli renkli. sonra onu saça döküyorlar. hiç bilemedim mantığını. kusasım geliyor çoğu zaman.
  • gavur eziyetidir canlar, denemeseniz daha iyi olur. zaten mevlam en güzeli neyse onu vermiş size, de işte ne şeyime rengiyle uğraşıyorsunuz? di mi ya, di mi ya?

    öhm. şimdi şöyle de bi durum hasıl oldu, ben eski günlerime dönmeye karar verdim, aniiiiii bir dönüşle. evet, artık eskisi gibi bakımlı, tiki, concon ya da ne zıkkımsa, öyle olup, takıp takıştırıp sürüp sürüştürüp gezecektim. takıp takış takıştrmakta ve sürüp sürüştürmekte bi sorun olmadı velakin, tamamen eskiye yani, onyedi yaşımın en muhteşem zamanlarına dönmeye yeltenince ibrede biraz sapmalar oldu. öhm.(arada boğaz temizliyorum, zira bu yeni halime alışmaya çabalıyorum, kolay değil.)

    onyedi yaşımın en cvıltılı günlerinde üniversite birinci sınıf öğrencisi olup, vefakat fanusta yetiştiğimden, ankara da öncelik verdiğim ilk şey diğer kızların saçları olmuştu, anam ne renkler bunlar böyle? diye. kudretten kara olduğumdan bittabi saçlarım da gaaaaaayet siyahtı. takdir edersiniz ki siyah saç renk değiştirmek için en uygun renk değil.

    sonracıııma... ay ne anlatıyorum ben?! neyse işte, o zaman lacivert yapmıştım saçlarımı, şimdi de öyle yapmaya karar verdim. ve de halt ettim. kuaför salonlarından kayıtsız şartsız nefret eden ancak ve ancak el mahkum en geç on günde bir uğradığım yerler de olduğundan sevgili kuaförüm hatice hanımla saçlarımın boyanması için pazar günü sözleştik. saat 12 itibariyle ben kapıdaydım. da işte, benim saçlarımı kardeşim daha önce deneysel olarak önce turuncuya sonra da onu örtmek için mavi siyaha boyadığından önce ara ara açmaya karar verdik. ara ara açmadan önce de sadece tek bi tutam(aradan bi tutam) saçımı açmaya karar verdi: yaklaşık bi saat onu bekledik.

    sonra, durumdan hoşnut kalmasından mütevellit saçlarımın geri kalan aralarına da aynı işlem uygulandı, yarım saat. tabiy bu aralarda ben bi paket sigarayı yarıladım.

    sonrağ, saçlarımdaki paketler itinayla çözüldü ve görüldü ki ben kibariye'nin ilk haline benzedim! hatta şöyle diyim kibariyenin kötü bi kopyası. oy. sarı saç ve ara ara siyah saçlar... oy ki ne oy! bereket bu durum benim saçımın tümden laciverte boyanması ile son buldu. ha bu arada söylemiş miydim, saçlarım o paketli halde bir saat bekledi.

    bütün kafam deneysel laciverte boyandığında artık sadece kırk beş dakika daha vardı ve ben delirmeye bir adım daha yaklaşmıştım. ssayılı dakika çabuk geçiyor aybalalarım, o da bitti veeeee yıkandı saçlar. o da ne? siyah, nartanelerim nurtanelerim bildiğin siyah! e benim zaten saçlarım default olarak siyahtı, ben neden böyle çingiliz işkenceler çektim? bu soruyu sesli olarak hatice hanıma yönelttiğimde, 'kuruduğunda görücez', dedi.

    kurutmak dedin mi duracaksın. (es verdik.) bir de fönlenme ekledin mi, sen ona yarım saat de. neyse, sonunda siyaha yaklaşan lacivert saçlarımla kuaförümden ve artık benim popomun şeklini alıp ergonomik hale gelen iskemleden kalktığımda saat 17.30 idi. ben de hafiften tırlatmıştım.

    diyeceğim o ki, saçınız doğal haliyle güzel gadalarını aldıklarım, milletin, sevgilinizin ya da kendinizin dolduruşuna gelmeyin, böyle haltlar etmeyin.

    ha bi de, yıkandıkça saçım laciverte, oh beybi, yani benim istediğim tona dönüşecekmiş, bunu da minik bi sır verircesine kulağıma fısıldadı hatice hanım.

    şimdi burda o beş buçuk saatte, hatice hanımın test çözmeyen oğluna ve üst katındaki tatile yeni girmiş minik çocuğa neler ettiğimi anlatıp, şirretliğimi belli etmeyeceğim. ama şöyle diyim, gün sonunda hatice hanımın oğlu 192, üst kattaki çocuk iki saat rötarlı geldiğinden 97 soru çözmüştü. ben de görevimi yerine getirdiğimden verdiğim gururla indim merdivenleri. saçlarımı savurdum rüzgara karşı(yazar burada gerdan kıvırarak yazmaktadır.), şarkı da söyledim yağmura.

    ayrıca, kibariye'ye selam eder, o muhterem ellerinden öperim. ona röfle&sarı saç yakışıyor olabilir ama benim kara kaşlarım ve pek tabii saçlarım sarı için pek uygun değiller.
  • saçın doğal rengini değiştirmek; saç tellerini -çoğunlukla kimyasal- bir takım karışımlarla doğal ya da yapay görünecek farklı renklere boyama eylemi. xx kromozomuna sahip bünyelerde depresyon, anksiyete gibi ruhsal bozukluklara iyi geldiği tespit edilmiştir. xy kromozomlu canlılarda halen sağlıklı bir genelleme için yeterli denek sayısına ulaşılamadığından kesin bir yargıya varılamamıştır.
    saç boyama işlemine alışkın olmayan ve pigment kaybına uğramış saç tellerini örtmek gibi bir kaygısı olduğu gözlenmeyen deneklerde sadece monoton giden sürece canlılık kazandırmak, bozuk ruhsal yapıyı düzenlemek adına yapılan işlemin, çoğunlukla iki -birbirine tamamen zıt- kutupta tepki yarattığı tespit edilmiştir.
    bu tepkilerden ilki, xx kromozomlu deneğin (entrynin kalan kısmında dişi olarak değinilecektir) saç renginden hoşnut kalması, ve hatta bu rengi, içinde bulunduğu doğal çevreye de benimsetmesi sonucunda oluşur. doğal ortamındaki diğer canlılardan -çoğunlukla xy kromozomlular (bkz: erkek)- alacağı olumlu tepkilerle de pekişen bu durum, dişiyi saç boyama seanslarını tekrarlamaya, kuaför olarak adlandırılan saç boyayıcısı kişiyi yeniden görmeye sevkedecektir.
    ikinci tepki, diğer tepkinin tam ters yönünde meydana gelir. saçlarının renginden hiç memnun kalmayan dişi, kuaförün saçını başını yolmak, ağlamak, birkaç hafta boyunca (takribi 30 gün) yuvadan dışarı çıkmamak gibi tepkiler gösterir, ki içinde bulunduğu depresif halin artarak nüksettiği gözlemlenmiştir.
    yukarıda da değinildiği üzere, dişi deneklerde halen değişiklikler saptanmakta, erkek deneklerle ise çalışmalar sürmektedir.

    bu konuyla alakalı diğer başlıklar aşağıdadır:
    (bkz: saç boyası)
    (bkz: saç boyamak)
    (bkz: sinir bozukluğuyla saç boyamak)

    ekşi sözlük bilimsel araştırmalar merkezi iyi geceler diler.
  • ilk kez yapılacaksa çok zor cesaret edilen eylem. önce insan fellik fellik doğru düzgün bir kuaför arıyor kendine, kuaförü bulunca renk stresi başlıyor, istediğini tarif edebilme zorlukları baş gösteriyor. her şey tamamsa bu sefer kişi "ben haftaya şu gün geleceğim" diyerek kuaförle sözleşerek salondan ayrılıyor; aslında kaçıyor.
    önündeki bir kaç gün içinde buna hazır olduğuna karar verirse, yıllardır yapmak istediği ama bir türlü de cesaret edemediği saç boyatmak eylemi gerçekleşiyor. sonuç olarak da ya kafasını duvarlara vuruyor, ya da "keşke daha önce boyatsaymışım" diyor.
  • 26 yılın sonunda ilk kez geçen gün cesaret edip yaptığım eylem.

    sen git bildiğin siyah olan saçı turuncumsu bi renge boyat, allam resmen pişmanlıktan kafamı kesmeme ramak kalmıştı. bir de alışmayınca sanki o renkle hiçbir şey giyilmezmiş gibi gelmez mi, rezillik. bir kutu siyah boya alıp eski halime döndüm. sevinçten çılgın atıyorum evde. kuyruğum çıksa bu kadar mutlu olamazdım.
  • işkencedir he le bir de kaştı manükürdü gibi aktivitelerle desteklenmişse. diplerde çıkan beyazların artık kapatılması kaçınılmaz olduğu bir pazar sabahı uyanılıp iki kahve içtikten sonra telefona sarılınır ve kuaför aranır kimsenin daha önce aramamış olması dileğiyle.apar topar gidilir ve işkence başlar. önce kuaförün elinde ki işin bitmesi beklenir bunu müteakkip saçtaki boyanın iyice işlemesi için ki 40 - 45 dakikadır, beklenir. bu arada manikürcünün işinin bitmesini de beklemektesinizdir. böyle zamanlarda yapılacak en iyi iş, dergi - gazete karıştırmak yerine yanınızda götürdüğünüz kitabınızı okumaktır. saç yıkanır ve kurutulur. manikür işkencesi başlar. bir eliniz suda bir eliniz manikürcüde çaresiz havaya bakmaya başlarsınız. televizyonda aptalca bişiler izlemektedir birileri. iplemezsiniz. zaman giderek yavaşlar. ayak sallanır. bittiğinde bir bok olmuş gibi sevinirsiniz. fukara hesabı. parayı ki hak edilmiştir bayılıp tekrar görüşmek üzere koşarak ordan ayrılırsınız. geçmiş olsundur.
  • türk kadının sarı saç tutkusu anlaşılamamış bir fenomendir.nası kuaförde saatler geçirebiliyorlar anlamıyorum. ayrıca eski haline döndürmek isterlerse de tam bir işkence. yok kendi rengi boya failatün failün..
hesabın var mı? giriş yap