• korkutucudur ya da benim için öyle olmuştur.yıllardır hep korktum durdum saç dökülmesinden ve kel olmaktan.artık umrumda bile değil.zaten kaşlarım sağ şakaktan sol şakağa kadar yekpare şeklinde uzanıyor.saç ektirmeye niyetimde yok.kaşları uzatıp geriye doğru jölelerim olmadı.
  • "son şampuan denendiğinde, son sprey sıkıldığında, son saç teli döküldüğünde kel adam bundan kaçamayacağını anlayacak."

    esat kıratlıoğlu
  • aslında erken teşhis ve kararlılıkla neredeyse tamamen durdurulabilen bir süreçtir.

    şöyle ki; sağımızda solumuzda, bakkal hüseyin amca'da, babamızda, sevgilimizde yaygın olarak gördüğümüz saç dökülme tipinde (androgenetic alopecia / erkek tipi saç dökülmesi diye geçiyor) esas sorumlu dihidrotestosteron (dht) hormonu. bu hormon, bildiğimiz normal testosteron hormonunun 5-alfa reduktaz enzimiyle tepkimeye girmesi sonucu oluşan bir çeşit erkeklik yan hormonu. ve en çok neye zarar veriyor bilin bakalım? saç köklerini (folikül) zamanla bir asit gibi eriterek inceltiyor, zayıflatıyor ve en sonunda öldürüyor.

    bu durum daha çok erkeklik hormonu barındırılmasından değil, folikülleri koruyan kılıfların dht'ye dayanıklı olmamasından kaynaklanıyor. yani aslında kelleşen erkeklerin, saçı dökülmeyen erkeklerden daha fazla dht hormonu yok, yalnızca folikül kılıfları daha dayanıksız. işte bunun sebebi de neredeyse tamamen genetik nedenlere dayanıyor.

    bu noktada günümüz teknolojisiyle yapılabilecek iki yol var;

    1 - saçın beslenmesini artırarak dht'ye rağmen saç kökünün ömrünü uzatmak,
    2 - dht'yi baskılayarak saç kökünün maruz kaldığı saldırıyı yavaşlatmak / durdurmak.

    buraya kadar bilgi verdim, yazdıklarımın hiç biri copy-paste değil alın teri; ona göre :)) buradan sonra da kullanılabilecek ürünleri anlatıyorum.

    ilk maddeyi gerçekleştiren ürünlerden etkisi kanıtlanmış tek ürün minoksidil içeren ürünler. bunlar içinde de pek çok ürün göreceksin, ama eczanelerde satılan ve orijinallik sorunu yaşamayacağın ürün: minoxil forte (%5'lik solüsyon) sprey. fiyatı 52 lira, bir sabah bir akşam olmak üzere spreyi kafana 5'er kez sıkarak tam bir ay kullanıyorsun. (300 doz). mevcutu korumakla kalmaz, yeni saç çıkartır. iddialıyım :)

    etkisi kanıtlanmış bir destek ürünü ise ketokonazol içeren şampuanlar. yaklaşık üç günde bir kullanıyorsun. ama her gün saçınızı yıkayacak olursanız üç günde bir bu şampuanı, diğer iki gün bioxcin şampuanı kullanabilirsiniz. tavsiye edebileceğim bir şampuan: nizoral. üstelik bu ürün bioxcin gibi pahalı da değil. küçük bir kutusu var, yanlış hatırlamıyorsan 8 - 10 lira civarındaydı.

    bir de gıda destek ürünü var, saç tellerini kalınlaştırıp gözle görülür bir hacim sağlayan. ürünün adı: medobiocomplex. temel maddesi biotin. bir çok yardımcı madde de içeriyor. bu ürün saç sayını artırmaz, ama mevcutu korumayı ve olanların da daha kalın ve güçlü görünmesini sağlar. fiyatı 60 lira, 60 kapsül içeriyor. günde bir kapsül de kullanabilirsiniz, iki kapsül de... sonuç alma sürenizi etkiler sadece.

    gelelim tartışmalı kısma, yani ikinci maddeye.

    burada tercih kişiye kalıyor aslında. çünkü baskılayacağınız dht hormonu en nihayetinde bir erkeklik hormonu ve fda onayı almış olmakla birlikte, uzun yıllar yapılan ar-ge çalışmalarında %2 civarında olumsuz yan etki de gözlenmiş. ereksiyon problemleri, sperm sayısında ve kalitesinde düşüş gibi yan etkiler görülebiliyor. ama dediğim gibi, % 2 seviyesinde. bu risk alınır mı? ben aldım.

    çünkü diğer ürünlerin etkisi % 30 - 40 ise; sadece bu ürünün etkisi % 60 - 70. özellikle saçının üst ve tepe bölgesindeki gürleşmeye inanamayacaksınız. ben yukarıda bahsettiğim bir manada yan etkisini görmedim. en azından şimdilik.

    işin garibi, en ucuz ürün de bu. proscar adında 18 liraya satılan ve içinden 28 kapsül çıkan bir hap var. bunların her birini 4'e veya 5'e bölerek içiyorsunuz. yani neredeyse 5 aylık kullanımın 18 liraya geliyor. direkt 1/5 olarak üretilen bir türevi var, propecia; ancak onun bir aylık kullanımı 110 liraya geliyor. hiç gerek yok.

    durum kısaca böyle, yazdıklarımın hiç biri safsata ya da umut tacirliği değil. sadece olası yan etkileri göze alarak ve gözle görülür farkın iki aydan önce başlamayacağını bilerek kullanmak gerekiyor. yoksa başarı kaçınılmaz.

    - yıllar sonra gelen önemli edit -

    şu anki durum nedir, hemen söyleyeyim. bu entry’de bahsettiğim kombinasyonu 1 yıla yakın kullandım. saçlarımda çok ciddi bir gürleşme, hatta kel olan bölgelerde bile tüylenme/saç çıkma görülmeye başladı.

    ama...

    ereksiyonumun eskisi kadar sert olmadığını ve memelerimde hafif bir büyüme olduğunu fark eder etmez hepsini bıraktım. bıraktıktan sonra yaklaşık 4 ay içerisinde büyük bir hızla saçlarım döküldü ve 1 yıl içerisinde de kullanmadan önceki kellik seviyeme döndüm.

    o tarihten sonra “saç hiçbir şekilde sağlığın önünde olamaz” dedim ve bu işin ucunu bıraktım. şimdi kelim, mutluyum :d

    dipnot: ereksiyon kalitesi normale döndü, bu arada çok kilo alıp verdiğim için memelerde net bir kıyaslama yapmakta zorlanıyorum ama yine de göze çarpan garip bir durum olmadığını söyleyebilirim.
  • yaş maş dinlemeden insanı gençliğinin baharında bile hayata küstürebilen lanet, illet, rezalet bir şey. alışması inanılmaz uzun sürüyor. genetik olduğundan, önüne geçilemezliğin yarattığı aciziyet adamın amına koyuyor önce, sonra mevcut tedavilerin ancak geçici ve yetersiz çözümler üretebildiğini öğreniyorsunuz. aynalara düşman olma bunun bir adım sonrası oluyor. ''şu yanlarda biraz olsa yakışıklı adamım aslında'' tesellisi ile içses günlerce her aynaya baktığınızda sinirden çıldırtıyor bünyeyi. ardından ''aha işte sinir yaptım depresyon yaptım kafaya taktım yine dökülecek'' diye düşünüp unutmaya çalışarak kendi kendinize kafa sikiyorsunuz.

    ailenizin genetik köklerini araştırmaya yönelim başlıyor bundan sonra. dökülen her bir telden sorumlu tutabileceğiniz bir akrabanın varlığı veya yanlız olmadığınız bilincinin yaratabileceği rahatlıktan medet umar hale geliyorsunuz. dostlar cemiyetinde olurda saçtan baştan muhabbet açılırsa sanki sen bilmiyormuşsun gibi ''seninde yanlar fena gitmiş abi'' diyen bir arkadaşa ''bizim anne tarafı böyle maalesef'' demek ''bir siktirgit amına koduğum'' demekten daha acısız oluyor her iki taraf içinde...
    işte o uzun süren alışma dönemi böyle böyle başlıyor. kabullenme acayip birşey. ''bende böyleyim işte ne yapayim'' hissiyatı bir süre sonra neredeyse tüm boşlukları dolduruyor ama ne olursa olsun kara kara düşündüren ve derinlerde iz bırakan bir illet olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

    hepimize geçmiş olsun. olan olmuş, kalan sağlar bizimdir...(yanlar ve arka)
    yanlız izninizle son bişi...
    ananı bacını sikiyim saç dökülmesi.
  • sonunda kel kalırsınız gibi argümanlara kesinlikle katılmamanız gereken durum. topikal losyonlar, dermaroller, kremler...vs. gibi şeylerle uzun süre saçlarınızı koruyabilirsiniz.

    bu konuda türkiye'de en tecrübeli adamlardan biriyim, nice profesörlerden daha bilgili olduğumu iddia edebilirim. (yine kendini beğenmişlik yapıyorsun demeyin, öyle çünkü)

    kendimce yaptığım basit bir losyon var hatta. sene sonuna kadar bir terslik olmazsa piyasaya çıkartabileceğim ya da en azından piyasaya çıkartmak için uğraşabileceğim losyon üzerinde çalışıyorum şu sıralar(prosedürler çok zor olduğu için kesin konuşamıyorum çıkmayadabilir)

    yine bu başlık altına herkesin anlayabileceği basitlikte çözümler ve açıklayıcı bir entry girmiştim (bkz: #42439280) (biliyorum, sürekli güncelleme yapacağım demişim ama yapamadım mazur görün :)))

    peki dünya'da bu konu hakkında neler oluyor?

    şirketler bu konu için milyarlarını döktüler hala da dökmeye devam ediyorlar, bazı şirketler çoktan fda onayı almak için klinik çalışmalarına başladı bile.

    kısaca özet geçecek olursak;

    histogen: çıkış tarihi olarak 2017'yi belirlediler, %50'lik bir gelişimden bahsediliyor, denemeler halen devam etmekte.

    replicel: çıkış tarihi olarak 2018 gibi bir hedefleri bulunmakta, yaptıkları şey saçları klonlayarak sınırsız sayıda saç kökü elde etmek.

    samumed: çıkış tarihi 2019'u bulabilir, şu an için faz 2 çalışmalarını tekrar ediyorlar. ilk sonuçlarda %10'luk bir gelişim oldu, yalnız bu gelişim geri dönüşü olmayan bir gelişim, ayrıca ilacı bırakınca gelişim devam etti.

    follica: 2018'de fda izini alacaklar gibi duruyor.

    brotzu: 2017 başlarında çıkacak gibi duruyor, 5 yıl önceki hale geri getirilecek gibi bir iddia var.

    thorn medical: çıkış tarihi falan yok ama çözümü bulduk, bu iş bitti diyorlar.

    theracell: 3d kültürleme çalışmaları son hızda devam etmekte.

    kerastem: 8000 dolarlık fiyatıyla piyasaya çıktı, isteyenler şuradan sonuçlarına bakabilirler.

    kythera: pgd2 için oral antagonist yaptılar ancak herhangi bir sonuç göremedim şimdiye kadar, faz 2 çalışmaları bitti.

    önde gelen çalışmalar bunlar, bunların dışında jak inhibitörleri üzerine(2020 gibi çıkış ve kesin sonuç deniyor), gen tamirasyonu, yapay deri gibi şeyler üzerine çalışmalar devam ediyor.

    kısacası önümüzde ki birkaç sene içerisinde çok güçlü tedaviler çıkacak gibi gözüküyor (gözüküyor diyorum çünkü çıkış tarihleri sürekli erteleniyor)
  • nasıl lanet bir durum olduğunu örnek üzerinde açıklamaya çalışacağım sorunsal.

    şimdi sizleri 2014 dünya kupası'na geri dönmeye davet ediyorum dostlarım. 13 haziran 2014 ispanya hollanda maçı hafızalara kazınmıştır. robben'in ramos ile pique'ye neler yaptığını hatırlarsınız. bu örnekte robben saç dökülmesini canlandırmaktadır. saçı dökülen kişi de ramos ya da pique veya her ikisi birden olabilir. düşünün ki stopersiniz ve geniş alanda robben'e yakalandınız. adam süratlendi geliyor üstünüze. ne yaparsınız? geri geri kaçarsınız değil mi? istersiniz ki robben diye biri hiç olmasın. hiç gelmesin. ne güzel rahattınız oysa ki. ne gereği vardı şimdi değil mi? ama gerçek kabak gibi karşınızdadır ve gelmektedir. kaçacak yerinizin de kısıtlı olduğunun farkındasınız neyse ki. siz yine de kaçmaya devam edersiniz. yahut direk üstüne çıkar, çalımınızı yer ve topu filelerinizde görürsünüz. sonuç olarak o topu o ağlarda görürsünüz. hoş geldin kellik. hoş geldin dünyama, hoş geldin gülüm.
  • erkeklerin büyük çoğunluğunu etkileyen ruhsal ve fiziksel olarak çok sıkıntılı bir durum.

    ancak siz bakmayın dökülecek saç kafada durmaz diyenlere, gayette durur efendim. sadece biraz tıp dünyasını yakından takip etmek ve birazda araştırmak yeterli.

    şimdi öncelikle herkesin aklında tek bir soru var o kadar teknoloji ilerledi, klonlamalar, yüz nakilleri, organ nakilleri...vs. ve daha tıp adına bilimum şeyler yapılabiliyorken şu merete neden çözüm bulunamıyor.

    aslında cevabı çok basit, bunun piyasası o kadar büyük ki aklın hayalin almaz. sömürüye en açık durumdur saç dökülmesi, bir kere ilaçları uzun süre kullanacaksın ve bu ilaçların fiyatları da pahalı.

    ilaç firmaları sence bunun çözümüne izin verir mi bu kapitalist düzende? imkanı yok.

    ama okuduğum, araştırdığım, öğrendiğim kadarıyla bu iş 2020-2025 gibi kökünden çözülecek.

    son iki cümle çok tutarsız oldu biliyorum :) ama japonlar ve koreliler bu işe el attılar ve 2020-2025 gibi çözecekler bu işi, yoksa amerika ya da avrupa ilaç firmalarının sömürüden başka bir şey yaptıkları yok.

    neyse efendim çokta uzatmadan size hemen 3-5 faydalı bilgi veriyim.

    saç neden dökülür ile başlayalım.

    saçı en çok döken hormonumuzun adı dht'dir efendim, bunun yanında bazı androjenlerde saç köklerine bağlanarak saça zarar verir. bu hormonlar saç köklerinde ki reseptörlere bağlanarak saç köklerini zayıflatır, minyatirüze eder ve zamanla dökülmelerine neden olur.

    saçınızın döküldüğünden şüphe ediyorsanız saçlarınıza biraz dikkatli bakın, incelmeler varsa tehlike kapıda demektir ve hemen önleminizi almalısınız.

    gelelim bunu nasıl durduracağımıza, şimdi şu koca-karı ilaçlarını bir tarafa bırak bir kere, yok yılan yağı, kafayı çiz sarımsak sür, zeytinyağı sür...vs. bunların belki çok az faydası olur ama bunlar ne kullanışlıdır ne de istediğiniz etkiyi verebilir saçlarınıza.

    onun dışında piyasa da bir ton ilaç var bununla ilgili, onun için gözlerini dört aç kaptırma paranı bu sömürücülere, kaç yaşına gelmişsin azıcık araştır yahu, bilimsel mi değil mi, ispatlanmış mı, öncesi sonrası fotoğrafları var mı bunlara bir bak.

    gelelim bilimsel olarak kanıtlanmış çözümlere;

    öncelikle saç dökülmesinde şu ana kadar fda'dan onay almış 2 madde var, bunlar; minoksidil ve finasteride'tır.

    minoksidil ile başlayalım, nasıl saç çıkarttığı halen bilinmemekte, teoride saç köklerinde ki kılcallaşmayı sağladığı ve kan akışını hızlandırarak saç köklerini beslemesiyle saçı büyüttüğü düşünülüyor. türkiye'de minoxil adı altında satılan bir ilaçtır, sabah akşam saç derisine 5 fıs olarak uygulanır. maksimum etkisini 8-12 ay civarında gösterir, azıcık sabredersen sonuçlara şaşıracaksın emin ol.

    gelelim finasteride'a, bildiğiniz gibi dht bloklayıcı bir ilaçtır, fda günlük 1 mg olarak kullanımını önermiştir ve 1 mg'lık kullanım ile dht oranınızda yaklaşık %65 civarı bir düşüş olur, saç dökülmesini bu şekilde durdurur. aynı şekilde dht bloklayan bir diğer madde için (bkz: dutasteride) finasteride üzerine bir çok çalışma yapılmıştır ve yapılan çalışmalarda kullananların %90'ının saç dökülmesi tamamen durmuştur, yarısında da yeni saç oluşumları gözlemlenmiştir. en az 1 sene kullanılmalı bu ilaç, hemen sonuç beklemeyin. türkiye'de propecia ve proscar adı altında satılıyor. proscar 5 mg finasteride içerirken propecia 1 mg finasteride içeriyor. biraz akıllılık yapıp, proscarı 5'e bölüp kullanmanı tavsiye ederim.

    bu maddenin bu kadar faydası olduğu gibi libido üzerine olumsuz etkileri vardır, bunun yanında menide şeffaflaşma, sperm sayısında azalma, jinekomasti gibi önemli yan etkilere sahiptir.

    biraz sabırla çok iyi sonuçlar alabilirsiniz emin olun.

    üstte yazdıklarım bilimsel olarak ispatlanmış, defalarca kanıtlanmış ve başarılı olmuş ilaçlardır, onun dışında bazı yan destek ürünleri ve henüz onay almamış ilaçlarda vardır, onlardan da kısaca bahsedelim.

    (bkz: ketokonazol) ketokonazol androjen reseptör antagonisti bir maddedir ve saç köklerinin androjenlerden dolayı harap olmasını önler, bunun yanında kepeğe ve mantar oluşumuna da izin vermez. bunu tablet olarak değil de şampuan olarak ya da krem olarak kullanmanızı öneririm, nizoral, ketoral ya da konazol adı altında şampuan ve yine ketoral adı altında krem formlarını eczanelerde bulabilirsiniz.
    unutmadan söylemekte fayda var, şampuan formunu haftada ikiden fazla kullanmayın, saç renginin açılmasına ve saç derisinin aşırı kurumasına yol açıyor.

    (bkz: biotin) günlük 5mg takviye olarak alınması saçların kalınlaşmasını ve daha gür gözükmesini sağlar, yaklaşık olarak 3 ay gibi etkisini gösterir.

    sonradan gelen edit: 5 tavsiye edilse de 10mg çok daha etkili, herhangi bir yan etkisi yok fazlası idrarla atılıyor.

    (bkz: saw palmetto) henüz onay almamış olsa da fda tarafından, dht inhibe eden bir maddedir. artık saç ürünlerinde bu maddeyi görebilirsiniz.

    sonradan gelen edit: şimdiye kadar kullanan kimseden fayda gördüm lafını duymadım, abartılı gibi duruyor.

    (bkz: spironolakton) anti androjen olması sebebiyle saç dökülmesini engellediği tespit edilmiştir. oral kullanımı çok risklidir.

    (bkz: retinoik asit) bir a vitamini türevidir, gücre yenilenmesine yardımcı olur ve minoksidil ile birlikte kullanılması minoksidilin emilimini arttırır.

    sonradan gelen edit: aynı anda kullanmayınız efendim, minoksidilin etkisini düşüren birkaç araştırma okudum.

    (bkz: dermaroller) saçlı deriye uygulandığında, o bölgede ki kılcallaşmayı arttırdığı ve minoksidil ile birlikte kullanıldığında minoksidilin etkisini kat kat arttırdığı görülmüştür.

    (bkz: lazer tarağı) saç dökülmesini durdurduğu ve saç kalitesini arttırdığı biliniyor. ne kullandım ne de kullananı gördüm pek bir fikrim yok açıkçası.

    (bkz: saç mezoterapisi) yine minoksidil ile aynı şekilde etki eden başka bir uygulama. duyduklarıma göre boş ve para tuzağı bir uygulama yine ne denedim, ne de kullandım söyleyenlerin yalancısıyım.

    (bkz: bepanthen)(bkz: evigen)(bkz: bemiks) ampulleri kırıp hafta da birkaç kez uygulamakta saç dökülmesini yavaşlatmakta, doktora giderseniz genelde bunu verirler.

    (bkz: ru58841) henüz türkiye'de bulunmayan bir madde yalnız saç dökülmesi üzerine çok etkili olduğu söyleniyor.

    (bkz: bimatoprost) pgf2a analoğudur, fda tarafından sadece kirpik uzatma olarak onayı vardır. son zamanlarda allergan, androgenetic alopecia için klinik çalışmalarına devam etmekte. faz 2 çalışmaları yayınlandı, minoksidil kadar etkili gözüküyor.

    (bkz: cb-03-01) faz 2 sonuçları yayınlandı, minoxidil kadar etkili gözüküyor.

    (bkz: ciproteron acetat) bilinen en güçlü anti-androjen, bir dönem şampuanın içine atılan doğum kontrol hapları modaydı işte onların içerdiği etken madde bu arkadaş oluyor.

    (bkz: melatonin) bu aslında bir hormon ancak topikal uygulamasında saç dökülmesini azalttığı ve yeni çıkışlar sağladığını gösteren bir dünya araştırma var. ayrıca alopecia areta'da da çok etkili

    son zamanlarda saç dökülmesi için yapılan araştırmalarda pgd2 adlı proteinin dökülme görülen alanlarda 2-3 kat arttığı gözlemlenmiştir. bunun üzerine yeni tedavi olarak pgd2 inhibitörleri deneniyor.

    düzenleme : yeni araştırmalar okudukça güncelliyorum.
  • bilimin bu kadar ilerlemesine rağmen şuna hala çözüm bulamaması inanılacak gibi değil ya, yakında mars'a koloni kurucaz ama azalan bir kıl parçasının yerine yenisini çıkartırmayı hala bulamadık. inanılmaz.
  • stres mi, genetik mi yoksa baska bisiy mi diye yillarca dusunup, nihayet bir aksiyon almayi akil ettikten sonra cinko eksikligi gibi zarttirizorttan bisiyin sebep oldugunu ogrendigim problem. ayni yillarca eve internet baglatamayip, en son prizin toprak olmadigini ogrenmemiz gibi bu da. cocuklugumdan beri gupgur, kalin telli olan saclarim; 3-4 sene icinde kedi kuyrugu olup cikti bu pislik yuzunden. eskiden kan ter icinde "senden 5 fon parasi almamiz lazim aslinda he, ehe" diyen kuafor; simdi siradaki musteriye salsa yaparak "hazirlan 5 dakka sonra seni alcam abla" diyor...
  • homojen bir seyrelme ve alnın açılması ile kalsa sorun değil hatta karizmatik bile olabilir ama alında kalan küçük bir adacık ve üst tarafın tamamen gitmesi gibi versiyonlarını düşündükçe bioxcini içesim, defne sabununu yiyesim geliyor.
hesabın var mı? giriş yap