• yillardir anlatiyorum da kimse anlamiyor : sac uzatmak diye bir $ey yoktur saci kestirmemek vardir.
  • 1.5 yıl kullandığım rasta saçlarımın 5 yaşındaki oğlumun okuldan eve taşıdığı lanet olasıca bitler ile sarılması sonucunda 56 adet rastayı tek tek 5 cm kısalıktan kesip kelaynak kuşuna döndüm geçen sene nisan aylarında. kelaynak derken, temsili değil, uzun boylu bir insan evladı olarak bir çubuğun üzerine kafamı monte etmişler gibi geziyordum bir kaç aydır. denemediğim yöntem kalmadı, dax supergro, hint yağı, revox at kuyruğu şampuanı. yok arkadaş, saçın 15 cm uzunlukta kalakaldığı o karanlık dönemden çıkamıyorum.

    sonra bir gün annem elinde bir poşet ile çıkageldi. bak dedi sana bir karışım yapacağım, saçların uzamaya başlayacak, bu ne böyle tipini ziktiğim. bir insanın annesi bile böyle diyorsa, ben o tipten korkarım.

    olabildiğince siktiriboktan bir market şampuanının içine bir kapak çam terebentin, bir kapak tatlı badem yağı, birer ampul bemiks, evigen ve bepanthen ampul, bir kaşık zeytinyağı koydu, 'na bunla yıkayacaksın kafanı dedi. "ya anne ne işe yarayacak bu, at kuyruğu şampuanı bile bir işe yaramadı" dedim ama benim annem sinirlidir biraz, şampuan şişesini bana yedirmesin diye aldım kullandım.

    kadın haklı çıktı, içine başka bir şey kattı mı tam emin değilim, yemek tarifi verirken bile mutlaka bir malzemeyi eksik söyler ki, "anne seninki gibi olmadı" diyeyim, o da "benim elimin lezzeti geçmiş" desin. saçım 3 yıkamada falan uzamaya başladı, canlandı, bebek saçlar fışkırdı diplerden.

    30 yaşında hala annemden manyak gibi korktuğumdan dolayı da olabilir tabi, orası muallak.
  • öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki evliya raddesinde sabır gerektiren bir eylemdir saç uzatmak. tarihte ön plana çıkmış önemli saç uzatan kişilerden rapunzel’in saçlarını ancak kulede tek başınayken uzatabildiğini göz önüne alırsak rahatlıkla söyleyebiliriz ki saç uzatmak sabır ve hayal gücünün birleştiği bilinmeyen bir ufka yapılan yolculuktur. bu eylemi bu denli zor ve karmaşık yapan neden ve aşamaları sosyolojik, psikolojik ve biyolojik yönden irdelemeye çalışalım.

    1- karar ve ilk heyecan aşaması (0-3 ay ): bu aşama en zor aşamalardan biridir; saç uzatmaya karar verilir fakat saçlar önceki yıllar boyunca kısa tutulduğundan uzamaya başlayan bu kısacık saçlar bireyde bir heyecan duygusu yaratır oysa henüz kayda değer bir gelişme yoktur yine bu dönemde saç hiçbir şekle girmez aksine en ufak bir hava akımında yataktan kalkmış hallerine geri döner , bu günlerde saçlarınızla ilgili yapılacak yorumlara karşı sert olmaktan kaçınmamak ve bu şekilde çevrenize verilebilecek bir gözdağı ileriki dönemlerde saçlarınızın yeni şekline alışamayıp en dandik esprileri üretecek potansiyele sahip insanlara karşı elinizde bir koz olacaktır. bir de ileride de sık sık göreceğimiz gibi berberden uzak durmak anahtar önem arz etmektedir; saçlarınızı düzeltmeye, kırıkları almaya yönelik yapılan teklifleri reddedin bağırın çağırın hatta ayıp ama kufredin unutmayın kısa saçlı insan yoktur saçlarını uzatamayan insan vardır

    2- truva aşaması (3-6. ay) saçlarınız uzamayı sürdürüyor; çabuk vazgeçen korkakların en fazla geri adım attıkları aşamaya geldiniz. bu aylarda saçlarınız ilgi çekmeye başladı olumlu , olumsuz birçok yorum aldınız fakat bunlar kafanızı kurcalamasın saçlarınızı truva atı misali gerektiği zaman kullanacağınız bir argüman olarak düşünün henüz sadece şartlar oluşmadı zaman geldiğinde saçların çok ekmeğini yiyeceksiniz. bu dönemde saclar icin ısrarla jöleden kaçının bol bol yıkayın ayrıca sacların önüne düşmemesi için kullanılacak taç, bant vs gibi materyaller faydalı olacaktır. hafiften türk filmleri artistlerine benzemeye başladınız korkmayın geçecek

    3- hülya koçyiğit aşaması (6-9. ay) bir sonraki levele geldiniz saçlarınız belki de en korkunç haline büründü korkmayın geçecek; evet saçlarınız toplanmak için kısa salınmış halde arz-ı endam etmek için uzun bir halde daha kotusu en ufak bir rüzgarda ağzınıza burnunuza girmekte ısrar etmekteler. ayrıca yürürken bir masum hülya koçyiğit edasına bürünmekte dalgalanarak sizi sinirden sinire sürüklemekteler yine bazı kör ve densizler sizi karşı cinsten sanmaya başladı panik olmayın gülün geçin olmadı, sert olun tekrar söylüyorum ayıp ama kötü kufredin.
    4-ilk hasat dönemi (9-12. aylar) acılar ve sabır ve sebatla dolu bir yılı doldurmak üzeresiniz artık saçlar üzerinde rahatlıkla işlem yapılabilecek kıvama geldi. bir sabah erken kalkın saçlarınızı yıkayın sonra hele de mevsimlerden baharsa çıkın dışarı saçlarınız bahar rüzgarında uçuşsun göreceksiniz fani dünyada yaşanacak güzel duygulardan biri de bu ve bunu siz sebatınızla hak ettiniz. artık siz yolda yürürken çevrenizden duyacağınız “ ay benim saçlarımdan uzun çocuğun saçları” veya “ vallahı benimkinden bakımlı” laflarına alışın; cevaben “ya nasıl olacaktı tabi güzel olacak ''demekten cekinmeyin ukala olun sert olunama saçınıza olumsuz laf söyleyenlerle artık muhatap olmayın onlara “nazar etme ne olur..” demek yeterli olacaktir.
    bu dönemde saçlarınızı bağlamaya başlamanızla birlikte artacak kırık oranına karşı iyi bir berberde minimal oranda kırkların alınması ileride büyük fayda yaratır. ama yine de berberlere dikkat

    5- uzun sacla yasam (15. ay -….eskiye döneceğiniz güne kadar) saçlarınız artık uzun; halkımızın her uzun saçlıyı metalci sanmasından mütevellit metal dinleyip dinlemenize bakılmaksızın metalci damgası yiyeceksiniz bunu yenebilmek için “siyah rengi sevebilirsiniz yakışır'' ama yine de sakal ,siyah tişört, uzun saç kombinasyonu kolaylığına gitmeyin özgün olun ne bileyim kendi tarzınızı yaratmaya çalışın yok ben “ (bkz: ben 6 yasindan beri metal dinliyorum lan)“ diyorsanız böylesine şekilci ve kalıpçı bir yöne sahipken rağmen saç uzatmanın bir şey değiştireceğini zannetmeyin. evet yine de toplumun belirlediği kör düzenin dışına çıktınız tebrikler…
  • küçükken "ulan ileride kesin yapacağım" deyip şimdi baktığımda gerçekleştirmiş olduğum tek hayalim.

    geçtiğimiz günlerde yaptığım uzun süreli düşünme sekanslarının ardından fark ettiğim bir gerçek bu. ilkokuldayken en yakın arkadaşımla üşenmeyip saatlerce ileride ne helvalar karacağımızı planlardık. liseye gidince bir sürü sevgilimiz olacaktı. acayip paramız olacak, hiçbir şeyden geri kalmayacaktık ve her şeyin en iyisine sahip olacaktık. en mükemmel üniversitelerde okuyacak, sonra da çılgınlar gibi eğleneceğimiz ama deliler gibi de para kıracağımız bir işimiz olacaktı. arabamız, güzel bir eşimiz ve belki de çocuklarımız. bu muhabbet hiç sıkılınmadan belirli aralıkla tekrarlanırdı. işte ben her seferinde araya bir yere "bir de saçlarımızı uzatacağız tabi olm, onu unutma."yı sıkıştırırdım. 10-15 yıl arası geçti bu cümlelerin üzerinden ve ben bir tek bunu başarmışım. onda da hiçbir ekstra çabam olmadı, berbere gitmedim sadece, bu kadar.

    aslında bu kadar kötü halde değilim yahu. hatta bu da ben değilim, bi arkadaş anlattıydı bana zamanında. valla bak.
  • küçükken, her yaz tatilinden sonra fırlama çocuk gibi saç uzatıldığında babayla birlikte gidilen, babanızı aynadan gazete okurken gördüğünüz berber dükkanlarının önünden geçerken, üniversitenin ilk yıllarına gelindiğinde, ılgıt esen rüzgarla birlikte saçınızı, boyun kaslarınızı kullanarak sola doğru atarken, bünye de oluşan anarşist bir ruh halinin olmasına, berberin, dükkanın kepenklerine yaslanıp, elinde ki çayı yudumlarken size ''vay piç'' ifadesiyle bakmasına sebep olan eylem. berbere gitmemek için anne-babaya direndiğiniz o çileli geçen her günü anarsınız saçlar uzunken. her gün aynaya bakarsınız banyodan çıkıp. konserlerde, önünüzde ki tanımadığınız adamın omuzuna elinizi koyup pervane yaparsınız. en güzeli de topluluğun önüne çıkınca oluşan histir. o zaman büyüdüğünüzü anlarsınız işte. insanların size baktığını farkettikçe, saçlarınızı savurursunuz. hayatınızı artık bir film sahnesinden ibaret yaşamaya başlarsınız. yeni bir ayakkabı almış gibi, sürekli dışarda gezmek istersiniz. arkadaş ortamında yatıya kalınırken, yatakta uyumaya çalıştığınız zaman, '' ya saçımı keserlerse?'' diye bir korku sarar bünyeyi tıpkı ergen bir çocuğun masturbasyon yaparken yakalanma korkusu gibi. kampüsün ortasında dersliğe doğru ilerlerken, kızların size baktığınızı farkedersiniz. ama her güzel şey gibi bu da biter sonunda. iş hayatına atılrısınız cevval bir vatandaş misali. o cool halinizden eser yoktur, etrafta bankacı gibi dolaşırsınız. ağızda ki saç tanesiyle uyandığınızda, ''bu mevsimde saçlar dökülür yea.'' cümlesiyle kendinizi avutursunuz. mevsimler geçtikçe, yastıkta ki saçların oranları artmaya başlar. ''niye kestin, ne güzel saçların vardı yea?'' gibi cibiliyetsiz arkadaşların, sorduğu soruları yanıtlarken, gözleriniz ufka doğru bakar. boğazınıza bir şey düğümlenir, tıpkı sınıfın ortasında öğretmenden dayak yediğiniz an gibi. '' dökülüyolar yea ondan kestim'' diye geçiştirirsiniz. ''kökü bende oğlum.'' diyerek, o cool zamanınıza dönmek istersiniz, ama nafile. hiç bir zaman uzatılamaz o saç. iş hayatıyla birlikte değişen yaşam tarzı, arkadaşlar, saç uzatmanıza engeldir. cool, dave musatinevari günlerinizden geriye kalan sadece, arşivinizde ki müzik klasörleridir. saçınız kısadır ama dinlediğiniz müzik metaldir.
    ayların geçmesiyle birlikte, otobüste yolculuk esnasında, güneşten parlayan camdan kendi yansımanızı görürsünüz. saçınızın yanlarında ki açılmayı farkedersiniz. çok olmasa bile, ilerleyecektir o açılmalar. artık havada ki her uçak izinsiz iniş yapabilecektir pistinize. o an rüzgarda savurduğunuz saçları anmaktan başka yapacağınız hiçbirşey yoktur. yolda yürürken artık insanlar size bakmaz, çünkü artık onlar gibi sıradansınızdır. tek derdi aylık akbilinin son kullanma tarihi olan insanlardan bir farkınız kalmamıştır. saçlarınız onlarınkine benzemiş, tavırlarınız onlar gibi olmuştur. yolda, insanların arasında, sizi birinin farketmesini bekleyip, umutla yürürsünüz, içi su dolu kırık kaldırım taşlarına basarak...

    caddede ki berbere selam verirken, 2010
  • rapunzel adayinin aciyla imtihanidir sac uzatmak..aynalardan bir muddet uzak durma gerekliligini beraberinde getirir, cunku bu donemde hic bitmeyen bir bad hair day yasarken bir nevi alice harikalar diyarinda gibi olursunuz, aynadaki goruntu icin yaptiginiz benzetmelerle tesbih sanatinda alim olursunuz..
    evliya raddesinde sabir gerektiren bir ugras olarak bu cabada en onemli nokta saclarin toplanacak hale gelmeden onceki o kritik donemecini atlatmaktir..her insanda farkli bir gorunum olarak ortaya cikan bu donem bende mesela iki ayri safha olarak ortaya cikiyor..ilk safhaya ben "geometrik tandans safhasi"diyorum, cunku sabah kalkildiginda sacin her telinin hangi aciyla uzayda bir vektor cizdigini cozmeye calisirken beyin jimnastigi de yapmis oluyorum..bunun ardindan gelen daha zavalli ve acinasi olan safhayi ise "besleme modeli safhasi" olarak adlandirdim..saclarin toplanamadigi ama kisa da olmadigi bu rezil donemde saclar eski turk filmlerindeki hulya kocyigit'in korkunc peruklarina benzer, beslemeler misali gezinirsiniz ortalikta..ama nihayetinde saclar artik toplanabilir hale geldikten sonra oooh diyerek saldim cayira mevlam kayira yapmanin zevki bambaska oluyor netekim..

    sac uzatma doneminde en sinir bozucu durum ise siz oflayarak sizlayarak saci uzatmaya kasarken etraftan alabileceginiz abuk tepkilerdir..bir murphy kurali olduguna inaniyorum, bakiniz soyle ki:
    - aa senin sacinda bir degisiklik var, ne yaptirdin?
    (sevinilir, allah sacim uzamis farkettiler diye)
    - yok yapmadim bir sey..(bekliyoruz hani tespiti kendileri yapsin)
    - aa evet sacini kestirmissin sen ondan degisik gorunuyor, gule gule kullan..(buyur burdan yak simdi)
    - yok kestirmedim, uzatmaya calisiyorum ben, uzadi hatta, uzadi uzadi..(kor musun salak!)
    - hmm yoksa fon mu cektirdin?
    - hayir, yikiayip kuruttugum gibi ciktim, ama uzayinca degisiyor sekli tabi..(uzadi dedim, elif dedim be dedim)
    - haa..ama daha kisa gorunuyor?
    (bu noktada insanlik, kardeslik ve baris adina ya da bunlari siktiredin kendi ruh sagliginiz adina ortamdan uzaklasmakta fayda vardir, zira karsidakinin hakkaten de saci uzun akli kisa olabilir)

    bundan daha da kotusu yukaridaki tespit noksani soylemlerde bulunan ve her gun gordugunuz kisinin iki ay sonra birden bir gun evreka moduna gecmesidir:
    - aa inanmiyorum, senin sacin ne kadar uzamis, daha gecen hafta boyle gorunmuyordu?
    - deme..

    yani kisacasi, tum dis etkenlerden arinip, meditasyonla gecirilmesi, kisinin kendi koklerine inmesini gerektiren bir donemdir..rapunzel allahin dagina kapatilmamis olsaydi o saclari uzatabilir miydi saniyorsunuz..
  • istemsiz olan birşey olduğundan iradeyle uzatılmaz. sadece kesilmezlerse uzun görünür.
    - saç,sakal uzatmışsın!
    - "ben uzatmadım sadece kesmedim." cevabını almak mümkündür.
  • bel civarına yaklaştığında, dirsek ve el bileklerine habersiz teması halinde böcek neyin sanılıp, akıl çıkartan bir olaydır...
  • omru hayatimda 3 kere uzattim saclarimi.
    sac uzatmanin en kolay yolu, jole yardimiyla saci geriye yatirmakmis.
    turkiye'de inek yalamis diye tabir edilen bu tarz, yurtdisinda, italyan mafya babalarina benzetilmenize yol aciyor.

    (bkz: michael corleone)

    saci geriye taramanin yan etkileri:
    - hareketleriniz yavasliyor.
    - az konusuyorsunuz.
    - kravat takmadiginiz gun fulariniz eksik olmuyor.
    - saat 5'ten once viski iciyorsunuz.

    bunlarin hepsi bir noktaya kadar cekilebilir de en zoru...sacin taranmadigi gun uc kulluvalla bi elham okumus ufurukcu hoca gibi geziyorsunuz.*
  • ömür törpüsüdür. özellikle kıvırcık saçlı insanlarda delicesine işkence halini alır.
hesabın var mı? giriş yap