aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • eskiden gönül güçlü’ydü, şimdi gönül güçsüz. ben gönül’ün bu halini çok sevdim. bu moddan çıkarmayın lütfen.
  • bir önceki bölümlerde, asya turgay yerine sinanla istanbula gittiği için baya eleştirilmişti, kadınların “belalı tip seviciliği” “kötü erkek” tercihine bağlanıp, turgaya sempati duyunulmuştu. bu bölümde de ekşi sözlüğün erkekleri nedense turgayın ona değer vermediği her halinden belli, soğuk davranan ve asla şansının olmadığı asya yerine sıcakkanlı, onu insan yerine koyan deryaya bir şans vermemesine laf etmemiş bakıyorum. turgay karakterinden analizle erkeklerin dibinde onu gerçekten seven hak eden biri olmasına rağmen reddedildiğini kabul edememe, hep imkansızın , kendinden üst gömlek, manken gibi kadınların peşinde koşma takıntısını izliyoruz. kendisi bir imkansızın peşinde koşarken aslında yakınında gerçekte ona çok değer verdiğini göremeyen, ona kalbini verip açılan kadını ikinci sınıf görme durumu.

    deryalar için not: böyle erkekler için kendinizi yıpratmaya değmez , bırakın gitsin. inanın siz sevilmeye layıksınız, karşınızdaki size layık değil sadece.
  • haftalar önce #121422020 ben demiştim inanmadınız. şukularımı vermediniz aşk olsun. en ince ayrıntısına kadar hemi de. karar verdim senaryo yazıcam. *
  • cavidan çok çok sıktı artık. tüm bölüm abartılı tavırlarını izlemekten gına geldi
  • bahar'in melih'le olan konusmasi cok begenilmis bu hafta. ama benim her zaman oldugu gibi buna karsi da laflarim var sozluk fghjk

    bahar kizimiz esinden yeni ayrilmis, asya'nin etrafinda yasiyor dfghjk melih, guclu teyzenin kardesi. daha basindan boyle bir aileye bulasmak istemedigini belirtiyor bahar. ama yalniz, melih de ona tanimadan, kasi gozu icin, gereksiz bir ilgi gosterince hosuna gidiyor... iyi de ablam sen en az 30'larinda, evlenip bosanmis bir kadinsin. yani tecrubesiz degilsin ki? parkta otururken opmustu bu melih onu, bir de liseli ergen gibi 'ay kendimi tutamadim' dedi... ablam oturup konussana bu adamla, ne istedigini, ne bekledigini sen de begeniyorsan...

    "gelcem dedin gelmedin, aradim acmadin, o zaman daha konusmayalim" bu mu guclu kadin gercekten allasen? yani reddedilme riskine karsi kendini korumak icin verdigin o asiri tepki mi "guclu" olmak?

    guclu olmak nasil olurdu soyliyim mi?

    "merhaba melih. sen kimsin?" diye adama sorular sormakti. aradigin ozellikler var mi yok mu, kendine pazardan meyve secer gibi bu adam sana uyuyor mu, uymuyor mu once degerlerine gore bir sorgulama yapmandi.

    sirf kasina gozune tav oldu, gotunde dolandi diye 'ay belki beni sever' diye gaza gelmemekti guclu olmak. sen de begendiysen kasini gozunu, bunu acikca soyleyebilmekti; saklamamak, gizlememek 'butun adimlari once erkek atsin' degildi, niyetini belli etmekti yani. korkmana ragmen cesur olmak yani guclu olmak.

    ayrica, birisi aramana donmezse, gelicem deyip gelmezse ona laf edecegine empati gostermekti. 'gelecegim dedin ama gelmedin, merak ettim. nasilsin?' diye hal hatir sormakti. hayir, belki gercekten onemli bir sey cikti? adam o an uckur pesinde kosamadi...

    o an, o saniye butun isteklerini yerine getirmesi mi 'aradigin erkek' ki zaten? sen ona kanarsan zaten seni aldatan, lafla kandiran adamlari secmez misin ilk elemede?

    sen ne istedigini biliyor musun bahar? yeni bosandin, iliskiye hazir misin mesela? onceki iliskinden iyilesecek zamani gecirdin mi? emek verdin mi? kendini yeniledin mi? ne bekliyorsun karsindaki insandan? neyi farkli yapmalisin bu sefer?

    yani kendinle bas basa kalip, kendi degerlerini bulmadan, kendi ihtiyaclarini ve isteklerini bilip ifade etmeden ve karsindaki insanla da yetiskin gibi iletisim kurmadan, trip atmakla... her daim 'uygun olup' beklemekle... saglikli iliski de olmaz, sectigin adam saglikli mi degil mi diye sorgulama da oyle olmaz.

    marketten alisveris yaparken markalari daha cok kiyasliyorsundur eminim, karsinda kalbini acacagin bir adami kendine gore sorgulasana? guclu ailesine yakin olmak istemiyorsan, neden en basindan hayir demiyorsun? adami da oyaliyorsun? ilgi hosuna gitti diye mi? bi an, bi aksam ilgi gormedin diye... donup trip atarak mi "guclu kadin" olmus oluyorsun yani? hem de kendi degerlerinle alakali bi konu bile degil, sana zarar vermis, alakanin olmadigi asya'ya olan duskunlugunden dolayi aliniyorsun soylenilen laflara...

    bacim sen bu kafayla ne dogru adami secebilirsin, ne de kendi mutlulugunu kendi ellerinle insaa edebilirsin. guzelsin, hossun, tatlisin, akillisin. ama o aklini iliski alaninda kendin icin kullanmazsan da boyle dot ustu kalirsin.

    bahar'in soylediklerine hayran hayran bakip 'ay bi daha ben de kullanayim' diye not alanlar icin yazmak istedim ozellikle. yahu, mutlu olmak icin karsindaki insanin adim atmasini beklemekten vazgecmen gerek. sen ne istiyorsun? acik olmak gerek, iletisim kurmak gerek, aceleci olmamak gerek, empati yapmak gerek.. en onemlisi de sen istiyor musun, istemiyor musun bundan emin olmak gerek ve kendi uzerine dusen ne ise ona odaklanip onu yapmak gerek... onun disinda istemedigin seyler varsa, 'eyvallah' dememek, sonra isler ters gidince 'ya ben aslinda hata ettim' deme erdemi gostermek yerine, karsindaki kisiyi yetersizlikle suclamak kolay. sen gozlerini acip, kendine durust davranabildin mi en basta?

    kendine de durust ol, karsindakine de. vallahi o zaman flortlesmek cok daha kolay, hele 30'undan sonra... yani ne gerek var onca ergenlige? "ay beni optuuuu" demek ne ya? sen opmek istiyor musun? onemli olan o bacim. istiyorsan da, bu iliskiyi oldurmak icin ne yapiyorsun? "bekledim mesaj attim o donmedi" ile pes edilir mi cidden? bu mudur biri icin emek vermek?

    kendini prenses sanip, birileri gelip "alsin" diye beklersen... gider en barzolara, agzi laf yapip ortada birakanlara kanarsin. yapma ablam, yapma guzelim... bak guclu ablandan ders al biraz fghjkl
  • asya karakteri dr. foster orjinali takip edildiginde gayet dengesiz, intikam pesinde her turlu plani yapip surduren, esiyle asik aticam diye cocugunu ihmal eden bir karakterdi... ve dizi de cocugun bundan gordugu zarar uzerine kuruluydu zaten.

    ama bu bolumde ne oldu? alakasiz bir karakter selcuk, annesine simit getirmis. tam yiyecekler kadin ölmüş... sonra asya geliyor, konusuyorlar bikbik...

    ya git allasen! derin kafayi yemisti, simdi de o 'kacirilmis' ne idugu belirsiz baska karakterler tarafindan... asya'cigimiz hepsinden bunalmis avusturalya'ya gitmeyi dusunuyor, suursuz bir adamla... hihim... evet... doctor foster gibi basladi dizi, ama zamanla asya 'guclu kadin' imaji cizilicem diye... kurban haline getirilip duruyor her halukarda, ki onca yaptiklarina ragmen...

    volkan'in karizmatiksizligi... tonlamalari, cumle vurgulari... allahim nasil bu kadar cirkin olabilir bir basrol oyuncusu... ayrica, nasil senaryo yaziyorlarsa hic icerik vermeden adam daldan dala atlayip duruyor. neden derin'i seviyor, bilmiyoruz. neden asya'dan vazgecememis, bilmiyoruz. neden asya'ya donebilir saniyor, yine bilmiyoruz... lafta sadece, soyletiyorlar adama... konu o kadar dagilmis halde ki.

    ne hale getirdiler diziyi... guzel bi sey izliycem sandim diye basladim, geldigi yere bak... icimi sisirmeye devam eden dizi, hate watch'a devam fghjk

    su dizide tek hosuma giden sey muzikleri... ozellikle son zamanlarda melih'le bahar'in sahnelerinde orglu bir melodi caliyor... o ne? hangi sarki? linkini bulup atan olursa cok sevinirim... o ne tatli 80 filmleri melodisidir oyle

    guclu teyzemden baska oynayan karakter yok. selcuk'u saymiyorum, cunku bana ne ondan, dizinin adi sadakatsiz. dis kapinin dis mandali o karakter. esas olaylar unutulali cok oldu... boyle yan hikayelerle sisirmeye devam ediyorlar. ama nereye kadar? havasi kacmis gazoza dondu dizi.
  • dizinin orjinal ve parası ödenen senaryosu biteli çok oldu. bir süredir türk senarist ya da senaristlerin yazarlığında devam ediyor dizi. uzattıkça uzatıyorlar, uzatmak için atılan her adım ise hikaye bütünlüğünü zayıflatıyor. hikaye zayıfladıkça oyuncuların performansı da düşüyor. özellikle asya karakterinin türk toplumuna gönderdiği ders niteliğindeki mesajları başarıyla ileten cansu dere ilk on bölümde oyunculuğu ile göz doldurup adeta ders verirken şuan neredeyse flash tv oyunculukları ile yarışıyor. dizi her anlamda kalitesiz bir yola girdi.

    artık tadında bırakılmalı ve hafızalarda yer edinecek bir kapanış yapmalı.
  • o değil de dizide asyanın fanı ismini bilmediğim manyak arkadaş bile ruh eşini bulmuş, o bile evlenmiş. ne güzel anlaşıyorlar. yaptıklarını yargılamıyor, aynı şeylerden zevk alıyorlar. hastalıkları bile aynı.ideal bir ilişkileri var. macera dolu. bir tek beni bulmuyor bu ruh eşi diye hüzünlendiren dizidir.
  • asya'nın eski hastası ve tuhaf eşi, korku filminde oynamalılar, korku filmindeki karekterler kadar ürkütücü ve korkunçlar.
  • teee ilk bölümlerde bir sahne vardı;
    asya, bir türlü yakasını bırakmayan volki tolki sorunsalı hakkında yaşlı kurt bir iş arkadaşıyla dertleşmişti. tecrübeli ihtiyar: "ya bırah yaa, 3 günlük dünyada uğraşma bunlarla, çek git başka bir yere, keyfine bak, başka hayat planları yap, bir b planın olsun bıdı bıdı..." temalı öğütler vermişti. ancak asya bu tavsiyeleri sanki "pes et" denmiş gibi yanlış anlayıp "kaçmış gibi olmak istemiyorum, pes etmeyeceğim, kalıp savaşacağım. hem çocuğum daha kundakta bebek *, yerini yadırgar, arkadaşlarından ayrılamaz, bla bla..." diyerek taca atmıştı.
    muhtemelen adamın alkol problemi olduğu için "bunun kendine hayrı yok, tavsiyelerini çok da sallamamak lazım, ben kendi bildiğimi yapayım." diye düşünmüş ve dinlememişti yaşlı kurdun sözlerini.
    asya'mız gayet zirvede bir insan modeliydi, kendini ispatlamak için savaşmaya falan ihtiyacı yoktu oysa ki. belki kendini zirvede görmediği için hâlâ daha didinmek istiyordu. ayrıca çok çabuk oyuna geliyordu. hain volki tolki asya'nın çocuk gibi hareket ettiğini biliyordu, ne denirse tam tersini yapmaya inat eden çocuk modeli gibi... bu nedenle asya'ya "git bu şehirden!" derken aslında onu kalmaya, boşa zaman ve enerji harcamaya, "pes etmedim savaşıyorum heyoo" diye avunurken çaktırmadan tükenmeye yönlendiriyordu. (bkz: manipülatör kişiliklerin tipik davranışları)
    derken üç vakit geçti...
    asya, kendi kendine yaşayıp görerek yaşlı kurdun tecrübe kokan tavsiyesine nihayet ulaşabildi. üniversite arkadaşı sinan'ın birlikte avustralya'da yaşama teklifine, sinan'a koala gibi sarılmaya sıcak bakmaya başladı.

    "akıllı insanlar başkalarının tecrübelerinden yararlanır, inatçı insanlar herşeyi kendileri denemek ister." john lubbock

    şu dizi şöylesi klişe bir sahneyle bitse çok datlu olmaz mıydı sevgili koalalar;
    ...
    asya, avustralya'da bir hastaneden akşam saatlerinde yine gayet şık ama monoton, ton sür ton renklerde değil de yaz renklerinde, rahat ve spor giysilerle çıkıyor... onu hastane kapısında bekleyen sinan'ın motorunun arkasına atlıyor... motor hızla gitmeye başladığında asya'nın boynundaki koyu mavi fular uçup kaçıp yola savruluyor... iki koala gün batımına doğru ufukta kayboluyorlar... sonra bir cockatoo gelip fuları alıp kaçıyorsdf...
hesabın var mı? giriş yap