• lise sondayken üniversitede hangi bölümü okumak istediğimle alakalı hiçbir fikrim yoktu. sınava kalmış kaç ay, ben yeni yeni sözel bölüme kaymışım. dershanenin sözel bölümündeyiz de ne okuyacağız? zaman geçtikçe, "sevdiğim bir alan bulup ona yöneleyim" diye düşünmeye başladım.

    o zamanlar, dershane çıkışları smyrna kitabevi'ne gider, saatlerce içeride dururdum. bir ara gözüm, sahaftaki dergilere ilişmişti. sinema dergilerinden abuk subuk dekor yapmışlar. hepsini bozdum, yerle bir ettim: 25. kare'ler, geceyarısı sineması dergileri, aman yarabbi. ne var ne yok topladım, satın aldım hepsini. sahaftan dışarı çıktıktan sonra iki adım atıp yere yığıldım. havasızlık, saatlerce soluduğum kokular ve düşük tansiyon birleşince küt diye düştüm dizlerimin üzerine. etrafımdaki insanlar bi şeyler deyip duruyordu da kulağımın çınlamasından anlayamadım. her neyse, normale döner dönmez dergilerimi toplayıp eve döndüm.

    zamanda atlama yapalım. hayatımın herhangi bir döneminde ne geceyarısı sineması'nı ne de 25. kare'yi baştan sona okudum. her ikisi de ilgimi çeken konular olduğunda elime aldığım dergilerdi. dergileri almamın üzerinden 10 sene geçmesine rağmen illa es geçtiğim kısımlar vardır. örneğin, geçenlerde lezbiyen vampirler ve kadın tarzanlar ile ilgili yazıları okudum. dergilerden birinde incelenen film, tezimde çözümleyeceğim filmlerden biri oldu. geceyarısı sineması ve dolayısıyla sadi konuralp, korku/gerilim sineması sevgimi ikiye katladı. konuralp'in hammer film stüdyoları hakkında yazmış olduğu yazı, yepyeni bir merak oluşturdu bende.

    işte böyle, yıllar içinde dergiyi kurcalayıp rafa geri koyuyordum. bir gün, sadi konuralp'e teşekkür mail'i atmak istedim, neden bilmem. derken, bu kişinin 2003 yılında tam da ülkeye yakışır şekilde öldüğünü öğrendim: kafede arkadaşıyla otururken tarihi binadan başına taş düşmüş, bir kişi de ağır yaralanmış. yemin ediyorum şaka gibi ülke.
  • geceyarısı sinemasını çıkartan delilerden sadece biri. kendisi aynı zamanda kimi iletişim fakültelerinde film müzikleri üzerine dersler vermiştir. tokalaşmayı ve adres tariflerini sevmez. çerkez tavuğu konusunda seçicidir.
  • "sadi, hiyerarşinin ya da kurumların istediği gibi değil, kendi istediği ve düzenlediği biçimde çalışmak istiyordu. tam zamanlı/mesaili bir çalışma biçimini, sürekli bir üretim tahayyülünü arzulamıyordu. hiçbir zaman maddi sıkıntısı olmadı. evinde olmayı, kitaplar okumayı, filmler seyredip onları arşivlemeyi, kütüphanelere gidip istediği konularda araştırmalar yapmayı, yeni diller öğrenmeyi, arkadaşlarına zaman ayırmayı istiyordu aslında...geniş ilgi alanlarının olmasının bir nedeni de sürekliliğinin olmayışıydı. bu kadar bilgi ve güçlü merak duygusuna rağmen bunları yazıya dönüştüremiyor ya da yazdıklarını tamamlayamıyordu. sürekli, bakılması gereken yeni ayrıntılar, bilinmedik kitaplar olduğunu düşünüyordu. bu durum sadece mükemmeliyetçilikle açıklanamaz, önemli bir ‘eksik kalma’ endişesidir ki, daha çok fen bilimlerini ilgilendiren bir tam’lık fantezisidir."

    levent cantek'in yukarıda yazdıklarını okuyunca bayağı bayağı kendime benzettim 13 yıl önce ölen sadi konuralp'i. keşke tanıma ve arkadaş olma şansım olsaydı.
  • o en çok ankara'ya dönüşlerini sevdiği gürültücü şehir, kalabalığının içinde aldı onu. istanbul sevdiğimiz, istanbul dinlemeye doyamadığımız bir dehayı çaldı bizden.
    artık kimse evime gelip çerkez tavuğu yemesin. artık kimse bana ankara'daki çin mahallelerinden söz etmesin.
    geceyarısı sinemasında film müzikleri üzerine besteler yapan güzel bir insanı kaybettik dün beyoğlunda yürürken, güpegündüz. sevgisiz bırakılmış bir binadan kopan koca bir taş parçası kocaman yüreklerimizde derin yaralar açtı.
    nice oyuncak müzesi, nice unutulmuş ayrıntı sadisiz konuralpsiz öksüz bırakıldı.
    o sadece ayrıntılarda değil her yerde olacak, bizimle.
  • insanların hep saf ve çabuk aldanan yönleri olduğunu ortaya çıkaran unutulmayacak dost. onunla iddiya giren kişi daima bilirdi kaybedeceğini. tenedosta körili tavuk ısmarlamaktan bıkmadım ben hiç ona, iddiaları kaybetmekten de...
  • uzak doğu filmlerini, mangaları, bilgisayarların müzik donanımlarını, telesekretere not bırakmayı, yakalamayı, dipleri, onlarca kediyi ve hatta mcdonaldsı anımsatan, odamın duvarına astığım geceyarısı sineması deneme kapağıyla hep hatırlayacağım arkadaşım.
  • bir zamanlar onun adına açtığım bu başlığı okuyup "a aa birileri benim için bir şeyler yazmış hay allah bak sen" gibi bir tepki vermiş olan, hep olan derinlik.
  • uzak bir yolculuğa gitti o. hiç çekilmemiş filmlerin bestelenmemiş müziklerini incelemeye. hiç keşfedilmemiş toprakların, bilinmeyen ülkelerin sinemalarını araştırmaya gitti. ardında kimseyi bırakmadı:herkes onunla, yanında sevenleri. sadi'yi yaşatacağız ki o zaten şu anda yine kaçırılmış ayrıntıların izini sürüyor.
  • bazı insanlar vardır hepimizin hayatında, çok tanıyıp, çok samimi olmadığımız ama sevdiğimiz, saygı duyduğumuz.kendisiyle genelde okulun kantininde karşılaşırdık.çok naif bir karakteri ve masum bir ifadesi vardı.kaybına ki çok da acı bir şekilde vefat etmiştir, ailemden birini kaybetmiş gibi üzülmüştüm ki hala aklıma geldikçe üzülürüm.
hesabın var mı? giriş yap