• kitap güzel, hoş. tevfik uyar'ın popüler bilim adına yapmaya çalıştığı şeyler güzel. safsatalardan bahsederken antik yunana vs. yaptığı atıfları beğendim. kitapta bazı farklı terimleri de öğrenmiş olduk. (bkz: whataboutism), (bkz: höristik).

    fakat yukarılarda bahsedildiği gibi öyle "bir kitap okudum ve hayatım değişti" falan değil :) yazarın kendisi bile gülebilir buna :)

    akıl , mantık ve bilime inanan bir insan zaten neyin safsata olup olmadığını -her zaman doğru tanımlayamasa da- kendi kendine de çıkarabilir. bazen çıkarsa da keyfine, geyiğine kullanabilir, ya da kullanana ses etmez, yahut karşısındaki hatalarıyla kabul edip akışına bırakır. siyaset meydanına katılmıyorsak günlük hayatta çok da büyük meseleler olmayabilir bunlar. yazar "hattı müdafaa" adını verdiği, safsataları def etme bölümünde karşıdakine bolca sorular sormuş mesela. aslında bu safsataları günlük hayatta abartırcasına kullananlara karşı soru sormaya tenezzül bile etmiyoruz çoğu zaman. biliyoruz ki karşıdaki o fikre güdümlü ve biz sordukça maalesef o tartışma uzayıp gidecek(buna da ayrıca değinmişti sanırım zaten).

    bir yerde herhangi bir konuda fanatizm, din ya da politika varsa örneğin orada safsata olmama olasılığı yok denecek kadar az sanırım. ben de kendi kendime bazı safsatalar -ya da bazen doğru olsa da genelde safsatalarla içli dışlı olmuş tabirler diyelim- türeteyim mesela.

    (bkz: koskoca başbakan yalan mı söyleyecek)
    (bkz: anayasanın 1 kere delinmesinden bir şey olmaz)
    (bkz: asmayalım da besleyelim mi)
    (bkz: huzur istiyorsanız vereceğiniz oyu iyi düşünün)
    (bkz: ateistler bunu da açıklasın)
    (bkz: gerçek din bu değil)

    (bkz: senin yaşın kadar benim ...)
    (bkz: o zaman neredeydiniz)
    (bkz: bugün bunu yapan yarın neler yapmaz)
    (bkz: bende nerede o şans)
    (bkz: lanetin çöktü)

    (bkz: gelenek adı altında savunulan saçmalıklar)
    (bkz: bir şeyi herkes yapıyor diye yapmak)
    (bkz: whatsapp sesli mesaj terörü)
    (bkz: bir arkadaş ekolü)
    (bkz: sinemada duygu sömürüsü)
    (bkz: daha iyisini biliyorsan sen yap eşiği)
    (bkz: tartışmada beğenmiyorsan git eşiği)

    ...
    ..
    .
  • hatalı akıl yürütmeleri irdeleyen bir tevfik uyar kitabı.

    kitap başlıbaşına bir çuvaldızı kendine batırma eylemi oldu benim için. zira başkalarının yaptığı safsataları fark etmek kolay da kendi yaptıklarımla yüzleşmek zor ve şaşırtıcı oldu. bir de bilişsel davranışçı terapi ve onun uzantılarından olan şema terapi’deki “kendimizle ve başkalarıyla ilgili çarpıtılmış düşüncelerimiz duygularımızı, kendimize ve dünyaya bakış açımızı etkiler.” fikri ile bu kitaptaki bazı örneklerin örtüştüğünü ve bu kitabın da terapi sürecinde okunması gereken kitaplar listesine girebileceğini düşündüm. yanlış akıl yürütüyorsak kendimizden nefret edebiliriz ya da istismara açık hale gelebiliriz. mesela bakire olmayan bir kadının biriyle birlikte olduysa başkalarıyla da kolaylıkla birlikte olabileceği “bir devede kulak safsatası” iken, “insanlar bakire olmadığımı biliyor, ben masum değilim ve değersizim. zaten hep değersizdim layığımı buldum.” düşünceleri de zaman içinde bir “kusurluluk” şemasına dönüşebilir. üzerinde düşünmeye değer bir konu gibi geliyor bana.
  • okuması gayet keyifli aynı zamanda okurken düşündüren hiç ama hiç sıkıcı olmayan akıcı bir kitap.

    popüler bilim camiasının önde gelen kişiliklerinden biri olan tevfik uyar zaten uzun zamandır takip ettiğim ve düşünme tarzını beğendiğim, akıl yürütmelerini ilgiyle takip ettiğim bir şahsiyet. kitapta su gibi akıyor zaten benim kitabı bitirmem 2 günümü aldı ve çokta akılda kalıcı oldu.

    kitaptan alınacak önemli 2 ders var ;

    birincisi ; ünvanlarından ve statülerinden bağımsız olarak herkes hatalı düşünebilir, zaman zaman akıl tutulmaları yaşayabilir.

    ikincisi ; çevrenize dikkatlice baktığınız zaman “mantık azabı” çeken o kadar çok insan göreceksiniz ki, en sevdiklerinizin bile büyük bir azap içinde debelendiğini görüp düşününce, bir miktar hayal kırıklığına uğrayıp üzülebilirsiniz.
  • 40 adet safsatayı bilal'e anlatır gibi açıklayan, tevfik uyar tarafından yazılmış olan kitap.

    her safsatanın ayrı başlıklar altında incelendiği kitapta, safsatalar örnekler sunularak anlatılmakta ve o başlıkta neyin safsata olup olmayacağı noktasında gerekli uyarılar yazar tarafından yalın bir dille açıklanmaktadır. size bu şekilde hatalı bir akıl yürütmeyle gelen kişiye karşı nasıl bir savunma yapabileceğiniz ya da bu kişiyi düşüncesinin problemli olduğu noktasında nasıl ikna edebileceğiniz konusunda yazar, farklı öneriler sıralamaktadır.

    günlük hayatta karşılaşılan safsatalar karşısında, mantıksız bir şeyler olduğunu fark etmesine rağmen, bunu adlandırmak konusunda problem yaşayanlar için okunması gereken bir kitap.
  • kitabı iki açıdan epey beğendim:

    1- safsataları belli tanımlamalara sokarak kafada belirginleşmesini sağlıyor. örneğin birinin kötü bir özelliğinden dolayı, ondan bağımsız bir özelliğinin kötülenmesini safsata olarak düşünmezdim. bu şekilde, okudukça aslında günlük hayatta, sosyal medyada ve burada safsataya ne kadar çok başvurulduğunu anlıyorsunuz.

    2- safsata tanım olarak mantıksal çelişkiye giriyor. bu da, insanların kimi durumlarda karar alırken, yargıda bulunurken ne kadar mantıksız, irrasyonel hareket ettiğini gösteriyor. bu yüzden bazı safsatalardaki açıklamaları ve örnekleri okurken, yine tevfik uyar'ın çevirdiği irrasyonel kitabından örneklere yer verilmesi veya o kitapta geçen olayları düşündürmesi güzel oldu. bu vesileyle irrasyonel düşünmek ve safsata yapmak ne kadar birbirini tamamlıyor, onu anlıyorsunuz.
  • okullarda ders olarak okutulsa yeri olan tevfik uyar kitabı, çünkü inandığımız, iddia ettiğimiz, varsaydığımız çoğu şeyin aslında kalıplaşmış bir safsata olduğunu zerre kadar tutarlı ve bilimsel olmadığını insanın yüzüne tokat gibi çarpıyor. bir davranışını beğenmediğimiz insanı konudan çok alakasız olarak mesleğinde kötülüyoruz, kariyerinde başarılı bir insana sanki her dediği doğrudur diye düşünüp başka bir konuda değerlendirmeden fanatik gibi inanıyoruz özellikle bunu toplum olarak o kadar çok yapıyoruz ki. bu tür yanılgıları dilimize yerleştirmiş atasözleri bile var. istediğimiz mesleği seçmeyen çocuğumuza serseri mi olacaksın diyoruz. sanki başka seçenek yokmuş gibi. siyah beyaz yaşıyoruz. ayrıca istediği işi yapsın mutlu olacaksa içinde bir serseri de olsun yani ne var :) daha neler neler. ufuk açıcı bir kitap, keşke daha çok insan okusa.
  • uzun zamandır adını duyduğum okuması karantina günlerine nasip olan güzide bir kitap. tevfik uyar çok sade bir dille zihin açmayı başarmış. aslında günlük hayatta çokça kullanılan argümanların hatalı bir akıl yürütmeyle ortaya çıktığını çok güzel anlatmış.

    benim kitaptaki favori safsatalarım:

    - bir bilen safsatası
    - çoğunluğa başvurma safsatası
  • safsataları anlatan kısa bir sunum

    link
  • "2011 yılında science dergisinde yayımlanan bir deney, sosyal uyum gösteren bir kişinin hafızasını gerçekten değiştirebileceğini ortaya koydu. deneyde gruplara bir belgesel izletilmiş, daha sonra gruplar belgesel hakkında soruların sorulduduğu bir teste tabi tutlmuş. konu tamamen hafızayla ilgiliydi. örneğin tutuklanan kadının ne renk kıyafet giydiği gibi... gerçek renk kırmızıydı ve katılımcıların çoğu bunu iyi kötü hatırladılar. bir hafta sonra gruplar tekrar çağırılıp aynı teste tabi tutuldular. bu defa sınava girenler gruptaşlarının ne yanıt verdiklerini de görüyorlardı (x kadar kişi şu yorumu verdi, y kadar kişi...) ne var ki araştırmacılar cevapları manipüle etmişlerdi. mesela kıyafet hakkındaki sorunun yanında diğer tüm katılımcıların "beyaz" yanıtı verdiği yazıyordu, oysa hakikat öyle değildi. tahmin ettiğiniz gibi denekler "sosyal uyum" göstererek bu soruyu "beyaz" olarak yanıtlıyorlardı.

    şimdi sıkı durun: deneklere bu ikinci testten sonra "biz sizi kandırdık, aslında o gördüğünüz yanıtlar gerçek değildi" itirafı yapılıyor ve deneklerden aynı testi bir daha çözmeleri isteniyor. herhalde kandırıldığını öğrenen denekler, testi yeniden çözerken gerçek hatırladıkları neyse onu seçerlerdi değl mi? ama öyle olmadı... denekler artık elbiseyi "beyaz" renkte hatırlıyorlardı. üstelik fmri aracılığı ile bunun basitçe "kendiyle tutarlı olmakla" ilgili olmadığı, gerçekten de bu bilginin hafızadan çağırıldığı görülebliyordu. yani mesele sadece gruba uymak, gruba uyum göstermek değildi. hafıza gerçekten de değişiklik gösteriyor, kişinin söz konusu sahne ile ilgili anıları silinip yerine grubun olduğunu sandığı anılar geliyordu! düşününce bu gerçekten de korkunç bir şey!

    anlattığım her iki deneyde de (solomon asch deneyi *) özellikle vurgulamak istediğim önemli bir ayrıntı var. asch deneyinde, işbirlikçilerden sadece birisi bile doğruyu söylediğinde sosyal uyumun ortaya çıkma oranı kayda değer miktarda düşüyordu. aynısı hafıza deneyinde de geçerliydi. buradan çıkarmamız gereken önemli ders şudur:

    toplumdaki az sayıdaki aykırı sesler, çoğunluğun düşünme özgürlüklerini sağladığı için önemlidir. bir kişi bile aykırı ses çıkaramadığında, elinizde uyum gösteren kendini gerçekleştiremeyen, özgüvenini ancak topluma uymakla tamir edebilen, daha da önemlisi gerçekleri haykırmayan ve hatta hafızası değişen bir topluluk kalıyor. "

    kaynak:tevfik uyar/safsatalar, çoğunluğa başvurma maddesi
  • tevfik uyar'ın iletişimi x ve y'ler ile formülize ettiği güzel kitabı.

    insanlar biraz daha açık zihinli olsun da iletişimimiz biraz daha güçlensin diye tek tek uğraşılmış.

    bizde genelde ad hominem farkındalığı var, kitapta ise ad hominem de dahil kırk çeşit safsata var.
hesabın var mı? giriş yap