• gürül gürül bir attila ilhan şiiridir.

    şiir budur:

    yolumdan çekil yavrum
    bağlasalar duramam
    demir asa demir çarık dedim
    neyleyim!
    yolculuk dedim
    ağaçlara tünedi yine akşam kargalarla bir
    rüzgar kendini yerden yere vuruyor
    kırık dökük yıldızlar belirli uzaktan
    telsiz mevceleri ardım sıra koşturuyor
    anamdan yolcu doğmuşum
    yedi dağın yolları kalbimden geçer
    salkım salkım mısralar gelir içimden
    dudaklarımda yağmur damlaları
    alır beni yollar beni alır gider

    anamdam yolcu doğmuşum
    nehirlerle birlikte denizlere kavuştum
    akşam dedim
    şu koca dünya dedim
    ağlasam dedim
    yola bir düşüldü mü ömür boyunca gidilir
    ekmeğin ve şarabın peşinden
    turnaların peşinden
    büyük şehirler büyük aşklar
    çığiık çığlığa terkedilir
    ben
    çocuklar gibi sevdim devler gibi ıstırab çektim
    damarlarımda dünyanın bütün rüzgarları
    harblere açlıklara yalnızlığıma rağmen
    anamdam yolcu doğmuşum
    neyleyim
    gurbet dedim
    vatan dedim
    hürriyet dedim.

    attila ilhan
    ----------
    ben çocuklar gibi sevdim; devler gibi istirap çektim.
  • yanıp sönen şiirlerden biridir zihinde. aşık olunandır şahane serseri. yollara aşık, gidip sonra tekrar gelen, onun için dünyayı yakarım dediğin ama elinden kayıp her an gitmeye hazır olan. bağlasalar durmayan yabaniliğini, serseriliğini kalbine benzetip sevdiğin, o elini her tuttugunda gözlerindeki uçurumdan aşağıya yuvarlandığın.. ve mevsimler kitap aralarına serpilmiş kuru çiçekler gibi, kalbinde renksizleştikçe; canına tak edip, onu terk ettikten sonra; bir bakarsın ki şahane bir serseriye dönüşmüşsündür sen de.. bağlasalar duramazsın, ah istesen de kalamazsın, damarlarında rüzgar üşürsün de kimsenin sıcaklığını istemezsin. hep yolcusundur artık, yol insanlardır kimi zaman ve insanlar; silik haritaların.
  • hani bazen anlamların ölesi tutar... devrilir bütün cümleler o vakit..
    akşam denir,
    şu koca dünya denir,
    ağlasam denir..
    bazen, yolların uzayası tutar... gidenler hiç dönemez o vakit.. çocuklar gibi sevdim devler gibi ızdırap çektim denir..
    bazen, ışıkların sönesi tutar... bütün şehir korkudan ağlar o vakit..
    sonra, batan geminin paslı mallarından biri gibi hissedersin kendini..
    hurriyet denir..
  • (bkz: attila ilhan)
    "...anamdan yolcu doğmuşum
    nehirlerle birlikte denize kavuştum
    akşam dedim
    şu koca dünya dedim
    ağlasam dedim
    yola bir düşüldü mü ömür boyunca gidilir
    ekmeğin ve şarabın peşinden
    turnaların peşinden
    büyük şehirler büyük aşklar
    çığlık çığlığa terk edilir
    ben
    çocuklar gibi sevdim devler gibi ıstırap çektim
    damarlarımda dünyanın bütün rüzgârları..."

    ...şahane bir serseri benim gönlüm. kendimden bile uzağa düştüm. düştüğüm yol uzun, çetin ve engebeli. yol ki bana düşman yol ki bana dost... şahane serseri benim. aynadaki aksime bile küskünüm. dermanım yok yalancı yollarda adım tüketmeye. ama çağırıyor yol beni. ben giderim yol gider. ufukta hayalî bir çizgi. gün doğurur, batırır. ömür tükenir, yol bitmez. şahane serseri benim. tükettim elemleri, geceyi ve gençliği... neyim kalır geriye baksam da...
    (bkz: hayko cepkin/ ölüyorum)
  • ilk satırı şok etkisi yaratan, "sisler bulvarı"nın açılış şiiri.

    "rüzgar kendini yerden yere vuruyor" en çok etkilendiğim kısmıdır. tam olarak anlıyorum ne demek istediğini çünkü. yalnızsınızdır, yayansınızdır. çirkin, adi veya fakir olduğunuz için değil; "gelişiniz böyledir." saçma sapan yerlerden eser rüzgar; sanki kendini öldürmek düşüncesindedir. istanbul'un inişli çıkışlı coğrafyasının bir sonucudur belki de anladığım işler değil. yalnız, yayan, sadece evde yemek yapmaktan üşendiğin için; aslında evde duramadığın için yollardasındır. hem şahanesindir, hem serseri, hem de iyi bir insan. evet, iyisindir beyninin kıvrımlarında ve sağında solunda rüzgarlar intihar etmektedir.

    ---

    ayrıca başka bir tonda devam edip, gurbet, vatan, hürriyet diye biten orijinaline alternatif getirdiğim şiirdir. haddime mi emin değilim ama severim büyük ustalarla laflamayı ve atışmayı. ne yalan söyleyeyim, en çok da rahmetli attila ilhan'ı sever, onunla hayali ortak şiirler, sohbetler türetirim. şöyle,

    dudaklarımda yağmur damlaları
    alır beni yollar beni alır gider

    bir bilinmeze giderken
    aslında geçmişime gider
    saadet gülünün dikeni
    -elimi kanatır; neyleyim!

    prokofyev birilerine yine keman parçalatır
    içimde sıkışıp kalmış siper savaşı vahşileşir
    santim santim ilerlerim
    terk ede ede ilerlerim
    aşkları, aşıkları, vatanı, rüzgarları
    -yavrum, durmak mümkün değil ki

    anamdan yolcu doğmuşum
    zihnimdeki seyahat bitmez
    ayaklarımda takat kalmasa bile

    tam o an, orada olamayabilirim
    seni çok üzebilirim
    akşam olunca düşünürsün
    hırsından ağlayamazsın bile
    -halime, halimize
  • size saçma sapan bir hikâye anlatıp sonra saçma sapan bir yerden bu şiire bağlayacağım.

    üniversite üçüncü sınıf gibi bir kıza abayı yakmıştım. kendisi hâlâ hayatımda en gördüğüm en güzel kız olma unvanını taşıyor. yine aynı şairin bir dizesi var: herkes beni unutmuştu ben kimseyi unutmamıştım / zehrayı unutmamıştım allahsız gözlerini unutmamıştım
    bu kızda da aynı bu allahsız gözlerden vardı. o biçim bir çift yanak, o biçim eller… eftalya.

    bu kızı ben bir süre sevdim, karşısına çıkmayı denedim beceremedim ama uzun süre unutamadım, resim çizermiş. birtakım post modern işler (sallıyorum, ne olduklarına dair bir fikrim yok) ama post modernizmle sanat sınırlarında kaldığı sürece sorunum yok, hatta makul bulurum. ürünleri de bence fena değildi. naçizane, kişinin hayatında bu tarz bir hobisinin olması saygı duyulacak bir şey olarak görürüm. herkesin motivasyona ihtiyacı var.

    sonra bir gün düşündüm ve dedim ki “amın evladı senin ne özelliğin var? kime ne vadediyorsun ki sevilesin amcık?” düşündüm benden ne çıkar diye. özgüvensiz değilim, belli şeylere potansiyelim var ama aldığım aksiyon sayısı 0. tembellik ediyoruz. lisede spor yapmışlığımız var, dağ tepe koşardık, kondisyon fena değil. nerden geldi bilmiyorum, bisiklet turu fikri geldi aklıma.

    öylece düştük yola. tekirdağ, izmir derken marmara ve ege'de bisikletimle uğramadığım şehir kalmadı. (bir tek kırklareli var ama ters noktada) sonra ehliyet aldık, araba sürmeye dair bilgim sıfır. araba sürmek bir yerden sonra o kadar keyifli geldi ki, kurslara sırf araba kullancam diye sevinerek gidiyorum.

    şimdi gördüğüm tüm motorcular sana motor yakışır diyorlar. çok da cazip görünüyor. buna da bir el atacağız.

    hiçbirini de ötekine üstün görmüyorum derken fark ettim ki ben a noktasından b noktasına gitmeyi seviyorum. denizcilik geçmişim de vardır, uçsuz bucaksız denizin ortasında demir yığınından ufku izlemek nasıl bir his biliyor musunuz? yol alıp götürüyor adamı işte, ufka bakıp ötesine varmak çekiyor. anamızdan yolcu doğmuşuz, en güzel bu dize anlatıyor.
  • elif şafak’ın senaryosunu gürkan tanyas’la yazdığı dizinin adı. plato film’in yapımcılığını üstlendiği dizinin yönetmeni kemal uzun.
  • fikrimce, attila ilhan'ı en iyi yansıtan, bir otobiyagrafik şiiridir ...
  • yüreğe dokunan şiirlerden biridir

    içinde; aşk da bulursun hırs da

    farklı bir yorumunu sevdim

    http://www.youtube.com/watch?v=a2eq9mknpbg
hesabın var mı? giriş yap