• "biz sadece yemek yapmakla kalmadık içine sevgimizi de kattık, belki de bu yüzden bu kadar lezzetli şeyler yapabildik" cümlesini gülmeden söyleyebilen insan...
  • bu teyzenin bir yemek masali adli kitabi isveç'te en iyi yemek kitabi dalinda dünya birincisi oldu.
    çocuklar ve gençler için ilgi çekici yemek isimleri kullanir.
    diyelim böyle sebzeli acayip bir çorba yapti. çocuklar yesin diye adini "galyali çorbasi" koyar. çocuk olsam "ben küçükken kazana düsmüstüm" der yemezdim. gençler için de "dürüm matrix" gibi hosluklari var. yetiskinlere de rocco lolipop diye bir seyler bulsa tam olacak.
  • aslinda odtu kimya mezunudur. yillarca ust duzey yoneticilik yapmis, sonra cocuk yapinca is dunyasindan uzaklasmistir. sonrasinda tesadufen televizyonda yemek tarifi programi sunmak icin teklif almis ve 2001'de sabah sekerleri programiyla yemek alanina profesyonel olarak girmistir.
  • bugün derya baykal'ın programına "çok özel tarifleriyle az sonra sizlerle!.." vaveylâlarıyla konuk olan ve vere vere "yağ tavada kızdırılır, pastırma dilimleri biraz bu yağda kızartılıp üstüne yumurta kırılır. afiyet olsun..." biçiminde pastırmalı yumurta tarifi veren teyze.

    şaka gibi...
  • kanal d' de lezzetli mutfaklar adında bir program yapıyor kendisi. teması konuk şeflerin yemek yaptığı bir
    program ancak kendisi o kadar çok konuşuyor ki yemin ederim izlerken başım ağrıdı. sahrap soysal'ın
    konuşmasından konuk şefler yemeği anlatamıyor sadece pişirip gidiyor.. sanırım biri kendisine çok konuştuğunu söylemeli.
  • (bkz: efenim)
    bu kadın efenim dedikçe çıldırıyorum. efenim ne ya efenim ne?
  • konuya 'besamel soslu yabanmersini puresinin ne kadar cirpilmasi gerektigi'nden girip 'hayattaki emellerimize ulasmamizda azmin ve ozguvenin rolu'nden cikmayi basarabilen ve bunu yaparken hic ama hic susmayan bir hanim.
  • nekkaddar gicik bir kadin bu ya. her eve lazim i sunuyor ziya kurkutle beraber. hic susmuyor, surekli sirin davranmaya calisiyor, ebegumeci soyma aleti satsa bile sanki dunyanin en gerekli aleti, asrin en onemli bulusuymus gibi anlatiyor. teknolojik aletleri tanitirken aptala yatip "bakin ben bile ne kadar kolay kullaniyorum" demeye calisiyor. sogan dograma makinasini bir milyara satacak olsa ziya kurkutle beraber "sadece binnnnn yeteleye, sudan ucuz sevgili seyirciler" diye korkunc bir tonlamayla kakalamaya calisiyor. bunlari yaparken surekli guluyor, surekli konusuyor. nefret ettim. ne kadar yapmacik olduklarini biri bunlara soylesin.
    (bkz: her eve lazim)
  • türkiye'nin ennn etkili gastelerinden hürriyet'teki köşesinde bugün de önemli tespitlerde bulunmuştur: "bakkaların yerini marketler aldı. veresiye defterlerinin yerini kredi kartları... alışveriş merkezlerinin de açılmasıyla alışveriş bambaşka bir hal aldı."

    geçenlerde de çok kullanılan terimleri tespit ediyordu yazısında. "benmari"nin son yılların en çok kullanılan "terim"lerinden birisi olduğunu yine kendisinden öğrenmiştik.

    aşçı baudrillard kendileri. zamanın ruhunu nasıl da okuyor. değil mi?
  • ismini bir türlü söyleyemediği "mutfakta keyif" programının sunucusu. bir zamanlar bu programı yaparken, "burda yapılmışı var!.." tarzında çalışırdı. işsizlik zamanıma denk geldiği için tüm yemek programlarını izlerdim öğlene kadar. ilk program da sahrap soysal'ın programıydı. hepi topu 15 dakika süren programa yarım saatlik konuşmayı sığdırırdı. bunu yaparken de yemek pişirirdi. malzemeyi sayar, sonra mesela soğanları kavurmakla işe başlardı. "buna salçamızı da katıyoruuuuz, evet, sonra bunu da kavuruyoruz. sonra da doğranmış sebzeleri ialve ediyoruz. ben daha önceden hazırlamıştım, burda size pişmişini göstereyim, burdan devam edelim." derdi. nitekim, pişirmeye devam etse asla o görüntüde olmayacak yemeği bir kenara koyar, dışarıdan gelenle devam ederdi. tabii biraz komplike bir yemekse, aynı "burda yapılmışı var" ikinci bir kez yaşanabilirdi. dışarıdan gelen diyorum, çünkü bir reklamda bu programın kamera arkası verilmiş, beyazlar giymiş aşçıların stüdyoya taşıdığı tencereler, tepsiler gösterilmişti. ("hazır!.." deyip kayda giren levent üzümcü'nün kulakları çınlasın; o güzel güzel pişirirdi yemeklerini).

    örnekten devam edersem; mesela malzemeler arasında un saydı ama tencerenin kapağını kapatıp "yemeğimiz de hazıııır!.." demiş bulundu. (yemeği koyultmak için un eklenir bazen). kamera açısının dışından bir hanımın sesi duyulurdu, "un!.. un!.." diye. sahrap hanım hemen "yemeğimiz pişinceeee, unumuzu da böööyle katıyoruz." der, unu serperdi pişmiş aşa!.. hayır, sahrap hanım belli ki kamera önüne yabancı!.. ne diye tek bir çekimde halletmeye çalışıyorsunuz işi?!? bırakın o güzel güzel pişirsin, çekimi parça parça yapın, bitince de oturun yiyin o yemekleri, di mi?!? o programı izleyip de alabildiğim doğru dürüst tarif sayısı gerçekten azdır, bir süre sonra da bıraktım zaten. yıllar yılı da ikizleri için başladığı bu yemek macerasının ödüllü bir ustası olduğuna da inanamadım.

    bu inançsızlığımın bir nedeni de, "bizim ölçülerimiz bardakla kaşıkla!.." iddiasının vardığı noktaydı. gramaj vermemek doğru bir yoldur, kabul ediyorum. 30 gr. şeker deyince, bunu ölçecek bir alet bulmak zordur. ama gramla, kiloyla aldığımız malzemeyi de kaşıkla bardakla vermene gerek yok ki?!? bir kaşık kıyma demek makuldur ama 1 bardak kıyma ne oluyor allah aşkına?!? vallahi bu ölçüyle verdiydi tarifi!..

    - kasap amca, iki bardak kıyma versene az yağlı. köfte yapçam da!..
    - allahümme sabiriiiin!.. bunu da mı gösterecektin yarabbim?

    ama çok tatlı, pozitif, nur yüzlüdür; yine de o işsizlik günlerimde yüzümü güldürdüğü için severim kendisini. gazetedeki köşesinde anlatımları daha derli toplu, olmazsa bir kitabını alıp denemeli.
hesabın var mı? giriş yap