• 1990ların başlarında flase memory syndrome foundation tarafından gerçek olaylara dayanmayan anıları tanımlamak amacıyla kullanılan terim.vakıf bu sendromu, "kişiliğin ve bireylerarası ilişkilerin açıkça gerçek dışı bir anı çercevesinde odaklaştığı ve kişinin kendisinin ve yaşadığını iddia ettiği olayda yer alan başkalarının yaşamında bu olayın belirleyici, yıkıcı bir etki yarattığına inanç duyduğu durum" olarak tanımlamaktadır.bu vakıf çocukluklarında yaşanan ve genellikle psikoterapi altında açığa çıkarılan çocuk istismarlarlarına ilişkin gecikmeli anılar bildiren erişkinlerin ebeveynleri tarafından kurulmuştur. bu ebeveynler çocuklarını istismar ettiğini inkar etmekte ve bu sahte anıların artık birer yetişkin olan çocuklarının kafasına terapistler tarafından şırınga edildiğini iddia etmektedirler.bu terim medyada popülerlik kazanmış olmasına rağmen, klinik araştırmalarına veya kabul edilen teorik formulasyonlara dayanmamaktadır.
  • özellikle yanlış uygulanan hipnoz sonucu kişide ortaya çıkan yanılsamalardır. uzaylılarca kaçırılma, aile içi taciz gibi olayların bazılarında terapistlerin yönlendirici soruları bu durumu ortaya çıkarabilmektedir.
  • konuyla ilgili olarak everest yayınlarından çıkan freud ve sahte anı sendromu/postmodern hesaplaşmalar adlı kitap incelenebilir.
  • yıllardır kendi içimde savaşıyorum. kendime karşı. bir olay var. hayatımın, yaptıklarımın ve hissettiklerimin seyrini belirliyor. bazen kesinlikle yaşadım eminim diyorum ama bazen böyle bir şeyin hiç yaşanmadığını söylüyorum kendime. benim dışımda birisi var fakat ona soramam, imkansız ki sorsam bile madde etkisinde olduğundan o da emin olamayacak. üstelik hafızası inanılmaz zayıf olan birisiyim. bu olayın üzerinden yıllar geçti ama net bir şekilde hissettiklerimi ve düşündüklerimi hatırlıyorum. sahte anı sendromuna az önce denk geldim başka bir şey araştırırken. acaba böyle bir şey olabilir mi benim durumumda. bazense gerçekten yaşadım ama yaşamadığıma kendimi inandırarak avutuyor gibi hissediyorum. cidden çok saçma sanırım asla doğrusunu bilemeyeceğim.
  • psikanalitik yaklaşım'ın başat terapi tandansı olmasının ardından baş gösteren, çıkarımların her daim doğru olmayacağını kanıtlayan gerçekte var olmayan bir olayı varmış gibi kabul eden zihin oyunu.

    freud'un görüşlerinin çok ses getirmesiyle beraber psikanaliz, psikoterapi açısından bilinen ilk kuramsal yaklaşım olmuştur. özellikle geleneksel ilk akım kuramlara baktığımızda ya psikanalitik yaklaşımdan etkilendiklerini yahut onu eleştirerek geliştikleri görülür. kuramın uygulayıcılarının insan doğası hakkında öncül kabul ettikleri bazı genel kuralları bulunmaktadır. bunun en başında da kuramsal temelin ayrı bir parçası olan ve yine freud tarafından dile getirilen psikoseksüel gelişim kuramı çerçevesinde, çocukluk yaşantılarının patolojinin nedeni olduğu varsayımı bulunmaktadır. bu nedenle psikanalistler, patoloji sezdikleri, gördükleri vakit bireyin çocukluk yaşantılarını eşelemeye başlarlar.

    insan açısından çocukluk yaşantılarını gerçekçi bir biçimde anımsamak kolay bir mesele değildir. bize başkalarınca anlatılanlardan yahut zihnimizde yaratılan kırıntıları parça parça toparlamaktan daha fazla yapılabilecek bir seçenek yoktur. yine geleneksel psikanaliz'de bu nedenle hipnoz yöntemi de kullanılır. gerek hipnoz anında gerekse parça parça getirilen anılarda analist, travma içeren bir yaşantı arar. bunu o denli aleni, bazen zorlayarak yapar ki birey sanki gizli bir bölmede mutlaka travma olayının bulunduğunu zanneder. onu bulmak adına gerçek olmayan ancak gerçek olmadığını bilmediği anılar üretir. zira zihin "mutlaka orada bir şey var" diye diretir. diretmelerin, bazen analistin zorlamalarının neticesinde gerçekte yaşanmayan bir anı ortaya çıkabilir.

    yapılan çalışmalar, çocukluktaki travma yaşantılarının göz ardı edilmeyecek bir kısmının sahte anı olduğunu göstermektedir. sahte anıya maruz kalanlar, analistlerini memnun etmek adına, kendilerindeki bozukluğu temellendirmek adına, mutlaka çocukluk yaşantılarında olan bir şeylerin varlığına inandıkları için bu anıyı yarattıklarından bahsederler. sahte anı yaratılınca, birey bunun sahte olduğunun farkında olmaz. gerçekten yaşanmış olarak kabul eder. gerçekten yaşanmış olarak kabul etmesi de semptomları açısından bazen iyileştirici, plasebo etkisi gösterebilir.

    hipnoz esnasında canlanan anıların da gerçekliği şüphe duyulması gereken bir durumdur. hipnozun "kesinlikle gerçek" olan olayların anımsanmasında "şüphesiz geçerli" bir yöntem olduğundan bahsetmek mümkün değildir. günümüzdeki analistler, ki kendilerine psikodinamik psikanalistler demek mümkündür, sahte anı sendromunun farkında olduklarından ötürü anılara daha temkinli yaklaşmakta ve sahte dahi olsa bahsedilen anıya dair günümüzdeki izler üzerine daha fazla yoğunlaşmaktadırlar.

    anının gerçekten yaşanıp yaşanmadığı hususuna şüpheyle yaklaşmak, üretilebilecek bir anı olabileceği şerhini akılda tutmak ve bahsedilen anının (gerçek yahut sahte), günümüzdeki bireyi nasıl etkilediğini sorgulamak daha makul ve anlamlı bir tercih olarak görünmektedir.

    diğer açılan bir başlıktaki adıyla; (bkz: false memory syndrome).

    edit: imla, ek ve ifade düzenleme.
hesabın var mı? giriş yap