• (bkz: #74031538)
  • özdemir ince kitap üzerinden murat belge ve şürekasına feci giydirmiş.

    --- oda tv ---

    oda tv haberi

    gazeteci yazar özdemir ince, kendi web sitesinde kaleme aldığı yazıda murat belge'yi eleştirdi.

    ince, 1960'lı yıllara değindiği yazısında, o dönemlerde solcu olanların, hiçbir gerekçe göstermeden bu dönem sahneden ayrıldıklarını ifade ederken, ancak bu kişilerin her zaman da "öncü" rolünü oynadıklarını hatırlattı.

    ince, bu kişiler için, "her zaman şoför mahallinde oturmak istediler. ben bunlara 'ana rahmine haklı düşenler' adını taktım ve bir ara 'yeni mürteciler' de dedim. bunlar: murat belge, ahmet ve mehmet altan, hasan cemal, cengiz çandar, eser karakaş, ali bayramoğlu, şahin alpay, ismet berkan…" diye belirtti.

    murat belge için, "'ana rahmine haklı düşenler'in en başta geleni" diyen ince, belge'nin, "şairaneden şiirsele türkiye’de modern şiir" kitabının bilimsellikle de hiçbir ilgisi olmadığını belirtti. ince, kitap için, "okullardan ve arkadaşlık ilişkilerinden aklında ne kalmışsa yazmış. örneğin hiçbir dil bilmeyen ece ayhan’ın çok iyi ingilizce bildiğini bile yazıyor" dedi.

    ince, eleştirmen ve tarihçilere de sitem ederek, "üniversite’nin tembel profesörcüleri, doçentçileri, edebiyatın tarihçi ve eleştirmencileri zahmete girmedikleri için murat belge gene şoför mahalline oturdu" dedi.

    ince'nin yazısının ilgili kısmı şu şekilde:

    "1986 yılında marais’deki (paris) picasso müzesi’ni gezerken, picasso’nun kuşaktaşı ressamlara ve daha genç kuşaklardan ressamlara acımıştım. çünkü, malzeme, biçim ve öz (nesne) bağlamlarında mevcuda tecavüz ediyor ve deneysel önerileriyle de, daha doğmadan, birçok 'şey'in ırzına geçiyordu. sanki, derebeylik geleneğine özgü, derebeyin 'ilk gece hakkı'nı (droit du seigneur) kullanıyor gibiydi. ayrıca denediklerinin epeycesini de geliştirmemişti ama buluşun patenti ona aitti.

    o gün, müzeyi gezerken, öncülük için mükemmelliğin bir koşul olmadığını farketmiştim. sanat ve edebiyat bağlamında bu konuda galiba yazı yazmadım. ama siyasal bağlamda çok yazdım.

    30 aralık 2017 günü, stıckholm modern müze’yi (moderna museet) ülker’le gezerken pablo picasso, salvadore dali, henri matisse, man ray, marcel duchamp, george braque karşısında da buna benzer duygulara kapıldım. en ırza geçici gene picasso idi. ötekiler hem öncü hem büyüktü. izleyici kuşaklar 'çok iyi' olsalar bile öncülerin gölgesinde kalıyorlardı. bu baskılı gerçek ya da gerçeklik baskısı kimi zaman izleyen sanatçıları uçlara sürüklüyordu.

    bu türden bir olguyu 1960 sonrası siyaset sahnesinde, siyasal oluşumlarda, siyasal düşünce, davranış ve jestlerde gördüm, tanık oldum. bir grup insan sol siyasal sahneye muhtelif zamanlarda hep öncü olarak çıktılar, bir süre orada kaldılar, ardından sahneden ayrılmadan ve bir gerekçe göstermeden, sahne üzerinde ve herkesin gözleri önünde kılık değiştirerek yeni bir 'öncü' rolünü oynamayı sürdürdüler. asla (!) yenilmediler, hep zafer kazandılar. marksist, leninist, stalinci, trockist, enver hocacı, maocu, castrocu, guevaracı , althusser’ci, filistinci, humeynici,modern, postmodern, post-postmodern, yapısalcı, devgenç’ci (ve benzerleri) ikinci cumhuriyetçi, birikimci, zamancı, tarafcı, evet-hayırcı, hiper ve süper liberal, antikemalist, karşıdevrimci ve cumhuriyet düşmanı oldular; dönüşüm ve değişimlerinde (güya) hep onlar haklıydılar ve her zaman şoför mahallinde oturmak istediler. ben bunlara 'ana rahmine haklı düşenler' adını taktım ve bir ara “yeni mürteciler” de dedim. bunlar: murat belge, ahmet ve mehmet altan, hasan cemal, cengiz çandar, eser karakaş, ali bayramoğlu, şahin alpay, ismet berkan… bunlar basın dünyasının temsilcileri. üniversite’de de mümtaz temsilcileri var. ama adını verdiklerim, benim 1980’lerden bu yana, eleştirdiğim, haklarında iyi şeyler söylemediğim zevat. aralarından ali bayramoğlu, kendisine 'yeni mürteci' dediğim için beni mahkemeye bile verdi. galiba kazanamadı. kazansa tazminat istediği için haberim olurdu. tazminat davasının dışında ceza davasi da açmıştı.

    gelelim vehbi’nin kerrakesine: bu muhterem zevatın 'en ırza geçici'si olan murat belge edebiyatın şiir mahallesiyle ilgili. 'şairaneden şiirsele türkiye’de modern şiir' (iletişim yayınları) adlı, 'adı' çok önemli bir kitap yayınladı. bilimsel bir poetika kitabı olmakla bir ilgisi yok. okullardan ve arkadaşlık ilişkilerinden aklında ne kalmışsa yazmış. örneğin hiçbir dil bilmeyen ece ayhan’ın çok iyi ingilizce bildiğini bile yazıyor.

    murat belge, 'ana rahmine haklı düşenler'in en başta geleni. onunla, büyük bir olasılıkla onunla 1960’lerın başlarında tanışmış olmalıyım. rahmetli kemal özer’in beyazıt’taki beyaz saray iş merkezi’nin bodrum katındaki kitapçı dükkanında. parmağımdaki nişan yüzüğünü gören kemal yoldaş, 'oo nişanlanmışsın be yau!' demiş, yanımda varsa, nişanlımın fotoğrafını görmek istemişti. cüzdanımdan çıkartıp ülker’in fotoğrafını gösterdim. 'ana rahmine haklı düşen' murat belge de baktı fotoğrafa ve 'benim nişanlım seninkinden daha güzel!' dedi.

    şimdi düşünüyorum da, bu örnek, bu kafadan olanları takdim için muhayyer (beğenmece) bir numune (örnek) niyetinedir: onlar ve onlarınkiler her zaman en birincidir! en güzeldir, en doğrudur, en haklıdır, en gerçektir. yahu, bir insan yeni tanıştığı birine, 'benim nişanlım senin nişanlından daha güzel!' der mi?

    üniversite’nin tembel profesörcüleri, doçentçileri, edebiyatın tarihçi ve eleştirmencileri zahmete girmedikleri için murat belge gene şoför mahalline oturdu. ben mi? ben, üstüme düşeni misliyle yaptım. kitap konusunda bir inceleme yazısını mayıs 2018’e kadar yazıp bir edebiyat dergisi ile bu sitede yayınlayacağım.

    bu vesile ile 'bu tayfa' hakkında yayınladığım birkaç yazıyı ısıtıp okumanıza sunuyorum."
    --- oda tv ---
  • murat belge tarafından yazılan inceleme kitabı. iletişim yayınları tarafından basıldı.

    --- spoiler ---

    türkiye’de modern şiirin tarihini nasıl başlatabiliriz? belirli şairlere kurucular demek ve ondan sonra gelen kuşakları birbirine bağlamak mümkün müdür? edebiyatımızda kesintisiz bir şekilde kendisine yer açan bir şiir geleneğinden bahsedilebilir mi? şair kuşakları arasında hem şiirin izlekleri hem de şairlerin takip ettikleri biçimlerin, imgelerin, “üslûbun” ya da en geniş mânâsında “şiir” türüne dair algının farklılaşması, nasıl bir edebi etki yaratmıştır? murat belge, şairaneden şiirsele’de bu soruların izini sürerek, ama sadece bu sorulara bağlı kalmadan, türkçede modern şiirin değerlendirmesini yapıyor. edebî dilde ortaya çıkan kesintiyle “yeni” biçimini alan şiirleri, bu “yeni”yi bozup kendi dilini üreten şairleri, onların dünya edebiyatıyla, öncelleriyle, çağdaşlarıyla tartışmalarını, alışverişini ele alarak modern şiirin biçimlenişine odaklanıyor. belge, şiirin edebiyat kuramındaki yeri ve bu yere göre değerlendirme kriterleri kadar kişisel tanışıklıkların bıraktığı izleri de hesaba katan, şiiri ansiklopedik bir tür olarak değil de toplumsal kültürle ilişkisi çerçevesinde inceleyen bir tartışma sunuyor.
    --- spoiler ---
  • "asıl edebiyat şiirdir, gerisi sonradan gelir" minvalinde konuşarak kalbimi fetheden murat belge kitabı.
  • belge'nin şiirden anlamadığını açıkça ortaya koyan kitap. şair, şiir, nesir üzerine aslî sorular yok. o şöyle demiş belli ki, bu böyle yapmış işte gibi yorumlarla şiir konuşulmaz. kitabın alt başlığı türkiye'de modern şiir. al işte buradan yak. ne demek modern şiir. hangi zaman dilimlerini modern olarak belirtebiliriz? özellikle şu zamanda modern demek ne demek? 'bağıtlılık' kelimesini kimden öğrendiysen, onun modernisindir aslında. belge, şiir üzerine, özellikle türk şiiri üzerine bir şeyler söyleyeceğine (bkz: edebiyatta ermeniler) kitabının ikinci cildi olarak ermeni şairleri, ermeni şiirinin derinliğini incelese daha iyi ederdi.
  • ismet özel'siz modern türk şiiri'nin konuşulamayacağı gerçeğini örten bu kitap hakkında türk şiiri kal'asının neferlerince yazılmış bir yazı:

    http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/…=1408&kid=2
  • 40 sayfa kadar okudum...

    -murat belge bu 40 sayfa içinde bazı şâirler hakkında hiç bilgi sahibi olmadığını, dolayısıyla kitabına almadığını söylüyor.
    o zaman soru şu: türkiye'de modern şiir başlığı neden?

    -murat belge bazı şâirlerin şiir yazdıkları için değil, ideolojik sebeplerle okunduğunu söylüyor - necip fazıl örneğinde olduğu gibi. (bu cümleyi tire ile ayırıp açıklama yazmayı kendisinden kopyaladım)
    fakat murat belge, diriliş'teki bir yazısına kızdığı için kitabına sezai karakoç'u almadığının da ideolojik sebeple olduğunun farkında değil galiba? yazdığı metinde itiraz ettiği şeyi kendisi yapıyor. keza ilerleyen sayfalarda nazım hikmet örneğinde de tavrı değişmeyecek.

    (eleştirilerime devam edeceğim)
  • kitabin adının "bitmeyen karın ağrım" olarak değişilmesini önerdigim, murat belge kitabı.

    kitap halkinda enis batur'un guzel yazisini suraya bırakıyorum`http://t24.com.tr/…at-belgeden-bir-ders-kitabi,1588`

    enis batur' un da dedigi gibi kimseyle bir derdi yok aslinda , asil karin agrisi, yukselen milliyetciligin murat' in liberalizminin pabucunu dama atilmasindan mutevellit, pek hircin pek bi gecimsiz.ya da elvis binayi terk etti.
  • tam bir edebiyat tarihi de değil dedikodu kitabi da. zaten murat belge de bunu açık açık belirtmiş. ortamlarda gömülse de gayet hoş bir inceleme kitabi. bunun yaninda adam yakın tarihteki buyuk yazarlarin coguyla en kotu mektup arkadaşı ki bu sayede kitapta guzel anektotlarla karşılaşıyorsunuz. diger tarafta cek cek hadi korkak bi daha agzina alcan mi gibi fantastik seyler okunacagina bu kitabi okumakta fayda var.
hesabın var mı? giriş yap